P
Fransızca’daki culte kelimesinden Türkçe’ye geçerek kelime dağarcığına yerleşen kült kelimesi, esas olarak din ve tapınma anlamlarına gelse de modern olarak özellikle “küçük ve yeni sayılabilecek dini hareketlere inanan insan topluluğu” tanımını karşılamak için kullanılmaktadır. Kültürümüzde, bu terim çerçevesinde benzer olarak cemaat ve/veya tarikat ifadeleri de kullanılmaktadır. Kendilerine koydukları isimler, nerede yapılandıkları, amaçları ya da tebligatları fark etmeksizin dünya üzerindeki pek çok benzeri yapılanmanın buluştuğu ortak noktalar bulunmaktadır. Bunlardan biri de, pek çoğunun bir şekilde organize veya değil, suça bulaşmaları.
Suçun, polisiye severleri cezbetmesi oldukça doğal.
Scientology’nin dolandırıcılık davalarından tutun da, Amerika’yı yerinden oynatan Manson cinayetlerine kadar irili ufaklı pek çok suça karışan kültler, yine özellikle Amerikan medyasında kendilerine sık sık yer bulsalar da; popüler medyanın kapsamadığı uzak doğunun mistik derinliklerinden, Rusya’nın tundralarında faaliyet gösterenlere kadar pek çok versiyonu bulunmaktadır. Ancak hazır lafı bu kadar geçmişken, ilk olarak, ana faaliyetlerini Amerika’da gösteren ve son dönemde Netflix’in yayınladığı Wild Wild Country belgeseli ile dillere düşen Rajneesh kültü hakkında birkaç çift laf edeceğim.
Birleşik Devletlerdeki En Büyük Biyoterörizm Saldırısı ve Rajneesh/Osho Kültü
1931 doğumlu Chandra Mohan Jain, 1960 yılında Hindistan’ın Jabalpu Üniversitesi’nden profesörlük ünvanını felsefe alanında aldı. Ancak Hindistan’da ün kazanması; Rajneesh takma adı altında ülkenin dört bir yanına gerçekleştirdiği seyahatler ve katı bir dini çizelge izleyen hükümete karşı hayattan zevk alınması ve kutlanması gerektiğine dair verdiği demeçler sayesinde gerçekleşti. Gandhi ideolojisini takip eden rejime karşı kapitalizmi ve doğum kontrolü savunan söylemleri ile muhalif olarak tanındı. 1964 yılında, düzenli olarak özellikle zengin kesimin katıldığı meditasyon kampları yönetmeye başladı. 1966 yılında akademik faaliyetlerine ve üniversitede verdiği derslere son vermesi istense de bu noktada düzenlediği toplantı ve törenlerden o kadar çok para kazanıyordu ki, bu durumun maddi gelirine bir etkisi olmadı.
1970 yılında Bombay’e taşınmasının ardından, zamanını ve enerjisini Rajneesh hareketinin hatlarını oluşturmaya ve topluluğu büyütmeye yöneltti. Takipçilerine, “neo-sannyasin” veya sadece “sannyasin” ismini verdi. Sannyasa, bireyin kendini maddiyattan ve dünyevi zevklerden soyutlaması üzerine bir Hindu sofuluğu olmasına rağmen, sannyasinler, dünyayı ve zevkleri kucaklayıcı bir görüş izlemektedir. Hindu sofuluğuna bir başkaldırı gibi gözükmesine rağmen, Rajneesh, takipçilerine gelenekselleşmiş turuncu/kırmızı tonlarında cüppeler giymelerini ve meditasyon aracı olarak tahtadan tesbih taşımalarını salık verdi. Ancak bu tesbihleri diğerlerinden ayıran tek fark; Rajneesh’in takipçilerinin tesbihleri üzerinde, kendisinin bir fotoğrafı bulunuyordu.
Hızla büyüyen kült, Rajneesh’in egosunu da etkilemiş olacak ki, 1972 yılında kendisine Bhagwan Shree Rajneesh ismini layık gördü. Bhagwan, Türkçe’ye “kutsal olan” şeklinde çevrilebilir, kısacası kendisini guru ilan etti. Bugün hala, mevcut takipçileri tarafından Bhagwan ön lakabıyla anılmaktadır.
