“Bana iyi bir şişe zehir verin, size kusursuz cinayeti yazayım.”

“Tek bir tesadüf sadece tesadüftür, iki tanesi ipucu, üç tanesi ise kanıttır.”
Agatha Christie’yi tanıtırken kimisi polisiye edebiyatının kraliçesi der kimisi de klasikleşmiş bir şekilde dünyada İncil’den ve Shakespeare’in eserlerinden sonra kitapları en çok satan yazar diye bahseder. Haksız veya yanlış tabirler olduğundan değil elbette. Hercule Poirot ve Jane Marple karakterlerini yaratan ve edebiyata kazandıran, kaleme aldığı eserlerle polisiyeye yön veren bir isim sonuçta kendisi.
Christie’nin eserleri uyarlamalarıyla dönem dönem karşımıza çıktığı gibi bizzat “kendisi” de yeri geldi mi bizimle buluşuyor, farkında olanlar belki vardır. Örneğin Ahmet Ümit, kitaba da adını veren Agatha’nın Anahtarı öyküsünde ana karakterlerden birisini bizzat Christie yapmıştı. BBC’nin halen devam eden kült bilim kurgu dizisi Doctor Who’nun 2008’de ekrana gelen 4. sezon 7. bölümünde (“The Unicorn and the Wasp”) ana karakterler Doctor ve yoldaşı Donna, 1926’ya gittiklerinde karşılarına Agatha Christie (Fenella Woolgar) çıktı. Hatta bölümde işlenen bir cinayetin gizeminin çözümüne bizzat aracılık etti. Pera Palas’ta Gece Yarısı dizisinin ilk sezonunda ise Esra’nın Clare Louise Frost’un oynadığı bir Agatha Christie’yle yüz yüze geldiğine tanık olmuştuk.

Örnekleri çoğaltılabilecek bu durumun en yeni örneği ise yine yerli edebiyattan çıktı. Ayşe Ayhan Demir imzalı Hayatın Ortasında Ölümün İçindeyiz romanı Destek Yayınları’nın biyografi serisinin yeni kitabı olarak Mart 2023’te raflarda yerini aldı.
176 sayfalık kitap, pansiyon olarak işletilen Akçaağaç Köşkü’nde, sokakta bulunan dükkân sahiplerinin de ağırlandığı yılbaşı gecesi gerçekleşen bir cinayeti konu alıyor. Agatha Christie ise “ruhen” bu gizeme eşlik ediyor. Sokakta işlettiği sahafta her gün farklı (ve ölü) usta bir yazarın ruhunu (sadece kendisinin görebildiği biçimde) ağırlayan genç bir adamın karşısında bu sefer Agatha Christie’yi bulmasıyla başlıyoruz. Üstelik köşkün sahibesinin öldürülmesiyle birlikte Christie’nin konukluğu da uzuyor ve kendisi gizem çözülene kadar okuyuculara ve karakterlere zekâsıyla birlikte eşlik ediyor.
Agatha Christie romanlarının sadık okuyucuları farkındadır, birçoğunun girişinde cinayetle ilgisi olanlar, elimizdeki ipuçları ve cinayetin çözülmesi için cevaplandırılması gereken sorular bölümü olur. Hatta kitapların en sevdiğim, dönüp özellikle tekrar göz gezdirdiğim kısımları da buralar olurdu. Yazar Demir de Christie’nin yolundan giderek (ve bunu özellikle belirterek) kendi kurgusundaki olay için aynı yöntemi takip ediyor. Bununla da kalmayarak yeri geldi mi sahafın sahibi olan ana karakterimizin iç sesiyle kimi zaman da ikisinin arasındaki diyaloglarla yazarın hayatının bildiğimiz/pek bilmediğimiz noktalarını, sade bir anlatım eşliğinde ziyaret ediyor.
Bunun en bariz örneklerinden bazıları ise Kayıp 11 Gün meselesi veya iki eşiyle de olan çalkantılı ilişkisi (ve hatta malum Pera Palas/anahtar tartışması). Agatha Christie’yi biraz takip edenler ilk eşiyle olan sancılı ayrılık süreci sırasında 11 gün kadar ortalıktan yok olduğunu ve bu durumun Birleşik Krallık genelinde bir insan avına sebep olduğunu, devamında ününe ün kattığını biliyordur. Aynı şekilde iki evliliğinde de aslında aldatılan bir kadın olduğunu…
Demir’in kurgusu her ne kadar Agatha’nın ruhuna kelimeleri biçse dahi bunu belli sınırlar dâhilinde göze batmayan biçimde yapmasıyla ve böylece biyografi kalıbından uzaklaşmamasıyla öne çıkıyor. Hatta kitabın sonunda buna uygun olarak bir “Kaynakça” bölümü de bulunuyor. Bunların içinde Agatha Christie’nin kitaplarının ülkemizdeki yayıncısı Altın Kitaplar’dan çıkan Agatha Christie imzalı Hayatım: Otobiyografi veya Jared Cade imzalı Agatha Christie’nin On Bir Kayıp Günü kitapları da yer almakta (hatta aynı eserlerin İngilizce orijinalleri de).

Hayatın Ortasında Ölümün İçindeyiz’e konu alan cinayet ise (tıpkı yine Christie’nin kitaplarında olduğu gibi) deneyimli bir polisin eski usulle aynı gün yürüttüğü soruşturmayla ve/veya aynı evin içine tıkılan şahsına münhasır konuklar arasındaki diyaloglar eşliğinde ilerliyor. Vardığımız nokta polisiyenin gediklileri ya da Christie severler için ekstra şaşırtıcı olmasa dahi kitabın yer verdiği sürprizleriyle birlikte yine de yeterince tatmin ediyor.
Velhasıl Hayatın Ortasında Ölümün İçindeyiz romanı, başta Agatha Christie’nin de başkahramanları arasında olduğu bir polisiye okumaya itirazı olmayanlar için olmak üzere okuyucu tarafından kendisine bir şans verilmesini kesinlikle hak ediyor.
Ayşe Ayhan Demir Hakkında (Kitaptan):
Ayşe Ayhan Demir 1989 yılında Ankara’da doğdu. Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nün ardından Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Pedagojik Formasyon Programı’nı bitirdi. On bir yıldır İstanbul’da ortaöğretim matematik öğretmenliği yapmaktadır.
2015 yılında aktif yazarlık çalışmalarına başladı. Michigan State University-Write Your First Novel ve Wesleyan University-Writing About Ourselves eğitimlerini aldı. Istanbul Institute&Bausem-Editörlük Eğitim Programı’nı bitirdi. Çeşitli edebiyat dergilerinde ve sitelerinde yazıları bulunmaktadır.