Bombacı
1940 ile 1950 arasında psikolojiyle suç vazgeçilmez bir alana dönüşmüştü. Bu zaman diliminde sadece New York’ta otuzdan fazla bombalama suikastı gerçekleşmişti. Radio City Music Hall ve Grand Central Station gibi önemli yerlerin bombalanması büyük yankı uyandırdı. Bazı bombalama olaylarında suikastçıdan gelen mektuplar birçok makama ulaştı. Psikiyatrist James Brussel’e başvurarak bombalayıcının yakalanması için yardım talep edildi. Brussel, “detayda delilik” olduğuna inanarak çok detaylı bir analiz verdi. Bombacının etnik kökeni, dürtüsü, yaklaşık yaşı, karakteristiği, yaşam standartları, paranoya seviyesi, dinî inançları ve kruvaze takım elbise gibi özgün bir kıyafet giyebileceğini belirtti. Suikastçı aşağılık kompleksi yaşıyor ve mekanik düşünüyordu. Brussel, bombacının kardeşleri ve halası gibi bir akrabasıyla New England civarında yaşadığını ileri sürmüştü.
Bu bilgiler çerçevesinde Connecticut’a yaşayan George Metesky isimli adam tutuklandı. Gazetede yayınlanan mektuplardan bir tanesi, Metesky’i işaret ediyordu. Yakalandığında üzerinde bornoz vardı. İki bekar kız kardeşiyle yaşıyordu. Ayrıca yaşı, etnik kökeni ve dinî inancı, Brussel’in analiziyle eşleşiyordu. Polisler kendisini sorgulanmak üzere karakola davet ettiklerini belirtince, kıyafetlerini değiştireceğini söyledi. Dışarı çıktığında üzerinde kruvaze bir takım elbise vardı.
James Dean Etkisi
50’li yıllar sinemanın da yeni yüzleri “doğurduğu” yıllardı. Aralarında en çok ön plana çıkan, asi duruşuyla hiç kuşkusuz James Dean’dı. James Dean o dönem gençliğinin idolüydü. Özellikle “Asi Gençlik” filmindeki rolüyle birçok gencin hislerine tercüman olmuştu. Sadece çok masum gençler ondan etkilenmemekteydi. 19 yaşındaki Charles Starkweather ise etkilenen gençlerden birisiydi. Dean onun için bir ilah gibiydi. On dört yaşındaki kız arkadaşı Caril Ann Fugate’le birlikte Nebraska’da kanlı bir yolculuğa çıktılar. 1958 başlarında birlikte ailesi, arkadaşları ve yabancıları öldürdüler.
Charles Starkweather ve kız arkadaşı Caril Ann Fugate
Tutuklandığında Starkweather duygularını şu şekilde ifade ediyordu: “Nefret ediyordum ve nefret ediliyordum. Kendi küçük dünyamda, ben ve silahım hayatta kalma mücadelesi veriyorduk. Bu benim cevabımdı.” Sanki herkes ona karşıydı. Ve bir gün bu depresyon, bir başkaldırışa dönüştü.
1 Aralık 1957’de, Starkweather gece yarısı bir benzin istasyonuna gitti ve oradaki çalışanı vurarak öldürdü. Aradan yedi hafta geçti. 21 Ocak 1958’de Starkweather kız arkadaşı Caril Ann’ın ailesini öldürdü. Cesetler bulunduğunda ikili çoktan kaçmıştı. Firardayken bir adamı, köpeğini ve kendilerini yardımcı olan bir çifti öldürdüler. Ardından zengin bir iş adamını, eşini ve yardımcısını öldürdüler. Yine yolda tesadüfen arabasında uyurken gördükleri bir adamı daha öldürdüler. Starkweather yolculuğunda bir devriye aracının dikkatini çekti ve uzun süren bir kovalamacanın ardından iki sevgili direnmelerine rağmen yakalandılar. Charles idam edilirken, Caril Ann hapis cezasına mahkûm edildi.