Kullandığı “dinamik meditasyon” tekniği; hızlı ritmik hareketler, çığlık atma ve çok sık soluk almak gibi vücudu yormanın ardından gelen durgunluk ve hareketsizlik döngüsünden oluşuyordu. Ayrıca Rajneesh, cinsel birlikteliğin kutsal olduğunu iddia ediyordu ve tabulaştırılmasına karşıydı. Hayatın anlamı üzerine verdiği demeçler ve dinamik meditasyon seansları, Batı’da 70’lerde ortaya çıkan New Age (Yeni Çağ) hareketinin öncülerinin ve ruhsal aydınlanma meraklılarının dikkatini çekti. Doğunun gizemlerine merak salan kimselerin yolu Hindistan’a düştüğünde, onları Rajneesh karşıladı. Akıcı bir şekilde İngilizce konuşabilmesi ve öğretilerinin kalıplaştırılmamış olması, Batı’dan ve özellikle de Amerika’dan gelen öğrenci sayısını arttırdı. Rajneesh’ten gerekli eğitimi almalarının ardından memleketlerine dönen bu kişiler, kendi meditasyon merkezlerini açmaya başladılar. Kazandıkları paranın hatırı sayılır miktardaki kısmı ise Hindistan’a, Rajneesh’e gönderiliyordu. Örgütün yurt dışından gelen ziyaretçileri ve dolayısıyla maddi imkanlarının da artması ile, Rajneesh 1974 yılında Bombay’deki apartmanından ayrılarak Hindistan’ın Pune şehrindeki altı dönümlük bir araziyi satın aldı ve orada, ilk dini merkezini açtı. Hindistan’a özgü, bir çeşit meditasyon ve eğitim kuruluşu adı altında, bir aşram olarak.
1970’lerin sonuna gelindiğinde aşramda altı yüz, çevresine izinsiz olarak inşa edilmiş çadırlarda ise ortalama bin kişinin kalıcı yaşadığı kayıtlara geçen. Ancak Batı’dan gelen düzensiz ziyaretçi sayısı o kadar yüksekti ki, zaman zaman şehirdeki Hintli sayısının on katına ulaştığı iddia edilir. Batı’dan gelenlerin bir kısmının masraflarını karşılayabilmek için uyuşturucu kaçakçılığı gibi yollara başvurması, takipçileri arasında zührevi hastalıkların yayılması, dinamik meditasyonlar; içte kalmış duyguları fiziksel olarak dışa vurmayı cesaretlendirdiği için bu seansların sonucunda yaralananların Pune hastanelerini doldurmaya devam etmesi, bir süre sonra Hindistan hükümeti için bardağı taşırdı. Dini bir merkez olarak kayıtlı olduğu için o güne kadar vergi ödemeyen aşram, ve dolayısıyla Rajneesh, milyonlarca dolarlık dava ile karşı karşıya kaldı. Rajneesh, inanç merkezi için yeni çözümler aramaya başladı.
Daha öncesinde, hareketin önemli isimlerinden Ma Yoga Laxmi’nin, Rajneesh’in hayalindeki komünü kurabileceği bir arazi arayışı içinde olduğu bilinmektedir. Ancak Laxmi’nin başarısızlığı, Ma Anand Sheela isimli Rajneesh’in bir başka yardımcısının Amerika fikrini ortaya atarak, oluşumu temelinden değiştirecek olaylar zincirinin ilk halkası olmasına sebep oldu.
Böylelikle Rajneesh 31 Mayıs 1981 tarihinde Amerika’ya göç etti.
Kendisinin ve onu takip eden yardımcılarının uygun alan arayışları üç ay sürdü. En sonunda, Amerika’nın Oregon eyaletinin kuzeydoğusunda, Big Muddy Ranch isimli altmış dört bin dönümlük bir arazide karar kıldılar. Rajneesh’in emri üzerine yola çıkan takipçilerinin aşmaları gereken pek çok engel vardı. Bunlardan ilki; bahsi geçen toprağın kalitesi, yanlış metotların kullanılması sebebiyle çorak ve verimsiz olmasına rağmen alanın aslen tarım arazisi olarak kayıtlı olması, bu sebepten dolayı yapılacak herhangi bir inşaatın tarım amaçlı gözükmesinin gerekmesi, izinlerinin eyaletin bürokratik sisteminden geçerek onaylanması zorunluluğu. Halbuki kurulmak istenen komün sadece bir çiftlik olarak gösterilemeyecek kadar büyük ve geniş çaplı olarak tasarlanmıştı. İşte böylelikle, Rajneesh’in sessizlik yemini ettiği dönemde, komünün kurulması ve takipçileri üzerinde “tam yetki” verdiği Ma Anand Sheela’nın, Amerikan bürokrasisine karşı giriştiği medyatik savaş başladı.
