Kilitli oda gizemi, polisiye türünün en sevilen ve karmaşık alt türlerinden biridir. Bu türde bir cinayet ya da suç, dışarıdan herhangi bir müdahale olmadan, kapalı ve kilitli bir odada işlenmiş gibi görünür. Suçun nasıl işlendiği, kimin işlediği ve suçlunun nasıl kaçtığı üzerine kurulan bu hikâyelerde okurlar çözülmesi zor bir bilmeceyle karşı karşıya kalırlar. Kapı içeriden kilitli olduğuna göre, katil içeriye nasıl girmiştir? Ya da, katil tamamen kapalı-kilitli bir odadan dışarıya nasıl çıkmıştır? Olay yerindeki koşullar nedeniyle çözümü mümkün değilmiş izlenimi veren bu kurgular, imkânsız cinayet adı verilen daha kapsayıcı bir alt türün içinde yer alırlar.
Polisiye edebiyatın ilk örneği sayılan Edgar Allan Poe’nun Morgue Sokağı Cinayetleri adlı öyküsü, kilitli oda polisiyesinin de bilinen ilk örneğidir. Gaston Leroux , Sir Arthur Conan Doyle, GK Chesterton gibi isimler tarafından geliştirilen türün doruk noktası ise John Dickson Carr’ın romanlarıdır. Carr, kilitli oda gizemini bir sanata dönüştürmüş, akıl almaz cinayetlerin ve çözüm yollarının ustası olmuştur. Daha yakın dönemde Edward D. Hoch, özellikle imkânsız cinayet öyküleriyle türe büyük katkı sağlamıştır.
İmkânsız cinayet-kilitli oda hikâyelerinin sadece öykü ve romanlara mahsus konular olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Gerçek hayatta da bu tür olaylara rastlamak mümkün. Bundan bir asır önce Amerika’da işlenen Joseph Bowne Elwell cinayeti bunun en bilinen örneği. Yalnızca o dönemin Amerikan toplumunu değil, polisiye edebiyat dünyasını da derinden etkileyen vaka, özellikle kilitli oda gizemine benzerliği ve çözümsüzlüğü nedeniyle yıllarca ilgi ve merak konusu oldu. Amerikalı briç ustası Joseph Bowne Elwell’in ölümünün üzerindeki esrar perdesi bugüne kadar kalkmadı. Olay, kilitli oda kurgu türüyle gerçek hayatın örtüştüğü bir vaka olarak tarihe geçti.
Joseph Bowne Elwell Kimdir?
Halk arasında JB Elwell diye bilinen maktul, New Jersey’de, 1873 yılında doğdu. Ailesi zengin değildi ama Amerikan orta sınıfının elindeki tüm imkânlara sahipti. Bu yüzden rahat bir şekilde büyüdü ve iyi bir eğitim aldı. Zengin olmayı kafasına koyduğu için erken yaşlarda girişimci olmayı başarsa da Briç oyununa karşı doğal bir yeteneği olduğunu keşfedince hayatının akışı değişti. Daha 18 yaşındayken Whist[1] Büyücüsü diye ünü yayılmıştı. Tabii bunun kuru bir ün olmadığını hemen söyleyeyim. JB Elwell bazı geceler, briç oyunundan 1.000 dolara yakın para kazanıyordu.
Joseph Bowne Elwell
Helen Derby ile evlenmesi, onun çevresini daha da genişletti. Helen’in, Roosvelt ailesi ile uzak da olsa bir akrabalığı vardı. Ancak bu bağlantı, JB Elwell’in sosyeteye girmesi için önemli bir basmak oldu. Sadece bu değil, 30 yaşına gelene kadar, briç hakkında 13 kitap yazmasını da karısına borçluydu. Her ne kadar, bu kitapları aslında karısının yazdığı şeklinde yaygın bir inanç olsa da…
Kitapları karısı yazmış olsa bile, bu, onun bir briç dehası olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Kendisine Manhattan’ın Briç Kralı deniyordu ki, sürekli kazanan biri olduğu için bu haklı bir unvan sayılabilirdi. Partneri Harold Vanderbilt ile birlikte 20. yüzyılın ilk yirmi yılının en iyi briç ikilisi onlardı. Briçten kazandığı paralarla borsaya ve at yarışlarına yatırım yapan JB Elwell kısa zamanda büyük bir servetin sahibi oldu. Yatları, arabaları, atları, evleri, apartman daireleri olan zengin bir adam haline geldi.
