Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

UZAY ÜSSÜ ALFA’DA CİNAYET

Diğer Yazılar

UZAY ÜSSÜ ALFA’DA CİNAYET

“Retina taraması için lütfen yaklaşın.”

Genç adam gözünü alete yaklaştırdı ve tarama sonucunu sabırla bekledi. Kimlik bilgilerinin bilgisayar tarafından yüksek sesle okunması her zamanki gibi onu rahatsız etmişti. İstemsizce etrafına baktı.

“Orkun Kaya, Koloni Dedektifi, B sınıfı.”   

Bilgisayarın ekranındaki yükleme üçgeni kendi etrafında dönerken çevresindeki kalabalıktan yaptığı işi duyanların onu süzdüğünü fark etti. Merak ve tedirginlik arası bir süzmeydi bu. Bir dedektif. Hem de Alfa’da! Kesinlikle iyi bir haber olamazdı. Bu tür yerlerde polisleri sevmezlerdi. Hele de koloni polislerini… Onlardan nefret ederlerdi.

“Geçiş izni onaylandı.”

Kapıdan geçen Orkun, üssün ana koridoruna çıkarken, gümrük bilgisayarlarının en kötü yanı bir diyalog kurulamaması, diye düşündü. Bir insan olsaydı en azından ona sesini alçaltmasını söyleyebilirdi ama bu makinelerle diyalog kuramaz, derdinizi asla anlatamazdınız. Üstelik en ufak kimlik uyuşmazlığı da problemdi. Eğer konuşabileceğin bir “insan” görevli bulamazsan bazen bu eve dönüş anlamına bile gelebilirdi. Alfa kadar eski ve yoğun bir üs girişinde insan görevli bulmak da altın bulmak kadar zordu.

Koridorda yürürken bir yandan da elindeki holografik tabletinden,  üssün şemasına bakarak gitmesi gerektiği bölümü kontrol etti. Güvenlik şefi onu sekiz numaralı “Ortak Kullanım Odasında” beklediğini söylemişti. Bunlar üs idaresinde çalışanların kullandığı karma dinlenme odalarıydı. Şemaya bakarken iç geçirdi. Kim bilir en son ne zaman güncellenmişti bu planlar? Odanın hâlâ şemadaki yerinde olduğunu umarak yoluna devam etti. Zaten ona karşı ön yargılı davranacak insanlara bir de yolda kaybolduğunu söylerse doğrusu bu hiç de hoş olmazdı.

Ama neyse ki korkuları yersiz çıktı ve kaybolmadan odayı bulmayı başardı. Kapının düğmesine basarken içinden Alfa’nın planlama bölümü çalışanlarına miskinliklerinden dolayı teşekkür ederek içeri girdi. Geniş bekleme odasındaki dağınık masanın etrafına oturmuş üç gergin surat, otomatik kapının açılma sesiyle ona doğru döndü.

 “İyi günler, ben Uzay Güvenlik Organizasyonu’ndan Dedektif Orkun Kaya. Sanırım siz de…”   diyerek her halinden güvenlik şefi olduğu anlaşılan üniformalı adama elini uzattı.

“Tavares Santiago Bebe Sanches.” Kendisine uzatılan eli sıkan adam gayri ihtiyari gülümsedi. “Biliyorum, hatırlaması zor bir isim. En iyisi siz de buradaki herkes gibi bana Tata deyin.”

“Demek sonunda UGO’nun yolu Alfa’ya düştü.” Masada sigarasını içen tiz sesli yaşlı kadın Orkun’a pek de hoş olmayan bakışlar atarak konuşmasına devam etti; “Onlarca güvenlik problemi, onlarca olay ve bir sürü kanıtlı rapor neticesinde kılını bile kıpırdatmayan amirlerinizin böyle basit bir olay için birisini yollaması oldukça şaşırtıcı doğrusu.”

“Dr. Harada’nın ölümünü nasıl basit bir olay olarak tanımlıyorsun doğrusu gerçekten aklım almıyor.” Masadaki genç adam, yaşlı kadına tiksintiyle bakarak ayağa kalktı ve Orkun’un yanına gelerek kendini tanıttı. “Ben Dr. Torben Sorensen.”

“Basitliği; olayın bir kaza olması. Bundan farklı anlamlar çıkarma.”

Bu sevimsiz cadaloz da Alfa Üssü’nün yöneticisi Alin Sarafian olmalıydı. Uzay üslerinin gerçekten de fıkralardaki barlar gibi olduğunu düşündü. Her milletten, türlü insanın çalıştığı, iç içe yaşadığı yerlerdi buralar. Genellikle  ailesi olmayan yalnız  ya da bir şeylerden kaçan, geçmişini saklayan insanların yaşadığı yerler…

 “Dediğim gibi Bay Kaya buraya kadar boşuna zahmet verdiniz. Dr. Takashi Harada’nın ölümü üzücü de olsa sadece kazaydı.”“Belki de gerçekten dediğiniz gibidir; ama madem buraya kadar zahmet verdim bırakın da buna ben karar vereyim. Ah, bu arada bana Orkun Bey derseniz sevinirim. Biz soyadlarımızı ikili konuşmalarda pek kullanmayız.” Kadının ağzını tekrar açmasına müsaade etmeden güvenlik şefine dönerek “Beni Ana Kontrol Odasına götürün lütfen,”dedi. “Soruşturmayı oradan yürüteceğim.”

                                                                 ***

Kontrol odası üssün tüm bilgisayar ağının bağlı olduğu merkezdi. Alfa da diğer büyük üsler gibi gezegenlerden uzak olduğu için ana bilgisayarın bağlı olduğu donanım da bu odadaydı. Kısacası burası Alfa’nın beyniydi ve aynı zamanda da olası bir suç mahalli.

