Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

2023 ZEHİRLİ KALEM POLİSİYE ÖYKÜ YARIŞMASI BİRİNCİSİ SERHAN OK’LA SÖYLEŞİ

Diğer Yazılar

Ramazan Atlen
Ramazan Atlen
1984 yılında Uşak’ta doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorluğun yanı sıra İngilizceden polisiye roman çevirileri yapıyor. Türkiye’nin Polisiye Dergisi Dedektif Dergi’nin 2021 yılında düzenlediği 2. Zehirli Kalem Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Öykü, deneme ve incelemeleri Dedektif Dergi’de ve çeşitli öykü seçkilerinde yayınlanmaya devam ediyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Merhaba Serhan Bey, bu yılki Zehirli Kalem Polisiye Öykü Ödülü’nü kazandığınız için tebrik ederim. Öncelikle sizi tanımak istiyoruz, Serhan Ok’un hikâyesini kendisinden dinleyebilir miyiz?

Kayseri’de küçük bir ilçede doğup büyüdüm. Sonrasında iyi okullarda eğitim aldım. Aslen endüstri mühendisiyim ama kendimi iyi bir mühendis saymıyorum. Şimdilerde kendim için Toplum Bilimci sıfatını daha uygun görüyorum. Sosyal bilimlere artan merakım nedeniyle antropoloji yüksek lisansı yaptım, psikolojiye merak saldım. İnsanları anlamayı, kültürleri analiz etmeyi çok seviyorum. İşimin de bir parçası zaten. Bir marka danışmanlığı şirketinin kurucu ortaklarından biriyim. İşimin özü insanların beklentilerini anlamak.

Ha unutmadan, evliyim. Harika bir eşim var, 5 yaşında eğlenceli bir oğlum ve bir de evinde kaldığımız bir kedi var. Yani o öyle düşünüyor.

2023 ZEHİRLİ KALEM POLİSİYE ÖYKÜ YARIŞMASI BİRİNCİSİ SERHAN OK’LA SÖYLEŞİ 1


Zehirli Kalem yarışmasına başvurmaya nasıl karar verdiniz, ödülü kazandığınızı duyunca neler hissettiniz?

Zehirli Kalem’i zaten dört gözle bekliyordum. Geçen sene de şansımı denemiştim ama olmamıştı.

Ödülü kazandığımı canlı yayında öğrendim, yanımda da çok sevdiğim insanlar vardı. Onlara bir yemek borcum var.

En son ne zaman bu kadar mutlu oldum hatırlamıyorum.  Açıkçası hikâyenin derece alabileceğini düşünüyordum ama birincilik içten içe istesem de yüksek sesle dillendiremediğim bir şeydi. Çok mutlu oldum, çocuk gibi sevindim öyle söyleyeyim.

Yazmaya nasıl ve ne zaman başladınız? Yazmaya başlamanızda sizi etkileyen yazar, kitap veya olaylar oldu mu? Sizce yazmak için doğuştan gelen bir yetenek şart mıdır, yoksa işin sırrı daha çok çalışmakla mı ilgilidir?

Yazma yeteneğim babamdan geliyor. Rahmetli hiç okula gitmemiş. 13 yaşında gördüğü bir rüya sonrası şiir yazmaya başlamış. Bense lisedeki edebiyat öğretmenim sayesinde yazma yeteneğimi keşfettim. Hiç unutmuyorum, bana bir tamamlama ödevi vermişti. Yarım sayfa istediği ödevi iki sayfa yazıp götürdüm. Sonra uzun süre öykü yazdım, öykülerimde karakterin iç çatışması hep ön plandaydı. Daha çok gençlik aşkları ve çalkantılarının dışavurumu diyebiliriz. Bunları bloğumda yayınlıyordum. İnsanlar beğendikçe motive oldum, bu sayede yazma merakım hep canlı kaldı.

O gün bugündür çocuk hikâyeleri, yetişkin romanları ve öyküler yazıyorum. 2021’de Bilgiyolu Yayınevi’nin açtığı yarışmada bir çocuk hikâyem 2., 2022’de TUDEM’in yarışmasında bir başkası 3. oldu.

Yazmakla ilgili benim tespitim kendi deneyimimle sınırlı. Fakat çok yetenekli ama hiçbir şey üretmeyen arkadaşlarım var (onlar kendini biliyor, isim vererek rencide etmek istemiyorum). Bu yüzden çok net söyleyebilirim ki işin sırrı o bilgisayarın başına geçmek. Yazmak, bozmak: tekrar yazmak, tekrar bozmak. Belli ki yeteneğim var ama yazmak gerçekten konsantrasyon ve mesai isteyen bir iş. Sanıyorum yetenek daha çok yazarın tarzını belirleyen bir etmen.

Sizi polisiye okumaya ve bu türde yazmaya yönelten ne oldu? Gerek okurken gerek yazarken polisiye türlerinden hangisine kendinizi daha yakın hissediyorsunuz?