Sheela’nın neler yapmak istediği, ne kadarını başarabildiği, zaman zaman kanunların açıklarından yararlanarak, Amerika’nın bizimkinden işleyişi yer yer farklılık gösteren bürokratik süreçlerinden geçişini; Rajneesh hareketinin büyümesinde ve yıkılmasında önemli bir rol oynadıkları için kısaca ve bu konularda hukuki eğitime sahip olmayan birinin, şahsımın, anladığı kadarıyla özet geçeceğim. Eğer yanlış aktardığım bir nokta varsa okuyucuların düzeltmesine tamamen açığım.
Sheela, inşa edilmesi planlanan devasa meditasyon salonları ve benzeri yapıların, arazinin bağlı olduğu Wasco Vilayeti’nin gözetim konseyinin onayından geçmeyeceğinin bilincinde, kendi tüzel şehirlerini kurma kararı verdi. Tüzel şehrin kurulması için gereken tek şey, 150 kişilik bir populasyondu. Daha önce, özellikle California bölgesine gönderilen üyelerin de isimlerinden ve adreslerinden işlemleri hızlandırmak adına yararlanan Sheela, her şeyden önce Wasco Vilayeti’nden, arazide çalışacak 150 işçinin barınması adına yapılacak konutlar için izin aldı. Bu izinlerin alındığı sırada, Sheela ve yardımcıları geleneksel turuncu/kırmızı ağırlıklı dini kıyafetlerinden kurtularak daha modern bir görünümde konseyin karşısına çıktılar ve resmi isimlerini kullandılar. Süreç boyunca, Sheela dini bir yapılanma olduklarını tamamen reddetti. Rajneeshpuram ismini koydukları tüzel şehir kısa bir süre içerisinde tamamlanıp yasal haklarını kazandı.
Davranışları ‘1000 friends of Oregon’ isimli yerli bir çevreci grubun dikkatini çekmesi ihtimali ile karşı karşıya kaldığında Sheela, çevreci örgüte önce kendisi yaklaşmaya çalıştı ancak aralarında anlaşma sağlanamadı. Örgüte önce rüşvet teklif edip, beklediği geri dönüşü alamadığında ise tehdide başvurdu. Sonuçta çevreci örgütün açtığı davalar hala devam etmekte olduğundan, Sheela yapılanmanın belirli bir süre daha dağınık bir yol izlemesi gerektiğine karar verdi. Bunun için araziye otuz kilometre uzaklığında genelde yaşlı insanların emekliliklerini geçirmek için yerleştikleri, ortalama kırk kişiden oluşan Antelope kasabasını gözüne kestirdi. Antelope kasabasının yönetimi, yeterli su kaynağı olmadığı gerekçesini göstererek Sheela’nın açmak istediği matbaa fabrikasına izin vermedi. Ardından kasaba yönetimine karşı birden fazla dava açan Sheela’nın gelecekte farklı projelerle karşılarına çıkmasını engellemek için 15 Nisan 1982 tarihinde özel bir seçim düzenlediler. Bu seçimin sonucunda, Antelope kasabasının tüzel şehirden ayrı tutulması, gelecekteki herhangi bir yapılanmanın teklif dahi edilememesi amaçlanıyordu, ancak sonuçları hiç de umdukları gibi olmadı. Kasaba tüzüğündeki boşluktan yararlanan Sheela, Antelope’a yerleşen az sayıdaki (yirmi) takipçinin evlerinde akrabalarının ve arkadaşlarının da kalarak oy vermesini sağladı. Bunun sonucunda, seçimi istediği şekilde 54’e 42 oyla kazandı ve ardından aynı yılın kasım ayında kasaba yönetiminin tamamen neo-sannyasinlerin eline geçmesinin önü açıldı. Kısa bir süre sonra, Antelope kasabası tamamen eski sakinlerinden arındı ve ismi Rajneesh olarak değiştirildi.
