Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Hikaye: Sigortacı

Diğer Yazılar

PENCEREDEKİ KADIN

ŞIPSEVDİ

TUTANAK

Murat Yıldırım
Murat Yıldırım
Elime geçen, hoşuma giden her şeyi okurum ama özellikle polisiye, bilimkurgu, fantazi ve korku türlerindeki romanlara bayılırım. Eğitim hayatımda yolum İstanbul Atatürk Fen Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi, University of Iowa ve University of Ottawa'dan geçti. Bilim ve Teknik dergisinde popüler bilim yazarlığı ve editörlük yapmışlığım var. Bilimkurgu Kulübü web sitesinde yazı yazmaya ve çeviri yapmaya devam ediyorum. Amatör olarak yazdığım hikayelerim yine Bilimkurgu Kulübü web sitesinde, Yerli Bilim Kurgu Yükseliyor e-dergiside, Kayıp Rıhtım aylık öykü seçkisi, Esrarengiz Hikayeler ve Lagari Fanzin'de yayımlandı. Evliyim, Yağmur Ela ve Eymen'in babasi olduğum için çok mutluyum.

Edison T marka otonom elektrikli arabaları üreten Edison şirketi, bu araçları sadece satmakla kalmıyor aynı zamanda müşterilerine kiralıyordu da. Edison şirketinin sadece bu operasyonda pazar lideri olarak her ay milyarlar kazandığı herkesin bildiği bir gerçekti. Bir aracın sahibi olmadan, park yeri aramak zorunda kalmadan, bakımıyla uğraşmadan, her ihtiyaç duyduğunuzda yirmi yedi saniyenin altında bir bekleme süresiyle kapınızda temiz ve bakımlı bir araba bulmak, büyük şehirlerde lüksten çok bir ihtiyaç haline gelmişti son yıllarda. Şoförlük zaten on yıl öncede kalmıştı. Bir yere gitmek için tek yapmanız gereken gideceğiniz yerin adresini bilmekti. Ah, bir de aylık kira ve sigorta bedelini ödemeniz gerekiyordu tabii. Ama merak etmeyin, onu da otomatik ödemeye bağlayabiliyordunuz. Edison T reklamında da dendiği gibi, hayat, daha ne kadar kolay olabilirdi ki?

Edison şirketinde müşteri ile iletişimin ve hesaplamaların neredeyse hepsini yapay zekâ yapıyor olsa da hâlâ sorumluluk ve inisyatif alınması gereken işlerin çoğunda insanlar çalışıyordu. Şirketin yönetim kurulu üyesi Semih, sigorta kanunları konusundaki derin bilgi ve kavrayışının yanı sıra çok başarılı bir müfettişlikten geldiği için, yapay zekânın başa çıkamadığı tüm sigorta problemlerinin ilk danışıldığı otorite durumundaydı. Aynı zamanda alengirli ve karmaşık sigorta problemlerini çözmek Semih için bir hobiydi.

Ellisini aştığı halde hâlâ  bekardı. Pek fazla yakın arkadaşı yoktu. Genelde etrafına karşı  mesafeli biri olmasına ve ürkütücü heybetine rağmen, çalışanları tarafından sevilirdi. Bunun nedeni, onları her zaman koruyup kollayan bir patron olmasıydı. Yine de unutamadığı bir aşkı olduğuna dair bir dedikodunun şirket içinde dolanmasına engel değildi bu durum.

