Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

YeniSayı Çıktı

Polisiye Dergi Dedektif'in yeni sayısını şimdi ücretsiz okuyabilirsin!

BENİM KİTAPLIĞIMDAN

Diğer Yazılar

Yeşim Yörük
Yeşim Yörük
1977 yılında Almanya'nın Berlin şehrinde doğmuştur. İlk ve orta eğitimini Türkiye'de tamamladıktan sonra eğitimine Almanya'da devam etmiştir. Halen Almanya’da yaşamaktadır, tekstil ve dokuma sektöründe çalışmaktadır. 2018 yılında, Paradigma Polisiye Yayınları'nın düzenlediği Polisiye Öykü Yarışmasında, Misk-i Amber adlı öyküsüyle birinciliğe layık görülmüştür. 2019 yılından beri polisiye dergi Dedektif Dergi'de yazarlık yapmaktadır. 2020 yılında Dedektif Dergi’nin düzenlediği Zehirli Kalem polisiye öykü yarışmasında Çikolatalı Kurabiye adlı öyküsüyle mansiyon ödülü kazanmıştır. 2021 yılında ilk polisiye kitabı Kelimelerin Efendisi, 2022 yılında ikinci öykü kitabı Birtakım Cinayetler yayımlanmıştır. Çeşitli kolektif kitaplarda öyküleriyle yer almıştır.
BENİM KİTAPLIĞIMDAN 1

AYŞE ERBULAK – ANNE BAK ÖLÜM GELDİ

Yayınevi: EKSİKPARÇA YAYINLARI

Yayın Tarihi: 18.07.2024

Türü: POLİSİYE – ROMAN

Dil: TÜRKÇE

Basım Sayısı: 2 BASKI

Sayfa Sayısı: 216

Ayşe Erbulak’ın yıllar önce “Anne Bak Kim Geldi“ adıyla yayımlanmış romanı geçtiğimiz aylarda yeni adı, yeni kapağı ve düzenlenmiş yeni haliyle Eksikparça Yayınları etiketiyle yeniden basıldı.

Romanın baş kahramanı, Ayşe Erbulak’ın Hafiye Karılar üçlemesinden Çok Şekerli Ölüm, Limoni Ölüm ve Ödüllü Ölüm romanlarından yakinen tanıdığımız Meral Demir. Ayrıca yine aynı üçlemeden ve Dokuz Oda Cinayetleri romanından da hatırladığımız Cinayet Büro Komiseri Deniz Özgür’le de karşılaşıyoruz romanda. Hatta romanın bazı bölümleri Dokuz Oda Cinayetleri’nin devamı niteliğinde.

Bilenler bilir, Ayşe Erbulak’ın romanlarında katil daha ilk sayfalarda ortaya çıkar. Katili baştan belli bu romanları böylesine gizemli ve merak uyandırarak yazmaktır asıl maharet. Ayşe Erbulak bunu çok iyi başaran bir yazardır.

Roman, günümüz ve otuz yıl öncesi başlıklarıyla iki bölümde ilerliyor. Meral’in gençliğini, yazlıktan tanıdığı arkadaşları Müjdat, Hilal ve yine Hafiye Karılar üçlemesinden tanıdığımız Zeynep’le  yaşadıklarını okuyoruz. Bu asla bitmeyeceği sanılan dostluk, Müjdat’ın annesinin aniden ortadan kaybolmasının ardından parçalanıyor. Herkes bir köşeye savruluyor ve Meral, Zeynep haricinde hiçbiriyle bir daha görüşemiyor. Günümüze gelindiğinde bir cinayete tanık oluyoruz. Katili belli bu cinayetin soruşturması Cinayet Büro Komiseri Deniz’e düşüyor. Aynı anda Müjdat yıllar öncesinden çıkıp gelmişçesine Meral’in kapısına dayanıyor ve otuz yıl önce kaybolan annesini bulmasını istiyor. Komiser Deniz ve Meral’in farklı yönlerde ilerledikleri bu iki farklı vaka, ardından gelen bölümlerde okuru hayrete düşürecek şekillerde birleşiyor.