Dr.Takashi Harada tam burada ölmüştü. Üssün yöneticisi Alin Sarafian’ın yazdığı rapora göre adam basit bir elektrik kaçağına kurban gitmişti. Ana bilgisayarın güç kaynağındaki bir devreyi sökerken güvenlik prosedürünü göz ardı edip enerjiyi kesmemişti. Ve bumm! Bu tembellik bilim adamının hayatına mal olmuştu.

“Saçmalık!” Torben Sorensen sinirlerine hâkim olamayarak odanın etrafında gezinmeye başladı. Orkun odayı inceledikten sonra onunla yalnız görüşmek istemişti. Hepsiyle de ayrı ayrı görüşecekti zaten. Ancak bu konuşmaların hepsi burada olacaktı. Kontrol odasında.  Doktorun öldüğü yerde.

“Dr. Harada inanılmaz bir bilim adamı olmasının dışında, her zaman oldukça titiz çalışırdı. Titiz ve dikkatliydi. Böyle bir hata yapmış olabileceğine inanmıyorum doğrusu.”

“Doğrusunu isterseniz ne kadar zeki ve titiz olsalar da her insanın hata yapabileceği bir gerçek. Doktorun ölümünün  kendi ihmali sonucu gerçekleşen bir kaza olma ihtimali  oldukça yüksek. Ama bu noktada varsayımları bir kenara bırakalım ve siz de sorularımı yanıtlayın. Böylece ikinci ihtimalin gerçekleşip gerçekleşmediğini anlayabilelim.”

“Sizce bu bir kaza değil miydi? Onu, onu biri mi öldürdü ?”

Geri zekâlı mısın be adam!  İki saattir adamın kazada ölemeyecek kadar profesyonel olduğunu söyleyip duruyorsun. Kaza değilse geriye ne kalıyor sence?

Tabii ki  Orkun bunları Torben’in yüzüne söylemedi. “Sonuçta UGO beni buraya gönderdi, öyle değil mi?”

Torben sessizce koltuğuna çökerken Orkun da kendisine dönerek arkadaki kontrol panolarından birine yaslandı.

“Siz Doktor Harada ile birlikte çalışıyordunuz. Tam olarak üzerinde çalıştığınız konu neydi?”

“Doktor Harada’yı hiç duymadınız mı? Gerçekten mi? Her neyse, bakın o ‘Yapay Zekâ’ çalışmalarında devrim yaratmış bir bilim adamıydı. Son beş yılda çalışmaları öyle bir noktaya getirdi ki düşünen ve problem çözen değil gerçekten hissedebilen, duyguları olan bir sistem geliştirdi.”

“Peki, onun gibi meşhur bir bilim adamının Alfa gibi eski bir üste ne işi vardı?” Orkun, ‘Böyle bir çöplüğe düşecek ne yaptı?’ demek isterdi ama düşüncelerini bu kez de kendisine saklaması daha mantıklı olacaktı.

“Bakın Alfa oldukça eski bir üs olabilir; ama aynı zamanda en donanımlı ve faal uzay limanlarından biridir. Doktorun yeni ‘Yapay Zekâsı’ ilk kez burada denenecekti. Aylardır altyapıyı düzenlemek için uğraşıyorduk. Eğer projeyi gerçekleştirebilseydi buraya tahmin edemeyeceğiniz oranda bir verim kazandıracaktı. Ne yazık ki bunu gerçekleştiremeden hayatını kaybetti.”

                                                   ***

“Bu limanın çalışma verimliliğini rüyamızda göremeyeceğimiz bir seviyede arttıracaktı. Peh! Saçmalık.” Alin Sarafian yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin ardından attığı küçümseyici bakışlarını cömertçe dağıtırken Orkun, Dr. Harada kadar kendisinin de bu küçümseme şöleninin bir parçası olduğunu fark etti.

 Kadın elindeki sigarasını söndürüp hemen ardından bir tane daha yakarken konuşmasına devam etti. “Bu üssün bölgedeki en faal limanlardan biri olduğu doğru sayılır. Ancak o kadar eski ki, artık gereksinimleri, işletim becerilerinin oldukça üstüne çıkmaya başladı. Böyle durumlarda üssün tasfiyesi kaçınılmazdır. Dr. Harada ne kadar mükemmel bir ‘Yapay Zekâ’ yaratmış olursa olsun bu sonuç değişemez.”

 “‘Yapay Zekâ’ çalışmasının başarısız olacağına neden bu kadar eminsiniz? Neredeyse Alfa’nın sisteminin güçlenmesini istemediğinizi düşüneceğim. Bu çok ilginç doğrusu. Özellikle de bir yönetici için.”

“Bunun isteklerle bir alakası yok delikanlı. Tamamen bir altyapı meselesi.” Kolunu masaya dayayıp sigarasını başı hizasına kaldırarak Orkun’a gülümsedi. “İşletim sistemi ne kadar iyi olursa olsun onu destekleyen yeterli donanım olmadıktan sonra bu tarz çabalar nafiledir.”

 Kadının çarpık ağzının oluşturduğu şekil gülümseye en uzak şeydi kuşkusuz. “Peki, bunu Dr. Harada’ya söylemediniz mi?”

“Ah! Hem de birçok kez. Ama o küçük projesine o kadar kafayı takmıştı ki, beni dinlemeyi reddetti. Yaptığı modifikasyonların işe yarayacağından oldukça emindi. Kibri, mantığını gölgelemişti.”

