Gazeteci Yazar Timur Soykan’ın üç kitaptan oluşan polisiye roman serisi, dünyanın en büyük yalanı olan siyasetin örümcek ağlarına yakalanıp kalmış polislerin hikâyelerini anlatıyor.
Katiller devletin her yerindeyse gerçeğe nasıl ulaşılır?
Peki, gerçek kimin umurunda?
ZAVALLI
2013 yılında Postacı Yayınevi’nden çıkan serinin ilk kitabı Zavallı, üç idealist polisin hikâyesini anlatıyor. Erdal, Gürkan ve Kurt.
Erdal ve Gürkan aynı evi paylaşan iki can arkadaşlar. Hayattaki en büyük korkusu gök gürültüsü olan Erdal kayıp bir genç kızın peşinden koşarken yoluna çıkan bir tarikatın çirkin yüzüyle tanışır. Gürkan ise derin devlet soruşturmalarında dönen düzenbaz oyunlara şahit olur.
Yağmurlu bir gecede çamurların içine düştüğünde henüz çok gençti ve ölüm üzerine çok boldu. Erdal arkadaşının kimselere söyleyemeden mezara götürdüğü sırrı öğrenmek için çıktığı zorlu yolda hislerin hafızası olmadığını ve bazen sadece çıkarların örtüştüğünü öğrendiğinde kendisi için uygun bulduğu tek bir kelime vardı:
Zavallı.
Gerçek Kimin Umurunda?
Serinin ilk kitabı güzel bir polisiye roman. Vakaların araştırılması, yürütülen soruşturmaların sürükleyici bir hız ve gerginlikle ilerlemesi okuyucunun merak duygusunu hep besliyor.
Beş yüz sayfalık kitabın kapağını ve içindeki çizimleri çok beğendim ama yıllarını gazeteciliğe vermiş yazarın akıl almayacak hataları can sıkıcı düzeyde. İmla hataları, yanlış yazılan isimler ve anlatım bozuklukları okuma akışını zorluyor.
Kitabın gözden geçirilmesi ve hatalarından arındırılıp yeniden basılması gerekiyor bence.
LİSTE
Serinin ikinci basamağı olan Liste 2016’da Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlanmış. İlk kitapta can sıkan imla ve anlatım hataları Liste’de karşımıza çıkmıyor. Bu titizliği yayınevi kalitesine mi bağlamalıyız bilemedim.
Liste’nin konusuna şöyle bir bakalım.
Beyaz Köşk’ün kapıları devletin zirvesini ağırlamaya hazırlanırken, köşkün tuvaletinde bir cinayet işleniyor. Güvenli İstanbul toplantısında genç bir komiser öldürülüyor.
Mesleğine ihanet etmiş bir polis ve ekibi düşüyor katilin peşine. Devletin bir numarasının eli çok yıldızlı apolet gibi Çavlan’ın omuzlarında artık. Lakin hayranı olduğu otoritenin ona sunduğu bu parlak apoletin onurlu gücünden çok yıkıcı ağırlığı çöküyor Cinayet Büro Amiri’nin üzerine.
Öldürülen komiserin, MİT’in cemaat içine yerleştirdiği ajan olduğunu öğrenen Çavlan, merhum polisin elinde olan ve katilin aldığı düşünülen kayıp bir dosyayı aramaya başlar. Bu önemli dosyanın cemaatçilere ait kritik bir liste olduğu düşünülmektedir.
Cinayet Büro Amiri Çavlan ve ekibi cinayeti soruşturmaya başlarlar. Onlara yol gösteren güçlü bir yardımcı edinmişlerdir. Maktulün biriktirdiği alışveriş fişleri, olaydan önceki birkaç günü adım adım polisin gözünün önüne dökmektedir. Kısa sürede, aradıkları listenin bir üniversite öğrencisinin elinde olduğunu öğrenirler. Ancak boyundan çok büyük işlere karışmış öğrenci kızı arayanların yalnızca kendileri olmadığının farkına geç varırlar.
Alışveriş fişlerinin yol göstermesiyle ve şehir güvenlik kameralarının yardımıyla İstanbul’da hızlı, heyecanlı, aksiyonu bol bir kovalamaca başlar. Çavlan’ın hep bir adım önünde olan silahlı adamlar kimlerdir? Eski vicdan azaplarının gölgesinde yaşayan Cinayet Büro Amiri uğruna yaşamlar söndürülen kanlı listeyi bulup masum bir genç kızı kurtarabilecek mi?
