Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

TERS KÖŞE-2

Diğer Yazılar

Gencoy Sümer
Gencoy Sümerhttps://gencoysumer.com/
Gencoy Sümer İTÜ İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde Master ve Doktora yaptı. www.polisiyedurumlar.com sitesini kurdu ve internette pekçok öykü ve makaleleri yayınlandı. İlerleyen yıllarda Dedektif'in kurucuları arasında yer aldı. İlk polisiye romanı Feneryolu Cinayetleri 2017 yılında, Göl Kıyısındaki Ev & Gizemli Öyküler ve Aile Sırrı & Bir Percule Hoirot macerası 2018 yılında yayınlandı. Gencoy Sümer'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

AGATHA CHRISTIE’NİN SIRRI

Türkiye’den bir çuval kitapla dönecektim İngiltere’ye. Büyük çoğunluğu polisiye romandı. Özellikle de yerli yazarlarımızın romanları. Ne yazık ki kitapları yerleştirdiğim çantayı yanıma almayı unuttum. Yolda aklıma geldi ama artık geriye dönmek için vakit çok geçti. Şimdi hepsi kuzu kuzu Türkiye’de beni bekliyorlar. Geldiğimde ilk işim malum çantayı bir kez daha unutmama imkân bırakmayacak bir biçimde gözümün önünde bir yere koymak olacak. Kitapları unutunca haliyle okuma programım da alt üst oldu.  Neyse ki burada da elimde henüz okumadığım birkaç kitap var.

Hoşuma giden romanları ikinci kez okumayı seviyorum. Agatha Christie’ninkileri kaç kere okumuşumdur kim bilir.

Bu ay Dedektif’in kitap kulübü için Büyük Uyku’yu üçüncü kez okudum. Aslında Raymond Chandler’ın bu ilk romanı ortaokul sıralarındayken elime geçmişti. Hatta sanırım ilk okuduğum polisiye romanlardan biriydi. Çocukken okuduğum o romanların hemen hepsini kaybettim. Zaten bir kısmı arkadaşlarımdan ödünç aldığım kitaplardı. Yıllar sonra bu kitapların çoğunu sahaflarda buldum. Çağlayan Yayınevi’nin, Akba’nın, Hayat Kitaplar’ın polisiyeleri, bilenler bilir. Bunlar arasında Büyük Uyku da vardı. Romanı ikinci okuyuşum bu sayede gerçekleşti.

Romanın 1946 yapımı filmini de birçok kez izledim. Humprey Bogart ve Lauren Bacall’lı film, noire sinemanın klasiklerinden biridir.

Dediğim gibi Kitap Kulübü’nün bu ayki kitabı olması nedeniyle Büyük Uyku’yu bir kez daha hatim ettim. Açık konuşmam gerekirse, bu sefer büyük bir hayal kırıklığı oldu benim için. Hakkında bu kadar çok laf edilen, kimilerinin başyapıt diye önünde saygıyla eğildiği romanın polisiye olarak affedilemez kusurlarla dolu olduğunu görmek şaşırtıcıydı. Raymond Chandler’ın raflarda neden Agatha Christie gibi sürekli yer almadığını da anladım.

Sert Polisiye hayranları, üzgünüm ama kusurlu bir roman bu. 1946 yapımı filmi de öyle. Neden kusurlu olduklarını burada açıklamayacağım. Hem film hem de roman hakkında birer yazı yazmayı düşünüyorum. Yetişirse bu sayıda yetişmezse önümüzdeki sayıda Dedektif’te okuyabilirsiniz.

Günümüzden yüz yıl önce yazılıp da hâlâ romanları peynir ekmek gibi satılan tek polisiye yazarının Agatha Christie olmasının sebebi ne olabilir, hiç düşündünüz mü? Raymond Chandler, Dorothy Sayers, Erle Stanley Gardner, Dashiel Hammet, Nicholas Blake, Carter Dickson gibi yazarların kitapları kırk yılda bir basılırken Agatha Christie’nin bu kadar rağbet görmesinin sırrı nasıl açıklanabilir? Tam da bir polisiye yazarına yakışacak bir gizem!

Agatha Christie’nin ne özelliği var da kendisiyle aynı dönemde yazan çağdaşlarının fersah fersah önünde?

Bence bunun birinci sebebi, Christie’nin romanlarında çok ustalıkla kurgulanan bir aldatmaca olmasıdır. Onun kitaplarını okuyup da sonunda -tabirimi mazur görün- “oha” demeyen kaç kişi vardır acaba? İşte, bu büyük şaşkınlığımız, bizi kitaba bağlayan asıl etkendir. Üstelik finaldeki bu sürprize itiraz da edemeyiz. Çünkü, bu sonuca nasıl varıldığına dair yapılan açıklama kelimesi kelimesine doğrudur. Romanın daha önce okuduğumuz sayfalarına yeniden göz attığımızda, dedektifin açıklamasına kanıt olarak gösterdiği her şeyin yazıldığını görürüz. Evet, katili bulmamıza yardım edecek her şey yazılmıştır ama biz onu fark edememişizdir. Agatha Christie, gerçeği bizden ustaca saklamıştır. Bizden saklanan bu gerçek, kitabın temel gizemidir. Yani katilin kim olduğu ve cinayetin nasıl işlendiği… Bizi ve dünyadaki tüm polisiyeseverleri, neredeyse yüz yıldır Agatha Christie kitaplarına bağlayan şey budur.

Öte yandan bütün bunları hikâye ederken yarattığı psikolojik atmosfer ve gerilim de Agatha Christie’yi diğerlerinden beş-on adım daha öne çıkartır. Soruşturma ilerledikçe sırlar ortaya dökülür ve biz yavaş yavaş geçmişteki o asıl büyük hikâyeyi öğreniriz. Şimdi okuduğumuz hikâyenin oluşmasına yol açan o büyük dramı…

Geçmişte yaşanan o büyük dram, şimdi bir başka trajediye yol açmaktadır. Agatha Christie’nin birinci hikâyeye ait kahramanları genellikle büyük bir trajedi yaşarlar. Karakterlerin yaşadığı bu trajediyi, içinde bulundukları dramatik ortamı Agatha Christie bize büyük bir duyarlılıkla yansıtır.

Altın Çağ’ın diğer yazarlarında bu, sık rastlanılan bir durum değildir. Hikâyenin daha çok eğlence yanı öne çıkar. Cinayet soruşturması, bir oyun gibi, çözülecek bir bulmaca gibi anlatılır. Sert polisiyedeyse tam bir duyarsızlık hakimdir. Hikâyeyi bize nakleden ve kesinlikle güvenilmez bir anlatıcı olan dedektif, kişilere ve olaylara karşı mesafeli ve alaycıdır. Okur, diğer karakterlerle empati kuramaz. Çünkü diğer karakterlerin hepsi kötü, iğrenç, yozlaşmış bireylerdir.

Agatha Christie de eğlencelidir ama onun kitaplarında katiller, ne kadar acımasız, bencil olurlarsa olsunlar kendilerince bir dram yaşarlar. Nil’de Ölüm’ün, Cinayet İlanı’nın, Beş Küçük Domuz’un, Roger Ackroyd’un Ölümü’nün, Gece Gelen Ölüm’ün, Noel’de Cinayet’in, Şeytan Dönemeci’nin, Üç Yanlış Üç Ceset’in, Ölüm Büyüsü’nün, Ve Ayna Kırıldı’nın, Elmayı Yılan Isırdı’nın, Filler de Hatırlar’ın ve elbette Ve Perde İndi’nin katillerini bir düşünün. Hepsi de büyük bir karanlığın içindedirler. Seçimleri yanlıştır ama bu onların yaşadığı trajediyi ortadan kaldırmaz. Bu bize Shakespeare’in kahramanlarını hatırlatır. Tıpkı Shakespeare’de olduğu gibi, Agatha Christie’nin kahramanları da büyük bir trajedi yaşarlar, sonları da trajik olur.

İşte bu yüzden Agatha Christie de Shakespeare gibi ölümsüzdür.

En Son Yazılar