Kazandıkları zaferlere rağmen, herşey planladıkları gibi gitmedi. Rajneeshpuram’ın dur durak bilmeden büyümesi, binlerce kişinin yaşadığı, binlercesinin daha katıldığı etkinlikler düzenlenen bir merkez haline gelmesi, Antelope kasabasının başına gelenlerin üzerine bir de Rajneesh’in lüks hayatı eklenince medyada gözler topluluğa çevrildi. Bu konuda eklemek istediğim bir nokta var ki, Rajneesh kendini halk adamı olarak tanıtan bir kişi değildi. Medyada üstüne basılarak anlatılan lüks saatlere ve arabalara olan merakı zaten Hindistan’daki hayatından beri süre geliyordu, hatta kendinden “zenginlerin gurusu” olarak bahsettiği demeçleri bulunmakta. Takipçilerinin hatırı sayılır miktardaki kısmı eğitimini tamamlamış ya da öğrenci olan hukukçulardan, mühendislerden, medikal uzmanlarından oluşuyordu ki Rajneeshpuram’ın katlanarak artan insan sayısının yarattığı su, yemek, altyapı sıkıntısı gibi problemlere de çözüm bulanların bir çoğu bizzat bu eğitimli kişilerdi. Rajneesh zevklerini takipçilerinden saklamazdı hatta, düzenli aralıklarla lüks araçlarından birine atlayarak Rajneeshpuram civarında geçit törenleri düzenlerdi. Özel uçakları vardı ve bu uçaklar için Rajneeshpuram yakınlarına küçük bir iniş pisti dahi yaptırdı. Tartışmalara sebep olan ise, Rajneeshpuram’da yaşamaya gelecek olan üyelerin mal varlıklarını satıp elde ettikleri parayı Rajneeshpuram’a bağışlamaları beklenmesi, hatta talep edilmesiydi. Kültten ayrılmak isteyebilecek olan üyelerin eski yaşantılarına kolay kolay kaldıkları yerden devam edemeyecekleri barizdi.
Medyanın ilgisi ve tartışmalar devam ettikçe, Rajneesh’in ve takipçilerinin aldıkları tehditler arttı. Sheela’nın polis akademisine öğrenci gönderip, akademiden yüksek notlarla başarılı olan bireyleri Rajneeshpuram’da silah taşıma izni olan bir çeşit güvenlik görevlileri olarak kullanması ilk başta paranoyakça gelse de, 29 Haziran 1983 tarihinde, Portland’daki (Portland, Wasco’nun kuzeybatısında, sadece iki saat uzaklıkta.) Rajneesh isimli bir otelin ve içerisinde bizzat Rajneesh’in sahibi olduğu “Zorba the Buddha” isimli gece kulübünün bombalanması aslında korkulanın o kadar da uzak olmayabileceğini kanıtladı. Saldırıyı düzenleyen Steven Paul Paster, bombalardan birinin yerleştirdiği sırada patlamasıyla ağır yaralandı. Bu kişinin Jamaat al-Fuqra isimli başka bir islami terör örgütünün üyesi olduğu ortaya çıkmasına rağmen, Sheela’ya daha ekstrem tedbirler alması için yeterli sebebi vermişti.
Bahsi geçen olayın vuku bulduğu dönemde, Amerikan bürokrasisinin de eli armut toplamıyordu. Göçmenlik bürosu, Antelope olayından bir ay sonra, daimi ikamet iznini reddetmesinden bu yana Rajneesh’in Amerika’da kalışı ince bir ipliğe bağlıydı. Bir de bunun üzerine Oregon’un tarım alanı koruma ve geliştirme komisyonunun tüzel şehir oluşumlarına karşı çıkardığı yeni yasalar, Rajneeshpuram’da o güne kadar yapılan birçok binanın yıkılması emrinin verilmesine, yenileri için izin alınmasının ise tamamen önünün kesilmesine sebep oldu. Üst üste gelen bu olaylar, özellikle Rajneesh ve Sheela’nın ancak bir o kadar da takipçilerinin akıllarındaki “biz” ve “onlar” ikileşmesini güçlendirdi.
Bir yandan Rajneeshpuram’da yeni butikler, restoranlar açılmaya ve üye sayısı gün geçtikçe artmaya devam ederken, üst araması kontrolleri, daha sıkı giyim kuşam kuralları gibi tedbirler alınmaya başlandı. Rajneesh’in artan masrafların karşılanmasına yardım için, Hollywood’tan zengin bir grubu kabul edip, komünün diğer üyeleri gibi çalışmalarına gerek kalmadan, kendilerine ait lüks evlerinin inşa edilmesi yönünde salık vermesi, ne Sheela’yı ne de komün üyelerini mutlu etmedi. Sheela, yakın çevresindeki adamlarına gerek Hollywood’tan gelenlerin, gerekse bizzat Rajneesh’in kaldığı binaya dinleme aygıtlarının döşenmesi emrini verdi. Artık “örgüt” diye hitap etmenin doğru olacağı grup, taarruz ve karbine tüfekleri, hatta izci helikopterleri elde ettiler. Yüz elli kişilik bir ekip bu silahları ve helikopterleri kullanmak için eğitildi. Sheela’nın güvenliği bahane ederek aldığı kararlar ve sıkıyönetim, içteki çatlakların belirginleşmesine sebep oldu. Sheela her ne kadar gerek o zaman gerekse günümüzde verdiği demeçlerinde ayrılmak isteyenlerin her zaman özgür olduğunu söylese de, hareketin örgütlenmesinden rahatsız kimselerin günlerce, fikirleri değişene kadar uyuşturulduğuna ve/veya gizlice kaçmak zorunda bırakıldıklarına dair iddialar mevcut.
