Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

YENİ YIL ÇORBASI

Diğer Yazılar

KAMBUR

O GECE

Esra Gürel Şen
Esra Gürel Şen
1959 Yılında Kütahya’da dünyaya geldim. İlk, Orta ve Lise öğrenimimi aynı şehirde tamamladım. Üniversiteyi şu anda Anadolu Üniversitesi olan Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisi Kütahya Yönetim Bilimleri Fakültesinde okuyarak 1981 yılında bu okuldan mezun oldum. Yirmi yıllık devlet memuriyeti görevimi 2004 yılında emekli olarak tamamladım. Emeklilik sonrası hiç ara vermeden Kosgeb’ te uzman ve çeşitli özel şirketlerde Kalite Yönetim Temsilcisi olarak çalıştım. 2017 yılının Ekim ayında çalışma hayatımı noktalandırdım. Ankara’da ikamet ediyorum, evliyim ve iki kız çocuğum var. Kendimi bildim bileli okumak ve yazmak benim için vazgeçilmez bir uğraş oldu. Şiirlerle başladığım yazı macerama öykülerle devam ettim. Polisiye öyküler yazmayı özellikle çok seviyorum. Son olarak bir ailenin çatısı altında toplanmış kadınlarının 1890’lı yıllardan 2000’li yıllara uzanan hayat maceralarını içeren bir roman tamamladım. Zaman zaman yazdığım öyküler çeşitli internet sitelerinde yayınlandı ancak benim de arzum elbette yazdığım öykü ve romanların kitap halinde okuyuculara ulaşması. Bundan sonra da ömrüm yettiği sürece okumaya, yazamaya ve üretmeye devam edeceğim.

Çorba mı içsem? ‘Üzüntünü alır,’ derdi annem. Alır ya hem de nasıl alır, hele bir de annem pişirmişse. Şöyle bol sarımsaklı, nohutlu, acılı tarhana çorbası. Üzerine kuru ekmekleri dolduracaksın tadından yenmez. Şimdilerde ‘kuruton mu kiriton mu’ öyle bir şey diyorlar gevurca, aslı doğranıp kurutulmuş ekmek bildiğin. Bayat ekmeklerle bir de ekmek balığı yapardı annem, sevinçten havalara uçardık. Neyse oğlum bırak şimdi nostaljik menüleri bizim tarhanamız da bayat ekmeğimiz de yok, o zaman olanlara bakacağız. Ne varmış bakalım dolapta? Mercimek. Hah! Mercimek var bak. Geçen gün almış Tolga marketten. ‘Nasıl pişircez?’ diye güldüydüm, o da  ‘İnternetten bakarız kanka, ’deyip mor ettiydi beni. Kanka ne yahu? Kanka ne?

 İnternet, iyi fikir olabilir. Google efendiye yazalım bakalım ne çıkacak? Mer-ci-mek Çor-ba-sı… Ha ha millet yılbaşında hindi dolması yer, ben mercimek. Ne yapalım, bu sene bize düşen de bu. Zaten ne zaman yedim ki hindi dolmasını? Tadını bile bilmem. Tolga pek anlatır ’Yengem şöyle yapar böyle yapar,’ diye ama ben bilmem öyle artistik şeyler. Biz köy çocuğuyuz oğlum anam hindiyi keser, bi güzel yolar sonrada bahçeye yaktığı ateşte, kara tencerede bi güzel pişirirdi. Öyle yılbaşında filan da değil. Hindi yenecek boya geldi mi yerdik biz. Hatta birkaç gün önceden hayvana ceviz yutturdu ki annem layıkıyla yağlansın, lezzetlensin diye. Of! Burnuma kokusu geldi, olsa da yesem şimdi. Neyse ya boş hayaller bunlar beyefendi sen çorbana bak. Google hazretlerine geri dönelim, hım önce soğanı doğrayacağız. Bu büyüklükte soğan normaldir herhalde. Kabuklarını soyalım ve doğrayalım. Dur ama önce bıçağı yıkamak lazım lan. Mikrop filan kaparız Allah korusun. Tolga böyle doğradığımı görse asla beğenmez kesin alay eder.  

Tamam, attık bunları tencereye, şu yağdan da koyalım. Ah Tolga ya, fındık yağı al dedim gitmiş yine çiçek yağı almış. Sevmiyorum bu yağı midemi kaynatıyor elli kere dedim anlamıyor herif. Mecbur bu yağı koyacağız, oldu mu şimdi? Ocağı da yakalım… Hah yandı. Sıra patateste. Onu da soyup doğrayalım. İsterseniz rendeleyebilirsiniz demiş tarif pekâlâ öyle yapalım, daha kolay. Geçen gün domatesi rendelerken elini kaptırdı Tolga. Çok acıdı diye iki saat döndü ortalıkta onun için dikkatli olmalı. Sıra mercimeğe geldi. Yıkayalım ve doğruca tencereye gönderelim. Suyunu da ilave ettik mi çorbamız artık pişebilir.  Yemek programı sunucuları gibiyim hih hi. ‘Evet, hanımlar bugünki yemeğimiz mercimek çorbası. Önce malzemelerimizi sıralayalım…” Gördün mü? Benden de olurmuş bak.

