BİR EFE İLDİZ MACERASI…
Mavişehir’in gözde rezidanslarından SkyHome’un her tarafı polis araçlarının mavi ve kırmızı ışıklarıyla boyalıydı. Trafik kapatılmış tüm taşıtlar alternatif güzergâhlara yönlendirilmişti. Mütevazı bir hayat süren, Türkiye’nin önemli isimlerindendi Başer ailesi. Anne Başer sekiz yıl, baba Başer ise on yıl önce kaybetmişti hayatını. Üç kardeşten en büyüğü Sevgi Başer Türkiye’de kalmış ve işleri devralmış diğer iki kardeş yurt dışına giderek kendilerine yeni hayat kurmuşlardı.
Polisin toplanma sebebi Sevgi Başer’in öldürülmesiydi. Ve cinayeti merak eden kalabalığın hemen önünde basın ordusu yer alıyordu. Dışarıda curcuna sürerken içeride de olay yeri inceleme ekibi çalışıyordu. Komiser Efe İldiz ve elemanları bilgi almak için bekliyorlardı. Gerginliği yüzünden okunan nöbetçi savcı herkesin işini titiz bir şekilde yapması için emirler yağdırıyordu.
Efe, yardımcısı Şebnem’e bakıp, “Savcı çok gergin. Ensesi kalın ne kadar adam varsa bu olaya kilitlendi. Bakalım başımıza neler gelecek? Çok dikkatli davranın Şebnem,” dedi.
Dairenin içinde kısa bir tur atmaya başladılar. Girdikleri ilk odanın bekâr bir erkeğe ait olduğu belliydi. Duvardaki küçük bisiklet askısı dışında sade ve zevkli döşenmişti. Evin diğer kısımlarını da gezdikten sonra olay yeri inceleme ekibinin işini rahatça yapması için dışarı çıktılar.
“Maktulü bulup polisi arayan kim?”
Şebnem, “Kurbanın oğlu Ataberk Başer,” dedi.
“Cinayet aleti?”
“Bulunamadı.”
Efe İldiz kurbanı bulan genç adamı görmek istedi. Yanına gittiler. Ataberk, kumral ve otuzlarında gösteriyordu. Duvara dayanmış hareket etmeden tavanı seyrediyordu. Giydiği mavi şort altında siyah tayt ve vücuduna yapışan ter içindeki beyaz tişört “Ben zenginim” diye bağırıyordu. Efe aynı kıyafetlerin kendisinde bu kadar çekici durmayacağını düşündü. Atletik vücutlu kumral adam sıradan bir yüze sahipti. Efe, Ataberk’in şişkin bacak kaslarına bakmaktan kendini alamadı. Yanına sokulup baş sağlığı diledikten sonra birkaç soru sormak istediğini söyledi.
“Saat kaçta eve geldin tam olarak hatırlıyor musun?”
“Saat 22.45 civarıydı. Arkadaşlarla her salı dokuz-on arası halı saha maçı yaparız.”
Adamı iyice süzen Efe, “Futbol harici başka sporla da ilgileniyor musun?” diye sordu.
“Bisiklet…”
Komiser başını salladı. “Bacaklarının neden bu kadar kaslı olduğu anlaşıldı,” dedi mırıldanırcasına.
“Anlamadım.”
Önemli olmadığını söyleyen Komiser maç yaptıkları yeri öğrendi. Ardından annesini en son ne zaman gördüğünü sordu.
“Sabah şirkette güne başlamadan önce kahvelerimizi içeriz. O gün kahveleri ben hazırlamıştım. İçerken havadan sudan sohbet ettik. Kahvelerimiz bitince annem ofisine gitti. Kendimi işlere kaptırdığımdan kahve içtikten sonra onu bir daha görmedim. Saatin öğleni geçtiğini epey sonra fark ettim. Annem ofisinde değildi. Yardımcısından. Rahatsızlandığı için erken çıktığını öğrendim. Haber vermeden gitmesi garip geldi. Birkaç kez telefon ettim ancak cevap vermedi.”
Ataberk’in titreyen sesi sonlara doğru iyice kısılmıştı.
Komiser yine başını salladı. Daireye geldiğinde annesini nasıl bulduğunu sordu.
Ataberk önce yutkundu ve derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. “Salona girdiğimde kanlar içinde yerde yüzükoyun buldum.” Sesi kesilen adam hıçkırıklara boğuldu. Efe elini Ataberk’in omzuna atıp yavaşça birkaç kez vurdu. Kendisini toplaması için biraz süre tanıdı. Adam birkaç derin nefes aldıktan sonra sakinleşmiş görünüyordu.
Komiser Efe İldiz, “Anneni öldürmek isteyebilecek düşmanı var mıydı?” diye sordu.
Kıpkırmızı kesilmiş gözlerini Komisere dikti, “Tufan! Aklıma sadece o şerefsiz geliyor.”
“Tufan kim?”
“Annemin eşi.”
Şimdilik ayrıntıya girmeye gerek görmeyen Efe İldiz dinlemeye devam etti.
“İki hafta önce annemin yakın arkadaşı Aysu burada, Tufan’ın ofisindeydi. Bir şey sormak için yanına gittiğimde kapısı aralıktı. Aysu ile aralarında fısıltılı konuşup gülüşüyorlardı, beni görünce hemen sustular. Neler olduğunu sordum, ikisi de “Hiç,” dedi. Aysu abla gittikten sonra Tayfun’la yalnız kaldık. Hareketlerine dikkat etmesi ve özellikle de şirket içinde dedikoduya fırsat vermemesi konusunda uyardım. Tartışmaya başladık. Annem konuşmalarımızı duydu ve ben ne olduğunu anlatınca Tufan’ı kovdu. Aynı günün akşamı siteye gidip konuşmaya çalışmış ama annem görüşmeyi kabul etmeyince olay çıkarmış. Sinirden deliye dönmüş ve beni öldürmekle tehdit etmiş. Tehdit ettiğini güvenlik görevlisi Ayşen’den öğrendim.”