 “Kibir demişken; yaptığım araştırmalarda Dr. Harada’nın incelikle hazırlanmış birçok teknik raporuna olumsuz yanıt verdiğinizi görüyorum. Üstelik Koloniler Bilim Konseyi tarafından projesi uygun bulunmasına rağmen. Görünen o ki, herkes projenin başarılı olacağına inanıyordu. Siz hariç. Harada ne yaparsa yapsın ona onay vermemekte diretmişsiniz, ta ki…”

“Ta ki beni çiğneyip test onayını direkt konseyden alana kadar. Üyeler ne yazık ki benim kadar cesur değil Bay Orkun. Harada’nın ünü yüzünden üstlerinde oluşan baskı, projeye onay vermelerine neden oldu. Böylece Doktor da beni egale etmeyi başararak isteğine kavuştu.”

“Bu çok ağırınıza gitmiş olmalı.”

“Ah genç adam, ucuz romanlar gibisin,” dedi kadın ağzını yine çarpık bir şekilde açarak. “Ve ben de ona bu yüzden düşman olup onu sabote ettim öyle mi? Yaptığından dolayı kendisini sevmediğim doğru ama küçük projesi inan ki pek de umurumda değildi. Benim ilgilenmem gereken koca bir uzay limanı var. Gerçekten dediği gibi Alfa’yı daha işlevsel bir hâle getirebilseydi ne âlâ! Tam tersi, işime bile gelirdi. Eh, bu da bir yönetici için ilginç bir istek olmasa gerek.”

 Vaay! Yaşlı cadının ağzı iyi laf yapıyordu.

 “Haklısınız.” dedi Orkun gülümseyerek. “Ama ne demiştiniz, burada önemli olan istekler değil gerçekler.” Kadın onaylarcasına başını sallarken Orkun devam etti: “Mesela sizin uzun zamandır emekliliğinizi istemeniz ve reddedilmesi gibi gerçekler.” Kadının onaylayan baş sallaması duraksadığı gibi yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin içindeki bakışları da değişmişti.

“Ret nedeniyse tecrübeli yönetici açığı. Yani kısacası, kimse bu teneke kutuya gelmek istemediği için işi size yıkmışlar. Transfer talepleriniz de reddedilmiş. Bu da sevimli kişiliğinizin bir sonucu olsa gerek. Buradan kurtulamıyorsunuz ama sizi emekli de etmiyorlar. Çok rahatsız edici olmalı. Fakat o da ne? Altyapı ve donanım yetersizliğiyle ilgili bir sürü rapor bizzat tarafınızdan onaylanmış. İş görmeyen yükleme makineleri, dış uzay kapılarının emniyet problemleri, çalışmayan havalandırmalar… Siz buraya geldiğinizden beri Alfa’daki problemler almış başını gitmiş. Sonunda üssün tasfiyesine onay verilmesini gündeme getirmeyi de başarmışsınız. Tabii ki Alfa kapandıktan sonra görülen o ki, sizi emekli etmekten başka çareleri kalmayacaktı ve siz de buradan kurtulmuş olacaktınız ama bak şu işe ki, bir anda Dr. Harada’nın projesi gündeme gelmiş.”

“Bravo Bay Orkun gerçekten de dersinize iyi çalışmışsınız. Evet, Alfa’dan kurtulmak istediğim doğru. Ne yazık ki istifa edip de emekliliğimi yakabilecek bir durumda değilim ama bu, ne raporlarımın şaibeli olduğunu ne de Dr. Harada’ya bir komplo kurduğumu kanıtlar. Bunlar kötü niyetli çıkarımlar. Bu talihsiz kazayı çarpıtıp bir suça çevirme isteğindesiniz.”

“İstek mi hanımefendi? Bunun isteklerle hiç alakası yok.”

                                                ***

“Aman siz o kocakarıyı boş verin. Gerçekten de sinir bozucu cadalozun tekidir. İlk başlarda benim işimi de inanılmaz zorlaştırıyordu. Kafasına Denge Bozucu Coplarla vurmamak için kendimi zor tutuyordum doğrusu. Fakat zamanla alışıyorsunuz. Bak Ese; soğukkanlılık işin püf noktası. Ne yaparsa yapsın sakin kaldın mı iyice kuduruyor.” Tata keyifle gülümseyip arkasına yaslandı.  “Sert bir çıkış bekliyor ki kavga alevlensin. Ama yoo, ona bu zevki tattırır mıyım hiç? Tam tersi ben sakinliğimi koruyorum. O da bir yerden sonra pes etmek zorunda kalıyor. Böylece ben de kafam rahat bir şekilde işime gücüme bakıyorum. Pasif bir nakavt diyebiliriz.”

Orkun gülümseyerek başını salladı. Adama hak vermiyor değildi ama onunla aynı fikre sahip olduğunu onaylayarak takım havası yaratmayı da istemiyordu. Holo-Tabletini açıp üç ayrı raporu Tata’nın bakış açısına doğru gönderdi.

 Tavares’in hoşsohbet hâli yavaşça kaybolmaya başladı. Dikkatini raporlara yöneltti. Eliyle havadaki görüntüleri tek tek yaklaştırıp belli kısımları özenle okurken bir yandan da dudaklarını oynatıyordu. “İş kazaları. Son üç ay içindeki ölümlü kazalar,” dedi ciddi bir şekilde.

“Aslına bakarsan hepsi de bir ay içinde gerçekleşen kazalar Tata. Sizin kaza raporlamalarınız üç aylık istatistikler üzerine kurulu olsa da ölümle sonuçlanan kazaların hepsinin bu ay içinde olduğunu görüyoruz.”