Tolgacığım şaşıracaksın ama pek âlâ ben de yemek pişirebiliyorum gördüğün gibi. Biliyorum okulun bahçesinde tanıştığımız ve akabinde benim eve taşındığın o günden beri yemekleri sen yapıyorsun ama iş başa düşünce benim de elimden gelirmiş bak. Ayrıca yapacaksın tabii, ev arkadaşlığı bu oğlum. Evlilik gibi yani. İş bölümü olmalı mutlaka. Bugüne kadar bana kira ödeyemediğine göre ev işleri ve yemek senin sorumluluğun doğal olarak. Tamam, anlıyorum çalışmaya yeni başladın,  henüz haftalık filan vermediler ama sonuçta bu evin masraflarına da katılmıyorsun. Zaten bütün ukalalığına rağmen pek güzel yemek yaptığın da söylenemez. Makarnan iyi, hadi hakkını yemeyim omletin de fena sayılmaz yenebiliyor. Yenebiliyor da her gün de yenmez ki be arkadaş.  Lakin mirim, ben de yapabiliyormuşum. Bugünün dersi bunu öğrenmem oldu. İnsan her gün yeni bir şey öğrenmeli öyle değil mi?

Ya! Unuttum bak ben sana teşekkür edecektim. Bu sefer gömleğim tam istediğim gibi ütülenmiş.  Kavgamız işe yaramış anlaşılan çift çizgiler gitmiş kollardan. İşte böyle olacak oğlum. Gömlek kollarında çizgi olmaz. O kumaş pantolonda olur. Kızdım diye üç gün afra tafra yaptın ama işini doğru yapınca hakkını veriyorum. Aferin bu sefer güzel olmuş.  Kime ne anlatıyorum ben ya? Tolga da ne dinler ya seni.

Pişti mi benim çorba acaba? Ne diyor tarifte bakalım? ‘Blender yardımıyla çorbayı karıştırın.’ Öyle şeyler yok arkadaş bu evde. He! Dur bakayım, tel süzgeçten de geçirsek oluyormuş. Ne demek bu ya? Şu video da gösteriyordur herhalde. Tel süzgeç değil ama Tolgacığımın makarna süzdüğü bir süzgeç var. Deneyelim. Evvet, oldu. Herhalde oldu. Pek videodaki gibi durmuyor ama biraz benzedi gibi. Şimdi bana bir tabak lazım. Hiç tuz atmamışım ya. ‘Hızır uğramış,’ derdi annem böyle tuzsuz yapınca benimkine günün mana ve önemine binaen Noel Baba uğramış olabilir hah ha.

Fena olmamış vallahi. Tolga’nın makarnası kadar olmasa da güzel. Sıcak sıcak içimi ısıttı. Tam yeni yıl çorbası olmuş. Niye ayakta yiyorum ki? Nereye oturacağım? Herif bütün kanepeyi kaplamış. Uf! Ne kanadın be Tolga! O sıska bedenin neresinden çıktı bu kadar kan anlamadım. Her yeri de batırdın. Bugün yılbaşı olmasa şimdi bütün evi temizleyecektim ama bugün tatil. Yeni yıla giriyoruz oğlum ne yaparken girersen bütün sene onu yaparmışsın. Aralığa kadar kan mı temizleyim? Yarına artık. Yarın da yılın ilk günü fakat bu kan bir kurursa çok uğraşırım. Seni de yarın götürürüm çöplüğe artık.

Alçaksın Tolga. O kadar da yeni yıl hediyesi almıştım sana. Ne var sanki sana aldığım elbiseyi giyseydin? Yırtıp attın bir de ne güzel dekoltesi vardı hâlbuki. Hem biz aynı evde yaşamıyor muyuz? Tabii beraber yatacağız. İki aydır alış diye sabrettim. Bir de küfretti ya! Nerden öğrendiyse onca sunturlu lafı. Bazılarını ilk defa duydum.  Şu başıma çıkardığın işi gördün mü Tolga? Şimdi kaç saat ev temizleyeceğim, sonra işin yoksa yeni bir ev arkadaşı bul. Canın da ne kıymetliymiş arkadaş? Ağzımı yüzümü yırttın lan. Bıçağı boğazına sallamasam daha da tepiniyordun. Bak senden önceki;  adı Necati olan, böbreğine vurur vurmaz hemen yıkılıvermişti. Sen öyle mi yaptın hem her yeri berbat ettin hem canımı yaktın. Öbür dünyada alacaklıyım senden haberin olsun. Ben bi seferinde aha böyle, yine bir tıfılı almıştım evime. O da senin gibi lanet çıkmıştı. Bir de kaçtı şerefsiz. Polise şikâyet etti beni. Tam üç yıl, önce hapiste sonra akıl hastanesinde kaldım onun yüzünden.  Neymiş efendim ben psikopat bir pedofiliymişim. Halt etmiş onlar. Sen, bebe misin lan? Koskoca on altı yaşında insansın. Çocukmuş!Tövbe tövbe, küçül de cebime gir.

Neyle götürsem ki seni yarın çöplüğe? Benim kırmızı valize sığarsın gibi geliyor. Olmazsa ayakları kısaltırız biraz. Aa! Bak havai fişekler atılıyor.  Saat on iki, yaşasın yeni yıl geldi.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar

EDİTÖRDEN

SUÇÜSTÜ

GECE YOLCUSU