Ancak Sheela’nın ne kadar ileri gidebileceği, ancak 1984 sonbaharında ortaya çıkacaktı.
Şimdi anlatacaklarımın pek çoğu ancak örgütün ileri gelen isimleri tutuklandığında verdikleri ifadelerde ortaya çıkan, uzun bir süre boyunca sadece kuşku olarak kalan bilgiler.
Giderek huzursuzlaşan Rajneesh, eyalet yönetiminin koyduğu yasalar sebebiyle duran Rajneeshpuram’daki inşaatların bir an önce devam ettirilecek bir yolun bulunmasını talep etti. Sheela ve hemşirelik eğitimi olduğu için aynı zamanda Sheela’nın uyarıcı ve sakinleştirici gereksinimlerini ile de ilgilenen Ma Anand Puja isimli yakın arkadaşının öncülüğünde, Rajneeshpuram’ın gözlerden uzak bir köşesinde gizli bir biyoloji laboratuvarı kuruldu. Burada bir grup, Rajneeshpuram’a kadar takip edilemeyecek potansiyel bir biyolojik ya da kimyasal silah üzerine araştırmalar yapmaya başladı ve en sonunda gıda zehirlenmesinin bilindik sebeplerinden biri olan salmonella bakterisinde karar kırdılar.
Amaçları, kasım ayında gerçekleşecek olan Wasco Vilayetinin yerel seçimlerinde kendi adaylarının kazanması.
Sheela üç adımlı bir plan kurdu.
Birinci adım, sannyasinlerden birinin, doğum ismini kullanarak, Rajneeshi hareketinden bağımsız bir imaj çizerek aday olması. Bunun için, Bonnie Barlow seçildi.
İkinci adım, binlerce kendini adamış takipçileri olmasına rağmen, vilayet seçimleri söz konusu olduğunda az kalan sayılarını katlamak için, ülkenin dört bir yanından evsizi toplayarak Rajneeshprum’a sevk etmek. Başardılar da, Amerika’ya irili ufaklı komünler halinde yayılmış sannyasinlerin yardımıyla, yüzlerce otobüs kaldırıldı ve kendilerine yemek, yatacak yer ve hatta içki teklif edilen evsizler, Rajneeshprum’a taşındı.
Üçüncü adım ise Wasco Vilayeti’nin en büyük şehri olan Dalles’tan gelecek oyların sayısını azaltmak için, vatandaşların büyük bir kısmını hastalanmalarına sebep olacak şekilde zehirlemek!
Planın ilk iki aşaması, görünürde sorunsuz işlerken Sheela, üçüncüsünün de işe yarayacağından emin olabilmek için seçtikleri biyolojik silahı test etmeleri gerektiğine karar verdi. İlk salmonella denemelerini, Rajneeshpuram’a Wasco’dan gelen üç adet denetleme kurulu üyesi üzerinde gerçekleştirdiler. İkram edilen bakterili suyu içen üyelerden birinin, sonraki gün hastanede acil müdahale görmesi gerekti, diğeri ise benzer semptomlar göstererek iki gün istirahat izni aldı. Rajneeshpuram’a ziyaretlerinden şüphelenilse de, ikinci dereceden deliller suçlama gerçekleştirilmesi için yetersizdi.
Aynı dönemde, Sheela’nın da tek bir seferinde içinde bulunduğu küçük bir sannyasin grubu, Dalles şehrine sık sık ziyaretlerde bulunuyordu. Burada, adalet binasındaki halka açık tuvaletlerden, şehirdeki manavlara kadar çeşitli yerlere ve çeşitli zamanlarda etkisini denemek için salmonella bakterisi bulaştırmaya çalıştıkları, daha sonradan tutuklanan üyelerin itirafları içerisinde yer alsa, girişimlerin işe yaradığına işaret eden bilinen bir haber ya da rapor bulunamadı.
