• Blog
  • Reklam
  • Casusiye
Dedektif | Polisiye Dergi

ipuçlarını takip edin!

Dedektif
  • Blog
  • Reklam
  • Casusiye
  • Dedektif Dergi 22. Sayı
  • Hikaye

Necva G. Esen’in Kaleminden Harry Potter’ın Gizemi – 1

  • Necva G. Esen
  • 17 Mayıs 2020
  • 7 dakika okuma
Beğeni
Tweet
Paylaş
Beğeni

1997’nin sonbaharıydı. Büyük oğlum dedi ki, “Anne yeni bir kitap çıkmış onu alsana.” Daha dün gibi hatırlıyorum sesinin tonundaki merakı, yüzünün ifadesini, çocukça duruşunu ve üzerinde anneannesinin ördüğü kazağın mavi rengini. İki gün sonra kitap mutfak masasının üzerindeydi: Harry Potter ve Felsefe Taşı. (Harry Potter and the Philosopher’s Stone) Sıradan bir çocuk kitabına benziyordu. Kapak resmi, o dönemde modern çocuk edebiyatında henüz eline su dökülmemiş olan Roald Dalh’ın kitap kapaklarını andırıyordu. Fakat onun yazdıklarından daha güzel olamazdı tabii.

Harry Potter, 26 Haziran 1997’de Büyük Biritanya’daki kitapçı raflarında sessiz sedasız yerini aldığında, ne yazarı ne yayıncısı bilmiyordu ki üç beş ay sonra Sunday Times, “Bu kez Dahl ile yarışacak birisi çıktı nihayet,” diye yazacaktı. Çocuk kitaplarının da bütün gazete ve edebiyat dergileri tarafından titizlikle değerlendirildiğini o zaman fark ettim ben.

İlk yayınlandığında Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı, kızı Jessica ile gittikleri kitapçıda gören JK Rowling, hayal gücünün buraya kadar olduğunu sonradan çıktığı bir televizyon programında itiraf edecekti. İçindeki karakterleri tanıyarak büyüyen Jessica, raflarda annesinin yazdıklarını kitap halini görünce, “Harry Potter, Harry Potter,” diye bağırmaya başlamış ve JK Rowling, kızını elinden çekiştirerek dükkandan çıkmak zorunda kalmış. Kitabının, ne satış rekorları kıracağını ne de şu anda ulaştığı üne kavuşacağını aklının köşesinden bile geçirmemiş. Yazdığı serideki hayal gücünü düşünürsek biraz tuhaf geliyor, değil mi?

Sadece yayınlanması, J.K.Rowling için iyi bir son gibi gözükse de aslında muhteşem bir başlangıçtı. Ne olduysa işte ondan sonra oldu. Öbür şehirleri bilmiyorum ama Londra’nın üzerini bir sihir bulutu kapladı. Bu sihirli bulutun tılsımıyla Londralılar tuhaf davranışlar sergilemeye başladılar. Bu olanları ne J.K.Rowling’in ne de Bloomsbury Yayınevi’nin tahmin edebildiğini hiç sanmıyorum.

Bütün Londralıların gözleri önünde şehrin üzerini kaplayan sihirli bulutlardan tılsımlı tozlar dökülmeye başladı. Daha önce hiç böyle bir şeye şahit olmamıştım. Fakat işte büyü bir kez başlamıştı. Her sabah işe gitmek için otobüse bindiğimde, her üç kişiden birinin elinde Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı vardı. Bir gün değil, iki gün değil, bu hep böyle. Üstelik gittikçe artmaktaydı. Otobüste, trende herkes burunlarını Harry Potter ve Felsefe Taşı’na gömmüş dünyayı görmüyordu. Yanlış anlaşılmasın. Yetişkin insanlardan söz ediyorum, çocuklardan değil. Yani nasıl oluyor da bu kelli felli, yaşlı başlı, genç ihtiyar, iş güç sahibi insanlar açmışlar bir çocuk kitabını önlerine ve sayfaları arasında böyle kayboluyorlar? Görülmüş bir şey değil.