Ne var ki, şöhret ve para, Elwell’ın ahlaki açıdan zayıflığını ortaya çıkardı. 1905’te oğlunun doğumuyla birlikte özellikle genç ve evli kadınlarla düşüp kalkmaya başlaması kısa sürede toplumun gündemine yerleşti ve giderek karısı için büyük bir utanç kaynağı oldu. Bir arkadaşının dediğine göre kadınlar üzerinde müthiş bir etkisi vardı. Soğukkanlılığı onları cezbediyordu. Ne var ki dedikodular ve skandallarla çalkalanan hayatı, ona çok sayıda düşman kazandırmakta gecikmedi. Babalar, kocalar, yüzüstü bıraktığı eski sevgililer ondan nefret ediyorlardı. 1916’da karısı tarafından terk edildi ama resmen boşanmadılar. Helen, Park Avenue’de satın alınan bir ev karşılığında kocasının çapkınlıklarına sessiz kalmayı uygun görmüştü.
Cinayet Öncesi
Briçteki olağanüstü başarısının yanı sıra çapkınlığıyla da adını duyuran Elwell, karısından ayrıldıktan sonra daha da rahatladı. Hem işlerini büyütüp geliştirdi hem de çapkınlıklarını skandal düzeyinde yaşamaya devam etti. Kendisinden nefret eden çok insan olmakla birlikte, hayatına yönelik ciddi bir tehditle karşılaşmadı, saldırıya uğramadı. Şiddet içeren bir tehlikeye maruz kalabileceğini gösteren hiçbir işaret yoktu. Elwell evli kadınlarla düşüp kalkmaya devam ediyor, kendisi hakkında yapılan dedikoduları umursamıyor ve hayatını dilediği gibi yaşıyordu.
Ta ki 10 Haziran 1920 sabahına kadar…
NewYork’ta sıcak bir yaz günü, Elwell, Madison Bulvarı’ndaki Ritz’de son sevgilisi, taze dul Viola Kraus ile birlikteydi. Viola’nın kız kardeşiyle onun kocası Bay ve Bayan Levisham da onlarla birlikte aynı masadaydılar. Grup daha sonra New Amsterdam tiyatrosunun çatı katındaki gösteriyi izlemeye gittiler. Elwell, saat 01.30’da tiyatrodan ayrıldı ve 70. Cadde’deki evine geri döndü. 02.00 ile 02.30 arasındaki bir saatte evine ulaştığı tahmin ediliyor.
Evde birkaç telefon görüşmesi yaptı. Bunlardan biri Bayan Kraus’laydı. Diğerinde ise ahırlarını aramıştı. Ancak saat 06.09’daki görüşmenin kimle yapıldığı tespit edilemedi.
06.30’da sütçü geldiğinde evin kapısının açık olduğunu, kısa süre sonra Elwell’in dışarıdaki gazeteyi alıp içeriye girdiğini ve kapıyı kapattığını gördü.
Tabii sütçü, Manhattan’ın Briç Kralı’nı hayattayken gören son kişi olduğunu o sırada bilmiyordu.
“İmkansız kilitli oda cinayeti” Elwell olayı hakkında çıkan haber.
Cinayet
Sütçünün Elwell’i kapıda görmesinden bir saat sonra hizmetçi Marie Larsen geldi. Kendi anahtarıyla evin kapısını açıp içeriye girerek günlük temizlik işlerine başladı. Bir süre sonra, oturma odasının kapısının içeriden kilitli olduğunu fark etti. Bu duruma çok şaşıran kadın, yine kendisinde bulunan anahtarı kullanarak kapıyı açtı. Elwell bir sandalyede oturuyordu. Ancak peruğu başında değildi, takma dişlerini de takmamıştı. Mary, patronuna temkinli bir şekilde yaklaşarak selam verdi ama bir karşılık alamadı. Dikkatle bakınca alnının ortasındaki kurşun deliğini gördü.
Hizmetçi Marie Larsen, Elwell’i kapısı ve
pencereleri içeriden kilitli oturma odasında 45’lik
otomatik bir silahla vurulmuş halde buldu.
Polis geldiğinde Elwell hâlâ hayattaydı. Ancak birkaç saat sonra öldü. Hadiseyi açıklayacak tek bir kelime bile edememişti.