“Ne için seni tehdit etmiş?”
“Güya ben dedikodu çıkarmışım. O yüzden. Her şey apaçık ortadaydı işte.”
“Sonrasında Tufan’la bir daha karşılaştınız mı?”
“Ertesi gün yani Perşembe gecesi aracımla siteye tam giriş yaparken dışarıda kaldırım kenarında Tufan’ın arabasını fark ettim. Kan beynime sıçradı. Arabadan inip koşar adım yanına gittim. Camı açıktı. Yakasından tuttum. İndirmek istedim ama başaramadım. Kaçtı. O günden sonra bir daha görmedim.”
“Tufan anneni gerçekten aldatıyor muydu?”
“Kesin bir şey diyemem. Ama Aysu ile aralarındaki yakınlık midemi bulandırdı. Ayrıca annem de ben de Aysu ablaya gizli bir hayranından özel günlerde çiçekler, küçük hediyeler gittiğini biliyorduk. Belki de gönderen Tufan’dı.”
“Annenle ne kadardır evliydiler?”
“Bir yılın dolmasına on beş gün falan kalmıştı.”
“Annen boşanmak mı istedi?”
Bilmediğini söyledi Ataberk. Babasını beş sene önce kaybettiğini fısıldadı.
“Annen Tufan’la nerede, nasıl tanışıp evlendi?”
“Aysu ablanın mağazasında müdürlük yapıyordu. Kendisinden dokuz yaş küçük olmasına rağmen annem evlenmekte sorun görmedi.”
“Bu evliliğe senin itirazın oldu mu?”
Bıyık altından gülümseyen Ataberk, “Aile büyüğüne laf söylemek haddime değildir,” diye verdi cevabını. Sonra boğazını temizleyerek devam etti. “Tufan, şirkette işe başladıktan birkaç ay sonra kasada sürekli açık çıkmaya başladı. Tüm olayları göz önüne aldığımda şimdi yapbozun parçaları yerli yerine oturuyor. Parayı Tufan’ın aldığını ve Aysu için harcadığını düşünüyorum. Ama bunu ispatlayabileceğim herhangi bir kanıtım yok.”
Zihnine notlarını alan Efe İldiz başını salladı. Şebnem’e baktı, Aysu’yu bulup görüşmesini istedi. Cinayet Büro ekibine kısa süre önce katılan Gürhan’a Tufan Yolaç’a ulaşması ve ailenin diğer fertleriyle de konuşması talimatını verdi.
Olay yeri inceleme ekibi işini bitirdiğinde Efe İldiz bilgileri aldı. Halı üzerinde üçgeni andıran küçük, yuvarlak izler mevcuttu. Kurban, kalbine yakın noktadan iki bıçak darbesi alıp yere düştükten sonra sırtından da üç kez bıçaklanmıştı. Kadının tırnak aralarında, bedeninde katile ait bir iz, DNA kalıntısı, boğuşmaya dair emareler bulunmamıştı. Herhangi ölüm katılığı, leke ve vücut ısısında değişiklik gözlemlenmediği için cinayetin çok kısa bir süre önce gerçekleştiği tahmin ediliyordu. Kurbanın telefonu sıfırlandıktan sonra ilginç şekilde kullanılmıştı. Kayıtta son aranan numara Tufan’a aitti. Bir de adama gönderilen mesaj vardı. Mesajda, “Senden korkmuyorum,” yazılıydı. Arama ve mesaj cinayetin işlendiği saat aralığına denk geliyordu. Ayrıca çalınan laptop dışında yatak odasındaki çelik kasanın kapağı zorlanmış ve eğilmişti. Ancak kilide bakıldığında, kasanın normal yolla açıldığı görülüyordu. Ataberk’ten edindikleri bilgiye göre içindeki paralarla birlikte tüm değerli eşyalar çalınmıştı.
Şebnem geri döndüğünde Aysu’yu evinde bulamadığını belirtti. Birlikte sitenin çevresine göz atmak için hareketlendiler. Site girişinde gergin tavırlara sahip olan Ayşen adındaki güvenlik görevlisinin yanına gittiler. Komiserin sorusu üzerine Tufan’ın olayını anlatmaya başladı.
“Tufan Bey alkollüydü. Sevgi Hanım’la görüşmeye geldiğini söyledi. Fakat Sevgi Hanım kabul etmeyince sinirlendi. Ataberk’i iftira attığı için öldüreceğini söyledi ve gitti.”
Efe İldiz, “Peki, Sevgi Hanım’a Tufan Bey’in ölüm tehdidini ilettiniz mi?” diye sordu.
Ayşen’in dudakları düz çizgi halini aldı. “Sevgi Hanım zaten yeteri kadar sinirlenmişti o yüzden çekindim. Ataberk Bey’i gördüğümde ona söyledim. O da sadece teşekkür etti.”
“Ertesi gün Ataberk siteye girerken Tufan’ın aracını gördüğünü söyledi. Dışarıda, kaldırım kenarında duruyormuş. Adamı siz de görmüş müydünüz?”
“Hayır. Fark etmemiştim. Ataberk Bey arabasından inip dışarıya doğru koştururken sinkaflı cümleler savurdu. Aracın içindekinin Tufan Bey olduğunu sonradan anladım. Ataberk Bey camdan içeri elini soktu, kısa bir itiş kakış yaşandı. Sonra Tufan Bey kaçtı.”
