Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

ERKEK SERİ KATİLLER

Diğer Yazılar

Arkın Gelişin
Arkın Gelişin
Arkın Gelişin, Almanya’da Suç Psikolojisi eğitimi almış bir polisiye yazarıdır. Eserleri: Bir Seri katilin Günlüğü (2012), Kansız (2014), Ted Bundy – Bir Seri Katilin Anatomisi (2014), Ted Kaczynski – Bir Seri Katilin Manifestosu (2014), Bir Suç Psikoloğunun Not Defteri (2015), Charles Manson – Bir Seri Katilin Felsefesi (2015), Seri Katiller Tarihi – İnsan Avcılarının İzinde (2015), Apokalips (2017). Arkın Gelişin 1976 doğumludur. Arkın Gelişin'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

McCarthy Dönemi

A.B.D. “komünizm korkusu” ile sarsılıyordu. Halk A.B.D. hükümeti tarafından sistematik bir şekilde komünizm oluşumuna karşı diken üstünde tutuluyordu. Sanki Amerika, komünist ajanlar tarafından kuşatılmıştı. Ciddi ciddi bu ihtimal üzerinde duruluyordu.

“Kırmızı Tehlike” dönemi içerisinde tüm hükümet çalışanları testlere tabi tutuluyorlardı. Herkes her alanda Rus ajanı olabilirdi. FBI, herkesi fişlemeye başlamıştı. En ufak “gerekçe” bulunduğu taktirde bir kişiyi şüphe üzerine işten kovmak kolaydı. 1954’te Senatör McCarthy A.B.D. ulusal savunması hakkında araştırma yapma gerekçesiyle kötüleme kampanyasına maruz kalırken, Ehtel ve Julius Rosenberg Sovyetler’e nükleer bilgiler sızdırmaktan ötürü yargılanıp idam cezasına çarptırıldılar. Muhbirlerin tek bir sözünün delil olarak kabul edildiği bir dönemdi. Televizyonun evlere girmesiyle birlikte işler, bunun bu kadar kolay olmadığını gösterdi. Herkes televizyon aracılığıyla gerçekleri duyabiliyordu artık. Adalet istiyordu herkes. Gerçek delilleri görmek istiyordu.

ERKEK SERİ KATİLLER 1

Sovyetler Birliği’ne nükleer bilgiler sızdırmakla suçlanan ve idam edilen Ehtel ve Julius Rosenberg.

Amerika komünist karşıtı duruşuyla dünyanın liderliğini üstlenmişti. Almanya hızla kalkınma belirtileri gösteriyordu. Polonya savaş sonrası ciddi biçimde hasarlıydı. Bu durum ise en çok suç potansiyeli olanlara yarıyordu. Geçimini kaçakçılıktan ve hırsızlıktan kazanan Wladyslaw Mazurkiewicz, 1954’te altı kişiyi gasp etmek için öldürmekten ötürü tutuklandı. Hasta bakıcısı Fritz Rudloff ise hastaları arsenikle zehirlerken intikam peşindeydi. Üstleriyle anlaşamadığı için hastaları öldürüp şeflerini zor durumda bırakmak istiyordu.

Hayat Sigortaları

Tulsa’da yaşayan yaşlı Nannie Doss, şirin dış görüntüsünün aksine eğlence uğruna çevresindekileri zehirleyerek öldürmüştü. Dört eşini zehirlemekten yargılandı ve cinayetleri para uğruna değil, sevgi uğruna işlediğini belirtti. Ancak gerçekler biraz farklı bir portre çiziyordu. Eşlerini fare zehriyle öldürdükten sonra, bir sonraki eşin peşine düşüyordu. Bu arada ise sigortadan yüklü miktarda tazminat alıyordu. Gazetede yer alan haberlere göre öldürmekten o kadar zevk alıyordu ki, eşleri haricinde annesini, iki kız kardeşini, torun ve yeğenini de öldürmüştü. Ömür boyu hapis cezası aldıktan kısa bir süre sonra cezasını çekerken öldü.

ERKEK SERİ KATİLLER 2

Nannie Doss

Erkekler de benzer sebeplerden ötürü eşlerini öldürüyorlardı. George Sack, Chicago’da 1920’lerde iki eşini sigorta parası uğruna öldürmüştü. Davası esnasında Clarence Darrow tarafından yüklü para karşılığında deli raporu aldı. Böylece hapishane yerine hastaneye yatırıldı. Hastaneden taburcu olduktan sonra yine öldürmeye devam etti. 1939 ile 1954 yılları arasında, iş ortağı, kiracısı ve üçüncü eşi şüpheli bir şekilde öldüler. Bu cinayetlerden ötürü tekrar yargılandı ve bu sefer cezaevine gitti. Orada da bir müddet sonra intihar etti.

