Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

BEYAZ ELDİVEN SARI ZARF

Diğer Yazılar

Ramazan Atlen
Ramazan Atlen
1984 yılında Uşak’ta doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorluğun yanı sıra İngilizceden polisiye roman çevirileri yapıyor. Türkiye’nin Polisiye Dergisi Dedektif Dergi’nin 2021 yılında düzenlediği 2. Zehirli Kalem Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Öykü, deneme ve incelemeleri Dedektif Dergi’de ve çeşitli öykü seçkilerinde yayınlanmaya devam ediyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Yaşam kısa ama okunacak kitaplar sayılamayacak kadar fazla. Çoğu kitaba ikinci kez bile göz atmaya elimiz gitmiyor. Bunun yerine yeni hazineler keşfetmeye yöneliyoruz genellikle. İkinci ya da üçüncü okuyuşumuzda, ilkinden aldığımız keyfi fazlasıyla -en azından misliyle- alabildiğimiz kitap sayısı sanırım çok azdır. Ama yine de istisnalar olabiliyor; geçenlerde üçüncü okuyuşumda da şahit olduğum üzere Beyaz Eldiven Sarı Zarf benim için böylesi bir kitaptır.

Türk polisiyesinin medarı iftiharı, rahmetli Celil Oker 1998’de Çıplak Ceset romanıyla başlayıp ardı ardına altı romanla devam ettiği polisiye yazarlığına sadık okurlarında yazmayı bırakıp bırakmadığına dair soru işaretleri doğuran beş yıllık bir ara vermişti.  Neyse ki 2010’da basılan Yenik ve Yalnız’la tabiri caizse yeniden sahalara dönen Oker, bir yıl sonra polisiyeseverlere sürpriz yapıp bir öykü kitabı yayınlamıştı. Sekiz öyküden oluşan Beyaz Eldiven Sarı Zarf, hem Oker’in yazın yaşamındaki tek öykü kitabı olması hem de yazarın Remzi Ünal haricindeki kahramanlarına ilk defa yer vermesiyle özel bir kitaptı(r).

Beyaz Eldiven Sarı Zarf’taki öykülerin ilk ikisinde ve sonuncunun bir bölümünde yazarın daimî kahramanı Remzi Ünal başrolde. Kitaba adını veren ilk öyküde karizmatik, ketum özel dedektif Remzi Ünal, uşağıyla yaşayan, varlıklı, ancak tekerlekli sandalyeye mahkûm bir kadının evine davet ediliyor. Yaşlı kadın, içinde önemli bir evrak bulunan zarfını kaybetmiştir. Zarfı uşağının aldığından şüphelenmekte ancak adamı gereksiz yere suçlamak istememektedir. Kadını dinleyen Remzi Ünal neredeyse yerinden hiç kıpırdamadan zarfın yerini buluverir. Dedektifin zor durumlardan kurtulmasında önemli bir payı olan aikido bilgisine dair hoş bir sahneye de şahit olduğumuz bu öykü Edgar Allen Poe’nun Çalınan Mektup isimli meşhur eserine son derece şık bir göndermedir aynı zamanda.

Habil ya da Kabil isimli öykü Remzi Ünal’ın kansere yakalanan zengin bir iş adamıyla görüşmesiyle başlar. Kendine göre haklı gerekçelerle sağlığı iyice bozulmadan faili meçhul bir cinayete kurban gitmeye karar veren iş adamı Remzi Ünal’dan kendisine böyle bir ölüm ayarlaması konusunda yardım ister. Dedektif başta gönülsüz davransa da teklifi kabul etmeye mecbur kalır. Hikâyenin devamında Remzi Ünal’ın aldığı işi nasıl kotardığına şahit oluruz. Ancak Remzi Ünal’dır bu, rahat durur mu? Onun da müşterisine beklemediği bir sürprizi vardır. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine ayrılmış, adeta kısa bir romanı andıran, zevkle okunan, zekâ dolu bir öykü Habil ya da Kabil.

Kısa Günün Karında yazar bizi ilk defa başka bir kahramanıyla tanıştırıyor. Numan Kayserili isimli bir kumarbaz ticari girişimi başarısız olunca Kıbrıslı lakaplı bir kumarhanecinin işlettiği Ataköy’deki villada şansını denemek ister. İçeri girmeden önce kumarhanenin basılacağı haberini alsa da kararından vazgeçmez. Şansını önce poker masasında deneyecekken Kıbrıslı tarafından özel konukların kumar oynadığı odaya davet edilir. Acaba şansı yaver gidecek midir?

Badigardın Yatırımı isimli öyküde, meşhur bir şarkıcıya korumalık yapan bir adamın başından geçenlere şahit oluruz. Cinayet işleyen patronuna anlık bir kararla yardım etmeye çalışan Badigard bakalım başını belaya sokmadan bu badireyi atlatabilecek midir? Yine ayrıntılara özenle yer verilmiş, gizemin mantıklı bir şekilde çözüldüğü sürprizli bir öyküyle karşılaşırız.

Fal isimli öykü bir turist çiftin kahvehanede çay içerken iç dünyalarına dair tasvirlerle başlar. Başka bir masada kahve falı bakan bir kadından aynı hizmeti almayı kabul ettiklerinde kendilerini beklenmedik bir durumda bulacaklardır.