Başarısızlıklar Sheela’nın sınırlarını zorlamış olmalı ki, seçimler yaklaşırken eylül ayının ortasında kendisinin de dahil olduğu küçük bir grup, Dalles şehrine giderek yaklaşık on adet restoranı gezdi. Özellikle salata barlarındaki gıdaları hedef aldılar. Bu atağın etkisi ise, bir öncekilere nazaran bir sonraki gün ağır bir şekilde hissedildi. Raporlara göre 751 kişi rahatsızlandı, 45’i müşahede altına alındı. Hamile bir kadın, çocuğunu kaybetme riski yaşadı. Yetkililer olayı büyük bir tesadüf olarak geçiştirmekle yetindiler, vatandaşlar ise Rajneeshpuram’ın bir şekilde sebep olduğuna ikna olmuşlardı.
Salmonella, gerekli tedavi uygulaması geç kaldığında öldürücü olabilen bir bakteri. Salmonella saldırılarının öldürme amaçlı olmadığı iddia ediliyor. Bu bir noktaya kadar doğru olabilir ancak çocuk kandırıyormuş gibi davranmanın bir gereği yok. Sheela da, ona bu terör saldırılarında yardımcı olan yakın ekibi de kullandıkları bakterinin öldürücü olabileceğinden haberdardılar ve bunu göze almışlardı. Olaylar sırasında kimsenin hayatını kaybetmemiş olması bir mucize, Sheela’nın dahil olmadığı, öngöremediği hatta memnun dahi kalmadığı bir mucize.
Sheela’nın memnun kalmadığı tek şey, salmonella denemelerinden tam olarak istediği sonuçları alamaması ile sınırlı değildi. Planın diğer aşamalarında da, sorunlar baş gösterdi.
Seçtikleri kişinin, hem gerçek ismi hem de Rajneeshi ismini kullanarak kayıt olduğunun fark edilmesinin ardından adaylığı düşürüldü. Seçmen kayıtları incelendiğinde pek çok Rajneeshpuram sakininin tıpkı adayları gibi iki farklı isimle başvurduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine, sannyasinlerin çoğunun oy kullanması engellendi.
Ancak daha büyük problem, ülkenin dört bir yanından toplanıp Rajneeshpuram’a getirilen evsizlerin sayısı, Rajneeshpuram’da ikamet eden sannyasinleri katladığında baş gösterdi. Gerekli şekilde idare edilemeyen evsiz popülasyonun artışı, Rajneeshpuram’da huzursuzluk çıkmasına ve kavgaların sıklaşmasına sebep oldu. Böyle durumlarda, evsizlerin yemeklerine haloperidol isimli güçlü bir antipsikotik ilaç katıldı. Getirildikleri sırada, dönmek istedikleri takdirde otobüs biletlerinin alınacağı sözü verilmesine rağmen bu söz çok azı için tutuldu ve yöneticiler evsizleri Oregon’daki çeşitli şehirlerin ortasına bırakarak çare bulma yolunu izlediler.
Seçim günü geldiğinde, Sheela’nın bütün planları fiyasko ile sonuçlanmıştı. Kazanamayacağının farkında olan Sheela, okları daha fazla üzerine çekmemek adına en azından ikinci bir salmonella saldırısı gerçekleştirmedi. Pek çok sannyasin seçimi boykot etti. Sheela, son bir kez Oregon yöneticileri ile anlaşma yapmak istedi. binlerce evsizin eyaletlerine geri gönderilmesinin Rajneeshpuram tarafından halledilmesinin karşılığında, Rajneeshpuram ve Rajneesh’e karşı açılmış davaların düşürülmesini ve istedikleri inşaat izinlerinin verilmesini talep etti. Elbette bu dilekleri kabul edilmedi.
Sheela’nın yöntemleri Ocak 1985’ten itibaren daha da vahşileşti. Denemeleri ise sıklaştı.
