Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

YeniSayı Çıktı

Polisiye Dergi Dedektif'in yeni sayısını şimdi ücretsiz okuyabilirsin!

ADALETİN GÖLGESİNDE

Diğer Yazılar

Muhammed Selman Anasal
Muhammed Selman Anasal
Sinop, Ayancık doğumludur. Aslen Kastamonulu ve yaşamını Kastamonu’da sürdürmektedir. Halen Anadolu Üniversitesinde Sosyoloji bölümü okuyan Anasal, evli ve bir çocuk babasıdır. Yayımlanmış polisiye eserleri: Kanlı Sırlar (2022), Ölümle Hesaplaşma (2023 Poyabir 2024 Teşvik Ödülü), İntikam Yolcusu (2023), Piskoposun Tetikçisi (2023), Kapanacak Hesabım Var (2025).

‘Kanlı Sırlar’, ‘İntikam Yolcusu’, ‘Piskoposun Tetikçisi’, ‘Ölümle Hesaplaşma’ ve ‘Kapanacak Hesabım Var’ romanlarının yazarı Muhammed Selman Anasal’dan eserlerindeki adalet anlayışını siz Dedektif okurları için anlatmasını istedik.

İnsanlık tarihi kadar eski, insan yüreği kadar kırılgan bir kavram adalet. Nice medeniyetler onun adına kuruldu, nice saraylar yıkıldı, nice hayatlar karardı. Kimi zaman bir kılıcın ucunda arandı, kimi zaman bir mahkeme duvarında yankılandı, kimi zaman da sessiz bir gecede, yalnız bir adamın vicdanında titredi.

Benim hikâyelerim, işte bu titreyen vicdanların izinden yürüdü. Çünkü gerçek adalet, sadece kanunların maddelerinde değil; ihanetlerin, kayıpların, pişmanlıkların ve sessiz gözyaşlarının arasında gizlenir.

Adalet, bazen bir ağıt, bazen kanla yazılmış bir mektuptur. Bazen bir çocuğun hakkı, bazen bir kadının unutulmuş sesi… Ve bazen de suçluların arkasında sessizce duran koskoca bir dünya.

Bu kitaplar, adaletin sadece bir kelime değil, bir arayış, bir isyan, bir kefaret olduğuna inananların hikâyesidir. Yarıda kalmış adaletin, eksik bırakılmış hesapların ve hiçbir zaman tam anlamıyla ortaya çıkarılamayan hakikatlerin öyküsüdür.

Çünkü bazen en büyük adalet, kaybettiklerimizin ardından ayakta kalabilmektir. Ve bazen de en ağır hüküm, insanın kendi yüreğinde kesilir.

İşte bu yüzden yazdım. Adaletin yalnızca mahkemelerde değil, hayatın her anında, her kayıpta, her ihanette, her gözyaşında var olduğunu anlatabilmek için.

Bu kitaplar, adaletin gölgesinde doğdu. Ve gölgelerin içinde gerçeği aramaya devam ediyorlar.

ADALETİN GÖLGESİNDE 1

Kanlı Sırlar’da Adalet Arayışı

Kanlı Sırlar romanımda adaleti sadece mahkeme salonlarında değil, bireylerin kendi iç mücadelelerinde ve karanlık geçmişlerinde aramaya çalıştım. Burada adalet, ne yazık ki sistemin koruyup kolladığı bir değer değil; çoğu zaman kişisel bir intikam duygusuna, bazen de yozlaşmış ilişkiler ağında kaybolmuş bir vicdan arayışına dönüşüyor.

Başkahramanım Umut’un hikâyesinde, adalet yalnızca bir suçu cezalandırmakla değil; kendi geçmişiyle yüzleşme cesaretini gösterebilmekle de ilgili. Kitapta geçen Romanya yetimhaneleri ne yazık ki gerçek ve bu gerçeklik okurda derin bir iz bırakabiliyor. Şahsen beni çok etkilemişti.

Cinayet soruşturması ilerledikçe, adaletin gri alanlarında dolanıyor, herkesin kendi haklılık ve suçluluk terazisini elinde tuttuğu bir dünyaya adım atıyoruz. Roman boyunca, devlet kurumlarının sessizliği ve yozlaşmışlığı adeta adaletin önüne çekilmiş kalın bir perde gibi. Ve karakterlerim, bu perdenin arkasında, kaybettikleri insanlıklarıyla, kendi adaletlerini yaratmaya çalışıyor.

ADALETİN GÖLGESİNDE 2

Piskopos’un Tetikçisi’nde Adalet Arayışı

Piskoposun Tetikçisi romanımda adalet kavramını yalnızca cinayetlerin çözümüne indirgemedim; bireylerin kendi kayıplarının, acılarının ve hayatlarındaki büyük kırılmaların hesabını sorma çabası olarak işledim.

Başkomiser Tuncay Sert’in hikâyesinde, adalet arayışı sadece faili yakalamakla ilgili değil; kendi içindeki boşlukları doldurmak, geçmişin gölgeleriyle hesaplaşmak anlamına geliyor.

Piskoposun tetikçisi olan İtalyan katilimiz ise adeta adaletsizliğin ete kemiğe bürünmüş hali.

Devletin mekanizmaları çoğu zaman ya çok geç kalıyor ya da adaleti tesis etmekte yetersiz kalıyor. Bu yüzden karakterlerim, adaleti hem sistemin içinde hem de kendi elleriyle kurmak zorunda kalıyorlar.