Amerika titriyordu. Bu genç asi, varlıklı ve “iyi” Amerikalı rastgele sebepsizce öldürüyordu. 1959’da Virginia’da yapılan korkunç bir keşif yine tüm ulusu sarsacaktı. Carroll Jackson, eşi ve çocukları arabaları ile birlikte ortadan kayboldular. Bir süre sonra Carroll’un cesedi aracının içerisinde bulundu. Kafasının arkası mermi yarası sebebiyle parçalanmıştı. Polisler cesedi arabadan çıkartırken korkunç bir keşif daha yaptılar. Bebek yaştaki küçük kızı da annesinin cesedi altında cansız olarak bulundu. Jackson’un eşi ve beş yaşındaki oğlu ise kayıptı.
Mildred ve Susan Jackson’un cesetleri kısa bir süre sonra yakınlardaki ormanlık alanda bulundu. Her ikisi de tecavüze uğramıştı. Anne Mildred çeşitli cinsel eylemlere maruz kaldıktan sonra kafası ezilerek öldürülmüştü. Cesetlerin bulunduğu yerin yakınında harabe bir kulübe keşfedildi. Kulübe içerisinde çok sayıda işkence aleti, pornografik görseller ve kadın cesetlerinin morgda çekilmiş resimleri bulundu. Resimlerin arasında genç bir kadının fotoğrafı dikkat çekmekteydi.
Katil Müzisyen
1957’de aynı bölgede bu olaylarla bağlantısı olabileceği tahmin edilen başka bir ceset bulunmuştu. Margearet Harold erkek arkadaşıyla birlikte araçlarında sohbet ederlerken yanlarına bir adam geldi. Para isteyen adam reddedilince belindeki silahı çekerek sevgilileri vurdu. Erkek arkadaşı yaralı olarak kurtulmayı başardı. Polisle birlikte olay yerine döndüğünde Margaret için çok geçti. Çırılçıplak soyulduktan sonra tecavüze uğrayan Margaret, daha sonra öldürülmüştü.
Polise ulaşan isimsiz bir ihbar mektubu Melvin Davis Rees Jr. isimli caz müzisyenini işaret ediyordu. Rees’in geçmişi araştırılırken Maryland Üniversitesi’nden bir kızla çıktığı tespit edildi. Üniversitenin yıllığına bakıldığında çıktığı kızın, barakada bulunan fotoğraftaki kız olduğu anlaşıldı. Kız bulundu ve Rees isimli kişiyi tanımadığını söyledi.
Dosya bir seneliğine donduruldu. Ta ki bir sene önce ihbar mektubunu gönderen kişinin bizzat polise başvurarak, Rees’in yaşadığı yeni adresi vermesine kadar. FBI bir kez daha dosyayı gündemine aldı ve Rees’in evinde arama yapıldı. Evde bulunan bir saksafon çantasının içerisindeki deliller tüm davayı aydınlatmak için yeterli olacaktı. Çantadaki not defterinde Jackson ailesinin öldürülmesiyle alakalı detaylar vardı. Arkadan yaklaşıp adamı nasıl öldürdüğünü ve ardından karısı ve kızına nasıl sahip olduğunu detaylı bir şekilde anlatıyordu. Gazeteler bu seri katilden bahsederken onu “Seks Canavarı” diye adlandırdılar. Maryland’da daha önceden dört genç kızın cinayetlerinin de Rees’in eseri olduğu anlaşılınca Rees idam cezasına mahkum edildi. Ancak idam cezası daha sonradan ömür boyu hapis cezasına dönüştürüldü. 1985’de 16 yaşındaki Shelby Venable ve 18 yaşındaki Mary Fellers cinayetlerini de işlediğini itiraf etti. Rees 66 yaşında kalp krizi sonucu mahkûm olduğu hapishanede öldü.