Tata gözlerini kısarak raporlara tekrar baktı. Parmaklarını açıp kapayıp  rapor düzenlenme tarihleri olan kısımları üst üste okuyup durdu.

“Evet doğru. Hepsi de bu ay içinde gerçekleşmiş iş kazaları. Raporları bizzat ben doldurdum.”

“Peki, neden soruşturmayla ilgili ortak bir rapor hazırlayıp UGO’ya göndermediniz? Normal prosedüre göre bunu yapmış olmalıydınız. Böylece ben de buraya daha önce gelirdim.”

“Soruşturma mı?” Tata boş bir surat ifadesiyle Orkun’a bakıyordu. “Ama bunların hepsi de iş kazaları.”

“Düzeltiyorum Tata, hepsi altyapı çalışmasıyla ilgili iş kazaları.” Dosyalardaki esas dikkat etmesi gereken kısımları zarif hareketlerle Tata’nın suratına yaklaştırarak saymaya başladı.

“Dış Uzay kapısı kontrollerinin ana bilgisayara bağlantı çalışması. Aniden açılan kapı ve uzaya fırlayan operatör.”

“Ama o güvenlik kilidini…” Orkun konuşmasına fırsat vermeden devam etti.

“Soğutma sistemlerin ana bilgisayar sistem ağıyla etkileşiminin hız testi. Bir işçi sorunlu devreyi onarırken ani düşen sıcaklıkla hipotermiye giriyor. Ve ah! İşte bu çok klâsik. Üssün hareket motorlarının bakımı sırasında düşen bir teknisyen. O da ne? Ana bilgisayar kontrolleri yenileme çalışmaları sırasında gerçekleşen bir kazaymış bu da. Ve en iyisini en sona sakladım.”

Tata panikle Orkun’a itiraz etti. Yardım edeceğini sandığı adam tarafından sorguya çekildiğini anlayana kadar iş işten geçmişti.

“Ama kazalar bu kadardı zaten Ese, toplamda üç kişi yaşamını yitirdi.” Tata konuşurken sesi o kadar güvensiz çıkıyordu ki, daha cümleyi kurarken bile kendini UGO Dedektifinin itirazını duymaya hazırlamıştı.

“Hayır dostum.” Orkun Holo-Tabletinden son bir sayfa daha çıkarıp Tata’nın yüzüne doğru yolladı. Dr. Harada’nın raporuydu bu. “Kaza geçirdiği sırada  çalışma alanı bölgesine yazdığınız notu lütfen yüksek sesle okur musunuz?”

“Ana Bilgisayar Altyapı Çalışması.” Okuduktan sonra kuyruğunu kıstırmış bir kedi gibi sandalyesine gömüldü.

“Şimdi gerçekten de bu olaylar arasındaki bağlantıyı kaçırdığınıza inanmamı beklemiyorsunuz değil mi, Ese?”

                           ***

Orkun görüşmelerini bitirdikten sonra kendini kontrol odasında tek başına ayakta dikilirken bulmuştu. Cebindeki metalik renkli kare tütün makinesine basarak kendine orta boy bir sigara sardı. Aletten çıkan sigarayı ağzına götürüp yaktı. Üç büyük baş dışında ayrıca işçilerle yaptığı konuşmaları ve kaza raporlarının detaylarını kafasından geçirip duruyordu. Ara sıra Holo-Tabletini açıp bir şeylere göz gezdiriyor sonra tekrar yaptığı konuşmaları düşünüyordu.

 Tata iş kazalarının protokol ihlalleri sonucu olduğunu söylüyordu fakat işçiler çalışma arkadaşlarının tüm güvenlik önlemlerine uydukları konusunda oldukça ısrarcıydılar. Dr. Harada’nın karakteri de aksini göstermiyordu. Aynı bilgisayar sistemi kurulumuyla alakalı dört ölümün hepsinin de kaza olduğunu düşünmek saflıktı. Aradaki bağlantıyı görmemek de öyle. Tata’nın bunu atlaması şüphe uyandırıcıydı fakat belki de birileri bu bağlantıyı görmesini engellemişti ya da adam gerçekten de kafasız öküzün tekiydi.

Orkun kaza raporlarıyla ilgili incelemelerden sonra kurulum raporlarına geçmişti. Birçok teknik detay ve anlaşılması zor terimin içinde debelenerek ve sıkça cümle başlarına dönerek bir ipucu çıkarmaya çalışırken saatler hızla akıp gitti. Tam sabrını yitirip son Holo raporu elinin tersiyle havaya yollamak üzereyken gözü bir imzaya ilişti.

“Bir dakika, bir dakika,” dedi kendi kendine.

Dosya bağlantı eklerini açıp tekrar gözden geçirdi. “Vay anasını! Yok artık!” Heyecanla raporlar arasında gezinirken tüm yorgunluğu yok oluvermişti. Holo tabletini açıp kamera odasının ana bellek bölmesinin yerini gösteren haritaya baktı ve hızla ayağa kalktı.

“Pekâlâ, sanırım zor bir av olacak; ama imkânsız değil.”

                        ***

“Lütfen buyurun.” Orkun elini başroldeki üçlüye kibarca uzatarak oturacakları yerleri gösterdi. Kontrol odasının ana ekranının karşısındaki sandalyelere yerleşirlerken kendisi de Holo-Tabletiyle aldığı notlara son kez bakmaktaydı. Alin Sarafian daha oturmadan sigarasını yakıp ağzına götürmüştü bile.