Güney Afrika

1950’lerin ortasında Güney Afrika’da Elifasi Msomi isimli büyücü sadece iki yıllık bir süreçte on beş kişiyi kurban ederek öldürmüştü. Kurbanları genellikle çocuktu. Bıçaklayarak öldürdüğü çocukların kanlarını büyü amacıyla kullanıyordu. İki kez gözaltına alınsa da, her defasında serbest kalmayı başardı. Üçüncü kez tutuklandığında yargılandı ve idam edilerek cezalandırıldı.

Mezarcı

Ed Gein isimli şahıs bir gasp olayı yüzünden şüpheli konumundaydı. Polis memurları evine gittiğinde Ed’in evde olmadığını fark etti. Etrafı inceledikten sonra, karanlık bir barakanın içerisine girdiler. Baraka bir avcıya ait olduğunu hemen belli ediyordu. Barakanın ortasında kancalara asılı kadavralar sarkıyordu. Ancak kadavralar bilindik av hayvanlarına benzemiyordu. Dikkatli inceleme neticesinde kadavraların insan bedenleri olduğu anlaşıldı. Bir tane kancada bir kadına ait ceset asılıydı. Cesedin gövdesi kasıklarından gırtlağına kadar yarılmıştı. İçi tamamen temizlenmiş ve bacakları iki yana ayrılmıştı. Polis memurlarının aklına kısa süre önce kaybolan dükkan işletmecisi Bernice Worden geldi. Ancak bu sadece bir başlangıçtı. Artık sıra Gein’in evine gelmişti.

Ed Gein.

Ed Gein tutuklandı ve yeni ölmüş kişilerin mezarlarını kazıp bazı uzuvlarını çaldığını söyledi. Ayrıca Bernice Worden ve yine kayıp olan Mary Hogan’ı öldürdüğünü itiraf etti. Yaptıklarının yanlış olduğunu algılamış gibi bir tavır sergilemiyordu. Bu olay uluslararası basında büyük yankı uyandırdı. Özellikle adlî psikoloji ve suç psikolojisi okuyan kişiler olaya büyük ilgi gösterdiler. Ed’in annesinin dominant yapıda olduğu biliniyordu ve ölene dek oğlu üzerinde inanılmaz bir baskı kurmuştu. Babası ve ağabeyi genç yaşta ölmüşlerdi. Annesi cinselliğe karşıydı ve oğlunu da bu yönde yetiştirdi. Ed çoğu zamanını anatomi ve Nazi deneyleri üzerine kitaplar okuyarak geçiriyordu.

Bir sabah gazetede bir kadının cenaze haberini okuduktan sonra gece mezarlığa gidip kadının cesedini çaldı ve bir kadın bedenini yakından incelemek istedi. Bu eylem bir alışkanlığa dönüştü ve yaklaşık on yıl boyunca cesetleri veya sadece belli uzuvları mezarları açarak çalmaya devam etti. Üç ayrı mezarlıkta dokuz ayrı mezar açtığını itiraf etti. Yetkililer buna inanmayınca itirafta geçen mezarlıkları ziyaret ettiler ve mezarları açınca gerçekten de cesetlerin olmadığını gördüler.

Ed Gein ve çiftliği.

Ed, cesetlerin organlarını buzdolabında saklarken, kemiklerinden ve derilerinden de çeşitli gereçler yapıyordu. Araştırmalar derinleşince niçin böyle korkunç şeyler yaptığı anlaşıldı. Annesinin cinsellik üzerine kurmuş olduğu baskı yüzünden, Ed, erkek bedeni içerisinde yaşamaktan rahatsız oluyordu. Kendisini bir kadın bedeninde görüyordu. Annesi ölmüştü, ancak hâlâ annesi varmış gibi davranıyordu. Eşyaları annesi yaşıyormuş gibi kullanıyordu. Kadın cesetlerinin derilerinden maskeler ve yelekler yapıp onları giyiyor ve geceleri dolunay ışığı altında saatlerce dans ediyordu. Daha sonra işlenmesi kolay daha taze deriye ihtiyacı olduğunu fark etti. Bu öldürme anlamına geliyordu. 1954 ve 1957’de annesine benzeyen iki kadını öldürerek çiftliğine getirdi.