Kapağında tuhaf gözlükleri ile orantısız çizilmiş bir erkek çocuk ve kıpkırmızı bir lokomotif resmi olan bu kitap, nasıl oldu da sadece çocukları değil yetişkinleri de böyle büyüledi?

Harry Potter Serisi

Harry Potter fırtınası, ilk kitap olan Felsefe Taşı’ndan sonra, serinin her çıkan yeni kitabıyla birlikte, yedi kitap boyunca, 2007 yılına kadar böyle devam etti. Tabii İngiliz yazar J.K.Rowling tarafından bir tiyatro eseri olarak yazılan ve şu anda Londra’da gişe rekoru kıran, Harry Potter ve Lanetlenmiş Çocuk’u (Harry Potter and the Cursed Child) unutmuyorum. Ona da başka yazıda sıra gelecek.

1997’den 2007’ye kadar on sene içinde J.K.Rowling, okuyucularına söz verdiği yedi kitabı yazdı. Bu on senelik süreç yazar için, kimimizin sanacağı gibi pürüzsüz geçmedi. Henüz ikinci kitap çıkmadan yazar, yaptığı açıklamada Harry Potter’ın çoçuk kalmayıp büyüyeceğini söylediğinde kıyamet koptu. Kimi okurlar ve eleştirmenler, Hary Potter ve arkadaşlarının hep çocuk kalmaları ve o çocuk halleriyle Hogwarts’da çeşitli maceralar yaşamaları gerektiğini savundular. Bu konuda epey bir çekişme oldu, fakat J.K.Rowling planını yıllar önce bir tren yolculuğunda yapmıştı. Manchester’dan Londra’ya gitmek üzere bindiği tren gecikmeli kalkınca ve de üstelik yanında bir kalemi kağıdı bulunmayınca bütün dört saati, küçük büyücü ve arkadaşlarını hayal dünyasında en önemli ayrıntılarıyla canlandırarak geçirdi.  Evet, Harry, Hermione, Ron ve diğerleri büyüyecek birer yetişkin olacaklardı. Tabii bu arada ölenler ölecek, acılar, kederler, aşklar, kavgalar, baş kaldırmalar, savaşlar yaşanacaktı. Yazarın bunları anlatması gerekiyordu. Karşı çıkanlar, eğer öyle yaparsa, yani kahramanlar büyüyüp yetişkin birer kişi haline gelirlerse Harry Potter’ın bir çocuk kitabı olmaktan çıkacağını, tadının kaçacağını, ilginin azalacağını söylediler. Madem güzel bir konu bulmuştu ve bu da tutmuş, sevilmişti, aynı konuda kahramanlar değişmeden devam etmeliydi. Bazı çocuklar, kitap değişecek diye üzüldüler ve duygularını televizyon programlarında, basında, J.K.Rowling’e yazdıkları mektuplarda dile getirdiler. Fakat J.K.Rowling bir kere kararını vermişti ve kararından da dönmedi. O tren yolculuğunda seriyi nasıl planladıysa aynen yazdı.

Harry Potter kitaplarının ilk okuyucu kitlesini (çocuk olanlardan söz ediyorum) en şanslı yaş grubu olarak görüyorum; çünkü her şeyden önce Harry Potter ile birlikte büyüdüler. O minik okuyucu kitlesi için bir yerlerde kimsenin henüz bilmediği, tanımadığı harika bir yazar vardı ve onlar için muhteşem kitaplar yazıyordu. Bu inanılmaz bir duyguydu, çok heyecanlı bir bekleyişti. İşte bu bekleyişi ve duyguyu bir tek o ilk okuyucu kitlesi tattı. Ne kadar şanslılar diye o zamanlar bile düşünmüştüm. Yazarın adından erkek mi kadın mı olduğu anlaşılmıyordu. Ne önemi vardı ki? Bir kere kitap okunmaya başlanmıştı ve kulaktan kulağa yayılıyordu.