Efe, Ayşen’den kurbanla alakalı bildiklerini anlatmasını istedi.
“Sevgi Hanım otoriter ve sert biriydi ama çalışanlara karşı hep saygılı davranırdı. Laubaliliği asla kaldıramazdı. Sistemli bir kadındı. Gösterişi sevmezdi. Hayatının büyük kısmını çalışmaya ayırırdı. Bildiklerim bu kadar.”
“Bugün eve saat kaçta geldiğini biliyor musunuz?”
“Öğlen saatlerinde.”
“Rahatsız mıydı?”
“Biraz halsiz görünüyordu.”
Ayşen’in yanından ayrılıp bahçeyi gezmeye başladılar. Sitede, araçlar için bir açık bir de kapalı iki alan vardı. Körfez manzaralı kırk katlı yapı mükemmel bir peyzaja sahipti ve insanda burada sanki dış dünyadan farklı bir hayat yaşanıyormuş hissi uyandırıyordu. Dış alanın her yeri güvenlik kameraları ile izleniyordu. Bahçedeki yürüyüş yolunu takip ettiler ve bloğun arka tarafına geçtiler. Bulundukları yer kapalı otoparkın üst kısmına denk geliyordu. Çelik profilli ve koyu camlarla kapatılmış bir yapının ana binaya bağlandığını gördüler. Burasının ne olduğu konusunda fikir yürütürlerken duydukları ses onları irkiltti.
Sesin sahibi site içerisinde kontrolü sağlamakla yetkilendirilmiş güvenlik görevlilerinden biriydi. Efe İldiz kapalı alanı göstererek orasının ne için kullanıldığını sordu.
“Bisikletlere ayrılmış özel alan,” dedi görevli.
Ana binadan tüp geçit ile oraya ulaşıldığını ve giriş çıkışın manyetik kartla yapıldığını söyledi. Efe orayı görmek istediğini belirtti. Binanın ön girişine doğru hareketlendiler. Bisikletlerin konulduğu bölüme yürürlerken Efe İldiz bir yandan da kameraları inceliyordu. Asansörlerin bulunduğu kısımdan itibaren herhangi bir kamera olmaması dikkatini çekti ve sebebini sordu.
“Sadece giriş çıkışlarda güvenlik önlemi amaçlı kameralar bulunuyor,” diyerek açıklama yaptı görevli.
Kutu gibi alana geldiklerinde Komiser etrafı inceledi. Koyu camla kapatılmış yerde sadece bisikletler vardı. Dışarıya açılan kapıya yaklaştı. Buraya tek bir kamera konmuştu.
***
Ertesi gün, Aysu Güler ifade vermek için sabahın erken saatlerinde Asayiş Şubesi’ne geldi. Güzel fiziğini cüretkârca sergileyecek şekilde giyinmişti. Spor yaptığı her halinden anlaşılıyordu. Yaşını belli etmeyen kadınlardandı. Meyvemsi parfümüyle çekiciliğini tamamlıyordu. Efe kadına dün akşam nerede olduğunu ve ne yaptığını sordu.
“Ayyy, Komiser Bey inanın hâlâ şoktayım,” dedi gözyaşlarını silerken. “Sevgicim bazı konuları yanlış anlamıştı. O yüzden kırgındı bana. Öldürüldüğünü duyunca mahvoldum. Umarım katilini bir an önce yakalarsınız.” Elindeki mendille tekrar gözyaşlarını sildi.
Lüzumsuz girizgâhın ardından Komiser yanlış anlaşılan konunun ne olduğunu sordu.
“Evlilik yıldönümleri yaklaşıyordu. Tufan konuşmak için ofisine çağırdı. Sürpriz yapmayı planlıyormuş. Destek istemişti. Bu konuyu konuşuyorduk. Tufan güzel bir sürpriz olacağını dile getirince gülüştük. Bizi gören Ataberk durumu yanlış yorumladı.”
“Gizli birilerinden size çiçek ve hediyeler geliyormuş? Kim olduğu hakkında tahmininiz var mı?”
“Ay! Yok ayol. Manyağın biri. İş adresim belli, evimin adresini de bulmuş sapık. Şikâyetçi oldum ama bir şey çıkmadı. Tatile gittiğim yerde de buldu beni, masama şampanya gönderdi. Belli ki beni yakından tanıyor. Sevgi’nin inci küpesi vardı. Çok beğenmiştim. Son sevgililer gününde aynısı hediye gelmişti. Çok korkutucuydu.”
“Sosyal medya hesabınızdan tanımadığınız bir takipçiniz görmüş olamaz mı? Tatile gittiğinizi kimler biliyordu?”
“Sosyal medyayı çok kullanırım ama tatile gideceğim zaman bilerek hesabımı kapatmıştım. Bu konuyla ilgili detaya gitmek istemiyorum ama özel biriyle gittiğim tatildi. O yüzden Sevgi dışında kimse nereye ve kiminle gittiğimi bilmiyordu.”