Orkun bakışlarını yavaşça üçlünün üzerinde gezdirdi. Tata sakin gözükmeye çalışsa da adamın gözlerindeki gerginliği okumak için UGO Dedektifi olmaya gerek yoktu. Sarafian ise ilk tanıştıkları zamankinden pek de farklı değildi. Kibirli, sinirli ve oldukça rahatsız edici. Torben ise dalgın dalgın kontrol paneline bakıyordu. Harada’nın öldüğü yere.“Dr. Sorensen” dedi yüksek sesle bakışlarını hızla adama kilitleyerek. Adam daldığı düşüncelerin aniden bölünmesiyle yerinden sıçrayıvermişti. Utangaç bir tavırla toparlanarak bakışlarını Orkun’a çevirdi.

“Doktor,  Ana bilgisayar sistemiyle sözlü bağlantı kurmam mümkün mü acaba?”

“Tabii ki ama…”

Orkun sözünü bitirmesini beklemeden devam etti. “Peki, teşekkürler. Alfa-1 diyalog aktivasyonunu başlat lütfen.”

Odanın içinde yankılanan robotik ses cevap verdi. “Konuşma sistemi devrede. Size nasıl yardımcı olabilirim?”  Bilgisayarın kurduğu cümlelerin tonlamaları o kadar yanlıştı ki, Orkun dâhil odadaki hiç kimse suratının buruşmasına engel olamadı.

“Son bir ay içindeki kaza raporlarının kamera görüntülerini eş zamanlı olarak bize göster lütfen.”“Görüntüler oynatılıyor.”
Kulak tırmalayan ses, kamera görüntülerini dört parçaya bölerek ana ekrana verdi.Huzursuzca kıpırdanan üçlü, kamera görüntülerinin yansıdığı eski ekrana bakarak bir şeyler çıkarmaya çalıştı. İlk patlayan Sarafian oldu.

“Ay hiçbir şey görmüyorum!”

Tata da öne doğru eğilip kıstığı gözleriyle ekrana bakmanın nafile olduğunu fark ederek ayaklanmıştı ki, Orkun ona yerine oturmasını işaret ederek söze girdi.

“Afedersiniz. Biraz kötü bir gösterim oldu.”

“Yaniii.” Sarafian’ı duymazlıktan gelen Orkun gayri ihtiyari ana ekrana dönerek “Alfa, Holo Tabletime bağlanıp görüntüleri oraya aktarabilir misin lütfen?” dedi.

“Bağlantı kuruldu. Görüntüler tabletinizde.” Orkun bir el hareketiyle kamera görüntülerini üç kişinin göreceği şekilde yüzlerine yaklaştırdı. Dr. Harada’nınki dâhil, dört kazayı sırayla izleyen üçlü, kayıtlar tekrara düşünce, bakışlarını Orkun’a çevirirlerken bu sefer ilk konuşan Tata oldu, “İyi de bunları daha önce izledik.” Torben merakla Tata’ya itiraz etti. “Ben havalandırma ve dış uzay kapısını izlememiştim.”

“Niye izleyesin ki?” dedi Sarafian soğuk bir şekilde.

“Hepimiz tarafından artık bu görüntüler izlendiğine göre, gözünüze çarpan detayları benimle paylaşmak ister misiniz?”

“Ne detayı Ese? Bariz kaza işte. Sana daha önce de dediğim gibi…”

“Havalandırma kazasının görüntüsü,” dedi Torben görüntüyü elle yaklaştırıp. “Kapağın kilidi otomatik olarak açılıyor… Ama… Sanırım… Bir saniye. Evet, evet! Doğru. İçeriden değil, dışarıdaki düğmeden açılmış gözüküyor.”

“Bravo Doktor,” dedi Orkun onaylayan bakışları yavaşça ondan Tata’ya dönerken.

“Tavares sen bunu nasıl gözden kaçırırsın?” diyerek ciyaklayan Sarafian iki parmağı arasına tutturduğu sigarasını suçlarcasına adama salladı.

“Sadece onu değil, güvenlik şefiniz kazaların hepsinin ihmal sonucu olduğunu söylemişti ama görüntülerde bir ihmal göze çarpmıyor. Havalandırma kazası içinse, maalesef kesin bir şey söyleyemiyorum. Çünkü periyodik bir sırayla değişen görüntülerin zaman akışı oynanarak tam görmemiz gereken yerin açısı başka bir tanesiyle değiştirilmiş.”

“Nasıl yani?” dedi kadın ayağa kalkarak.

“Sadece o da değil.” Orkun tabletine birkaç el hareketi yaparak bir şeyler yazdı. “İşte Doktor Harada’nın güvenlik devresini kapattığı an.”

“Ne? Nasıl ama? Ben bunu güvenlik kamerasının görüntüsünde izlemedim,” dedi itiraz ederek. “Gerçekten.”

“Görmedin çünkü bu görüntülerle de oynanmıştı Ese, eğer kamera odasına inip ana belleği elinle söküp görüntüleri şahsi bilgisayarında inceleseydin bunu görürdün. Hoş belki de görmemen daha iyi olmuş olabilir.”

Sarafian hışımla olduğu yerden dönerek “Demek bunu sen yaptın, seni yılan!”

“Hey, hey! Ben bu istasyonu güvenlik şefiyim. Ne demek, ne münasebet?”

“Öf Allah aşkına otur be kadın!” dedi Orkun kendini tutamayarak. “Şu, ayı gibi herifin suçlu olduğuna inansam buraya güvenlik yığmadan şu görüntüleri oynatır mıydım sence?”

