Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Genç Wallander, Şair Ruhlu Dedektifin Gençliği

Diğer Yazılar

Ramazan Atlen
Ramazan Atlen
1984 yılında Uşak’ta doğdu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Doktorluğun yanı sıra İngilizceden polisiye roman çevirileri yapıyor. Türkiye’nin Polisiye Dergisi Dedektif Dergi’nin 2021 yılında düzenlediği 2. Zehirli Kalem Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Öykü, deneme ve incelemeleri Dedektif Dergi’de ve çeşitli öykü seçkilerinde yayınlanmaya devam ediyor. Evli ve iki çocuk babasıdır.

2008-2016 yılları arasında Henning Mankell’in romanlarından uyarlanarak yayınlanan ve başrolünü ünlü oyuncu Kenneth Branagh’ın canlandırdığı Wallander dizisi çoğunlukla beğeniyle karşılanmış ve son bölümüyle ağızlarda buruk bir tad bırakmıştı. Uzun denebilecek bir aradan sonra, Netflix’te yayınlanan Young Wallander dizisi Kurt Wallander hayranlarına şair ruhlu dedektifle hasret giderme imkanı tanıyor.

2015’te kanserden ölen Henning Mankell hiç mübalağa etmeden söylemem gerekirse beni polisiyeye aşık eden yazardı. Yarattığı Dedektif Kurt Wallander karakterini adeta yakın bir dostum gibi sevmişimdir. Kitaplarında toplumsal eşitsizliklere ve adaletsizliklere, yabancı düşmanlığına, mülteci sorunlarına değinen ama bunu kör göze parmak sokarcasına yapmayan, söylemek istediklerini yoğun bir polisiye hikâyenin katmanları arasına ustaca saklayan bir yazardı Mankell. En önemli özelliklerinden biri de dünya çapında çok satan bir yazar olmasına karşın (nedense bizde aynı ilgiyi görmedi) Amerikan kültürünün polisiye romanlarda da kendini gösteren basmakalıp tarzından uzak kalması, İsveçli bir yazar olmaktan vazgeçmemesiydi. Romanlarındaki karakterler asla başka bir ülkenin insanına benzemez, her halleriyle olması gerektiği gibi İsveç insanını yansıtırlar.

Mankell toplamda 12 Wallander romanı yazdı. Bunlardan The Pyramid, dedektifin serinin ilk kitabı olan Faceless Killers’a kadarki dönemini anlatan 5 hikâye içerir. Altı bölümden oluşan Young Wallander’in ilk sezonunda, The Pyramid’teki ‘Wallander’in ilk vakası’ isimli öyküden hareketle karakterin polislikteki ilk yıllarının ve 40 yaşında ayrılacağı eşi Mona’yla tanışmasının öyküsü anlatılıyor.

Kurt Wallander dizide de sık sık vurgulandığı gibi işine duygularını karıştıran bir karakter. Bir cinayetle karşılaştığında kurbana ve yakınlarına karşı sorumlu hissetmekten alamıyor kendisini. Mankell de bir röportajında Wallander’i evde televizyon izlerken dışarıdan gelen bir yardım çığlığına bigâne kalamayan birisi olarak tanımlıyordu. Fazla hassas, fazla duyarlı ama aynı zamanda öfke patlamaları yaşayan, zenginlerden hoşlanmayan, işini kişisel yaşamının önünde tutan, bununla birlikte neden mutlu olamadığına ve normal bir aile hayatı yaşayamadığına anlama veremeyen, toplumdaki olumsuz değişimlere kafa yoran birisi Wallander. Bu yönüyle polis olmaya pek de uygun olduğu söylenemez. Zaten romanlarda ve daha önce Kenneth Branagh’ın canlandırdığı dizide de gördüğümüz gibi maruz kaldığı duygusal yük bir süre sonra onda hem fiziken hem ruhen kalıcı izler bırakıyor. Öyle ki sonunda genç yaşta babası gibi Alzheimer olmaktan kurtulamıyor. Wallander bir taraftan cinayetleri çözmeye çalışırken bir taraftan kilo vermeye, şeker hastalığıyla mücadele etmeye, kızıyla ve babasıyla arasını düzeltmeye çalışır. Yine de kişisel hikâye soruşturmanın ve muammanın önüne geçmez hiçbir zaman. Cinayetler ise teknolojik araçlarla değil eski usulle yani ipuçlarının peşinden giderek, kurbanın yakınlarıyla görüşülerek çözülür.

Genç Wallander, Şair Ruhlu Dedektifin Gençliği 1

Young Wallander ise İsveç’in Malmö kentinde günümüzde geçiyor. Wallander henüz hayatının önemli bir kısmını geçireceği Ystad’a taşınmamıştır. Yani her defasında aynı resmi yapan bir ressam olan geçinemediği babasından ya da başka yakınlarından uzaktadır. Göçmenlerin yaşadığı, varoş denilebilecek bir mahalledeki bir apartmanda yaşamaktadır. Bir gece İsveçli bir genç, kalabalık bir insan topluluğunun önünde öldürülür. Karmaşa nedeniyle katilin kim olduğu anlaşılamaz ancak maktulün bir gece önce kavga ettiği göçmen bir genç zanlı durumuna düşer. Cinayetin göçmen karşıtı gösterilere neden olması nedeniyle olaylar büyür. O sırada sıradan bir polis olan Wallander dedektif olması beklenen en iyi arkadaşı Reza yerine dedektifliğe seçilir ve cinayeti çözmeye çalışan ekibe katılır.

Wallander romanlarında aksiyon, gizem ya da gerilim çok ön planda değildir. Daha çok dedektif karakteri öne çıkar. Bununla birlikte merakla okunan bir anlatımı ve kurgusu vardır. Wallander dizileri için de aynı durum geçerli. Kenneth Branagh gibi bir oyuncuyu Wallander rolünde izledikten sonra aynı karakteri başka bir aktörün canlandırmasına alışamayacağımı düşünmüş olsam da 1988 doğumlu İsveç’li oyuncu Adam Palsson Young Wallander’de iyi bir iş çıkarmış. Karakterin hassas ruhunu, duyarlılığını, melankolik tabiatını, cinayetleri çözme konusundaki inatçılığını iyi yansıtmış.

Henning Mankell’den yeni Wallander maceraları okuyamayacak olsak da kurgusal karakteri hala yaşıyor; şair ruhlu dedektifin maceralarını özleyenler için Young Wallander birebir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar