Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Kadin seri katiller/13- Canavarlar

Diğer Yazılar

Arkın Gelişin
Arkın Gelişin
Arkın Gelişin, Almanya’da Suç Psikolojisi eğitimi almış bir polisiye yazarıdır. Eserleri: Bir Seri katilin Günlüğü (2012), Kansız (2014), Ted Bundy – Bir Seri Katilin Anatomisi (2014), Ted Kaczynski – Bir Seri Katilin Manifestosu (2014), Bir Suç Psikoloğunun Not Defteri (2015), Charles Manson – Bir Seri Katilin Felsefesi (2015), Seri Katiller Tarihi – İnsan Avcılarının İzinde (2015), Apokalips (2017). Arkın Gelişin 1976 doğumludur. Arkın Gelişin'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

BSU ekibinin ilk kurucuları ve mensupları artık emekli olma yaşına gelmişlerdi. Emekli olan memurlar ise deneyimlerini yazdıkları kitaplara aktardılar. Seri katiller hakkında birçok yanıltıcı bilgi medyada dolaşmaktaydı. Emekli olmuş BSU memurlarının kaleme aldıkları kitaplar sayesinde ise gerçek bilgiler ortaya çıkıyordu. Ama seri katiller durmak bilmiyordu ve yeni bir seri katil, polisleri yine şaşırtıyordu. Her şey Aralık 1989’da, Florida’da koltukları kanlı bir şekilde terk edilmiş bir arabanın bulunması ile başladı. Arabanın Richard Mallory isimli kişiye ait olduğu öğrenildi. Mallory daha önceden bir takım fuhuş olayları sebebiyle gözaltına alınmıştı. Bir kaç saat içinde Mallory’nin cesedi bulundu. Arabaya yakın ormanlık bölgede göğsüne dört kez isabet eden yirmi iki kalibrelik mermiler neticesinde öldürülmüştü.

Mayıs 1991’de Florida otobanı üzerinde David Spears isimli kişiye kayıtlı bir tır bulundu. Cesedi ise 30 kilometre mesafede çıplak vaziyette, yirmi iki kalibre silah ile vurulmuş olarak bulundu. Tırın içinde her hangi bir parmak izine rastlanmazken, uzun sarışın saç telleri bulundu. Beş gün sonra aynı şekilde öldürülmüş bir erkek ceset daha bulundu. Bir görgü tanığı, iki kadının gri metalik bir aracın plaklarını sökerken gördü. Şüpheli kadınların eşkâl robot resimleri çizildi. Bu arada aynı şekilde öldürülmüş cesetlerin sayısı çoğalıyordu.

Görgü tanıkları çoğalınca aranan şüpheliler bulundu. Lezbiyen oldukları bilinen Tyria Moore ve Aileen Wuornos, bir motorcu barında tutuklandılar. Polisler sorgulamalarını Moore üzerinde yoğunlaştırırken, başka bir ekip Wuornos’un üzerinden çıkan anahtar ile bir depoda arama yaptı. Arama esnasında kurbanlara ait olan özel eşyalar bulundu. 16 Ocak 1991’de Wuornos polise verdiği ifadede yedi erkeği öldürdüğünü itiraf etti.

İlk kurbanı Mallory’nin saldırısına uğradığını ve nefsi müdafaa esnasında öldürdüğünü belirtti. Psikolog Elisabeth McMahon’un analizi sayesinde tüm hikâye şekillendi. Wuornos’un geçmişinde yaşamış olduğu travma, kendisini paranoid şekilde bir erkek düşmanına dönüştürdü. Bebekken annesi tarafından terk edilmesi ve şizofren babasının tecavüz suçundan mahkûm olması, her şeyin başlangıcı oldu. Aileen, anneannesi ve dedesi yanında büyümeye başladı. Dedesinin bir arkadaşı tarafından hamile bırakılınca, bebeğini evlatlık vermek zorunda bırakıldı. Bu olayın ardından sokaklarda hayat mücadelesi başladı. Florida sokaklarında kendisini savunabilmek için bir silah temin etti. İlk cinayet ise kendisine karşı yapılan bir tecavüz girişimi ardından gerçekleşti. Bu tüm yaşanacakları tetikledi.

Mahkeme heyeti Aileen ile birlikte tutuklan arkadaşı Tyria Moore’u, bir numaralı tanık olarak kullanıyordu.