Anlatmaya devam etti. “Annemle babamı ufak yaşta kaybettim. Teyzem büyüttü beni. Sevgi ile biz çocukluk arkadaşıydık. Hatta arkadaştan öte kardeş gibiydik. Aynı okulda, aynı sınıfta okuduk. Benim maddi durumum iyi değildi. O hep yanımda oldu. İkimizde okullarımızı başarıyla tamamladık. Üniversitede bile masraflarımı rahmetli babası karşılamıştı. İş yeri açmak istediğimde banka bana kredi vermeyince Sevgi yardım etti. Onun desteği ile kendi dükkânımı açtım. Son iki yılda da kendi giyim markamı kurdum. Şu an farklı şehirlerde iki mağaza daha açtım ve frençayz verdim. Hızlı bir yükseliş oldu yani. Çok sık mağazada duramadığımdan tecrübeli ve güvenilir birine ihtiyacım vardı. İyi tanıdığım birinin referansı ile Tufan’ı işe aldım. Bir süre sonra Sevgi ile karşılaştılar, birbirlerinden etkilendiler. Tufan, Sevgiciğimle evlendikten sonra işten ayrıldı. ”
Araya girme gereği duyan Efe, “Tufan’ın işten ayrılması sizi kızdırdı mı?”
“Hayır. Tam tersi, onları öyle mutlu görünce ben daha da mutlu oldum.”
“Cinayet saatinde neredeydiniz?”
“Bostanlı sahilinde bisiklet kulübünden… Kulüp diyoruz da öyle dernek falan değil. Sosyal medya hesabının adı o. Her gün bir plan yapılır. Ya buluşma ya da bisiklet sürme vesaire. Neyse işte oradan arkadaşlarla birlikte kafedeydim.”
Şebnem mekân ismini ve arkadaşlarının adını not aldı.
“Tufan Bey, Ataberk’in iddiaları yüzünden adamı ölümle tehdit etmiş. Haberiniz var mı?”
“Ay! Evet. Şoke oldum yaşananları duyunca.”
Boğazını temizleyen Efe İldiz, “Tufan Bey’i en son ne zaman gördünüz?” diye sordu.
“Hatırlamıyorum. Sevgi ile ayrılmalarından sonra hiç görmedim. Telefonlarıma da cevap vermiyor. Merak ediyorum açıkçası.”
“Yani hiç iletişim kurmadınız öyle mi?”
“Bu ne cüret!” diyerek çıkıştı kadın. “İthamlarınız…”
Efe sert bir tonda araya girdi. “Adli bilişim uzmanları Tufan Bey’le cinayet gecesinden bir gün önce mesajlaştığınızı ortaya çıkardı. Savcılık kararı ile telefonunuza el koyup mesajları silseniz dahi yazışmalara ulaşabileceğimizi bilmenizi istiyorum. Size gönderdiği mesajda ne yazıyordu ve siz ne cevap verdiniz?”
Aysu bir anda gerildi. Kıpkırmızı olmuştu.
“Sapığımın Ataberk olduğunu yazmıştı. Nerede olduğunu, nereden bildiğini sordum ama cevap vermedi.”
“Ataberk’in bu şekilde sapıkça davranmasının sebebi ne olabilir?”
Gözyaşlarını tutamayan kadın, “Tufan’la Sevgi evlendikten birkaç ay sonra çok alkollü olduğum bir gece Ataberk ile aramızda yanlış bir şey yaşandı,” diye açıkladı. “Benim için tek gecelik bir ilişkiydi. Ama Ataberk takıntı haline getirmişti sanırım. Sevgi’yle aramızın açılmaması için kimseye bir şey diyemedim. Ataberk’in sapkınlıklarını hep idare ettim. Bu durumun beni ne kadar zora soktuğunu tahmin edemezsiniz. Mümkün olduğunca o geceden sonra Ataberk’ten hep uzak durmaya çalıştım. İşin aslı, Ataberk, Tufan’la aramızda bir ilişki olduğunu sanıyor. O yüzden Tufan’a zarar vermesinden korkuyorum.”
Derin bir sessizlik oluştu. Efe İldiz bakışlarını kadından ayırmadı. O sırada içeri Şebnem girdi ve Komiserin kulağına bir şeyler fısıldadı.
Gözlerini kısan Efe İldiz, “Cinayet gecesi arkadaş grubunuzdan birkaç saatliğine ayrılmışsınız. O sırada ne yaptınız Aysu Hanım?” diye çıkıştı.
Ağlamayı sürdüren kadın evli bir adamla ilişkisi olduğunu, bahsi geçen tatile de o kişiyle gittiğini, gruptan ayrılıp birkaç saati birlikte geçirdiklerini itiraf etti. Duyulduğu takdirde magazin haberlerine manşetlere taşınacaklarını ve tüm Türkiye’ye rezil olacaklarını söyleyerek gizli kalması için yalvarmaya başladı.
“Söylediğinizi teyit etmemiz gerekiyor. Aksi durumda şüpheliler listesinde birinci sırada yerinizi alacaksınız.”
Kadın adamın ismini ve telefonunu verdi. Gizli kalması için ağlayarak yalvardı. Şebnem merak etmemesini söyledi. Bir çeşit kadın dayanışması yaşanmıştı aralarında. Efe bu duruma itiraz etmedi.
Şebnem odadan çıkınca Efe İldiz, “Bisikletiniz var mı?” diye sordu. Konuyla alakasız olarak gelen ani soru kadını şaşırttı.
“Evet,” dedi.
“Ben de almayı düşünüyorum biraz yardımcı olur musunuz?”
“Ben anlamam ki. Arkadaşlarımdan çok özeniyordum. Sevgi’yi de kandırmaya çalıştım ama olmadı. Sevgi benim tam zıttım ayol. O iş kadını ben eğlence,” dedi gözyaşlarını silerken. Sorgudan sonra makyajını tazelemesi gerekiyordu.
“Neyse, Ataberk’in tavsiye ettiği bisikleti almıştım. Sevgi bana eşlik etmeyince ben de Ataberk’in arkadaşları ile tanışıp gruplarına katıldım.”
