Araştırma♦
On beşinci yüzyılın henüz başında, İskoçya’nın güney batısına yaşayan insanlar büyük bir korku içerisindeydiler. Bu korkunun sebebi, kulaktan kulağa dolaşan bir dedikoduydu. Yaklaşık yirmi yıldır bölgede belli sebeplerden gezintiye çıkan birçok insanlın asla bir daha geri dönmedikleri anlatılırdı. Bu insanlar gizemli bir şekilde adeta buharlaşmışlardı. Bazen sahile vuran dalgalar, beraberlerinde el, ayak ve hatta et parçaları bırakıyorlardı. Kimine göre bu kaybolmaların ardında doğaüstü varlıklar vardı. Köylerin bilgeleri ise kurt sürüleri gibi mantıklı açıklamalarla yetiniyorlardı. Bu efsaneler dönemin İngiltere Kralı I. James’in kulağına da gitmişti. Olayı araştırmak için askerlerini gönderen Kral James, kısa süre sonra hiç bir sonuç elde edemeyen askerlerini geri çekti. Ancak bölge halkından insanlar hâlâ kaybolmaktaydı.
Bir gün, yaklaşık otuz mürettebatı ile bölgenin açıklarından geçen bir ticaret gemisi, olayın aydınlatılmasına sebebiyet verecek çok tuhaf bir olaya tanıklık etti. Kıyıda garip yaratıklar tarafından kuşatılmış biradam kılıcıyla canı için kendisini müdafa ediyordu. Geminin kaptanı rotasını kıyıya doğru yönelterek olup bitenleri yakından görmeye karar verdi. Yaklaştıkça dehşetin boyutu daha da keskinleşiyordu. Tuhaf yaratıkların bir kısmı etrafını sardıkları adamı avlamaya çalışırken, bir kısmı ise yerde yatan çiğ et yığınlarının üzerine çullanmışlar ve et parçalarını kopartıp yiyorlardı. Dehşetin boyutu geminin kıyıya iyice yaklaşmasıyla anlaşıldı. Yerde yatan et yığınları, aslında insan bedenleriydi.
Geminin yaklaşmasından dikkatleri dağılan yaratıklar, yaşayan son kurbanlarını ellerinden kaçırdılar. İlk defa kurbanlarından bir tanesi canlı olarak kurtuluyordu. Önceleri dedikodu olarak ortalıkta dolaşan hikayenin dehşet verici gerçekliği artık aydınlanmaya başlıyordu. Kurtulan adamın anlattıkları inanılmaz ve rahatsız ediciydi. Saldırıya uğradığı anda yanında ailesi vardı. Gemi mürettabatının gördüğü yerde yatan cansız bedenler ise adamın eşi ve çocuklarıydı. Bu olay da Kralın kulağına hızlıca ulaştı. Kral yine askerlerini bölgeye gönderdi. İnsan yiyen bu yaratıkların yakalanması emrini verdi. Ölür veya diri fark etmiyordu. Askerlere koku duyuları oldukça gelişmiş yırtıcı köpekler eşlik ediyordu. Bölge tarandı. Askerler ormanlık alanları ve son olayın gerçekleştiği sahil kesimini didik didik aradılar. Arama kısa bir süre içerisinde sonuç verdi. Sahilin yüksek kesimindeki dağlık bölgenin üst kısımlarında bir mağara girişi keşfedildi. Mağaranın girişine ulaşan askerlere eşlik eden köpekler çılgına döndüler. Köpekler delice havlıyor ve hırlıyorlardı. Mağaranın içersinde bir şey vardı.