Bir grup Wasco Vilayeti Adalet Binası’nı soydu, planlama ofisini birini ise ateşe verdi. Rajneeshpuram’da gerçekleşen festivallerden birinde elektrik düzenlemesinin uygunsuz olduğuna dair gerçekleşen davalardan birinde, içme suyuna haloperidol karıştırılarak davanın seyrini değiştirilmeye çalışıldı, yine de kaybedildi. Sheela’nın Avustralya’daki bir şirketin hisselerini ele geçirmek için yönetim kurulu üyelerine uyuşturucu verdiği iddiası ortaya atıldığında şirketin değeri dibi boyladı. Eski bir sannyasin, Rajneeshpuram’a karşı açtığı davada 1.7 milyon dolar kazanmak üzereyken, Sheela, üyeyi zehirlemeleri için kaldığı otele kılık değiştirmiş bir grup yolladı ancak bu suikast girişimi grup uygun bir zaman bulamadığı için gerçekleşmedi. Dalles meclis üyelerinden biri geçirdiği kulak ameliyatından sonra tedavi gördüğü hastanede bir başka suikast denemesi daha gerçekleşti. Bu sefer, gönderilen kişi enjekte etmesi istenilen yüksek dozda adrenalin ve potasyumu, enjekte edebileceği bir serum takılı olmadığını fark ettiğinde panikleyerek kaçtı. Komün içerisindeki sahte evlilikleri araştıran bir gazeteciyi öldürmesi için gönderilen bir başka grup, yine uygun bir zaman bulamadıkları için başarısız oldu.
Sheela’nın suikast girişimleri sadece Rajneeshpuram’a karşı gördüğü dışarıdan güçler ile sınırlı kalmadı. Rajneesh’in intihar düşüncelerini desteklediği gerekçesiyle, kişisel doktoru ve bakıcısı hakkında infaz emri verdi. İkisi için de plan, yüksek dozda adrenalin enjekte etmeye dayanıyordu ancak denemelerden sadece bir tanesi kısmen başarılı oldu, diğeri ise gerçekleştirilemedi. Kısmen dememin sebebi, enjeksiyon yapılmasına rağmen hastaneye kaldırılan bakıcı, on gün verdiği mücadelenin ardından hayata tutundu.
Sahip oldukları uçaklardan birini patlayıcı ile doldurup Wasco Eyaleti’nin planlama ofisine düşürme planları ise hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Artık bu noktada, Rajneeshpuram’ın ileri gelenleri işlerin çığrından çıktığına kanaat getirmişlerdi. Sheela’nın giderek artan ve sıklaşan suikast girişimlerinde daha fazla yer almayacaklarını belirttiler.
Bölünmüş ve çığrından çıkmış liderliğin altından Rajneeshpuram hızla üye kaybederken, çatlaklar en nihayetinde onarılamayacak hale geldi. Rajneesh, Sheela ve yönetimin ise şimdiye kadarki pervasız davranışları sonuçlarını kaçınılamaz noktaya getirmişti.
Sınırlarının çok ötesine geçtiğini ve her defasında da başarısız olduğunu fark eden Sheela, Eylül 1985’te komündeki görevlerinden istifa ettiğini belirterek şahsi konseyindeki yakın bir grup ile birlikte Avrupa’ya uçtu. Bunun üzerine Rajneesh, Sheela’nın o güne kadar verdiği kararlarda hiçbir etkisi hatta haberi dahi olmadığını ve Sheela’nın yüklü miktarda para ile kaçtığını iddia etmek için hiç zaman kaybetmedi. Sheela’nın komüne koyduğu sıkıyönetim kararlarını kaldırdı, yeni yönetim kurulunu ise Hollywood’dan gelen zengin kesimden üyelerden oluşturdu. Rajneesh’in bu demeçleri ve kararları ise, Ekim 1985’te karşısına dolu dolu bir iddianamenin çıkmasına engel olamadı.
Yetkililerin harekete geçeceği kendisine sızdırılan Rajneesh, Rajneeshpuram’ı özel jetlerinden biri ile terk etmekte hiç zaman kaybetmedi. Davranışlarının izlendiğini bilmeden. Kuzey Caroline’da yakıt almak için iniş yapmaları gerektiğinde tutuklandı. Bir sonraki gün, Almanya’da bulunan Sheela yakalanarak Birleşik Devletlere iade edildi. İpin ucu kolayca çözüldü. Rajneeshpuram yönetimi, daha hafif ceza almak karşılığında ifade vermeye başladıklarında ortaya o güne kadar toplanandan çok daha kapsamlı bir dava çıktı. Göçmen yasalarını ihmal etmek, kundaklama, suikast girişimi, evrakta sahtecilik, izinsiz dinleme gibi pek çok konuda suçlama ile karşı karşıya kaldılar.
Sheela, federal hapishanede yirmi yıla mahkum edildi. İki yıl sonra ise iyi halden şartlı tahliye oldu. Bugün hala hayatta, İsviçre’de bakımevi işletiyor.