BENİM KİTAPLIĞIMDAN 2

M. SAİT GÜVEN – PABUÇ HİKÂYESİ / BİR 12 EYLÜL ROMANI

Yayınevi
: HERDEM KİTAP YAYIN
Yayın Tarihi: 2023
Türü: POLİSİYE – ROMAN
Dil: TÜRKÇE
Basım Sayısı: 1. BASKI
Sayfa Sayısı: 402

M. Sait Güven “Pabuç Hikâyesi” adlı romanında okuru rahat koltukğundan kaldırıyor ve Türkiye’nin en karanlık tarihine, 12 Eylül darbesine götürüyor. Kimisi bu tarihi bizzat yaşamış, kimisi yaşayan aile bireylerinden dinlemiş, kimisiyse kulaktan dolma bilgilerle 12 Eylül darbesini bilen okur, M. Sait Güven’in ustaca ve zekice kurgulanmış romanını okurken ya beyinlerinin derinliklerine gizledikleri acı hatıraları canlandıracak, ya yakınlarının yaşadıkları eziyeti daha iyi anlayacak ya da bilmeyenler, dehşetle o karanlık tarihin insanlığa yaptıklarını öğrenecek. Yazarımız Türkiye’nin tarihine damgasını vuran o lanetli günleri müthiş zekice kurguladığı romanına ustaca yedirmiş. Ardından muazzam bir araştırmanın eseri olduğu ilk bakışta belli olan Pabuç Hikâyesi çıkmış ortaya.

Hikâyemiz yakın gelecekte gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişiminin hemen sonraki günlerde başlıyor. Başkomiser Buğra Kayıgil ve ekibi bir yandan Emniyet’in içinde yapılan soruşturmaların hedefi olmamaya çalışırlarken bir yandan da gözü dönmüş katillerin peşinden koşmaktadırlar. Aldıkları bir ihbar sonucu cinayet mahalline giderler ve onları Filistin Askısı denilen bir işkence çeşidiyle tavana asılmış bir adamın ölüsü karşılar. Ceset sadece bir ayağında bırakılmış ayakkabısı dışında çırılçıplaktır. Henüz bu cinayetin failleri gün ışığına çıkarılamadan yeni cinayetler işlenmeye başlar. Yöntem aynıdır. İşkence…
Aynı anda gazeteci Melike Örnek’in uzun zamandır görüşmediği abisi infaz edilmiş olarak bulunur. Melike kendi çabalarıyla abisinin katillerini aramaya koyulur.
Başkomiser Buğra Kayıgil’in yolunu Gazeteci Melike Örnek ile kesiştiren olaylar da işte tam bu sırada gelişir. Cinayet Büro’nun soruşturduğu vakaların failleriyle Melike’nin abisini infaz eden kişilerin ortak noktaları olduğuna dair deliller bir bir önlerine çıkar ve bu delillerin hepsi 12 Eylül darbesini işaret etmektedir.
Devrimci örgütler, işkenceciler, polis ve askerlerin iç içe geçtiği bu
soruşturmanın sonunda Buğra ve Melike amaçlarına ulaşabilecekler
midir?

BENİM KİTAPLIĞIMDAN 3

SABRİ SAYDAM – 4 (DÖRT)

Yayınevi: Herdem Kitap Yayın

Yayın Tarihi: 2021

Türü: POLİSİYE

Dil: TÜRKÇE

Basım Sayısı: 2. BASKI

Sayfa Sayısı: 286

“4“ Sabri Saydam’ın ilk romanı. Yazar, yönetmen ve senarist kimliğini konuşturmuş ve sürükleyici anlatımıyla okura film izliyormuş hissi vermeyi, zaten etkileyici olan kurguyu daha da etkili, hayal gücünü güçlendirici bir hale getirmeyi başarmış.

Dört ceset, bir havuz ve çözülmesi gereken bir sırrın merkezinde ilerleyen “4“, bir cinayet soruşturmasının ortasında insan psikolojisinin karanlık köşelerine ustaca değinen, kitabın ana eksenini açıklanması zor gizemli olayların oluşturduğu bir psikolojik gerilim romanı.

Roman, dört çocuk cesedinin bir havuzda bulunmasıyla başlıyor. Her bir cesedin kendine özgü bir hikaye barındırdığına ve sadece kanıt değil aynı zamanda cinayetle ilgili ipuçları veren birer anlatıcı olduğuna inanan Başkomiser Halil, ekibiyle birlikte olayı çözmeye çalışırken bir yandan da aile hayatını alt üst etmeye hazırlanan karmaşık duyguların denizinde boğulmaktadır. Cinayet soruşturmasının her geçen gün yeni bir çıkmaza saplanması yetmezmiş gibi üstüne üstlük morgda otopsi için bekleyen dört ceset bir anda, esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolur. Açıklanması güç olayların art arda yaşandığı bir soruşturmanın ortasında, Halil’in hayatı hakkında vereceği son karar sadece onu değil dokunduğu herkesi etkileyecek türdendir.