Aynı yıl içerisinde Ajette Lyles isimli kişi voodoo denilen büyücülük sebebiyle dört akrabasını öldürmekten tutuklandı. Mary Elizabeth Wilson İngiltere’de üç eşini zehirleyerek öldürmüş, paraları üzerine geçirmişti. Altmış altı yaşında mahkemeye çıkarıldı. Bu davayı ilginç kılan husus, zehirli madde olarak ilk kez fosforun kullanılmış olmasıydı. O dönemde cinsel gücü arttırıcı ilaçların içerisinde fosfor bulunmaktaydı. Dolayısıyla yaşı ilerlemiş kişilerin bedenlerinde fosfora rastlamak mümkündü. Savunma avukatları bu tez üzerinde dursalar da, yargıcı ikna edemediler ve Mary suçlu bulundu.

O dönemde katiller genellikle orta yaş üzeri kurbanları tercih ediyorlardı. Böylece seri katiller hakkında birtakım profilleme genellemeleri türemeye başladı. Taa ki İskoçya’da kültürlü ve yakışıklı bir seri katil ortaya çıkana kadar… Dava süresince etkileyici bir savunma verse de ve rahat tavırlarıyla dikkat çekse de, yedi kişiyi öldürmekten ötürü suçlu bulunmuştu.

Kanada’da 1957 ile 1958 yılları arasında 17 yaşındaki Peter Woodcock isimli seri katil, üç çocuğu öldürmekten yargılandı ve aklî dengesi bozuk olduğu varsayılarak, psikiyatri bölümüne yatırıldı. Otuz yıllık bir tedavi süreci sonrasında rol model kabul edilebilecek düzeye geldiği varsayıldı. Bu sebepten serbest kaldı. Ancak tedavinin bir işe yaramadığı hızlı bir şekilde anlaşıldı. Woodcock tekrar cinayet işledi. Peter Woodcock, psikopatide tedavinin mümkün olması için yapılan  çalışmalarda emsal oldu.

Çölde Dehşet

Glatman, tutuklanmasının iki ay öncesinde birçok kişiye kendisini fotoğrafçı olarak tanıttı ve ağustos ayında “manken” Judy Dull’u buldu. Fotoğraf çekimi bahanesiyle Dull’u bağlayan Glatman, genç kadına tecavüz ettikten sonra öldürdü. Ardından, cesedi şehir dışındaki çöl bölgesine bıraktı. Bir sonraki kurbanını Yalnız Kalpler Kulübü‘nde buldu. Shirley Ann Bridgeford ile tanıştıktan sonra, çölde fotoğraf çekimleri için ikna etti. Çöle vardıklarındaysa ilk kurbanında olduğu gibi, çekim bahanesiyle kadını bağladı ve tecavüz edip öldürdü. Sonra, cesedi çölde gömdü. Son kurbanını ise bir ajans vasıtasıyla buldu. İkinci cesedi gömdüğü yerin yakınında bir yere piknik yapmak bahanesiyle geldiler. Orada kurbanına defalarca tecavüz etti. Ardından fotoğraflarını çekti ve nihayetinde öldürdü. Kısa sürede yakalanan Glatman, idam edildi.

Glatman ve Dedektif Pierce Brooks.

Bu olay Pierce Brooks isimli cinayet masası dedektifine ilham oldu. Ulusal bir veri bankası ağı oluşturarak şiddet suçlarını kayıt altına alıp seri cinayetleri eşleştirmek için ciddi bir çalışmaya girişti. Glatman dosyasını incelerken, olayın üç cinayetle sınırlı olmadığına ve öncesinde de başka cinayetlerin işlenmiş olabileceğine inanmaktaydı. Araştırmalarına Los Angeles’ten başlayarak diğer eyaletlerdeki benzer olayları inceleyerek devam etti. Bir başka olayla, Glatman dosyası arasında ciddi benzerlikler olduğunu fark etti. İki farklı dosyada bulunan parmak izi analizinde eşleşme yaptı. Ancak bu dosyaları birleştirmek çok zaman alacaktı. Böylece müdürünün yanına giderek, bilgisayar talebinde bulundu. Bu talebi alay konusu oldu. O dönemdeki bilgisayarlar çok pahalıydı ve hacim olarak da bulundukları binaya eş değerdeydi. FBI’ın Brooks’un bu talebini hayata geçirmesi yirmi yılı aldı. 70’li yıllarda bilgisayarlar artık daha az maliyetlilerdi ve yönetmesi daha kolaydı.

Sovyetler Birliğinin Sputnik projesini hayata geçirmesi ile birlikte ABD’de teknoloji yatırımları ağırlık kazandı. Ay’a gidiş yarışının başlaması, bilgisayar teknolojisinin de gelişmesini sağlamıştı.

En Son Yazılar