Özellikle, sıradan bir cinayet soruşturmasının derinleşip uluslararası suç örgütlerine, karanlık ilişkilere ve devletin içindeki çürümüş yapılara dayanması, adalet arayışını daha da karmaşık hale getiriyor. Ve roman boyunca şu gerçeği bir kez daha sorgulatıyorum: Gerçek adalet, gerçekten ulaşılabilir mi? Yoksa adalet dediğimiz şey, hep biraz eksik, hep biraz geç kalan bir teselli mi?

ADALETİN GÖLGESİNDE 3

Ölümle Hesaplaşma’da Adalet Arayışı

Ölümle Hesaplaşma romanımda, sistemin çürümüşlüğünü, kişilerin ikiyüzlülüğünü ve hayatın adaletsizliğini anlattım.

Başkahramanım Sinan, geçmişinde işlediği bir suçun -kendi deyimiyle bir kazanın- gölgesinde hayata tutunmaya çalışan eski bir mahkûm. Onun yaşadıkları, toplumun bazen insanın geçmişini hiç affetmediğini gösteriyor. Sinan’ın kendini ‘ikiyüzlü bir pislik’ olarak görmesi de aslında sadece yaptığı hatalarla değil, kendi içindeki karanlıkla da savaş verdiğinin göstergesi.

Ağabeyi Kazım’la olan mesafeli ilişkileri, adaletsizliğin bireysel hayatta nasıl derin izler bırakabileceğini anlatıyor. Kazım’ın meslek hayatının bitmesi, okura adalet sisteminin sadece bireyi değil, etrafındaki herkesi de cezalandırabileceğini düşündürüyor. Roman boyunca, bazen hukukun bile duygulara ve güç ilişkilerine yenik düştüğü, adaletin sadece bir kelimeden ibaret kaldığı anlara şahit oluyoruz.

Sinan’ın hikâyesi ilerledikçe, cinayetin gizemi büyüyor ve olay kişisel sınırları aşıp devletin karanlık dehlizlerine kadar uzanıyor.

ADALETİN GÖLGESİNDE 4

İntikam Yolcusu’nda Adalet Arayışı

İntikam Yolcusu romanımda ise adaletin artık sistem içinde değil, sokaklarda arandığı bir dünya kurdum. Burada, kanunların yeterli olmadığı bir düzende, bireyin kendi yasalarını uygulamaya kalkışması nasıl bir şeye dönüşüyor, bunu sorguluyorum.

Başkomiser Tuncay, yıllarca sadakatle hizmet ettiği sistemin, kızı öldürüldüğünde ona sırtını dönmesiyle büyük bir kırılma yaşıyor. Bu kırılma, onu yavaş yavaş sistemin dışına itiyor. Artık Tuncay bir devlet memuru değil; kaybını onarmaya çalışan bir baba.

Tuncay ve Umut’un yolları, adaletin suskun olduğu bir yerde kesişiyor. Yozlaşmış iş insanları, korunan suçlular, rüşvetle dönen dosyalar… Bütün bunlar roman boyunca okuru şu sorunun peşine düşürüyor: “Gerçek adalet nerede?”

Tuncay ve Umut’un mücadelesi, beni yazarken bile düşündürdü: Bir insan, sevdiği biri için hangi sınırları aşabilir? Hukukun bittiği yerde haklılık nasıl ölçülür?

ADALETİN GÖLGESİNDE 5

Kapanacak Hesabım Var’da Adalet Arayışı

Kapanacak Hesabım Var romanımda ise adalet kavramını bir kadının bastırılmış öfkesi üzerinden anlatıyorum. Bu hikâyede, adalet sisteminin özellikle kadınlar için nasıl sessizliğe gömüldüğünü göstermeye çalıştım.

Eylül, çocuk yaşta yaşadığı korkunç bir travmayla yalnız bırakılan bir kadın. Ailesi tarafından ‘töre’ uğuruna yok sayılmış biri. Onun yaşadıkları, adaletin yokluğunun insan ruhunda nasıl derin bir uçurum açabileceğini okura gösteriyor.

Yıllar sonra geçmişiyle yüzleştiğinde, artık sessiz kalmayı seçmiyor. Eylül için adalet, susarak değil, hesap sorarak geliyor. Ama bu noktada, roman boyunca okura -ve aslında kendime- şu soruyu soruyorum: İntikam, gerçekten bir adalet midir? Yoksa yeni bir adaletsizliğin kapısını mı aralar?

Eylül’ün öfkesi hem haklı hem de yıkıcı. Ve onun hikâyesi, mağdurun faille yüzleştiği o anı, kelimelere dökülemeyen bir gerilimle anlatıyor.

Son Söz

Bütün romanlarımda, sistemin sustuğu yerde bireyin kendi adaletini yaratma çabasını anlatmaya çalıştım. Ölümle Hesaplaşma bir vicdan yolculuğuydu. İntikam Yolcusu gri alanlarda dolaşan bir adalet arayışıydı. Kapanacak Hesabım Var ise, mağdur edilmiş bir kadının dünyayı yeniden inşa etmeye çalışmasıydı. Acıyla, öfkeyle, inatla.

Devlet çoğu zaman sessizdi. Ama bu sessizlik, bana göre tarafsızlık değil, bir çeşit suç ortaklığıydı.

Aileler, gelenekler, kurumlar… Bazen en çok da bunlar failin arkasında duruyordu. Ve karakterlerim, bu yalnızlıkla yüzleşerek kendi tanrılarını yaratmak zorunda kaldı.

Benim karakterlerim kusurlu, kırık, ama gerçek. Ve belki de bu yüzden, onların adalet anlayışı okurun kalbine dokunuyor.

En Son Yazılar