Basübadelmevt, dört yıl önce öldüğü sanılan bir adamın intikam hikayesi. Celil Oker bu öyküde de diğer birkaçında olduğu gibi hikâyeyi finalde başlatır. Geçmişe dair bilgileri ise yeri geldikçe ustaca verir. Böylece boşluklar dolar, her şey anlam kazanır.

Birbiriyle ilgisiz görünen üç ayrı bölümden oluşan Hayat Sert, diğer öykülere göre biçim ve içerik açısından farklı. İlk bölüm karlı bir günde, bol paltolu bir adamın silahlı iki adam tarafından korunan bir kadının bulunduğu bir binaya girişiyle başlayıp bir kurtarma operasyonuyla sonuçlanır. Ancak adam, kadın ya da kurtarılan kişi kimdir, bağlantıları nedir, açıklanmaz. Dipnotta “Frank Miller’ın Sin City, Silent Night adlı resimli hikayesinden hareketle” notu düşülen öykü belli ki sözü geçen eserin birebir öyküleştirilmiş hali. İkinci bölüm küçük bir çocuğun dilinden anlatılıyor. Günlerce babasını görmeyen, sorunlu bir kadın olduğu anlaşılan annesinin “Topallamayı kes” uyarılarıyla karşılaşan çocuğun iç dünyası başarıyla aktarılıyor. Remzi Ünal’ın yine sahne aldığı üçüncü bölümde Dedektif’le romanlardan aşina olduğumuz reklamcı arkadaşı ve bir kadın aynı arabada yolculuk etmekteler. Anlaşıldığına göre Remzi Ünal bir iş almış ama başarılı olamamıştır. Arkadaşının bir sözü Dedektif’e fikir verecek ve cinayeti çözüverecektir. Sonuç olarak sanki farklı zamanlarda yazılsa da hepsi de ‘hayat sert’ ortak teması etrafında bir araya getirilmiş öyküler gibi görünüyor.

Kitaptaki en dikkate değer öykülerden biri, muhtarlık yapan, annesiyle yaşayan orta yaşlı bir kadının başrolde olduğu Muhtar Hanım. Bir gün mahallesindeki bir adamın ölümü üzerine taziye evine bir tepsi börek götürmek için giden Muhtar Hanım evde görüp duyduklarından yola çıkarak adamın ölümünün şüpheli olduğunu düşünür ve olayı araştırmaya başlar. Araştırmasını bitirdiğinde mevlit sonrası bütün şüpheliler bir aradayken cinayeti aksi iddia edilemeyecek şekilde çözmeyi başarır.  Gözlem gücü yüksek bir kadın olan Muhtar Hanım, Altın Çağ polisiyelerinde karşılaştığımız türden, başarıyla resmedilmiş, tam bir amatör dedektif karakteri. Bu bakımdan bu öykü başından beri sert (hard boiled) polisiye tarzında yazan Celil Oker’in rahat polisiyede de ne kadar başarılı olduğunu gösteren, keşke ömrü vefa etseydi de rahat polisiye tarzında romanlarını da okuyabilseydik dedirten, yazarın pek tercih etmediği üçüncü tekil şahıs anlatımını başarıyla kullandığı bir öykü.

Celil Oker nevi şahsına münhasır üslubu olan yazarlardandır. İmzası olmayan bir metnini okusaydık onun yazdığını şıp diye anlayabilirdik. Kısa -bazen tek kelimelik-, yer yer devrik, yer yer şiirsel cümleler, titiz, tam on ikiden vuran, yüksek bir gözlem gücünü gösteren kelime seçimleri, türe tamtamına uyan gizemli, esrarengiz, ağırdan alan ama sıkmayan bir anlatım Oker’in benzersiz üslubunu oluşturan hususlardan bazılarıdır. Beyaz eldiven Sarı Zarf’taki öyküler polisiye öykü nasıl yazılmalı sorusunun iyi bir cevabı niteliğindedir aynı zamanda. Bu yüzden yazarın Genç Yazarlar İçin Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu eşliğinde okunması farklı ve faydalı bir tecrübe olacaktır.

Celil Oker, ilk öykü kitabından sonra Twitter hesabında kısa öyküler tefrika etmiştir. Yanılmıyorsam bu ve başka öyküleri sonraki yıllarda 221B dergisinde de yayınlandı (umarım kitaplaştırılarak bir araya da getirilirler). Hatta bu öykülerin bazılarında Remzi Ünal, Muhtar Hanım ve Numan Kayserili gibi karakterlerini bir araya getirerek ilginç denemeler yaptı. Roman ve öyküleriyle polisiyeseverlere eşsiz kaçış zevki imkanları sunan, bize polisiye edebiyatın dünya çapında gurur duyabileceğimiz örneklerini armağan eden yazarımızı rahmetle anıyorum.

Kitabın Adı: Beyaz Eldiven Sarı Zarf

Türü: Polisiye Öyküler

Yayınevi: Altın Kitaplar

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar

EDİTÖRDEN

SUÇÜSTÜ

GECE YOLCUSU