Askerler mağaranın derinliklerine doğru ilerlemeye başladılar. Derine indikçe ilerlemek daha da zorlaşıyordu. Bir müddet sonra askerler burada hiç bir canlının yaşayamayacağına kanaat getirdiler. Ancak kısa bir süre sonra derinlikerden burunlarına ulaşan ölümün kokusunu almaya başladılar. Kokunun kaynağı ise kısa bir süre sonra anlaşıldı. Askerlerin gördükleri manzaranın tarifi olamazdı. Eğer cehennemin bir tarifi varsa burası olmalıydı. Ellerindeki meşalelerin dalgalanan ışığı karşısında köşeye sıkışmış yabani hayvanların aslında vahşi yaşam koşullarına uyum sağlamış insan oldukları anlaşıldı. Sayıları 50 civarı olan bu vahşiler farklı yaş gruplarına aittiler. Üzerlerindeki ayı ve kurt postlarından yapılmış kıyafetler onları daha önceden görenleri yaratık olarak adlandırmalarına sebebiyet vermişti. Askerler uzun süre gördükleri bu manzaranın şokunu atlatamadılar. Şoku atlatan askerlerden bazıları bulundukları ortamı ellerindeki meşaleleri gezdirerek anlamaya çalışıyordu. Vahşi yamyamların etrafındaki dekor, insan kemikleri ve kafataslarından oluşuyordu. Tavandan kancalara asılı olarak sarkan çürümeye yüz tutmuş etlerin bir zamanlar bir insan bedeni olduğu belliydi. Keşiflerinden ötürü rahatsızlanmalarına rağmen, askerler yamyamları alt etmeyi başararak onları Edinburgh’a getirdiler.
Yamyamların kimliklerinin tespit edilmesi uzun bir zaman almadı. Yetişkinler ve hareketlerinden anlaşıldığı üzere sürünün liderleri olanlar Sawney Bean ve eşiydi. Sürünün gençleri ise 14 çocukları ve ensest ilişkiden doğan 32 torunlarıydı.
Erkek seri katiller
Sawney Bean yakalanmadan yirmi beş yıl önce ailesini de yanına alarak bulundukları mağarada yaşamaya karar vermiş. İlk başta bölgeden geçen insanların paralarını gasp ederek yaşamaya çalışmış. Ancak paranın yeterli olamayacağını anlayınca, bu sefer tuzağına düşen insanların etlerinden faydalanma yoluna gitmiş. Çocuklarının ve torunlarının çoğunun bu mağarada dünyaya geldiğini düşünecek olursak sadece insan etinden beslendikleri gerçeği dehşet verici.
Kral I. James yakalananların vahşi hayvanlar gibi davranmakta olduğunu görünce mahkeme kurulmamasına karar verdi. Bean ailesinin tüm fertleri askerlerin acımasız işkenceleri karşısında birer öldürüldükten sonra bedenleri yakılarak tarihe gömüldüler. Yapılan araştırmalarda kurban sayısının yüzlerce olduğu, hatta bu sayının aslında binlerce olduğu söylenmekteydi.
Gerçekleşen olay bu veya benzer bir şekilde aktarılmaktaydı. Birçok tarihçi bu olayın bir efsaneden öte olmadığını söylemekteler. Günümüze ulaşan bir kaç belge haricinde, anlatılanların gerçekten bu şekilde geliştiği net bir şekilde doğrulanmamakta. Ancak İngiltere’de bulunduğum sürede, çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgiler, Bean olayını büyük ölçüde doğrulamakta. İnsan daima kötüyü kabullenmemekte ısrar eder. Bunu da en iyi şekilde kafasını toprağa gömerek gerçekleştirir. Bugüne kadar bir çok yetkili ile görüştüm. Kimisi seri katil gerçeği ile yüzleşmekten çekinmezken, kimileri ise seri katil tanımına uyacak bir profilin ülkemizde varolmadığına inanmak ister. Böylece psikolojisini rahatlatmaktan öteye gidemez.
Bean olayına tekrar dönersek, anlatılanlar gerçekten son derece ilginç. Ancak gerçekten de böyle bir mağara içerisinde elli kişilik yamyam ailesi yirmi yıl boyunca yaşayabilir miydi?