Rajneesh ise ettiği pazarlık sonucunda mahkum edilmekten kurtuldu. Hindistan’a geri gönderildi. Bütün bu olaylardan soyutlayabilmek için kendisine yeni bir isim taktı. Osho. 1990 yılında vefat etti. Bugün hala, Osho geleneğine ait meditasyon merkezleri bulunmaktadır. Türkiye’de dahi, kitapçıların kişisel gelişim bölümlerinde fark edebileceğiniz bir isim.
Son olarak objektifimi Ranjeeshpuram tarafına kaydırarak birkaç noktadan bahsetmek istiyorum. Henüz olaylar tehlikeli bir vaziyet almadan önce, Rajneeshpuram’ın kuruluşunda, davranışları etik olarak sorgulanabilecek seviyede olmasına rağmen, sadece yasal boşlukları kullandıkları dönemlerde iddia ettikleri tehditlerden bol sayıda aldıklarına eminim. Küçük bir internet araştırması sonucunda, o dönemlerden kalma gazete kupürleri ve yerli medya kuruluşlarının haberlerine bakarsanız, Rajneesh ve özellikle uzun bir dönem boyunca onun sesi haline gelmiş olan Sheela hakkında yazılıp çizilenler arasında, insanların zaaflarından yararlanarak sömürmeleri hakkında olduğu kadar, Hintli göçmenler oluşlarına dikkat çeken ırkçı söylemlerle karşılaşabilirsiniz. Rajneesh’in cinsel reformu desteklediği apaçık, ancak medya ve daha sonra FBI’ın “seks kültü” yaftalaması ya da “seks kültü” kavramına indirgeme çalışmaları 1981-85 arası dönemde Rajneeshpuram’da ikamet eden pek çok eski takipçisi tarafından yalanlanıyor. Son dönemde canlanan tartışmalardan bir tanesinin odak noktası da, Rajneeshpuram olaylarının üzerinden belirli bir süre geçmesinin ardından, arazinin tarım alanı kategorisinden çıkarılması ve günümüzde bir çeşit Hıristiyan Gençlik Kampı olarak kullanılması. Bir de Rajneesh’in ölümünün ardından çıkan, göz altında bulunduğu süreç içerisinde Amerikan hükümeti tarafından zehirlendiği iddiası var tabii. Takipçilerinin ortaya attığı bu fikri destekleyen geçerli kanıt bulunmasa da, olayın benim fikrime göre komik olan tarafı Rajneesh hakkında yazılıp çizilenler arasında, sağlığının asla kendisinin göçmenlik başvurusunda belirttiği gibi kötü olmadığını, tabir-i caizse turp gibi olduğunu iddia eden yayın organlarının bulunması. Belki de iddia ettiği kadar kötü değildi ancak Rajneesh’in sağlık sorunları bulunduğu su götürmez.
Bu noktaların da üzerinde durmamın sebebi, Rajneesh veya Sheela’ya sempati besliyor oluşumdan kaynaklanmıyor elbette. Ancak Birleşik Devletlerin sergiledikleri bu sert ve haklı tutumu, içerisinde kurulan benzeri oluşumlar karşısında da gösterdiğini iddia etmek de ikiyüzlülük olur. Kültler ve benzeri bir şekilde, zaaflarından ya da arayışlarından yararlandıkları insanlara bu veya bir sonraki dünyada sahte aydınlanma sözleri vererek maddi kazançlarını gerçekleştiren kişi veya oluşumların öyle ya da böyle zaman içerisinde çürüme ve yozlaşma sınavlarından geçmeleri gerektiği aşikar. Rajneesh kültünün devasa bir “0” ile sınıfta kaldığı, gerek Rajneesh’in gerekse Sheela’nın onlarca suça bizzat dahil oldukları, sebebiyet verdikleri ya da göz yumdukları kadar.
Belirtmem gerekir ki, bu yazıyı hazırladığım sırada henüz, başında bahsettiğim Netflix’in Wild Wild Country isimli belgeselini izlemedim. Konuyu daha derinlemesine araştırmak isteyen okuyuculara ise, Oregon Live isimli internet sitesinin arşivlerine göz gezdirmelerini tavsiye ederim. Bir polisiye sever olarak suçlunun da bakış açısına hakim olmanın gerekliliğine inananlardanım. Bu sebeptendir ki, elimden geldiği kadarıyla her iki tarafın da iddialarına zaman zaman kendi yorumumu da katarak yer vermeye çalıştım. Umarım yeterli olabilmiştir, sağlıcakla kalın.