Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Karar Ver: Eve Gitsin (14)

Diğer Yazılar

Hiçbir şey yapmaya hali ve keyfi kalmamıştı. Canı içki bile istemiyordu. Bir an önce kendini sıcak evine, duşun altına atmaya karar verdi. Yürüdüğü yol üzerinde ilk gördüğü bankamatikten biraz para çekip, bu saatte halen açık olan kebapçıda sıcak bir çorba içti, bir lahmacun yedi eve geçmeden önce. Üzerine de sıcak bir çayla sigara.

Kilidi çevirip eve girdiğinde evinin tanıdık kokusu çarptı yüzüne, kendini biraz daha iyi hissetti. Çelik kapıyı kapatıp sıkıca tüm kilitleri kilitledi. Ayaklarına dolanan kedisini aldı kucağına, öptü, kokladı. Montunu, çantasını salondaki koltuğun üzerine fırlattı, banyoya doğru üzerindekileri çıkara çıkara gidip attı kendini duşa.

Sıcak su saçlarından süzülüp tüm vücudunu şefkatle sararken, “Oh!” dedi, “İyi ki eve geldim!” Uzun uzun yıkandı, yıkandıkça rahatladı, ısındı bedeni. Bornozuna sarınıp çıktı banyodan. Saç kurutma makinesini salondaki prize takıp, televizyonu da açtı. Saçını kuruturken ayaküstü baktı biraz ekrana. Her zamanki saçmalıklardan ibaret gündemi bir süre boş gözlerle izledi. Saçını kurutmayı bitirip kapattı televizyonu. Erkenden yatıp dinlenecekti bugün, anlaşılmıştı. Telefonu geldi aklına. Çantasını karıştırıp buldu telefonu. Bir cevapsız çağrı vardı. Numara tanıdık değildi. “S*ktir et, kimse kim!” dedi kendi kendine. Telefonu sessize alıp odasına geçti. Temiz bir eşofman alt üst giyip, attı kendini yatağına. Kedisi de geldi, kıvrıldı ayakucuna. Kısa süre içinde solukları düzene girdi, derin bir uykuya yuvarlandılar birlikte.

Ertesi sabah pırıl pırıl bir güne uyandı. Öğlen olmuştu neredeyse. Bu kadar derin ve uzun uyuduğuna şaşırdı. Kendini çok iyi dinlenmiş hissediyordu. Rahat rahat gerindi, biraz yuvarlandı yatakta. Sonra kalktı, perdeleri açtı. Güneş ışıkları doldurdu odayı. Önce mutfağa geçip filtre kahve makinesini çalıştırdı, kahvesi hazırlanırken de elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı banyoda.

Kahvesi hazır olunca büyük kupaya doldurdu, geçti salona, yayıldı geniş koltuğa. Televizyonu da açtı kısık sesle. Sigarasını keyifle yaktı. Kahvesini yudumlayarak kanallar arasında gezinirken, tanıdık görüntüler takıldı gözüne. Haberlerde Meclis Parkı’nı gösteriyordu. Dondu kaldı. Hemen televizyonun sesini açtı.

Dün gece sabaha karşı Meclis Parkı’nda henüz 18 yaşındaki gencecik bir kız, Deniz Özdilek, bıçaklanarak öldürülmüştü. Hemen cep telefonuna sarıldı. Sosyal medya bu haberle çalkalanıyordu. Gündemin ilk sırasına yerleşmişti. Son zamanlarda aynı bölgeden benzer saldırı ve gasp şikâyetleri gelmesine rağmen gerekli önlemler neden alınmamıştı? Meclis’in dibinde böyle bir olay oluyordu da, nasıl kimsenin ruhu duymuyordu? İnsanlar öfkeliydi.  Tepkiler çığ gibi büyüyordu. Elleri titremeye başladı Bilge’nin, gözyaşları göz pınarlarına hücum etti, yuvarlanmaya başladı tane tane. “Kahretsin!” dedi, “Ah! Kahretsin!” Telefonu bir kenara attı, hıçkıra hıçkıra, sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. “Polise gitmeliydim! Şikâyetçi olmalıydım… Belki gece için önlem alacaklardı, belki devriye gezeceklerdi, güvenlik yerleştireceklerdi parka? Belki kızcağız ölmeyecekti? Kafana sıçayım senin Bilge!” Uzun uzun ağladı. Gözleri kurbağa gibi şişene, burnu domates gibi kızarana, gözyaşları kuruyana dek ağladı. “Başkaları şikâyette bulunmuş, ama bir işe yaramamış,” diye teselli etmeye çalıştı kendini, ama olmadı, kendini affedemiyordu.

Akşam 18:00’de eylem vardı parkta Deniz için, ama Bilge’nin gitmeye ne yüzü ne mecali vardı. O hafta sonunu evden hiç çıkmadan, telefonlara hiç cevap vermeden, içerek geçirdi. Bu cinayetle ilgili tek bir yorum yapmadı, uğradığı saldırıdan kimseye bahsetmedi. Utancını içine gömdü.

Deniz’in katilleri ise hiç yakalanamadı.

*** bu hikâyenin sonu ***

En Son Yazılar

EDİTÖRDEN

SUÇÜSTÜ

GECE YOLCUSU