Phoenix Wright henüz yirmi bir yaşında, hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş, yeni yetme bir avukat. Elinde avucunda sadece avukatlık rozeti, savcılığın sunduğu deliller, müvekkilinin masumiyetine olan inancı ve “İtiraz Ediyorum!” diye bağırmasına yarayan ses telleri var.
Pek çok polisiye hikayenin ve bu hikayelerden esinlenerek ortaya çıkan video oyunlarının, en önemli ortak noktalarından biri “Kim Yaptı?” sorusuna cevap arayışı içerisinde olmasıdır. Bir dedektifi değil, bir avukatı canlandırdığımız Ace Attorney serisinde ise izlenilen yol, “Benim müvekkilim yapmadı.” inancından yola çıkarak, “O yapmadıysa kim yapmış olabilir?” bakış açısıyla sonuca ulaşmak üzerinedir.
Türkçe’ye “Davanın Tersine Dönüşü” olarak çevrilebilecek, Gyokuten Saiban (逆転裁判), Ace Attorney serisinin ilk oyunu olarak Capcom firması tarafından 2001 yılında Game Boy Advance konsolu için piyasaya sürüldü. 2005 yılında İngilizce’ye çevrilip yeniden yapılandırılarak, Phoenix Wright: Ace Attorney adı altında Nintendo DS platformuna çıkarılmasının ardından gerek hikayesi, gerek oynanış tarzı, gerekse eksantrik karakterleri ile oyuncularını beğenisini ve dünya çapında popülerlik kazandı. Bugün, ana seriye ait altı adet oyunu, beş adet yan oyunu, animesi, filmi ve hatta müzikalleri bulunmakta. Peki Ace Attorney serisinin bu kadar ünlenmesi, hala devam etmesi ve yeni oyunlarının duyurulması, hatta sonrasında gelecek olan Danganronpa gibi farklı polisiye oyunlardaki mekaniklere ilham kaynağı olmasının sebepleri neler? Bu soruya cevap vermeden önce, ilk oyunun hikayesinden, tekniklerinden ve karakterlerinden bahsederek kısaca tanıtacağım.
Suç oranındaki artış sebebiyle, davaların üç gün içerisinde çözümlenmesi gerektiği kurgusal Japonya’da geçiyor hikayemiz. Adliyenin bekleme salonunda başlıyoruz oyuna. Oyuncunun, serinin ilk üç oyunu boyunca yönlendireceği ana karakterimiz Phoenix Wright, henüz yirmi bir yaşında, hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş, yeni yetme bir avukat. Elinde avucunda sadece avukatlık rozeti, savcılığın sunduğu deliller, müvekkilinin masumiyetine olan inancı ve “İtiraz Ediyorum!” diye bağırmasına yarayan ses telleri var. Görevi, hakimi savcılığın yanlış adamı yakaladığına ikna etmek. Ve bunun için her yolu denemeye hazır!
Ace Attorney oyunlarında ortalama 4-5 dava bulunmakla birlikte, ilk oyun olan Phoenix Wright: Ace Attorney’de dört adet ana davanın üzerine, daha sonra oyunun yeniden yapılandırılması sırasında temel hikayeden bağımsız beşincisi eklendi. Davalar, genel olarak araştırma-duruşma-araştırma-duruşma seyrinde ilerlese de, serinin istisnasız olarak her oyununun ilk davası, mahkemelerde kullanılacak oynanış tekniklerini öğretici ve oyunun havasına sokma amaçlı sadece duruşma kısımından oluşuyor. Duruşmalar, Phoenix Wright: Ace Attorney’i diğer polisiye oyunlardan ayıran en önemli özelliği.
Duruşmaların gidişatını etkileyen iki seçeneğimiz var. Bunlardan ilki, elbetteki deliller. Otopsi raporu, cinayet mahallinin fotoğrafları, toplanan parmak izleri, cinayet silahı, balistik raporları, kan örnekleri gibi aklınıza gelebilecek, polisin araştırmaları sırasında ortaya çıkan her çeşit kanıt elimizin altında. Tek yapmamız gereken, savcının veya görgü tanığının iddiası ile çelişen noktaları bulmamız. Bunun için çoğu zaman sunulan görselleri veya yazılı delilleri detaylı olarak incelememiz gerekiyor, zira gözden kaçan ufak bir detay, dakika hesabından tutun da duvardaki bir delik, davanın seyrini değiştirebiliyor.