Romanda anlatım genel olarak başarılı. Kitap aksiyonu yüksek olaylarla okuyucuyu sıkmadan ilerliyor. Zor kelimeler ve dolambaçlı anlatımlar yok. Çavlan karakterinin karanlık iç dünyası okuyucuya başarıyla yansıtılıyor. Yazarın, katili işaret eden ipucunu aslında daha ilk sayfalarda göz önüne sererken bunu başarıyla saklaması keyifli bir ayrıntı.
İlk kitapta hissedilen öfke yüklü nefret dili Liste’nin sayfalarında daha da ağırlaşıyor. Kime ve neye karşı bu nefret, buna okuyucu karar verecek.
Çavlan ve MİT İstanbul Bölge Müdürü Yaşar’ın yüzleşmesi ve geride kalan üç ceset…
Adaletin bedeli bu kadar ağır olmamalı.
İBLİS’İ ÖLDÜR
Cesaretten daha ağırdır korkaklığın vebali.
Gazeteci Yazar Timur Soykan’ın Siyasi Polisiye Serisinin son kitabı İblis’i Öldür.
Karakterlerin kendi bakış açılarından anlatıldığı, herkesin kendi davasında haklı çıkartıldığı bir savunma metni.
Günahkâr bir dünyada ne kadar masum kalabilir ki insanoğlu?
Ana karakterimiz Yusuf Demir, malum soruşturma sonrası merkeze çekilmiş; Birinci Sınıf Emniyet Müdürlüğünden pasif göreve, Polis Başmüfettişliğine verilmiştir. Zamanının çoğunu gazete okuyarak geçiriyor ve yıllarını verdiği mesleğine kırgın, haksızlığa uğradığı için gizliden gizliye öfkeli, emekliliğini bekliyor. Derken, bir rehine operasyonunu soruşturması isteniyor Yusuf Müdür’den. Yardımcısı olarak Levent adında şehit oğlu bir komiser veriliyor yanına. Meslek hayatı sürgünlerle geçmiş, öfkesine ve adaleti arayışına dizgin vuramayan dik bir yamaç şehit oğlu Levent.
Kocasının kurşunuyla öldüğü söylenilen rehine kadının vücudunda bir de polis kurşunu var. Olay basit, ifadeler alınacak ve hemencecik kapatılacak dosya. Rehine kadın öldükten sonra ateş etmiş polis.
Gerçekten böyle mi?
Gerçek kimin umurunda?
Ölümlü rehine krizinin altında saklanan gerçeği haykıramasa da fısıldamaya çalışan birkaç cılız ses polislerimizi çok farklı bir kaosun içine çekiyor.
Timur Soykan İblis’i Öldür romanında orijinal bir hikâyeye imza atmış. Tarikat, siyaset derken artık ticaret ağı da emniyetin bütün birimlerine sızmış durumda. Paranın sadece itibarı değil her şeyi satın aldığı bu devirde Yusuf Müdür çok zor bir imtihanla sınanacak. Adalet mi, aile mi? Karar vermek zor.
Günün sonunda kazanan kim olacak?
İblis’i Öldür güçlü bir hikâyeyle çıkıyor karşımıza. Karakterler yine göründükleri kadar masum değiller.
Kim gerçekten masum ki? Arada bir iki adalet savaşçısı kalmıştır ama gerçek kimin umurunda?
Timur Soykan ZAVALLI, LİSTE ve İBLİSİ ÖLDÜR romanlarında karakterlerinin özelliklerine uyan hayvan lakapları kullanmış. İblis’i Öldür’de her karakterin kendi hikâyesini anlatması okuyucu olarak beni zorladı. Kötüyle empati yapmak zorunda bırakılmak, kötünün mazeretlerini, kendini haklı çıkartan söylemlerini okumak rahatsız edici ve gereksiz. Gazeteci yazarın sık sık beğeniyle bahsettiği, Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı romanı, karakterlere verilen lakaplar ve kullanılan çoklu anlatım dilinde Timur Soykan’a ilham vermiş görünüyor. Hikâye anlatımındaki bakış açısını değiştirmeme kuralı alt üst edilmiş. Bazı okurların aksine ben bu duruma bayılmadım. İblis’i Öldür romanında, ilk iki kitapta öne çıkan aksiyon yerini duyguları okumak zorunda bırakan bir dile bırakmış. Bir serinin finali olarak beklediğim zirveye ulaşamıyor İblis’i Öldür. Ayrıca üçlemeyi birbirine bağlayan ayrıntıları, en çok da Erdal’ı aradı gözlerim. Ama bulamadım.
Yazar bir sohbetinde, üç hikâyede de yer alan bir karakterden söz ediyor ama ben bu karakteri gözden kaçırmış olmalıyım.
KAYIP KARAKTERİ BULAN OKURLARIN YORUMLARA YAZMASI ÖNEMLE RİCA OLUNUR!..