Aslında bu sorunun cevabına takılmamak gerekir. Çünkü şu bir gerçek ki, seri katiller insanlık tarihinin bir gerçeğidir. Birçoğu gerçekten de yüzlerce insanı öldürmüştür. Kimi seri katil gerçekten de kurbanlarını öldürdükten sonra etinden faydalanmıştır. Okurlar bu araştırmamızda tam da onlarla karşılaşacaklar. Katiller çeşitli nedenlerden öldürür. Açgözlülük, zevk, istismar yada anormal uyarılma gibi insanın özünde olan dürtüler ile öldürmüşlerdir. İnsanlık tarihinin bazı dönemlerinde bu tür dürtüler meşrulaştırılmıştır.
Peki seri katillerin doğuşu hangi döneme aittir?
Seri Katillerin Doğuşu
Seri katiller her ne zaman öldürmeye başladıysalar, eyleme geçiş sebepleri hep benzeşmekte. Özellikle üç etken dikkat çekmekte: Belirli kültürel etkenler, koşulların öznel olarak gelişimi ve belki de en önemli etken: sunulan fırsatlar. Aslına bakılırsa, birinci etken gelişen dünya ile birlikte değişkenlik göstermekte ve kendi içerisinde kontrolsüz gelişmekte. Birinci etken, daima ikinci ve üçüncü etkenleri de doğrudan tetiklemekte. Bu araştırmada seri şiddetin asırlar boyunca gelişmine tanıklık edeceğiz. Seri katillerin gerçek öldürme sebepleri yüzyıllardır uzmanlarca araştırılmakta. Bazı uzmanlar sebebini bulduklarını düşünerek büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. Bugünkü teknik imkanlar dahilinde hâlâ bu kadar kesin bir iddia ortaya koymak gerçek dışı olur.
Bu yazi disizinde, bir yandan seri katillerin tarihsel gelişimini anlatmaya çalışacağım. Aynı zamanda seri katillerin tarihsel olaylar içerisindeki paralelliklerinden bahsedeceğim. Tarih içerisinde resmi kayıtlara girmiş tüm seri katillerin hikayelerini bu diziye sığdırmak mümkün değil. Dolayısıyla en dikkat çekici ve ilginç olan olayları yazmaya karar verdim. Seri katillerin sadece Amerikan kültürünün eserleri olmadığını ifade edebilmek için, farklı dönemlere ait farklı kültürlerden de örnekler sunmayı ihmal etmedim. Osmanlı İmparatorluğundaki ilk seri katilden, ülkemizde 2014 yılında yakalanan seri katillerden örnekler sunarak, seri katil oluşumunun bizim kültürümüzden hiçte uzak olmadığını ifade etmeye çalışacağım. Kendi arşivimde yaklaşık 3000 sayısına ulaşmış olay dosyaları var. Bunların tamamını yazmak, seri katiller ansiklopedisini yazmak demektir. Dolayısıyla en çarpıcı olanları yazmayı tercih ettim. Özellikle 1980’lerden sonra bilinen seri katil olaylarına çok fazla değinmek istemedim. Çünkü yakın geçmişimizdeki seri katiller sanki birbirilerinin kopyası gibi. İnsanlık tarihinin başından itibariyle bugünümüze kadar resmi kayıtlara geçmiş olayları kronolojik sıralamasıyla aktarmaya çalıştım. Adli bilimin gelişim süreci ile psikoloji dalının “kötüyü” anlama süreci birleşince ortaya ilginç veriler çıkmakta. Sadece tarihteki seri katillerden bahsetmeyeceğim. Seri katillerin iç dünyasını da elimden geldiğince izah edeceğim. Adli bilimin gelişmiş teknikleri sayesinde bir çok dava kısa sürede aydınlatılmakta. Ne tür teknikler kullanıldığı konusunda da bilgiler aktaracağım.
Bilinenin aksine, seri katil olayı Jack The Ripper (karındeşen Jack) ile başlamamıştır. Red Jack inanılmaz vahşi şiddet eylemleri, kurbanlarına acımasızca işkence ederek tecavüz ettikten sonra öldürmesiyle ünlenmiştir. Ancak Red Jack’ten öncesi de var. Hatta yüzyıllar öncesine dayanan seri katiller. En az Red Jack kadar acımasız kadın seri katiller dahi var. Kadın seri katilleri detaylı bir şekilde ‘Kadın Seri Katiller’ isimli yazı dizisinde incelemistik. Simdi ise erkek seri katilleri detaylı bir sekilde ama daha çok bilinmeyen ve tarihin karanlık sayfalarında gezinerek inceleyeceğiz.