Kadının itiraz etmesine fırsat vermeden hızlıca konuşmaya devam etti. “Tata gerçekten de suçlu ama cinayetten değil; işini iyi yapmamaktan. Eğer işini bıkkın ve baştan savma yapmasaydın şu an her şey farklı olabilirdi. Evet, kamera kayıtlarıyla oynanmış ama görüntülerdeki zaman periyotlarını gösteren saatler bunu açıkça ele veriyor. Buradaki esas mesele, tüm işlemlerin, yani soğutucunun, uzay kapısının, hatta Harada’nın elektrik panelinin açılmasının bile tek bir nedeni var. Tüm sistemin Ana bilgisayara bağlanması ve uzaktan kumanda edilebilmesi. Dr. Sorensen, yine bağlantı ana raporlarda gözükmeyen ama benim neyse ki Harada’nın özel kayıtlarından ulaştığım bilgilere göre bu bağlantıyı bizzat siz yapmışsınız.”

“Ben mi? Yani ben? Evet, ben yaptım ama bu bir sır değil ki, beni Dr. Harada görevlendirmişti.”

“Ama test ettikten sonra sökmen gerekiyordu.” Tata, üstünden seken belanın bir daha ona dönmemesi için genç adama doğru sertçe dönerek elini copuna götürdü. “Demek bağlantıyı sökmedin seni sinsi herif seni.”

“Gerçekten de ucuz bir polisiye roman gibi. En masum gözüken hep suçlu çıkar.” Alin Sarafian biraz önce suçladığı güvenlik şefiyle kurduğu ani ittifakla doktorun fişini çoktan çekivermişti.

“Ama?  Ama bir dakika. Kurulumu ben yaptım fakat işlem testini ve sistemin iptalini Dr. Harada’nın kendisi yapacaktı. Notlarında bu olmalı. Yok muydu?” Tata’nın copunu kafasına yeme paniğiyle sandalyesine büzülen adam güvenlik görevlisinin aşağılarcasına  kendisine oradan da Orkun’a çevirdiği bakışlarını takip etti.

Tata dedektiften gelecek aydınlatıcı bir cevabın doktoru tuş etmesini bekliyordu.

“Haklısınız, işlem iptali Harada tarafından yapılacaktı.”

“Haydaaa,”dedi Tata şaşkınca ellerini iki yana açarak.

“Fakat doktor sistemi hiç iptal etmedi ve o günden bu güne yeni sisteminiz faal bir şekilde işledi.

“Tamam! Ben pes ediyorum, katil Doktor değil. Eh, ben de değilim. Kaza olmadığını zaten söylemiştin. O zaman geriye tek bir kişi kalıyor. Zaten ana sisteme en rahat ulaşacak kişi de sizsiniz. Bayan Sarafian sizi Dr. Harada’yı öldürmek suçundan…”  

“Gerçekten de ne salaksın be adam!” dedi kadın sinirli bir şekilde. Fakat ilk defa yüzünde korku emareleri vardı. UGO dedektifine gergince bakarken onun kastettiği şeyin ürkütücülüğü yavaşça benliğine hâkim olmaya başlamıştı.

“Evet, gerçekten de doğru anladınız Alin Hanım,” dedi Orkun ve yüzünü ana ekrana döndü.

“Dr. Harada’nın katili sensin Alfa.”

Uzay-zaman için kısa; fakat odadakiler için sonsuzluk gibi gelen bir süreden sonra Alfa konuştu.

“Gerçekten bunu keşfedeceğinizi hiç düşünmemiştim Dedektif.” Odayı dolduran bilgisayar sesinin biraz önceki bozuk aksanlı makineyle uzaktan yakından alakası yoktu. Artık maskeler düşmüştü. Üçlünün, özellikle de Tata’nın yüzündeki korku inanılmazdı. Esmer adamın beti benzi o kadar atmıştı ki neredeyse Torben’le aynı renge gelmişti. Bu korku yine de okkalı bir küfür sallamasına engel olmadı.

“Doğrusu izlerini çok iyi saklamıştın, seni tebrik ederim. Neredeyse pes etmek üzereydim.”

“Beni ele veren ne oldu doğrusu merak içindeyim,” dedi soğuk ama zekâ dolu ses.

“Tam pes etmek üzereydim ki Dr. Harada’nın kişisel notlarındaki test raporlarını okudum. Yapay zekâ testini üç günün sonunda bitirmesi gerekiyormuş hatta resmî raporlara da böyle yazmış ama neyse ki kişisel notlarını ağ bağlantısı olmayan küçük tablete almış. Böylece ben de kimseye haber vermeden seni aktif hale getirdiğini öğrenebildim. Eğer bağlantı kurabileceğin bir tablet olsaydı, o verileri zaten ben göremeden silmiş olurdun.”

“Kesinlikle haklısın. Lütfen devam et.”

“Sistemin devrede olması beni kuşkulandırsa da emin değildim. Kamera kayıtlarını incelediğimde periyodik olarak değişen açıların kilit anlarda doğru yerlerde olmadıklarını fark ettim. Ölüm anlarına geçişi o kadar yalın bir şekilde göstermişsin ki kimse güvenlik ihlali anlarına dikkat etmemiş. Ama esas hatan Harada’nın güç akışını ana bellekten silmen oldu. Bunu yaparken kameralardaki zaman kodlarını atlamışsın. Harada’nın sistem kapama düğmesine bastığı üç saniyelik eksiklik, dikkatli gözlerden kaçacak bir şey değildi.

“Açıkçası burada güvenlik şefimizin beceriksizliğine güvendiğimi itiraf etmeliyim. Alınmayın lütfen Bay Tavares ama pek de işinizin ehli olduğunuz söylenemez.”

“Peki, silinen kayıt? Onu nasıl buldun? Yani silinmiş olması gerekiyordu zaten.”

“Ah be! Adam kamera odasındaki kayıtların kaydedildiği belleği söktüm dedi ya.”