J.K.Rowling

Sonra yazarın bir kadın olduğu öğrenildi. Hem de çocuğunu tek başına büyüten bir kadın. Yayın dünyası için ikinci durumun pek önemi yoktu ama birinci durum, yani kadın olmak, kitabın satışı açısından sorun çıkarabilirdi. Çünkü bu ülkede çocuk kitabı yazmak ciddi bir işti ve bu ciddi işi şimdiye kadar hep erkek yazarlar başarıyla yapmışlardı. Eğer bir kadın yazarın adını kapakta görürlerse potansiyel okuyucular kitabın, hele baş kahramanı bir erkek çocuk olan bir kitabın, güzel olmayabileceği sanısına kapılabilirlerdi. Bu da satışları olumsuz etkilerdi kuşkusuz. Adının, erkek adını andırmasını, hatta dünyaca meşhur İngiliz fantastik çocuk kitabı yazarları C.S.Lewis ve J.R.R.Tolkien’nin adlarına benzer bir biçimde olmasını önerdiler. Böylece okuyucuya beklentilerini besleyen olumlu bir çağrışım da yapmış olacaktı. Bunun üzerine yazarımız, asıl adı olan Joanne’nın baş harfinin yanına, anneannesi Kathleen’in ilk harfini getirip soyadıyla birlikte bir kalem adı yarattı.

Bu durum ilk değildi. Daha önce de 1964 yılında benzer bir hileye Amerikalı kadın yazar S.E.Hinton da ilk kitabı Dışarıdakiler’i (The Outsiders) çıkarırken başvurmak zorunda kalmıştı. Yazılı olmayan kurallar, hele konu edebiyatsa, zor öldüğünden, onca yıl sonra bile 1997’de bu durum bir kadın yazar için problem olabiliyordu. Fakat bugün böyle bir öneriyle karşılaşan bir kadın yazar kaldığını sanmıyorum. Piyasadaki çocuk kitapları bunu ispatlıyor çünkü.

Tabii bu kural, yayıncıların kafalarında yaratıp besledikleri bir önyargı idi ve bunu çocuklar yıktılar. Kızlar cadı, erkekler büyücü elbiselerini giyip, ellerinde çalı süpürgeleri, sihirli değnekleri, sivri şapkalarıyla kitapçılara koştular; bu yazarı tanımak için sıralara girdiler. Belediye otobüslerinde kaç kere rastladım bu küçük büyücülere ve cadılara. Kaç kere şahit oldum annelerinin babalarının yanında, çok ciddi ama heyecanla, pür kıyafet ve ellerinde bir çubuk, gözlerinde bir gözlük, alınlarına çizilmiş bir şimşek işaretiyle oturduklarına. Tabii bütün yolcuların hayran bakışları arasında kim bilir kendilerini Harry Potter’ın hangi sahnesinde hayal ederek Londra’nın merkezindeki kitapçılara yolculuk ettiler; her yeni çıkacak kitabı aylarca bekleyip sonra soluğu sabah erkenden girdikleri kitap kuyruklarında aldılar; imza kuyruklarında sabahladılar, J.K.Rowling’e kitaplarını imzalattılar, ondan Harry Potter’ı dinlediler. Sonra da evlerine gidip J.K.Rowling’in bir dahaki Harry Potter macerasını yazmasını beklediler. Tabii bu arada ellerindeki Harry Potter ile yatıp kalkıp biraz daha büyüdüler. Tıpkı kitabın kahramanları gibi. Yedinci kitap çıktığında onlar da kahramanlar gibi delikanlı ve genç kızdılar artık.

Henüz o zamanlar Hollywood’un parmağı işe karışmamıştı. Her şey bu kadar reklama dökülmemiş ve çeşitli hediyelik eşyalar yapılmamıştı. Üzerinde hiçbir Harry Potter yazısı ya da Hogwarts amblemi bulunmayan cadı / büyücü şapkaları, pelerinleri ve çalı süpürgeleri vardı ortalıkta. Yani her şey biraz daha masumdu ve insana batmıyordu. Aslında ilk Harry Potter hediyelik eşyası Türkiye’de üretildi desem yalan olmaz. Oğlumun isteği üzerine anneannesi ona üzerinde H.P. harfleri olan ve Harry Potter renklerinden örülmüş kazaklar, çantalar yaptı. Kitap, o zamanlar henüz Türkiye’de ünlü değildi ve annem kahramanını tanımadığı bu kitabı çok merak ediyordu. Sonra kendisi göçüp gitti, ördükleri yadigar kaldı.