Konunun derinliklerine inmeden önce seri katil tanımını yakından bakalım: Seri katil gerçeği yüzyıllardır varolsa da, tanımlama olarak yakın bir geçmişe sahiptir. İlk kez 1950 yılında, Robert Hughes isimli yazar, “The Complete Detective” isimli kitabında seri suçlar’dan bahsetmiştir. 1960’lı yıllarda ise İngiltere’de aynı suçu işleyenler için “seri suçlar” tanımı profesyonel bir tanımlama olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1966 yılında ilk kez “seri katil” terimi bir psikoloji kitabında yer almıştır. Ancak bugünkü anlamıyla bire bir eşleşmesi, 1970’li yılların ortalarında kullanılmıştır. Dönemin FBI özel ajanı Robert Ressler bu terimi emniyet dünyasına armağan etmiştir. Kendisinin kurmuş olduğu Behavioral Science Unit (Davranış Bilimleri Birimi) isimli ekibi, seri katil profillemesi için büyük bir adım olmuştur. Ekip, şimdiki adıyla Behavioral Analysis Unit olarak devam etmektedir. Basın ve dolayısıyla halk, “seri katil” terimini Ted Bundy ile tanımıştır.
FBI, seri katil gerçeğini son derece ciddiye almakta. FBI’ın suç klafikasyonunda ise önemli bir kategori olarak değerlendirilmekte. Eskiden birden fazla cinayet işleyenlerin tamamı aynı kategoride değerlendirilmekteydi. Ancak istatistikler bunu değiştirdi. Bugün, birden fazla cinayet işleyenleri üç kategoriye ayırmaktayız: Kitle (Mass), Eğlence (Spree) ve Seri (Serial) Katiller. Kitle katili bir vaka içerisinde dört ve üzeri kurbanı olurken, diğer iki kategori birbirilerine benzemekteler. Her ikisinin iki veya üzeri kurban sayısı vardır. Tek farkları ise, seri katil, cinayetlerini farklı mekanlarda işler ve cinayetler arasında bir soğuma evresi vardır. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, üç kategori arasında sınırlar düşünüldüğü gibi keskin değildir. Yani Eğlence (Spree) katilleri, zaman zaman kitle katili kategorisine girdikleri gibi, onları seri katil kategorisinde de değerlendirmek mümkündür. Ancak sınırları netleştirmek istersek, bazı örnekler ile kategoriler arasındaki farklılıkları ifade etmek isterim.
Kitle Katili (Mass Killer) dört ve üzeri kişiyi bir mekanda bir olay içerisinde öldürür. Tıpkı 1984 yılındaki James Hurberty olayında olduğu gibi. San Ysidero, Kaliforniya da gerçekleşen olayda, Hurberty bir McDonald’s restoranına girer ve o anda orada bulunan ve kendisiyle hiç bir alakası olmayan müşterileri yanında getirdiği tabanca ile vurarak öldürür. Ancak aynı gün içerisinde farklı mekanlarda öldüren kitle katil olayları da vardır. 1987 yılında İngiltere’nin Hungerford kasabasında yaşanan olay buna en uygun örnek. Michael Ryan isimli kişi 30 kişiyi yaklaşık 1 kilometrelik bir meafeyi yüreyerek vurmuştur. 30 kişiden 17’si ölmüştür.
Diyelim ki bu iki olayı tek bir kişi gerçekleştirdi ve iki olay arasında günler veya haftalar var. O zaman bu katili Eğlence katili (Spree Killer) kategorisinde değerlendirmeliyiz. Seri Katil’i (Serial Killer) ayırt eden özellik ise, genellikle bir olayda bir kaç kişiye yönelik saldırılardan çok, bir vakada bir kurban olmasıdır. En önemli etken ise, cinayetler arasında ki psikolojik soğuma evresidir.