Tekrar konuya döndü Efe. “İşveren olarak işe başlayan kişilerden mutlaka resmi belgelerini alıyorsunuzdur. Tufan sizde işe başladığında ikametgâh adresi nereyi gösterdi bilmek istiyorum.”
İzin isteyip telefonla şirketin muhasebe bölümünü arayan kadın, beş dakika sonra Efe’nin istediği bilgiyi verdi.
Efe başka soru sormadı. Sessizlik içinde süren gergin bekleyişi, geri gelen Şebnem sonlandırdı. Aysu’nun gizli aşkı, giyim ithalat ve ihracatı yapan biriydi. Kadının söylediklerini doğrulamıştı. Aysu ifadesini imzaladıktan sonra odadan çıktı.
Yalnız kaldıklarında Şebnem telefon ettiği adamın çok fena köpürdüğünü, adının böyle bir rezillikle duyulması halinde kendilerini sürdürmekle tehdit ettiğini söyledi.
“Önce uçkurunu toplasın pezevenk!” diyerek karşılık verdi Efe İldiz. Tufan’ın geçmişte ikamet olarak gösterdiği adresin kontrol edilmesini istedi. Ekipler hâlâ Tufan Yolaç’a ulaşamamışlardı. Sevgi Başer’in yurt dışındaki kardeşleri de haberi alır almaz Türkiye’ye dönmüşlerdi. Fakat cinayeti kimin işleyebileceği konusunda onların da bir fikri yoktu.
Efe, Ataberk’in ifadesini tekrar gözden geçirdi. Cinayet mahallinde kafasını kurcalayan hususlardan bir tanesi, kasanın normal şekilde açılmasına rağmen zorlanmış izlenimi verilmesiydi. Kasadaki değerli eşyalarla birlikte kurbanın laptopu alınmıştı ancak cep telefonuna dokunulmamıştı. Sıradan bir hırsızlık olsaydı evin altınının üstüne getirilmesi, laptop ile birlikte telefonun da götürülmesi gerekirdi, diye düşündü. Telefona güvenlik kameralarını izleme uygulaması yüklenmişti. Ancak aktif olmadığından neresi için kullanıldığını öğrenememişlerdi. Diğer önemli husus, katı, kuralcı ve kontrolü elinde tutmayı seven kurbanın öldürülüş biçimiydi. Beş kez bıçaklanması katilin beslediği kin ve nefretin işareti olabilirdi. Bu da suçlunun kurbanın yakın çevresinden biri olma ihtimalini güçlendiriyordu. Toksikoloji raporunda Sevgi Başer’in kanında ameliyatlarda kullanılan anestezi ilaçlarının etken maddesine rastlanmıştı.
Komiser Efe ekibini toplayıp neler elde ettiklerini sordu.
İlk sözü alan Gürhan oldu. “Sitenin tüm güvenlik kamera kayıtlarını izledik. Sipariş taşıyan, kargo teslim eden kuryelere kadar araştırdık ama şüpheli kimseye denk gelmedik.”
Şebnem, kadının yüklü miktarda hayat poliçesi ve tüm eşyaların sigortalı olduğunu söyledi. Miktarı duyan Gürhan ıslık çaldı.
Komiser ayağa kalktı. “Şebnem sen şu Ataberk’in maç yaptığı halı sahayla da irtibata geç. Maça gerçekten katılmış mı öğrendikten sonra Tufan’ın geçmişi hakkında bilgi topla. Gürhan seninle tekrar şu rezidansa gidelim bakalım,” dedi.
***
Ayşen yine görevinin başındaydı. Efe, elinde savcılık izni olmadığından kadından dava ile ilgili birkaç konuda yardımcı olmaları konusunda ricada bulundu.
“Ne yapabilirim?” diye sordu Ayşen.
“Bisiklet odasına giriş çıkış için kart var mı?”
Ayşen amirini çağırdı. Komiserin talebi üzerine başka bir görevli Gürhan’ı görüntülerin kaydedildiği odaya götürdü. Efe İldiz, Gürhan’a her ayrıntıyı dikkatli izlemesini söyledi. Komiser, güvenlik amiri ile bisikletlerin bulunduğu yere gitti. Dışarı çıkan İldiz kartı kullanarak tekrar içeri girdi ve asansörlerin olduğu yere kadar yürüdü. Gürhan’ı arayıp çağırdı. İşlerinin bittiğini söylediğinde ne Gürhan ne de güvenlik amiri Komiserin ne yapmak istediğini anlayabildi.
Efe İldiz, “İçeri girdiğim andan itibaren izledin mi?” diye sordu Gürhan’a.
“Evet, sizi gördüm sonra bisikletlere doğru hareket edince gözden kayboldunuz.”
Efe başını salladı. Ataberk ile görüşmek üzere şirkete gittiler. İkiliyi karşılayan sekreter patronuna haber verdi. Gözaltları uykusuzluktan moraran genç adam iki gecede çökmüş görünüyordu.
“Pek iyi görünmüyorsun. Dinlensen iyi olur,” dedi Efe.
“Birinin işlerle ilgilenmesi gerek.”
Ataberk, bisiklet yarışmalarında aldığı derece ve ödülleri odada gururla sergiliyordu. Duvarda yarışlarda çekilmiş fotoğrafları asılıydı. Efe yaklaşıp baktı. Bisikletin görüntüsü hiç ilgi duymayan biri için bile dikkat çekiciydi.
“Trek Emonda,” dedi Ataberk. “Güç, uyum ve performans vermesi için sofistike çerçeveye sahip. Özel zincirinden tutun, fren disk ve vitesler son derece özeldir. Doksan kilometre hıza ulaşmayı başardım.”