En az deliller kadar önem taşıyan, savcı karşısındaki silahlarımızdan ikincisi ise görgü tanıklarının ifadeleri. Her davada, yeni birkaç karakter tanıtıyor oyun, tek kullanımlık. Birbirinden acayip, renkli, eğlenceli karakterler çıkıyor tanık kürsüsüne. Ve hepsi, HEPSİ, yalan söylüyorlar!
Müvekkilimiz ve hatta ifade veren polis müfettişi de dahil olmak üzere, o kürsüdeki karakterlerin ağzından çıkan her kelimeye şüpheyle yaklaşmamız gerekli. Zira bilerek yalan söylemiyor olsalar bile yanlış yorumladıkları durumlar veya bir başka karakteri koruma amacıyla sakladıkları detaylar olabilir. Eksik veya yalan ifadeler ile karşılaştığımızda ise gerçeği ortaya çıkarmak, avukatımız Wright’a, dolayısıyla da bize kalıyor. Avukatlık becerilerimizi sergileyerek, kurduğu her cümlenin ardından sorular sorup tanığın ağzından bir şey kaçırmasına sebep olabilir, elimizdeki delilleri kullanarak tanığın yalan söylediğini kanıtlayabiliriz.
Yalan söyleyen bir tanık, doğrular yüzüne vurulana kadar yalan söylemeye devam edecektir. Phoenix Wright ise, doğrulara ulaşana kadar pest etmeyecek!
Oyunun araştırma kısmı ise, macera oyunlarının kullandığı klasik tıklama metodunun ötesine geçemiyor. Cinayet mahallini ve yakınlarını inceliyor, polisin gözden kaçırmış olabileceğini düşündüğümüz delilleri topluyor, nezarethanede müvekkilimiz ile konuşup onu temkin ediyor, görgü tanığı olacak karakterleri tanıyoruz. Bir dedektif gibi suçluların peşinden koşmayı beklemeyin. Phoenix Wright: Ace Attorney, ekrana tıklayarak kanıt bulma kavramına bir yenilik getirmiyor. Sadece sonradan eklenen beşinci davada ve serinin ilerleyen oyunlarında ise, zaman zaman parmak izi almak ya da şüpheli bir mekanda luminol test uygulamak gibi adli uygulamalar tanıtılsa da, bu özellikler çok basit mini-bulmacalar olmaktan öteye geçemiyor, Ace Attorney serisinin araştırma safhasını tekdüzelikten kurtamıyor.
Karşımıza çıkan davaların tamamı, cinayet dosyaları. Serinin yazarları, kaza, hırsızlık süsü verilen, bir başkasının üzerine atılan, zehir, tabanca, bıçak gibi çeşitli yöntemlerin kullanıldığı ve hatta cinayet silahının bulunamadığı, kapalı oda izlenimi verilen pek çok ve farklı suçları işleyerek her olaya ayrı bir tat katmaya başarıyor.
Bu noktada bahsetmem gereken ve belkide polisiye sevenlerin bir kısmının kaşlarının çatılmasına sebep olabilecek bir nokta var ki, o da oyunun az miktarda da olsa doğaüstü temalar içerdiği. Ace Attorney evreninde, ruhlarla iletişime geçebilen medyumlar bulunuyor. Ancak, merak etmeyin, bir medyum çıkıp, kurbanın ruhundan kendisini kimin öldürdüğünü öğrenmesi gibi bir durum söz konusu değil. Bu doğaüstü güçler, daha çok kimin yalan söyleyip söylemediğini anlamamızda işe yarıyor. Davaların çözümlemesi veya gerçekleşme şekilleri ile doğaüstü özelliklerin alakaları bulunmadığını gönül ferahlığı ile söyleyebilirim.