BENİM KİTAPLIĞIMDAN 4

AİLE CİNAYETLERİ

Yayınevi: EKSİKPARÇA YAYINLARI

Yayın Tarihi: 2024

Türü: POLİSİYE – ROMAN

Dil: TÜRKÇE

Basım Sayısı: 1. BASKI

Sayfa Sayısı: 206

Ayşe Erbulak gerçek olaylardan esinlenerek yazdığı son romanı Aile Cinayetleri’nde aile ilişkilerinin karanlık yüzünü mercek altına almış. Roman, şiddete ve baskılara susarak geçen bir yaşamın nelere mal olabileceğini sorguluyor. Aile bağlarının ardındaki sırları, yalanları ve şiddeti çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bir cinayetin ardındaki gerçekliği ortaya çıkarmaya çalışan roman, aile içi ilişkilerin karmaşık yapısını ve travmaların nesilden nesle aktarılarak nasıl derin yaralar açtığını gösteriyor. Ailelerin kusursuz olduğu düşüncesini yerle bir eden romanda aile içinde yaşanan şiddet, ihmal ve yalanların kişi üzerindeki yıkıcı etkileri çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Suskunluğun hem bir koruma kalkanı hem de derin yaraların kaynağı olabileceğine vurgu yapıyor. Ayrıca Aile Cinayetleri’nde kadınların yaşadıkları zorluklara ve mücadelelerine de rastlıyoruz. Karakterler, toplumun dayattığı rollerle mücadele ederken aynı zamanda kendi kimliklerini bulmaya çalışıyor. Bu durum Aile Cinayetleri’ne sadece bir cinayet romanı olmanın dışında aile bağlarının karmaşıklığı ve insan doğasının karanlık yönleri üzerine düşündüren bir kitap olma özelliği katıyor.

Ayşe Erbulak yeni romanında yine aynı tarza başvuruyor ve cinayetleri kimin işlediğinden ziyade cinayetlerin sebeplerine odaklanmamızı sağlıyor. Beklenmedik sürprizlerle dolu kurgu okurun merak duygusunu son sayfaya kadar tetiklemeyi başarıyor.

Bilge çocuk sayılacak yaşta kendinden yaşça çok büyük olan Albay Salim Dönmez’le evlenir. Çok mutlu olacağını sanarak yaptığı bu evliliğin daha ilk gecesinde pişman olur. Kocası fiili, sözlü ve cinsel şiddetin her türlüsünü ilk geceden yaşatarak Bilge’nin bütün hayallerini yıkmıştır. Baba evine geri dönemez, kocasına karşı koyamaz, çaresizce yaşadıklarına boyun eğer ve kendiyle birlikte üç oğlunu da cehennem gibi bir hayatı yaşamaya, yaşarken de sessiz kalmaya mahkum eder.

Aradan geçen yıllar ortanca oğlu Cankurt’u, küçük oğlu Vedat’ı ve kocasını almış, hayatta büyük oğlu Baykurt’tan başka kimsesi kalmamıştır. Artık yaşlanmıştır. Kalan tek oğlu annesine öfkelidir ve onu görmek istemiyordur. Bilge yaşlılığa ve yalnızlığa daha fazla dayanamayıp çareyi bir bakımevine yatmakta bulur. Olaylar ondan sonra başlar.

Bir gün oğlu Baykurt Bilge’yi ziyarete gelir ve bakımevinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra Bilge ölür. Bakımevinin sahipleri bu ölümün doğal olmadığını fark etmişlerdir. Yaptıkları ufak bir araştırma sonucu Baykurt’un getirdiği pastayla annesini zehirlediğini anlamışlardır fakat hem kadından bakımevine kalacak malları hem de gizlice kendi hesaplarına geçirdikleri parasını kaybetmemek için susarlar.

Baykurt annesini zehirlediği gün sokak ortasında ölür. Ölüm sebebi kalp krizi olarak kayıtlara geçen Baykurt’un cenazesini kaldıracak kimsesi kalmamıştır. Polisin araştırmaları sonucu Tarsus’ta Şevket ve Şule adında iki kardeşin Baykurt’la Bilge’nin akrabaları oldukları ortaya çıkar. İki kardeş apar topar İstanbul’a getirilir. Önce sadece uzaktan, hiç tanımadıkları, varlığını bile o an öğrendikleri akrabalarının defin işlemleri için İstanbul’a getirildiklerini düşünen iki kardeş, olaylar araştırıldıkça kendilerini iki cinayet vakasının ortasında bulurlar. Polise göre Bilge gibi Baykurt da cinayete kurban gitmiştir. Hatta yıllar önce ölen ortanca kardeş Cankurt ve küçük kardeş Vedat’ın da ölümlerin şüpheli olduğuna işaret eden bulgular vardır. Ailenin sırları deşildikçe altından inanılması güç gerçekler çıkar.

Roman iki farklı zamanda ilerliyor. Bir bölümde Bilge ve Baykurt’un ölümleri araştırılırken diğer bölümde Bilge’nin genç kızlıktan başlayarak öldüğü güne kadar yaşadıkları, çektiği eziyetler, gördüğü şiddet, kan donduracan gerçekler satır satır okura sunuluyor.

En Son Yazılar