“Benim de niyetim var bisiklet almaya. Ne kadar bunlar?”
“Piyasada sıfırını yüz otuz bin civarında bulabilirsiniz.”
“Kullandığınız ekipmanlar da özeldir?”
“Elbette. Ben Shimano S-Phyre modeli yarış bisikletleri için tasarlanan ayakkabılardan kullanıyorum. Tabii pedallar da ona göre.”
“Ayakkabı ile pedalların fiyatı da tuzludur o zaman.”
“Onlar çok pahalı değil. Ayakkabı on bin lira civarında. Pedalları da beş, altı bin liraya temin edebilirsiniz.”
“Piyasayı yakından takip ediyorsunuz herhalde.”
“Yakın tarihte Aysu ablaya aynı ekipmanlardan almıştım,” dedi ve hüzünle gülümsedi. “Aynı derken Aysu abla ışık vurduğunda parlaması hoşuna gittiği için kask ve ayakkabılarını fosforlu almıştı.”
Efe, “Cinayetten bir gece önce Tufan, Aysu’ya mesaj atıp hediye gönderenin sen olduğunu söylemiş,” dediğinde Ataberk’in yüz ifadesi kroşe yemiş bir boksörünkine döndü.
Kendini toparlayama çalıştı. “Bakın Komiser Bey. Evet, Aysu ile yattık. Kendisinden çok hoşlanmıştım. İlk ve son kez o gecenin ardından Aysu’nun mağazasına bir buket çiçek gönderdim. Başka bir hediyem olmadı. Ayrıca saplantı yaptığım falan yok. Saçmalıyor.”
Bir an duraksayan Ataberk, “Siz yoksa beni mi suçluyorsunuz?” diye bağırdı. “Farkında değil misiniz her şeyi Tufan planlamış. Annemi öldüren, paraları çalan ve kayıplara karışan kendisi. Beni suçlu göstermek, karalamak için elinden geleni yapıyor. Siz gelmiş burada bana ağır ithamlarda bulunuyorsunuz!”
“Biz görevimizi yapıyoruz. Her iddiayı, her olasılığı değerlendiriyoruz. Yeni bir ifade için ekipten arkadaşlar sizi almaya gelecek.”
“Gerek yok. Ben kendim gelirim.”
“Şubede görüşürüz o halde.”
Arabaya binince Gürhan, Komisere ne düşündüğünü sordu. Efe İldiz olayın failini bulmak üzere olduğunu ancak başka bir konunun kafasını kurcaladığını söyledi. Ekiplere Aysu’yu tekrar şubeye getirmelerini emretti.
***
Cinayet Büroya döndüklerinde ikiliyi Şebnem karşıladı. Aysu Hanım’ın avukatı ile birlikte odasında beklediğini haber verdi. Gülümseyen Efe İldiz, Tufan’ın geçmişi ile ilgili ne bulduğunu sordu.
“Tufan Yolaç’la ilgili değil ama ailesi hakkında çok çarpıcı bir bilgiye ulaştım. Tufan’ın babası, Aysu’nun annesi ve teyzesinin üvey kardeşi. Hatırlarsanız Aysu, ailesini kaybettikten sonra teyzesinin yanında büyüdüğünü söylemişti. Tufan on altı yaşında dolandırıcılıktan ceza yemiş.”
Bu çok çarpıcı bir bilgiydi.Ofise girdiğinde kendisini öfkeli bakışlarla süzen Aysu’ya elini uzattı ancak kadın kendisine uzanan eli sıkmaya yeltenmedi. Söze giren avukat neden çağırıldıklarını sordu.
“Yardım için,” dedi Efe alay edercesine. “Aysu Hanım, Sevgi Başer ile kardeş kadar yakın olduğunuzu belirtmiştiniz. Bildiğiniz her ayrıntıyı gerekirse tekrar etmenizi isteyeceğim. Olayı çözmek üzereyim ama bazı parçalar eksik.”
Sözü yine avukat devraldı. “Müvekkilimin daha önceden yalan ya da eksik beyan verdiğini mi iddia ediyorsunuz?”
Efe İldiz adamı hiç takmadı. “Tufan ile geçmişte aile bağınızın olduğunu neden bizden gizlediniz?”
Kadın cevap vermek için ağzını açtı ancak hiçbir şey söyleyemedi. Avukatına bakmakla yetindi. Dudaklarını ısıran Aysu’nun gözleri doldu. Derin bir nefes alıp gücünü toplamaya çalıştı.
“Özel hayatımın önüme geçip dedikodu malzemesi olmasından korktum. Kardeş gibiydik. Sevgi ile ortaokulda tanışana kadar en büyük destekçimdi Tufan. On altı yaşında dolandırıcılık suçundan ıslah evine girmişti. Cezasını çektikten sonra serbest kaldı. Şehir şehir dolaştı. Birbirimizden kopmuştuk. Sadece yılda birkaç kez telefonla görüşürdük o kadar. Bir daha yasadışı işlere karışmadığını söylerdi. Sevgi’nin ailesi bana destek oluyordu. Tufan’ı duyar ve ne yaptığını öğrenirlerse yardımı keserler diye korkmuş ondan hiç bahsetmemiştim Sevgi’ye. Fakat sahip olduğum ne varsa herkesten gizli onunla paylaştım. Ekonomik özgürlüğüme kavuşunca yanıma çağırdım. Müdür olarak işe başlattım. Sevgi ile aralarında ilişki başlayınca sırlarımızın ortaya çıkmasından korktum. Başlarda her şey iyiydi. Ne olduysa Ataberk’in bana gelip iş kuracağını söylemesinden sonra oldu. Annesinden gizli tutmam için yalvarmıştı. Bu olayın Tufan’la ilgisi var mı? Çok endişeliyim. Şu anda nerede, başına ne geldi bilmiyorum.”