Phoenix Wright: Ace Attorney, sürükleyici hikayesi ve savcı rolünü üstlenen rakiplerinden tutun da, yardımcı karakterlerin hayatlarını başarılı bir biçimde anlatıya dahil ederek oyuncunun ilgisini üzerinde tutmayı başarıyor. İlk oyundaki rakibimiz, savcı Miles Edgeworth bunlardan sadece bir tanesi. Bölge savcılığına katıldığı ilk günden bu yana, sıfır yenilgi ile mükemmel rekorunu koruyan Miles Edgeworth, suçluyu parmaklıklar arkasına göndermek için elini taşın altına sokmaya hazır. Wright’ın akıl hocası ya da çocukluk arkadaşları gibi karakterler zaman zaman hikayeye dahil oluyor, bazen ise kalıcı hale gelerek ilerleyen oyunlar boyunca yaşadığı serüvenlerde ona eşlik ediyorlar. Merak edip, oynamak isteyebilecek okuyucularımız için ilerleyişi hakkında bilgi vermeden ancak şunu söyleyebilirim, serinin ilk üç oyunu bir bütün, her ne kadar kendilerine özgü giriş, gelişme ve sonuç sekmelerine sahip olsalar da, karşımıza çıkan soruların tamamının cevaplarına erişebilmek için, üç oyunu da oynamak gerekli. Ayrıca oyunlar lineer bir şekilde ilerliyor. Oyuncu, doğru seçeneği bulana kadar yanlış seçenekleri denemekte özgür olsa da, bu yanlışlar ancak oyunun “Game Over” sahnesine ulaşmamıza ve son kayıt ettiğimiz yerden tekrar başlamamıza sebep oluyor. Her dava için tek bir gerçek var. Ve aslında tek bir hikaye.
Ace Attorney serisi aksiyon arayan oyunculara göre değil. Okuması bol bu oyun için, görsel roman kategorisine girmesi gerektiğine dair tartışmalar dahi mevcut. Oyunlarda, tatmin edici bir hikaye, canlı ve eğlenceli karakterler, tekrar tekrar eldeki bütün verileri gözden geçirerek en ufak bir ipucu yakalamak için didinmek isteyen oyuncular için ise bire bir.
Bir polisiye olarak Phoenix Wright: Ace Attorney.
Pekala oyundan yeterince bahettiğime göre, artık yazımın başlarında sorduğum sorunun cevabını verebilirim. Neden Ace Attorney serisi?
Aslen oyunun ilk olarak çıktığı yıllarda ve hatta günümüzde dahi devam eden, kaliteli polisiye oyunların sayısının azlığını, var olanların ise yeni bir şeyler denemek, risk almak yerine aynı yemeği ısıtarak oyuncunun önüne sunması geleneğini sebep gösterebiliriz. Evet, Sherlock Holmes ve benzerleri Ace Attorney serisinden daha uzun zamandır var olmalarına rağmen, bu oyunlar genelde oyuncuyu kanıt toplama ve ifade alma ile sınırlandırıp, ele geçen verilerin yorumlanması, pek çok polisiye severin favori kısmı olan beyin jimnastiğinden hikayenin akıcılığını korumak adına mahrum bırakıyor, derine inmiyordu. Kişisel fikrim olarak, Ace Attorney serisinin bu kadar çok sevilmesi, her ne kadar kanıt toplama kısmına sahip olsa da, bu mekaniği ikinci plana atarak kanıtların dava sırasında kullanılmasına ve farklı bakış açıları ile yorumlanmasına öncelik vermesinden kaynaklanıyor. Ve her ne kadar bir dedektifi canlandırmıyor olsak da, bizzat bu sebepten ötürü, Phoenix Wright: Ace Attorney bugün en başarılı polisiye oyunlardan bir tanesi.
Yazarın Notu: Ana serinin tüm oyunları, İngilizce’ye çevrilmiştir. Maalesef oyunların bilgisayar için versiyonları İngilizce bulunmamaktadır. Ancak iOS ve Android telefonlar için mevcuttur. Seri, çoğunlukla süregelen bir hikayeyi anlattığı için, kişisel tavsiyem ilk oyundan başlanması yönündedir. Bu yazıyı hazırladıktan yaklaşık bir hafta sonra, Capcom, Tokyo Game Show’daki panelinde ilk üç oyunun birleştirilip PS4, Xbox One ve bilgisayar için yakın bir tarihte yeniden yayınlanacağını duyurdu. Üzerinden geçilerek göze daha hitap hale edecek şekle getirilmiş görsellerle oynamak istediğiniz takdirde, biraz sabretmeniz yeterli olacaktır.
Dedektif bilgisayar oyunlarını seviyorsanız Sherlock Holmes oyunu hikayeleri üzerine yazdığım yazıyı mutlaka okuyun!