Sanıyorum beni polisiyenin kucağına iten şey olay örgüsüne daha fazla önem vermem. Bana göre iyi bir hikâyede bir şeyler olmalı, hatta çokça şey olmalı. Olanlar da öylesine olmamalı, mutlaka bir iç çatışmaya hizmet etmeli. Zaten ben daha çok hikâyeyi bir görüntü olarak zihnimde tasarlıyorum, ne yazarsam yazayım sahne sahne yazıyorum. Bu yüzden “söyleme göster” düsturu benim için kılavuz. Öte yandan lise yıllarından itibaren hep polisiye okudum. Tarzları zaman içinde değişti ama rafta hiç eksik olmadı.

Son dönemde suçun kendisi ya da gizemin çözülmesinden çok suç psikolojisine ilgim var. Yani karakterin o suçu işlemesine neden olan kültürel ya da psikolojik nedenler üzerinde durmak daha çok hoşuma gidiyor. Bu biraz polisiyeyi saklambaç oynamaktan kurtaran da bir şey bence. Hikâyeyi iki boyutlu olmaktan çıkarıyor, bir derinlik katıyor.

2023 ZEHİRLİ KALEM POLİSİYE ÖYKÜ YARIŞMASI BİRİNCİSİ SERHAN OK’LA SÖYLEŞİ 2

“Kanlı Parmak” iyi bir öykü için büyük olay ve muammaların gerekmediğine güzel bir örnek. Bize öykünüzün yazım sürecinden bahseder misiniz?

Bunu duymak beni çok mutlu etti öncelikle. Çünkü ödülü kazanamasam acaba sebep bu mu, diye düşünürdüm.

Kanlı parmak bir fikirle başladı aslında. Benim tüm hikâyelerim öyle başlıyor. Aklıma bir cümle geliyor genelde. Bu hikâyede de sabah kesik bir parmakla uyanan bir adam hayal ettim. Sonrasında dikkat ettiğim en temel şey adamın yüzde yüz masum ya da yüzde yüz suçlu olmamasıydı. Karaktere ve zaaflarına çok yoğunlaştım. Böyle biri ne yapar ne yapmaz iyi analiz ettim. Öyküyü yazarken çocukluktan beri en yakın arkadaşım ve aynı zamanda gönüllü editörüm olan dostum Bülent’ten de destek aldım. Yazdıkça onunla paylaştım, onun acımasız eleştirilerine uyarak sadeleştirdim.

Serhan Ok nasıl bir okurdur? Hangi yazarları sever, hangi türleri tercih eder? En sevdiği yerli ve yabancı polisiyeler nelerdir?

Çok geniş bir okuma yelpazem var esasen. Yazma derinliğimi artıran ne varsa okuyorum. Psikoloji ve felsefe okuyorum, oradan besleniyorum diyebilirim temelde. Dünya klasiklerinden tekrar okuduklarım var. Bazılarını lisede okumuşum, tekrar okumak gerekiyor. Yeni öykücülerden Hasibe Özdemir’i çok seviyorum. Kemal Tahir’in, Sabahattin Ali’nin hastasıyım. Yeni yeni Uzak Doğu’lu yazarları da takip etmeye başladım.

Fakat son dönemlerde Patricia Highsmith’i keşfettim. Resmen aklımı başımdan alıyor. Hem okudukça çok büyük keyif alıyorum hem de moralim bozuluyor. Asla onun gibi yazamayacağıma dair bir endişe kaplıyor her defasında içimi. Highsmith’in defolu karakterleri her defasında beni kendine hayran bırakıyor. Bilmiyorum, belki benim karakterimde de esintileri vardır. Bizim adam (Kadir) da pek sağlam pabuç gibi görünmüyor.

Yerli polisiyeyi yakından takip ediyor musunuz? Düşünceleriniz nelerdir?

Yerli polisiye yazarlarını yakından takip ediyorum. Eğitim aldığım isimler arasında Murat Menteş ve Alper Canıgüz var. Onların kitaplarını keyifle okurum. Mizah ve polisiyenin birleşimi çok iyi hissettiriyor beni. Günlük hayatın can sıkıcı atmosferinden çekip çıkarıyor insanı.

 Yakın gelecekte ne gibi planlarınız var? Öykü yazmaya devam edecek misiniz?

Öykü yazmaya kesinlikle devam edeceğim. Öykü yazmak kolay gibi görünen zor bir iş. Yazarı olay, karakter ve tüm hikâye unsurlarıyla ilgili tasarruflu olmaya zorluyor. Mesela karaktere dair vermek istediğiniz bir arka plan bilgisi var, onu uzun uzun anlatacak vaktiniz yok. Bir sahnede, bir küçük olayla ya da küçük bir diyaloğun içinde meseleyi çözmeniz gerekiyor. Bu kısıt ve zorlama çok hoşuma gidiyor. Bir öykü kitabı çıkarmak istiyorum. Elimde yeteri kadar içerik oluştu bunun için. Fakat acele etmiyorum. Açıkçası yazın konusunda hayat beni nereye sürükleyecek şu an hiç bilmiyorum. Çok farklı türlerde ve alanlarda yazıyorum. Sanırım zamanla birkaçı daha ön plana çıkacak.

Bu güzel sohbet için teşekkür ederim.

Ne demek! Çok keyifli bir sohbetti. Bu alanda ısrarla yeni yetenekler aradığınız için ben size teşekkür ederim. Siz olmasanız o parmak kana bulanmazdı.

En Son Yazılar