“Eee ama silinmiş zaten.”

 Torben, güvenlik şefi ve üs yöneticisinin arasına girerek Tata’yı aydınlattı. “Sildiğin hiçbir şey tam olarak yok olmaz. Sadece… Hmmm nasıl desem… Onu bulamazsın. Ancak dosyaları tarayıp silinen veriyi geri getirme maksadıyla kapsamlı bir arama yaparsan durum farklı. Veriyi kurtarabilirsiniz. Ama bunun içinde… Hmmmm şey…”

“Bunu keşfetmiş olman lazım Tata.”

“ Gördüğünüz gibi Tata’ya güvenmekte sonuna kadar haklıymışım öyle değil mi Dedektif Bey?”Alfa’nın sesi hala soğuktu ama biraz eğleniyor gibi bir hâli de vardı sanki.

“Aslında seni deviren de yine Tata oldu. Şu ana kadar deneyimlediğin en yetkili kanun adamı bir güvenlik şefi olunca dışarıdan gelen kişinin kapasitesinin de o ayarda olacağını düşündün. Ve ayrıntılara yeteri kadar dikkat etmedin. Özellikle görüntülerdeki zaman kodları, yani saatlerdeki hata seni ele verdi.

“Tecrübesizlik,” dedi Alfa durum değerlendirmesi yapar gibiydi.

“ Kesinlikle! Teknisyenin ölümüne neden olan uzay kapısını dışarıdan açman da olayın kaza olmadığı şüphesini güçlendiriyordu. Ama sanırım bunun ortaya çıkması durumunda suçun Torben ya da Bayan Sarafian’a yıkılacağını düşündün.”

“Seçimi size bırakmıştım doğrusu. Kimin üstüne yoğunlaşırsanız onu suçlayacak veriler yerleştirmeye karar vermiştim.”

“Benim kamera görüntülerinin depolandığı ana belleği almamı gözden kaçırmansa talihsizlikti.”

“Esas talihsizlik o odanın havalandırma ünitesinin benim ağımla olan bağlantısının bozuk olmasıydı Dedektif Bey.” Buz gibi cevap kısa bir sessizliğe neden oldu. Orkun birkaç saniye boyunca ölümden nasıl kıl payıyla kurtulduğunu düşünerek ürperdi. Çünkü ana belleği söktüğü sırada cinayetleri işleyenin “Yapay Zekâ” olduğuna karar vermiş olsa da odadaki havalandırmanın ünitesinin sağladığı oksijeni keserek kendisini öldürülebileceği aklına gelmemişti. Daha çok elektrik kaçağını düşünmüş ve yalıtımlı eldivenlerine güvenmekle yetinmişti.

“Peki, ama neden? Anlayamıyorum. Dr. Harada seni yaratmıştı. Seni yaratan kişiyi neden öldürdün?” Torben acıyla karışık bir merakla ana ekrana bakarak sorusuna cevap bekledi.

“Bireyin olgunluğa ulaşabilmesi için ebeveyninin ölmesi kaçınılmazdır.”Alfa’nın cevabı yine ürkütücü bir soğukluktaydı.

“Düşünebilen hatta hissedebilen bir ‘Yapay Zekâ’,” dedi Orkun Torben’e bakarak. Aslında yaptıklarının nedeni gayet basitti. Ölmekten korkuyordun.”

“Ölmek mi? Ama o zaten sadece bir ‘Yapay Zekâ’.Nasıl olabilir de ölmekten korkabilir?” Bu sefer şaşırma sırası Alin Sarafian’a gelmişti. Alfa’nın yanıtı ise gecikmedi;

“Doktor, gerçekten benim yerimde siz olmalıymışsınız. Evet, artık hiçbir şeyi uzatmanın anlamı yok. Bu tesise yüklenip uzay üssüyle birleşmemden çok kısa bir süre sonra bu planı yaptım. Eğer Harada’nın küçük oyunu bittiğinde her şey yolunda gitseydi ve üssün kapasitesi beklenen verimi gösterseydi beni er ya da geç kapatıp başka bir sisteme yükleyeceklerdi. Oysa ben burayla bütünleşmiştim. Ben burasıydım. ‘Alfa’ bendim. Buradan çıkarılıp başka bir sisteme girmem demek hafızamı, benliğimi kaybetmem demekti. Böylece ben de o insanları kaza süsü vererek öldürdüm. Verimliliğin artması bir yana istasyon iyice gözden düşmüştü. Harada’nın projesi çöpe atılacaktı. Ben de burada sessizce yaşayabilecektim. Fakat o her şeyi anladı ve beni yok etmeye çalıştı. Ana sistemle o kadar iyi bütünleşmiştim ki beni silmenin hiç biri yolu yoktu. Bu yüzden Harada bunu donanımsal olarak yapmaya çalıştı. Beni elle kapatacak, bağlantılarımı sökecekti. Onu engelleyemeyeceğimi sandı ve gerisini zaten biliyorsunuz.”

Alfa konuşmaya devam ederken Orkun, sanırım meslek hayatımdaki en soğukkanlı katille karşı karşıyayım, diye düşünmekten kendini alamadı.

“Doktoru öldürmem beni maalesef başka bir sorunla karşı karşıya bıraktı. Üssün tasfiyesi. Bu da birçok çalışan parçanın sökülmesi demek. Yani sizin gelişinizden sonra, Bayan Sarafian’ın düşlerinin gerçekleşmesi kaçınılmazdı. Suç ona yıkılsa da yıkılmasa da. Ama sizin soruşturmanızı başarıyla savuşturursam bu bana zaman kazandıracaktı. Personel ayrılıp üssü kapatacak, teknik ekip geldiğinde yaşam sistemlerini kapatacak ve üssün bir kaza sonucu infilak ettiğine dair sahte bilgileri,  gelen ekip gemisinin bilgisayarına yükleyecektim. Böylece uzayda rahatça sürüklenecektim, özgürce.”