Aysu sakinleştikten sonra şubeden ayrıldı. Birkaç saat gözaltında tutulan Ataberk serbest bırakıldığında Efe, Gürhan’a genç adamın her adımını izlemesini söyledi.
***
Ataberk otele gidip duş aldı. Bornozu ile yatağına uzandı. Gözlerini kapattı ve bir süre öyle bekledi. Uzanıp komodinin üzerindeki telefonunu aldı.
“Alo,” dedi karşıdaki ses.”
“Bitti. Senetleri istiyorum?”
“O iş kolay. Para hazır mı?”
“Evet. Havale edebilirim.”
“Olmaz. Hesaplar izleniyordur. Yarısını ülkeden çıkabilmek için nakit istiyorum. Diğer yarısını koin olarak bana transfer edersin. Bu şekilde izini süremezler.”
“Anlaştık. Saat on birde. Maçım bittikten sonra otelin otoparkında beni bekle.”
Karşı taraf cevap vermeden telefonu kapattı.
***
Direksiyon başındaki Gürhan, “Komiserim Ataberk’i neden takip ediyoruz?” diye sordu.
“Çünkü daha yapboz tamamlanmadı.”
Gürhan anlamadığını söyledi. Efe’den açıklamasını isteyecekti ki Ataberk’in aracı harekete geçince Komiser izlemesini emretti. Ataberk, kendisini izleyen polisten habersiz Karşıyaka’da dört yıldızlı bir otelin bahçesine park etti. Arabasından inip etrafına bakındı. Siyah şapkalı biri yanına yanaştı. Gürhan telsizle ekiplere haber vermek üzereydi ama Efe beklemesini işaret etti. Genç adam bagajdan bir çanta çıkarıp karşısındakine vereceği sırada Komiser, “Şimdi,” dedi.
Ataberk’le diğer adamın etrafı bir anda polislerle çevrildi.
***
Sandalyedeki Tufan’ın yanına gelen Efe ellerini masaya dayadı, “Bana her şeyi açıkça anlatırsan cinayete yardım ve yataklıktan en az cezayı almanı sağlayabilirim,” dedi.
Bir an duraksayan Tufan tavana bakarak anlatmaya başladı.
“Sevgi’nin bana ilgi duyduğunu öğrenince hiç düşünmedim. Evliliğimiz çok ani oldu. Ancak hiçbir şey umduğum gibi gelişmedi. Varlık içinde yokluk çekiyordum. Sevgi her şeyi kendi kontrolünde tutuyordu. Bekârlık zamanımda daha az kazanıp daha güzel yaşıyordum. Evlendikten sonra hayatım evle iş arasında geçmeye başladı. Monotonluktan sıkılmıştım. Telefondan canlı bahis sitelerine girip hayatıma biraz heyecan katmak istemiştim. Başlarda kazandım ama sonra çok kaybettim. Ataberk’in iş kurmayı planladığını duydum. Fakat annesinden korktuğu için kredi çekmesi mümkün değildi. Sohbet arasında ağzından bir şekilde laf almayı başardım ve yardımcı olabileceğimi söyledim. Karşılığında tek bir isteğim vardı. Bahis borçlarımı da ödeyecekti. Kabul etti. Eski dostlarımdan senet karşılığı para buldum. Ama işi eline yüzüne bulaştırdı. Borçlarını ödeyemedi. Bir gün şirkette yanıma gelip ne yapacağımızı sordu. Sevgi durumu öğrendiği takdirde beni de oğlunu da beş parasız kapının önüne koyardı. İki gün sonra ofisimde hem ona fırsat sunan hem de beni içine düştüğüm durumdan kurtaracak bir planı anlattım. Ataberk annesiyle olan birlikteliğimi zaten hiç onaylamadığını biliyordum. O yüzden ayrılığımızı sorun yapmayacaktı. Sevgi’nin, aldatıldığını düşündüğü an ilişkimizi bitireceğini biliyordum. Bunun için Aysu’yu kullandım ve Ataberk’in hakkımızda dedikodu çıkarması ayrılığımızı kolaylaştırdı.”
Komiser araya girdi. “Sevgi ketum biri olduğu için ayrılığınız sessiz sedasız olacaktı. Bu yüzden siteye gidip olay çıkardın ve Sevgi’nin seni terk ettiğini herkesin öğrenmesini sağladın.”
Tufan başıyla onayladı. “Ataberk kendi parasını çalacak ve şüpheleri bana yönlendirecekti. Geçmişte sabıkam olduğundan polis benden şüphelenecekti ama hırsızlığı benim yaptığıma dair kanıt olmadığından yakalansam dahi serbest bırakılacaktım. Olayın faili bulunamadığında sigorta zararı ödeyecekti. Çaldığımız paralardan Ataberk kendine düşeni alacaktı. Ben de başka bir ülkeye kaçıp kendime yeni bir hayat kuracaktım. Fakat Ataberk bir türlü harekete geçemedi. Korkuyordu. Yapacağı iş basitti. Maç yapacağı gün annesine ilaç verip uyutacak, kasadaki parayı alıp kaçacaktı.”
“İlacı sen temin ettin. Perşembe günü o yüzden sitenin kapısına geldin. Hem ilacı verdin hem de herkesin kavga ettiğinizi görmesini istedin. Böylelikle kimse işbirliği içinde olduğunuza inanmayacaktı. Sonra Ataberk dikkat çekmemek için bisikletiyle gelip annesi uyurken kasayı boşaltacaktı değil mi?”