Seri katillerin diğer bir özelliği ise öldürme nedenleridir. Kurbanlarını özenle seçerler. Tamamı için olmasa da genellikle geçmişlerinde gizli tetiklemeler yatmaktadır. Çıkar, heyecan yada cinsel haz uğruna işlenen cinayetler en sık rastalanan sebeplerdir. Soğum evresini tanımlamak oldukça zor. Bazı seri katillerin eylemler haftalar ile sınırlı kalırken. Bazı seri katillerin iki cinayet arasındaki soğuma evreleri yıllar ile ölçülmektedir. Çoğu seri katilin en önemli özelliği ise psikotik hatta psikopatik olmalardır. Aslına bakılacak olursa, kurumlar arasında dahi “seri katil” tanımlaması üzerine farklı tanımlamalar var. FBI kendi tanımlamalarını belirlerken, farklı ülkelerin emniyet birimleri kendi içlerinde ayrıma gitmekteler. Örneğin FBI 2005 yılından beri 2 kurban sayısını seri katil tanımlaması için yeterli bulurken, başka ülkelerde 3 kurban sayısı ile ölçülmektedir. Dolayısıyla basın yoluyla ifade edilen tanımlamar seri katil profilini yanlış aktarmaktadır. Medyanın gözünde seri katiller beyaz tenli, erkek, 25-30 yaş arası ve yüksek IQ’ya sahiplerdir. Ancak yapmış olduğum istatistiklere göre bu tanımlamalara uyan seri katil oranı sadece %12,7. IQ seviyeleri ise ortalama 97 ile 99 arasıdır. Yani son derece sıradan bir zeka seviyesi. Bu seviyede olanlara dahi denilemez. Yine yanlış bir kanı, seri katillerin cinsel haz dürtüleri ile cinayet işledikleridir. Her seri katilin öldürme dürtüsü cinsellikten gelmemektedir.
Yaklakşık 2800 seri katil vakası üzerinden yapmış olduğum araştırmalar neticesinde bahsi geçen 3 kategori şu şekilde tanımlanmaktadır:
- Kitle Katili (Mass Killer) planlanmış bir olaydır ve bir vaka olarak değerlendirilir. En az 4 kişi öldüren kitle katili, eylemini aynı gün içerisinde gerçekleştirir. İlla bir mekan veya bir alan içerisinde değil, ancak öldürme eylemi yakın mesafe içerisinde gerçekleşir.
- Eğlence/Alem/Çılgınlık Katili (Spree Killer) farklı motivasyonlardan tetiklenir ve kısa sürede aynı mekanda olmaksızın seri cinayetler işler. Genelde kurbanlar arasında her hangi bir benzerlik veya bir bağlantı yoktur. Süre tanımı ise genellikle saatler ile sınırlıdır. Buna en yakın örnek Türkiye’de otoban katilleri olayı olarak bilinen cinayet zinciri uymaktadır. Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe, 20 Ekim 2006’da başladıkları katliamda, 52 saat içinde 7 kişiyi öldürdüler. Kiraladıkları ve daha sonra gasp ettikleri arabalar ile Bursa – Mersin arasında seyahat ederken, mola verdikleri yerlerde çalışanları öldürürler.
- Seri Katil (Serial Killer) ise en az iki kişiyi farklı zamanlarda öldürür. Cinayetler arasında psikolojik bir soğuma evresi veya bir sonraki cinayetin planlanma ve kurban seçim süresi vardır. Kadın veya erkek seri katil olabileceği gibi, bazı çiftlerde seri katil olarak kayıtlara geçmişlerdir. Öldürme şekli olarak genellikle bıçaklama, boğazlama, kurşunlama hatta bombalamayı tercih ederler. Son öldürme şıkkı çok nadir rastlanmaktadır. Belirledikleri kurbanlarını karşılaştıkları yerde öldürebilecekleri gibi, önce kaçırıp daha önceden belirledikleri bir mekanda da öldürebilirler. Öldürme nedenleri, cinsel haz olabileceği gibi çeşitli çıkarlar uğruna da olabilmektedir.