Gelecek sayıda: Yedi Harry Potter kitabının hem bütünü hem de tek tek her bir kitabın kendisinin bir kim yaptı gizemi (whodunnit mystery) yapısında olması da ne demek?

Yorum Bırakın:

yorum

Necva G. Esen

Necva G. Esen, Zonguldak doğumludur; ilkokulu orada, orta ve liseyi Erenköy Kız Lisesi’nde bitirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunudur. İngiltere’de önce çocuk eğitimi üzerine okudu ve çalıştı. Sonra yetişkin eğitimi üzerine yüksek lisans yaptı ve halen bu alanda eğitimci olarak çalışmakta. Ailesi ile birlikte Londra’da yaşıyor. İlk romanı Görünmez Gemi 2019 yılının başında Herdem yayınlarında çıktı. Tabii bizler onu daha önce Dedektif Dergi’ye yazdığı hikaye ve yazılarıyla tanıdık. İkinci romanı Kara Ölüm, Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı’nın 2019 Çocuk Romanı Ödülü’nü kazandı. Kendi değimiyle ‘gizemli’ hikaye ve romanlar yazmayı seviyor. Her iki kitabının da yediden yetmişe her yaştan edebiyat severlere hitap ettiğini söylüyor.

Önceki Yazı
  • Dedektif Dergi 22. Sayı
  • Hikaye

Hikaye: Kadınım

  • Mete Karagöl
  • 17 Mayıs 2020
Oku
Sıradaki Yazı
bezelye çocuk hikaye funda menekşe dedektif dergi
  • Dedektif Dergi 22. Sayı
  • Hikaye
  • Hikaye Dinle

Hikaye: Bezelye Çocuk 🔊 🎧

  • Funda Menekşe
  • 17 Mayıs 2020
Oku
Mutlaka Oku
kaçış hikayeleri
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

Tilda ve Diğerleri: Bangkok’ta Kalmak İsteyeceğiniz Son Yer: Bangkok Hilton | 27

  • Tuğba Turan
  • 17 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

Beni Güzel Hatırla | 1

  • Derin Gezmiş
  • 17 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

Niyazi

  • Yeşim Yörük
  • 17 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

Taş, Kağıt, Makas!

  • Gamze Yayık
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

İnsta’ndan Öptüm Seni

  • Güneş Barguş
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

Yeşil Kapılı Ev | 1

  • Esra Gürel Şen
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

Ne Bileyim Ben

  • Deniz Öztürk
  • 16 Ekim 2020
Oku
  • Dedektif Dergi 27. Sayı
  • Hikaye

3 Aylık Ceza

  • Yasin Yıldız
  • 16 Ekim 2020
Dedektif yeniden yayına başlayınca haber almak için lütfen aşağıdaki formu doldurun:
Dedektif | Polisiye Dergi
  • Bize Ulaşın
  • Dedektif’te Yazar Olmak
  • Sık Sorulan Sorular:
  • Hakkımızda
Polisiye Dergi Dedektif’in yayınlandığı dedektifdergi.com sitesinin ve yazarlarının hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda belirtilen hükümlerle korunmaktadır. Dedektif’de yer alan içerikler kopyalanamaz, değiştirilemez ve diğer dijital alanlarda (web sitesi, blog, vb.) yayınlanamaz. Dedektif’de yer alan öykü ve makalelere link verilerek atıf yapılabilir, içerikler kaynak olarak gösterilebilir.Alıntı yapmak için, izin almak, yazarın adını belirtmek ve yazının yayınlandığı bu sitedeki sayfaya link vermek, hem yasal hem de etik açıdan zorunludur. Alıntılarda kesinlikle değişiklik yapılamaz.

Aradığınızı yazıp enter'a basın. Bakalım sitede var mı.