Chester Gould tarafından yaratılan, sert ve zeki polis dedektifi Tracy, ilk defa 4 Ekim 1931’de Detroit Mirror gazetesinde yayınlanan çizgi romanla hayat bulur. Gould’un yazıp çizdiği bu seri, 1977’ye kadar devam eder. Gould’dan bayrağı başka sanatçılar ve yazarlar devralsa da Tracy’nin namı korunur, hatta yürür. Tom De Haven, Gould’un Dick Tracy’sini “Aşırı derecede komik, Amerikan, Gotik” olarak över. Brian Walker ise onu “Korkunç bir şekilde eğlenceli bir adam” olarak tanımlayıp “Şiddet ve acı dolu sürükleyici hikayelerle dolu” olduğunu ekler.
Peki gerçekten kim bu Dick Tracy? Sarı trençkotu, çekici bakışları, sert yumrukları, acımasız tavırları…
Emil Trueheart’ün cinayetini aydınlatmak ve öç almak için polis memuru olan bir genç, Tracy. Emil, Tracy’nin sevgilisi Tess’in babası olur. Tracy, Chicago’da, bir orta batı şehrinde yaşar. Mafyanın egemen olduğu karanlık sokaklarda gezinir. O sokaklarda bir serseri çevirseniz onun için “Aşağılık biridir” demekten geri durmaz. Ancak sıkıştırırsanız onun “Sivil kıyafetli, karşı konulmaz bir dedektif” olduğunu da kabul eder. Başlarda bir fötr şapka, koyu bir takım elbise, beyaz bir gömlek ve bir kravat ile dolaşır. 1930’larda, Prohibition dönemi gangsterleri, soyguncuları, yolsuz politikacıları ve suçluları savunma mafya tipli avukatları karşısına alır. Tracy, suçluları takip etmek konusunda pek maharetlidir. Onlarla yüzleşmekten asla çekinmez, gerektiğinde acımasız davranır. Sonradan türeyen düşmanları, Pruneface, Flyface, the Mole, Wormy, the Blank, Laffy ve Rhodent gibi iğrenç fizyonomileri olan grotesk kötülere karşı mücadele eder. Tracy, ilk ortağı olan komik Pat Patton ve sonraları profesyonel bir dedektif olan Sam Catchem’den Yardım alır. Onunla anılan diğer önemli karakterler Junior Tracy, B.O. Plenty, Gravel Gertie, Sparkle Plenty, kadın polis Lizz ve Diet Smith de mücadelesinde onu yalnız bırakmazlar.
Ralph Byrd, Dick Tracy’yi, film serilerinde, birkaç polisiye filmde ve bir televizyon dizisinde (1950-53) canlandırır. Karakter, radyo dizilerinde ve çizgi romanlarda da yer alır ve Dick Tracy’nin oyuncaklarını ve malzemeleri satmak için kullanılır. Amerikan film endüstrisini yeterince beslememiş olacak ki, Warren Beatty’nin başrolünde olduğu Dick Tracy (1990) filminde, Al Pacino, Dustin Hoffman ve Madonna gibi birçok ünlü oyuncu yer alır. Tracy artık bir şöhrettir. Sarı trençkotu, acımasız tavırları ile…
Tracy, yıllar geçse de, sarı trençkotu, çekici bakışları, sert yumrukları, acımasız tavırlarıyla hatırlanır. Şiddet ve acı dolu hikayelerin kahramanıdır. Onu ararsanız, bir gece yarısı, karanlık Chicago sokaklarını aydınlatmaya çalışan bir sokak lambası altında bulabilirsiniz. Düşünceli ama her an tetiktedir.
Evet, Dick Tracy denince ilk olarak onun sarı şapkalı ve sarı trençkotlu karizmatik görüntüsü akla gelir. Gözükara bir polistir Tracy. Sarı trençkotunu savurarak apartmanların yangın merdivenlerine tırmanır. Tavan camlarını kırıp suçluların ortasına atlayıverir. Ahlaksız tekliflere rağmen, ahlakından asla ödün vermez. Adli tıp bilimindeki en son gelişmelerden ve döneminin teknolojik araçlarından yardım alır. Kendisini tanıtmak için üç kelime seçilecek olsa, “Cesur, ısrarcı ve adil” denebilir. Dick Tracy’nin çenesi köşeli olduğu kadar serttir de. Nice yumruklara maruz kalıp kırılmamıştır. Tracy, titizdir. Titiz insanlara saygı duyar. Aynı titizlikte bir adalet sistemi olmasının hayalini kurar. Hayali gerçek olmadığından sisteme alaycı yaklaşır. Kötü adamları köşeye sıkıştırdığında kaçmalarına izin vermez. Gerektiğinde adaletin ta kendisi oluverir. Suçluların cezasını olay yerinde keser.