Cinayetlerden haberdar olduğunu, ancak hiç bir şekilde nefsi müdafaadan haberdar olmadığını söyledi. Wuornos altı kez idam cezasına çaptırıldı. Seri katil tanımının resmen kanun tarafından kabul edilmiş olmasının ardından, ilk kadın seri katil unvanını aldı. Tarihin ilk kadın seri katili değildi tabii ki, en acımasız olanı da değildi belki, ancak yeniçağ psikopat kadın insan avcısı olarak, her zaman örnek gösterilmektedir.

Wuornos duruşmanın ardından da sıkça gündeme geldi. Aynı dönemde cinayetler işlemiş Dana Sue Gray, o kadar ilgi görmedi. Üç yaşlı kadını boğarak ve döverek öldürdü. Kadın seri katiller için nadir görülen bir öldürme şekliydi. Genellikle kadın seri katiller öldürürken fiziki temastan kaçınmaktaydılar. Şiddet onu heyecanlandırıyordu. Çocukluğunda her hangi bir travmatik anı yoktu. Kurbanları üzerinde egemen olma duygusu onu heyecanlandırıyordu. Ayrıca kurbanlarının kredi kartlarını da alarak bol miktarda para harcıyordu.

Kanada’da yaşayan ve daha sonra ‘Ken ve Barbie’ lakabı ile tanınacak olan Karla Homolka ve Paul Bernardo çifti, şüpheli olmanın çok uzağındaydı. Toronto’da yaşayan bu çift, üç cinayet işlediler.

Çift balayındayken, yetkililer, ikinci kurbanlarını bir gölden sekiz ayrı parça halinde, bir çimento kalıbına gömülü olarak çıkarttılar. Homolka’nın orta sınıf genç bir kız olarak tek isteği, gerçek aşkı bulmaktı. Bernardo ise öncesinde, altı kadına tecavüz etmiş tam bir sapık ve sadistti. Homolkada sevgilisine ayak uydurunca, ölümcül çift birbiri için yaratılmış olduklarına inandılar. Homolka eşine bir sürpriz yaparak, on beş yaşındaki kız kardeşi Tammy’yi, Noel hediyesi olarak armağan etti. Kıza verdikleri yüksek dozdaki uyuşturucu, Tammy’nin kendi kusmuğu içinde boğulmasına sebep oldu. Bu olay bir kaza olarak kapandı. Yaklaşık bir ay sonra Karla, ölen kız kardeşinin kıyafetlerini giyerek kocasına yeni bir hediye sundu. Böylece sonuçlandıramadıkları tecavüzü tekrar canlandırarak tatmin oldular.

Bernardo, on dört yaşındaki Leslie Mahaffy’yi eve getirerek önce tecavüz etti ve ardından boğarak öldürdü. Cesedi yok etmek için parçalara ayırdı. Tüm süreci ise kayda aldı. Okuldan eve gitmekte olan Kristen French, bir sonraki kurbanları oldu. Kaçırdıkları genç öğrenciye türlü işkenceler yaptılar. Defalarca birlikte tecavüz ettiler. Kristen’in cesedi haftalar sonra bulundu. Kısa sürede yakalanan çift, yargılanmaya başladı. Bernardo kırk iki ayrı suçtan ötürü ömür boyu hapis cezası alırken, Karla 2005 yılında serbest kaldı.

İstatistiklere göre seri katillerin 20%’si çiftlerden oluşmakta. Bazı seri katil çiftler ise uzun süre dikkat çekmezler. Tıpkı Fred ve Rosemary West olayında olduğu gibi. West çifti tam bir sapık olup en az on iki kurban öldürdükleri anlaşıldığında, komşuları şoka girmişti. Fred, Rosemary ile tanışmadan önce üç cinayet işlemişti. Evlendikten sonra ise cinayetlerine birlikte devam ettiler. Birlikte genç kızlara işkence yaparak öldürüyorlardı. Kurbanlarının arasında on altı yaşındaki öz kızlarının olması, sapkınlıklarının boyutunu daha net göstermekteydi. Kurbanlarını evlerinin bahçesinde ve bodrum katında gizlemekteydiler. Tutuklanmanın ardından, Fred yirmi kadını öldürdüğünü itiraf etti. Fred daima karısı Rosemary’yi olayın dışında tutmaya çabalasada, ellerinden kurtulan bir genç kızın ifadeleri, Rosemary’nin hiç de masum olmadığını gösterdi. Tecavüzler, işkenceler ve cinayetler birlikte işlenmişti. Fred 1995’de intihar ederek, Rosemary’yi tüm olanlar ile baş başa bıraktı. On cinayetten ötürü suçlu bulunan Rosemary ise ömür boyu hapis cezası aldı.

En Son Yazılar