“Plan o şekildeydi. Harekete geçmeyince motivasyonu sağlamak amacıyla borç aldığım arkadaştan adamları vasıtasıyla Ataberk’e gözdağı vermesini istedim. En sonunda diğer hafta Ataberk planlandığı gibi işe koyuldu. Kahvenin içine ilacı koyup annesine içirdi. Sevgi kendisini kötü hissedince dinlenmek için evin yolunu tuttu. Ancak Ataberk akşam kasadakileri almak için gittiğinde annesini ayaktaymış. Çünkü salak herif ilacı yeterli dozda vermemiş. Meğer annesi baştan sona ne planladığımızı biliyormuş. Beni kovmasının ardından Ataberk’in elindeki hisseleri almak için şirket avukatından sözleşme istemiş. Ataberk bunu öğrenince deliye dönmüş ve annesini öldürmüş. Geri zekâlı bir de yediği haltı söylemek için annesinin telefonundan beni aradı. Daha sonra bir de ‘Senden korkmuyorum,’ diye mesaj attı. İşler ters giderse beni yem edeceğini anlamıştım. Basit bir iş bambaşka boyut kazanmıştı. Artık olayın içinde cinayet vardı. Hemen kayıplara karıştım. Polis işini yaparken bir süre saklanmam gerekiyordu. Ataberk’i bilmediği bir numaradan arayarak aynısını kendisinin de yapmasını önerdim. Her şey bittiğinde ya da önemli bir gelişme olursa bana aradığım numaradan ulaşabileceğini belirttim. Sorgudan çıkıp otele gittiğinde beni aramamış olsaydı şu an ikimizde hâlâ özgür adamlardık.”
***
“Evet, Ataberk Efendi. Ben yapbozu neredeyse tamamladım. Tufan her şeyi itiraf etti. Cinayet günü annenle kahve içtiğinizi söylemiştin. İlacı o sırada verdin değil mi?”
Efe zaten cevabı biliyordu. Yanıt beklemeden devam etti. “Annenin kendini kötü hissedip eve gitmesini bekledin. Kendini işe kaptırmış gibi yapıp akşama doğru yardımcısına anneni sordun. O saatten sonra telefon edip uyuyup uyumadığını kontrol ettin. Annen aramalarına cevap vermeyince her şeyin yolunda olduğunu düşündün. Maçtan önce arabayla eve daha hızlı girip çıkabilirdin ama bu Ayşen’in ya da diğer güvenlik görevlisinin dikkatini çekebilirdi. O yüzden bisikletle gittin. Tek bir kamera vardı. Onda da kask kullandığın için kimliğini saklayabileceğini sanıyordun ama asıl detayı atladın: Kullandığın bisiklet. Daireye çıktın, anneni ayakta gördüğüne değil de Tufan’la olan planınızdan haberdar olmasına şaşırdın. Annen önce Tufan’ı kovmuştu. Sana da ders vermek için hisselerini devretmeni isteyecekti. Korktun ve kendini kaybederek onu öldürdün. Annenin telefonundan Tufan’ı arayıp haber verdin. Ardından Sevgi’nin ağzından korkmadığını belirten mesaj gönderdin. Şüpheleri tamamen Tufan’a yönlendirme derdindeydin. Kasayı boşaltmak için hareketlendiğinde bisiklet ayakkabılarınla her yerde iz bıraktın. Hırsızlık gibi görünmesi için kasaya zarar verdin. Bisikletle geri döndün. Büyük olasılıkla bana söylediğin hız rekorunu da o sırada kırdın. Maç başlamak üzereydi ve üzerini değişecek zamanın kalmamıştı. Arabaya atladın ve maça üstündeki kıyafetlerle katılmak mecburiyetinde kaldın. Bir kez daha şirkete geri dönmek gece vardiyasındaki görevlinin dikkatini çekebileceği için doğrudan eve geldin. Polisi aradın. Seninle ilk karşılaştığımızda bu yüzden bisiklet sürüş kıyafetlerin vardı ve aşırı zorladığın için kasların inanılmaz derecede şişmişti. Merak ettiğim annen planınızı nasıl öğrendi? Bu yüzden mi laptopu götürdün?”
Artık inkârın faydasızlığını anlayan Ataberk başını öne eğdi. Konuşmaya başladığında sesi oldukça cılızdı.
“Bilgisayarda, Tufan’la konuşmalarımızın ve anneme kahve hazırlama sırasında ilaç koyma anının görüntüleri vardı. Şirketin içinde kamera olduğunu bilmiyordum. Annemin bilgisayarında kameralara erişim ve kullanıcı yetkisi olduğundan kayıtları sildim. Telefonu tamamen sıfırladım.”
“Sıfırladıktan sonra Tufan’ı yem olarak göstermek aklına geldi ve ondan sonra arayıp, mesaj attın, değil mi?”
“Doğru,” dedi Ataberk. “Ancak laptopla işim o kadar kısa süremeyecekti. O yüzden bilgisayarı aldım.”
Sonunda yapbozun tüm parçaları tamamlanmıştı. Ataberk ve Tufan hakkında gerekli işlemler yapılarak adliyeye sevk edildiler. Komiser Efe İldiz, çok önemli bir cinayeti aydınlattığı için kendisine gelen tebrikleri vakur bir şekilde karşıladı. Oturup bir kahve içerek zihnini boşaltmayı planlıyordu ki Gürhan panikle içeri daldı.
“Komiserim cinayet ihbarı. Bir evde tam on üç ceset bulundu!”