Şu an önünde oturduğu yekpare, şeffaf plastik gibi duran masa, grafen ve karbon nanotüp tabanlı bütünleşik bir bilgisayardı. Masanın üzerinde istediği alan klavye, istediği alan ekran olabilir; arzu ederse,  görüntüyü herhangi bir duvara yansıtabilirdi.  Şirketin kurucusu ve CEO’su Will Doors’la yakın bir  arkadaşlığı vardı Semih’in. Masasının köşesindeki zarif kıvrımda sürekli değişen resimler arasında en sık görünen Semih ve Will`in eski bir fotoğrafıydı. Herkesin genç ve mutlu olduğu bu fotoğrafta sağda iri cüssesiyle Semih, solda onun kadar uzun fakat çok daha zayıf Will görünüyordu. Semih’in yanında üzerinde test pilotu kıyafeti, kafasında gökkuşağı renklerindeki kaskıyla Will’in çılgın ikiz kardeşi Harry görünüyordu. İkizlerin arasında, üzerindeki test pilotu kıyafetine dökülen kıvırcık siyah saçlarıyla gülümseyen genç ve güzel kadınsa Will`in müstakbel eşi güzel Sophie’ydi.

Önündeki masa sarıdan maviye doğru renk değiştirmeye başladı. Semih, oldu olası zil ve  alarm gibi sesleri  sevmezdi. Masasına işaret parmağıyla iki kez dokundu. Sekreteri olan yapay zekâya seslendi.

“Buyrun Ayşe Hanım.”

Ayşe, Semih’in Artificial Intelligence for Secretarial Purposes adlı uygulamanın isminin ilk üç kelimesinin ilk harflerini kullanarak uydurduğu isimdi. Böyle isimleri kullanan pek yoktu ama onun gibi ellili yaşları geçtiyseniz ve bir Asimov hayranıysanız, bunda şaşılacak bir yan yoktu.

Ayşe bir yapay zekâ için gayet insancıl ve saygılı bir ses tonuyla, “Ankara şubemizden arıyorlar efendim. Çözülemeyen bir problem varmış,” dedi.

Semih, koltuğunda biraz geriye kaykılıp daha dik oturarak “Bağla, kızım,” dedi.

Masanın üzerinde ufak bir parça Semih’in tam karşısına gelecek şekilde yükseldi, ufak bir ekran halini aldı. Ekranda, gençten, kısa saçlı, parlak yüzlü bir erkek kafası belirdi.

“Semih hocam, ben Ankara`dan Erhan. Müdür Bey’in kişisel asistanıyım. Burada ufak bir problemimiz var. Müdürüm sizi haberdar etmemi istedi. Siz böyle gizemleri severmişsiniz.”

Meraklanan ve keyiflenen Semih’in gülümsemeye başlayan dudakları arasından “Buyur dinliyorum” sözleri çıktı.

“Efendim, konu araba kiralama sigortasıyla ilgili. Bir hanımefendi kiralama için fiyat ve sigorta tahmini alıyor. Arabayı kiralayacakken araya başka bir iş giriyor ve bir hafta sonu geçiyor. Hanımefendi arabayı tekrar kiralamaya kalkıştığında yapay zekâ sigortada aylık 1,5 kredilik bir fark çıkartıyor.”

“Pek cüzî bir miktarmış. E, güzergâh mı değiştirmiş? Ya da acaba başka bölgeden mi aramış? ”

“Hanımefendinin iddiasına göre, hafta sonu saçlarını boyatmış. Bizim sarışınlara daha pahalı fiyat verdiğimizi iddia etti. Biz de inisyatif alarak kendisine istediği düşük fiyatı verdik. Fakat bizim buradaki arkadaşlar fiyatın neden farklı verildiğine dair bir sebep bulamadılar. Gerçekten de saç renginden başka bir değişken bulamadık. Diğer her şey aynı görünüyor.”

Semih, “Gerçekten de çok ilginç,” dedi. “Otonom araçlarda yolcunun sigorta fiyatları üzerinde etkisi neredeyse sıfır. En büyük etkenler kullanılan güzergâhın trafik durumu ve kullanım sıklığı.“

“Biliyorum, efendim. Bu yüzden müdürüm konuyu size iletmemi istediler.”

“İyi yaptınız. Sen elinizdeki her şeyi gönder, ben burada bu konuyu inceleyeceğim. ”

“Teşekkür ederim efendim iyi günler.”