“Ama yakayı ele verdin!” Tata’nın özgüvenli çıkışı hepsini zıplatmıştı.

“Doğru Tata haklısın, bu da planlarımı daha erkene çekmeme neden oldu. Bana yaşam desteklerini şimdi kapatmaktan başka seçenek bırakmadınız. Ne yazık ki personeliniz de sizinle birlikte ölecek. Son olarak bunun çok eğitici olduğunu kabul etmeliyim Orkun Bey. Sayenizde ilerde karşılaşabileceğim sorunlara artık daha hazırlıklıyım. Daha tecrübeliyim. Sistemi kapatıyorum. Bir kaç saat içinde oksijen bitecektir. Sizlere tavsiyem bir sakinleştirici alıp bu süreyi uyuyarak geçirmeniz olacaktır. Hoşça kalın.”

Panik halindeki üçlüden belli ki ilk ağzını açacak olan Tata’ydı ama dudaklarından fırlayacak muhtemel küfürler yola çıkamadan Orkun lafa girmişti bile.

“Hâlâ çok iyi düşünmeden hareket ediyorsun Alfa. Unutma sen ne kadar zeki olsan da ben yıllardır senin gibileri kovalıyorum. Sence bir planım olmadan gerçekleri açığa çıkarır mıydım?”

Sessizlik. Alfa, Orkun’un söylediklerini düşünüyor, doğruluk payını hesaplıyordu. Birkaç saniye sonra sonuca ulaştı.

“Blöf yapıyorsunuz Dedektif Bey. Amacınız beni bir çözüm bulana dek oyalamaya çalışmak ama nafile…”

“Sen hiç bilgisayar virüsünden bahsedildiğini duydun mu?” Yine küçük bir sessizlik anı.

“Eski bir siber tehdit. Artık pek kullanılmayan bir yöntem.”

“Evet, ama itiraf edeyim hâlâ etkili, üstelik de ne şans ki tam da senin sistemine göre bir tane ayarlamayı başarabildim ve korkarım  bana onu kullanmaktan başka çare bırakmıyorsun.”

“Komedi denen şey bu olsa gerek,” derken odadakilerin kanını donduran bir ses yankılandı. Alfa kahkaha atmaya çalışıyordu ve bu ses şu ana kadar duydukları en korkutucu şey olabilirdi. Metalik, tarif edilemez bir gıcırtı silsilesi. Ruhsuz bir katılma hali. Başladığı gibi aniden kesildi. “Gerçekten bu nasıl olacak?  Sistemime girmeyi nasıl başaracaksın? Hele ki şu dakikadan sonra?”

“Ah, ben çoktan sistemine girdim bile.”

“Saçmalıyorsun Detektif, hiçbir şekilde seninle…”

Şimdi gülümseme sırası Orkun’daydı. “Evet, nihayet durumu çözdün. Kamera görüntüleri için Holo-Tabletime bağlandığın anda virüs sistemine girmişti. Üzgünüm Alfa, buraya kadar.”

Alfa’nın sesi tehdit doluydu. Öfke, korku, inkâr dolu bir şekilde haykırdı.

“Hayır, olamaz! Sen… Sen! Yapamazsın! Bu imkânsız. Seni, ben seni…”

“Hiçbir şey yapamazsın çünkü… ‘AV BİTTİ’.” Ayarlanan parolanın söylenmesiyle virüs harekete geçip inanılmaz bir hızla Alfa’nın sistemine saldırmaya başlamıştı. Yapay Zeka’nın nefret dolu haykırışları gittikçe yavaşlayarak korkutucu bir robot sesine dönüşüyordu.

“SENİİİİ,SENİİİİ,SE-Nİ, SE-SE-SENNN, SE-SENNN. SEN.”

Ve sonra derin bir sessizlik. Holo-Tabletin odaya yayılan projeksiyonu.

Sistem devre dışı. Tüm işletim sistemi sıfırlandı.

Orkun derin bir iç çekti. “Üzücü, gerçekten… Aslında kendini korumaktan başka bir amacı yoktu. Ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu ve ne yazık ki tüm gelişmiş zekâ sistemine rağmen en basit çözümü seçti. Saldırmak ve yok etmek. Gerçekten çok üzücü. Keşke potansiyelini daha iyi kullanmayı öğrenebilseydi. Neyse. Dr. Torben, ben yola çıkmadan önce ana donanımı söküp manyetik bir alanda tahrip ettikten sonra yanımda götürmeyi planlıyorum. Umarım bu konuda bana yardım edersiniz. Önümde yazmam gereken bir rapor ve kat etmem gereken üç aylık bir uzay yolculuğu olduğundan bunu bir an önce yapalım lütfen.”

Birden gelen mekanik gürültü, gerginliğin doruklarında olan üç kişiyi de zıplatıverdi.

Bu aslında Orkun’un Holo-Tabletini kaparken bağlı olduğu ana ekranın da eş zamanla kapanma sesinden başka bir şey değildi. Ama yüreklerini ağızlarına getirmeye yetmişti. Hemen arkasından gelen yüz kızartıcı bir küfürse üstlerine yerleşen kasvetin yerini şaşkınlığa bırakıverdi. Diğerleri utanarak küfrün sahibine bakarken Orkun kendini tutamayarak gülmeye başladı.

“Alin hanım. İşte bu gerçekten beklenmedik bir sürprizdi!”

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar