Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

221c baker sokağı, sherlock’un komşusuyum

Diğer Yazılar

Şebnem Şenyener
Şebnem Şenyenerhttp://sebnemsenyener.com/
Şebnem Şenyener, 1979'yılında, Boğaziçi Üniversitesi'nde okurken, Demokrat gazetesinde çalışmaya başladı. Ancak 1980 darbesi sonrasında, Amerika'ya, New York'a yerleşti. Columbia Üniversitesi'nde yüksek lisans yapan yazar, önce Cumhuriyet’te, daha sonra Aktüel, Sabah, Milliyet Sanat, Varlık gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Başta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere çeşitli yayın organları için on sekiz yıl New York muhabirliği yapan yazar 1998’de gazeteciliği tümüyle bıraktı. Şebnem Şenyener'in Bir Türk Casusunun Mektupları, İletişim Yayınları 2001 (ilk baskı 2001, ikinci baskı 2005, üçüncü baskı 2008 ), 30 Şubat, Can Yayınları 2004 (ilk baskı 2004, ikinci baskı 2008), Dansözün Ölümü, (Can Yayınları 2006), Karakter Taciri, (Can Yayınları 2008), Ölümün Şarkısı Özgürdür; Everest Yayınları 2014, İkinci Baskı 2015, Bin Gözle Sevdik Birbirimizi (Labirent Yayınları 2014) adlı kitapları bulunmaktadır. Şebnem Şenyener'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

SÖZLERİ OLMAYAN ŞARKI – Sherlock

Komşum malum soğuk kanlıdır. Tutarlıdır. Güvenilir biridir. Son derece mantıklıdır. Sonra kararlıdır hep. Düşünür. Analiz yapar ve karar verir. Kısacası entellektüel kapasitesini mükemmel kullanır. Duygularıyla hareket ettiği bir an olmamıştır. İradesi Doktor Watson’a zaman zaman onun duygudan mahrum olduğunu düşündürmüştür. Hep mesafelidir. İddialıdır. Onunla kalsa iyi. Çoğu kez apaçık kaba kaçar. İltifat eder ama hiç başkasına ettiğini görmedim hep kendine eder iltifatı. Doktor Watson’ı “öyle ya dostum, sen parlaklıktan nasibini almamış olsan bile bir parlaklık iletkenisin” diye över. “Bir dahi değilsin ama dehayı kışkırtan muazzam bir güç sahibisin!” Böylece bütün hayranlarını hakikaten bu adamın hiç duygusu yok mu sorusuyla ilelebet merak içinde bırakır.

Gelgelelim gecenin en olmadık bir saatinde, ani sıcaklar bastırdığı için pencereler sonuna kadar açıkken, 221B’den duyulan kemanın sesi havayı yaran bir çığlık gibi onun herkesten sakladığı gerçek kimliğini ulaştırıverir hülya alemindeki hassas kulaklara.

Doktor Watson onun keman tutkusunu böyle gecelerden birinde keşfetti. Birlikte bir şişe şarabı bitirdikleri sırada. Sherlock bütün gece Watson’a tarihin gelmiş geçmiş en iyi kemancılarından İtalyan Niccolo Paganini’nin marifetlerini sıraladı peş peşe. Paganini’yi bitmek bilmeyen bir hayranlıkla göklere çıkara çıkara onunla ilgili bildiği bütün hikayeleri anlattı. Doktor o ana kadar kimseye iltifat bahşetmeyen dostunun bir kemancının sırılsıklam hayranı olduğunu o gece anladı.

Paganini’nin İspanyol Dans’ında çiftlik hayvanlarını taklit edişinden tutun, Aşk Düeti’nde aşıkların iç geçirişlerini aşk heyecanıyla dolu seslerini dile getirişine, sekmeyen entonasyonundan, arşe tekniklerinden, etkilediği büyük kemancılara kadar onunla ilgili yığınla hikayeyi anlattı.

Kısacası, piposu ya da avcı şapkası türünden aldatıcı, kamuflaj amaçlı, sonradan üstüne bir maske gibi iliştirilmiş aksesuarlardan değil onun kemanı. Bütün hikayelerine baktığınızda toplam 20 kez kemandan bahsettiğine şahit olursunuz. Kemanının sesi daha ilk macerasında duyulur. Kızıl Üzerine Bir Çalışma’da. Doktor Watson onun keman parçalarını çalabildiğine hem de zor parçaları çalabildiğine şahit olur ilk kez o macerada: “Hiç unutmam,” der, “bana isteğim üzerine Mendelssohn’un Sözleri Olmayan Şarkı’sını ve diğer beğendiğim parçaları çaldı.” Sözleri Olmayan Şarkı’nın kemana uyarlanmış romantik ezgilerini şiirlerin şiiri gibi çalar Sherlock. Ben de şahidim. O dokunaklı parçayı her dinleyenin yüreği açılır ortaya, keman şakıdıkça, nağme üstüne nağme ile.

“Kendi başına bırakılırsa” der Watson, müzik bir yana hiç ses duyulmaz Sherlock’tan. “Akşam koltuğuna çekilip sırtını yasladığı anlarda gözlerini kapatır ve dizlerine dayadığı kemanı dikkatini ona hiç vermeden tınlatır durur. Bazen tellerden duygulu içli sesler çıkartır. Arasıra hayalleri yansır tellere, bazen de neşesi. Şüphesiz onu pençesine alan düşüncelerinin şarkısıdır kemandan çıkardığı sesler. Gerçi düşünmek amacıyla mı, yoksa o an aklına öyle estiği için mi o sesleri çıkardığını hala tam çözümleyebilmiş değilim.” Sherlock’un kemana hakimiyetine hayrandır Doktor Watson. Haksız sayılmaz, komşumun keman çalışı da dedektifliği gibi tamamen kendine özgüdür.

Mazarin Taşı Macerasında, o karmakarışık odada duvarları dolduran yığınla bilimsel tablonun, kimyasal deneylerden sıçrayan asitle rengi atmış listerin arasında, kömür, eski pipolardan tüten tütün kokusu içinde kemanın kutusunu da bir köşeye dayar Sherlock. Kemanı Kont Sylvius’u suç üstü yakalamak için o macerada yem olarak kullanacaktır çünkü. Kont onun yan odada keman çaldığını zanneder ama aslında Fransız Jacques Offenbach’ın eseri Hoffmann Hikayeleri operasından romantik Venedik gondollarının müziğinden esin alan Barcarolle adlı parçayı sandığı gibi Sherlock değil bir gramafon çalmaktadır. Sherlock Kont’un elması çalma girişimlerini onu şaşırtarak peşpeşe suya düşürür.

Kırmızı Başlar Ligi Macerasında Doktor Watson’la birlikte İspanyol besteci Pablo de Sarasate’yi dinlemek için koştura koştura St James Holü’ne giderler. Watson, konser boyunca onun “mükemmel bir mutluluk içinde, o ince uzun parmaklarını müzikle uyarlı olarak hareketlendirdiğini” gözler.

Pazaryeri macerasında Sherlock, Stradivarius’un kemanlarını yaparken kullandığı, Cremona’daki ağaçlara takar kafayı. Watson onu Cremona ağaçları üzerine bir makale okurken bulur. İşte dedektifin peşine düştüğü üçyüz yıllık sırrın ne olduğunu bu macerada öğreniriz. Sherlock, bütün dünyanın hala çözemediği o sırrın peşindedir. Stradivarius ve diğer Cremona’lı keman ustalarının nasıl olup da tarihin o diliminde bir daha asla kimsenin yapamayacağı kemanları yapabildiklerini anlamaya kararlıdır. Stradivarius ile Cremona’nın ilk keman ustası Nicolo Amati’yi karşılaştırır Sherlock. Bu karşılaştırma oldukça başarılıdır.

Nitekim Mukavva Kutu Macerası’na bakılırsa, bu bilgi sayesinde hayatındaki en büyük balığı yakalar Sherlock. Tottenham Court sokağı üzerinde şu bizim yahudi simsardan hiç pahasına hakiki bir Stradivarius edinir. Doktor Watson komşumun kemanı nasıl olup da yok pahasına, esas fiyatının yüz katı altına aldığını bir türlü anlayamaz.
Kemanların sırrı konusunda kesinlikle doğru iz üstündedir Sherlock. Onun izinden yürüyen araştırmacılar şimdi Cremona akçaağaçlarında o tarihte ortaya çıkan bir kimyasal maddenin ağacı koruduğunu düşünüyor. Oralı keman ustalarının bu ağaçlardan 16. ve 17. Yy’larda ürettikleri kemanların üstünlüğüne o sebeble şimdi yapılan, hatta o tarihlerdeki kemanların tıpatıp taklidi olan kemanlar bile erişemiyor. Keman sesinde özellikle Stradivarius düzeyini yakalamak ondan sonra başka bir kemancıya asla nasip olmadı. O kemanlardan alınan örneklerden edinilen bilgiye göre, kemanlara o özel sesi veren şey akçaağaçlardaki bir mineral bileşimi; aliminyum, kalsiyum, bakır, sodyum, potasyum ve zink. Ama bunların üstüne bir şey daha var. Çünkü aynı bileşim sahibi olan bugünkü ağaçlardan aynı sonuç alınamıyor. Bu nedenle araştırmacılar bu bileşime yapım sırasında eklenen bir koruyucunun rolü olduğunu düşünüyorlar. Tahtanın liflerini molekül düzeyinde birbirine kenetlenmesine yolaçan bir çeşit mantar ortaya bambaşka bir akustik çıkarıyor. O yüzden de muhtemelen keman yapımcılarının bilinçli katkısıyla değil, bir dizi tesadüfün bir araya gelmesinden doğan mükemmel sanattan ibaret Cremona kemanlarının sırrı.

www.sebnemsenyener.com

En Son Yazılar