Kara Orman Canavarı
Benzer başka bir olay 1959’da Almanya’da yaşandı. “Kara Orman Canavarı Olayı” olarak anılan hadise, Karlsruhe’de tenha bir sokakta bir kadın cesedinin bulunmasıyla başladı. Kurban tecavüze uğramıştı ve ardından bir jiletle gırtlağı kesilmişti. Aynı gece bir adam tarafından saldırıya uğradığını iddia eden başka bir kadın polise başvurdu. Adam saldırıyı gerçekleştirirken bir taksinin yanlarından geçmesiyle korkup kaçmıştı. Ancak hiçbir eşkâl ya da ipucu yoktu.
Geçen birkaç ay içerisinde başka kadın cesetleri aynı şekilde tecavüz edilmiş ve gırtlakları kesilmiş bir şekilde bulundu. Kurbanlardan bir tanesi, tecavüze uğrayıp öldürüldükten sonra, trenden aşağıya atılmıştı. Ancak hâlâ bir ipucu yoktu.
Melvin Davis Rees Jr. ve Heinrich Pommerencke
1960 yazı genç bir adam bir terzi dükkanına girerek, takım elbisesini bıraktı. Yanında getirmiş olduğu paketi unutup çıktı. Terzi paketten şüphelenince merakına yenik düşerek açtı. İçinde özel modifiye edilmiş bir tüfek bulunuyordu. Terzi durumu polise bildirince aranan adam yakalandı; Heinrich Pommerencke. Bulunan tüfek kısa süre önce bir av dükkanından çalınmıştı. Aynı tüfek terzinin ihbarından bir gün önce bir soygunda kullanılmıştı. Tüm iddiaları reddeden Pommerencke, polisin tuzağına düştü. Terziye bıraktığı takım elbisenin üzerinde kurbanların bazılarıyla eşleşen kan lekeleri bulunduğu söylenince, itiraf geldi. Oysa takım elbisenin üzerinde kan lekesi tespit edilmemişti.
Yine Arsenik
Ünlü bir dava, zehir bilimcilerini bir kez daha gündeme getirdi. 52 yaşındaki Marie Besnard, eşi ve annesi dahil olmak üzere, 12 kişiyi arsenik ile zehirleyerek öldürmekten ötürü suçlanıyordu. Seri cinayetler 1929 yılında başlamıştı. Tüm kurbanların cesetleri incelemeye alındı ve tamamında yüksek dozda arsenik tespit edildi. Savunma avukatları, yapılan analizlerin gerçeği yansıtmadığını sert bir şekilde iddia ediyorlardı. Dört zehir bilimcisi cesetleri tekrar incelemeye aldı. Araştırmalar devam ederken, savunma avukatları bu sefer farklı bir tez ortaya attılar. Belli bir süre toprak altında kalınca, cesetlerin saçlarında anaerobik bakterilerin türemesiyle birlikte arsenik oluşumu başladığını tez olarak sundular. Uzmanlar sadece vücutlarda arseniği tespit etmeyeceklerdi, aynı zamanda arsenik oluşumunun gömüldükten sonra olup olmadığını da ispatlamak zorundaydılar.
İncelemeler sona erince vücuttaki arsenik seviyeleri delil olarak sunuldu. Ancak uzmanların bir tanesi ihmalkâr davranınca cesetler üçüncü kez incelenmek durumunda kalındı. Cesetlere topraktan geçen arseniğin saçlardaki oranı da ölçülmeliydi. Ancak bir uzman saçların tamamını inceleme esnasında kesip atmıştı. Yeni ekip geldi. Ancak onlar da üçüncü denemede savunma avukatlarının yeni tezini çürütemeyince, Mary Besnard serbest kaldı. Bilim ağır bir darbe almıştı. Kamuoyu, uzmanların acemice davranmaları neticesinde bir seri katilin serbest kaldığına inanıyordu. Bugün bu isim hâlâ seri katil listelerinde yer almakta ve halkın bakış açısını gözler önüne sermektedir.
Amerika sadece teknoloji ve birçok alanda dünya lideri değildi. Ülke sanki seri katillerin oyun sahasına dönüşmüş gibiydi. Bundan sonra yaşanacak 25 yıllık süreçte seri katillerin çağ atladığı bir kez daha gözler önünde serilecekti.