Bu kategorilere, siyasi veya ideolojik sebeplerden ötürü katliamlar, terör eylemi, kiralık katiller yada savaş esnasında ölümler dahil olmazlar. Ancak bu gibi örnekler de bana göre tartışmaya açık. Çünkü bahsetmiş olduğum istisnalar içerisinde zevk ve haz uğruna cinayet işleyenleri bulmak mümkündür. Konferanslarım ve seminerlerimde sıkça sorulan bir soru ise, Hitler’in seri katil olup olmadığıdır. Ardında yatan ideolojik bakış açısını değerlendirmek gerekirse cevabım hayır. Hitler’in seri katiller ile eşleşme oranını sorarsanız, psikolojik boyutuyla ele alacak olursam, oldukça fazla benzerlik taşıdığını söylemem mümkün. Gerçi seri katillerin çoğunluğunda psikopati gözlemlendiğini belirtmiştim ama seri katillerden sonra psikopatik unsurlara sıkça rastlanan diğer bir topluluk ise üst düzey yöneticiler ve işadamlardır. Yani her bir liderin içerisinde, belirli ölçülerde psikopatlık mevcuttur.
Anlaşılacağı üzer seri cinayetleri kategorileştirmek oldukça zor. Burada ideoloyi, din ve tarihsel koşulların önemini de unutmamak gerekir.
Erkek seri katillere hayranlık
Seri katiller her zaman varolmuşlardır. Ancak popülariteleri 1970’lerden sonra artmıştır. Seri katiller insanlık tarihinin fenomenleri ve gizemleri olarak varolacaklar. Seri katilleri araştırıken bir diğer fenomen ile karşılaştım: Seri katillere duyulan hayranlık. Bazı seri katillerin hayran kitlesini dünyaca ünlü pop yıldızları ile kıyaslamak abartı olmaz. Ted Bundy kadınlara tecavüz etmiş ve onları vahşice öldürmüştür. Ancak hemcinsleri böyle vahşi cinayetlere maruz kalmalarına rağmen, Ted Bundy idam edilene kadar ona hayranlıklarını yolladıkları mektupları ile dile getirmişlerdir. Hatta Bundy, mahkumiyeti süresince bir evlilik bile yapmıştır. Bu evlilikten bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Diğer bir örnek ise Charles Manson. Hiç bir mahkum onun kadar çok hayran mektubumu almamıştır. İşlediği ve işlettiği cinayetler bilinse de çoğunluğu kadınlardan oluşan büyük bir hayran kitlesine sahipti.
Bu dizinin amacı seri katilleri yüceltmek değildir. Ancak bu bilinmeyen fenomenin kapılarını biraz da olsa aralamaktır. Kronoljik bir sıralamayla ilerleyeceğimiz bu dizide, seri katilliğin tarihine göz atacağız. Seri katillerin psikolojik ve sosyoljik dünyasını anlatmaya çalışacağım. Aynı zamanda adli bilimin gelişen dünya ile birlikte hangi teknikler ve analizler ile seri cinayetleri aydınlattığını da anlatacağım.
Son olarak şunu belirtmek isterim. Dizide geçen bazı isimler sadece bir cinayetten yargılanmış olsalar da ardında bıraktıkları izler, bir çok cinayetle aralarındaki bağlantıları göstermektedir. Teknik olarak seri katil kategorisine girmeyen bu katiller, aslında delil yetersizliğinden düşen davalardan ötürü de benim gözümde seri katillerdir. Hatta bazı katiller bir cinayet sebebiyle mahkum edilmişlerdir ancak mahkumiyeti süresince veya idam öncesinde başka cinayetleri de itiraf etmişlerdir. Onlar da benim gözümde seri katil olarak değerlendirilmesi gerekenlerdir. Dolayısıyla oluşabilecek soru işaretlerini şimdiden yok etmek adına bu açıklamayı yapma gereksinimini duydum.
Bir dahaki bölümde buluşmak üzere…
Eğer bir seri katile kurban olmazsanız tabii…