Olay yerine gelen polislerin gördüğü manzara şu şekildeydi: Masanın üzerinde biri açılıp okunmuş, birkaç mektup vardı. Bir mücadele olduğunu gösteren herhangi bir ipucu yoktu. Ayak izi yoktu. Odadaki parmak izleri sadece Elwell ve hizmetçisine aitti. Elwell, ordu tipi bir silahtan atıldığı anlaşılan büyük kalibreli bir mermiyle vurulmuştu. Silah kayıptı. Kül tablasındaki sigara izmaritlerinden biri farklıydı. Ve hepsinden önemlisi, odanın kapısı ve pencerelerin tamamı içeriden kilitliydi.
Evde bir Rembrandt tablosu vardı. Diğer başka değerli eşyalar gibi o da çalınmamıştı. Herhangi bir evrak kayıp değildi. Ayrıca evin içinde karıştırılmış bir çekmece, dolap yoktu.
Kiltli oda cinayetinin işlendiği evin önündeki gazeteciler
Odada silah olmaması, intihar ihtimalini ortadan kaldırmıştı. Olay kesinlikle bir cinayetti. Polis, derhal bir katil avı başlattı. Katilin, Elwell tarafından iyi tanınan biri olduğu düşünülüyordu. Maktulün gönül ilişkilerindeki pervasızlığı nedeniyle şüpheli sayısı oldukça fazlaydı. Öfkeli kocalar, babalar, erkek arkadaşlar kadar, Elwell’in yüzüstü bıraktığı kadınlar da şüpheliler listesinde yer alıyordu. Ancak, terk edilen kadınların hiçbirini olayla ilişkilendiren fiziksel bir kanıt bulunamadı. Özellikle cinayet aleti olan silahın, yani 45’lik bir revolverin, gürültülü ve büyük bir silah olması nedeniyle kadınlar arasında tercih edilmemesi, polisin dikkatini erkek şüphelilere yöneltiyordu. Yine de Elwell’in bütün sevgilileri sorgulandılar ve temize çıktılar.
Elwell cinayetinin baş şüphelisi, Viola Kraus’un eski kocası Victor Van Schlegel’di. Van Schlegel’in de o son gece Ritz’de olduğu ortaya çıkınca uzun uzun sorgulanması kaçınılmaz oldu. Ancak o da kısa süre sonra aklanarak serbest bırakıldı.
Katil avı süresince binlerce kişi sorguya çekildi ancak bir sonuç alınamadı. Bugüne kadar olayla ilgili hiçbir şüpheli tutuklanmadı ve cinayet çözülemedi. Elwell cinayeti, tıpkı “kilitli oda gizemi” olarak bilinen polisiye edebiyat türündeki hikâyelere benzer bir şekilde, spekülasyonlarla dolu bir vaka olarak kaldı.
Joseph Bowne Elwell ölmeden önce de ünlü biriydi ama ölümünden sonra edebi bir karakter olarak ölümsüzleşti. Klasik bir polisiye romanın tüm ayırt edici özelliklerine sahip olan Joseph Elwell cinayeti kilitli oda cinayet gizemlerinin canlanmasına vesile oldu.
Willard Huntington Wright, 1926’da yayınlanan ilk Philo Vance romanı The Benson Murder Case‘i bu olaydan esinlenerek yazdı. Birçok eleştirmene göre, F. Scott Fitzgerald’ın Jay Gatsby karakterinin arkasındaki ilham kaynağı da JB Elwell’dan başkası değildi.
Elwell cinayetinde, katilin nasıl içeri girdiği ya da içeriden nasıl kaçtığı, hâlâ bilinmeyen büyük bir muammadır. Kilitli oda polisiyeleri, genellikle karmaşık ve zekice çözümlerle son bulur. Ancak gerçek hayatta, her zaman böyle bir sonuca ulaşmak mümkün olmuyor. Elwell cinayeti, çözülmeden kapatılan sayısız suç vakasından biri olarak tarihe geçti, fakat arkasında kurgu dünyasında yankılanan bir esin kaynağı bıraktı.
[1] 18. ve 19. yüzyıllarda yaygın olarak oynanan klasik bir İngiliz kart oyunu. El almaya dayanan hemen hemen bütün oyunların atasıdır. 20. yüzyılda briç oyununa dönüşmüştür.