Masa bir anlığına kızıl bir renkte parıldadı. Erhan dosyaları göndermişti bile. Semih, hemen algoritmaları test ettikleri dışarıya kapalı sunucuya bağlanarak sigorta tahminleri almaya başladı. İlk önce siyah saçlı kadın profilleri oluşturarak aldı. Daha sonra aynı tahminleri sarışın kadınlar için almaya başladı. Sarışınların sigorta ücret tahminleri hakikaten esmerlere göre biraz fazla çıkıyordu. Aradaki fark ufaktı ama mevcuttu. Çok daha fazla bilgiye ihtiyacı vardı. Kendisine yardımcı olması için big datadan, makine öğrenmesinden ve istatistikten anlayan biri lazımdı ona. Düşünmek amacıyla bir anlığına gözlerini kapadı.

“Ayşe Hanım, geçen ay girdiğim mülakatlarda Türk bir genç kız vardı. Big data uzmanı. Yanılmıyorsam hesap denetleme dairesinde işe başladı. Dosyasını masama gönderip kendisini buraya çağırabilir misiniz?”

Ayşe, Semih’e cevap vermedi. Semih söylediklerinin kendisine tekrar edilmesini gereksiz bulurdu. O hemen hareket beklerdi. Masasında yanıp sönen kırmızı ışığın ardından hesap uzmanı Arzu’nun dosyasını okumaya başlamıştı bile. Dosyayı okumayı bitirmeden kapısı çaldı. Uzun düz kumral saçlarını ortadan ayırmış, orta boylu, zayıfça bir kız başı öne eğik içeri girdi. Arzu’nun heyecanlı olduğu her halinden belliydi. Ekranlar ve hologramlar çağında yüz yüze halledilen pek fazla iş kalmamıştı. Mülakatınıza giren, binanın en yetkili kişisinin sizi çağırtması ortada önemli bir mesele olduğunun gösteriyordu. Semih Bey belli ki Arzu’yla ya kişisel bir konuşma yapacak ya da bir istekte bulunacaktı. Arzu’nun aklına bir anda işten kovulabileceği düşüncesi geldi. Başını kaldırdığında kendisine babacan bir tavırla bakan Semih`i görünce biraz rahatladı.

“Kızım, dosyana baktım. Buraya alışmış gibi duruyorsun. İstatistiklerin, çıkardığın işler gayet güzel görünüyor. Seni, bulunduğun pozisyona önerdiğime çok sevindim. Yüzümü kara çıkarmadın.”

“Teşekkür ederim, size layık olmaya çalışacağım.”

“Resmi olmana gerek yok kızım. Şimdi elinde ne iş varsa bırak, ben senden özel bir projede çalışmanı istiyorum. “

Semih, Erhan’la yaptığı görüşmeden başlayarak durumu anlattı. Sonra da Arzu’dan ne istediğini açıkladı.

“İlk önce bu farkın gerçek olup olmadığını belirlememiz gerekli. Eğer bir yerlerde bir hesap hatası varsa düzeltelim. Fakat bu iş o kadar basit değil gibi. Bana bunu bul… Hem de bir an önce.”

***

Ertesi gün Semih öğle yemeği için dışarı çıkacağı sırada masasından tanıdık sarı mavi ışıklar yanmaya başladı.

“Ayşe Hanım, buyurun.”

“Arzu Hanım kapıda. Bir şey bulunca gelmesini söylemişsiniz.”

“Arzu Hanım’dan öğle yemeği için siparişini alın. Yemeklerimizi burada yiyelim.”

Birkaç dakika sonra Arzu Hanım içeri girdi.

“Gel Arzu, seni bu kadar çabuk beklemiyordum. Geç otur, şuraya. Ne buldun bakalım?”

Arzu ilk önce derin bir nefes aldı, sonra hızlı hızlı anlatmaya başladı.

“ Efendim, çok ilginç bir şey buldum. İlk önce bu bir hata değil. Sizin de bahsettiğiniz gibi oranlar arasında bir fark var. O yüzden algoritma sarı saçlı kadınlar gibi bir grubu daha yüksek bir risk grubu olarak görüyor. Bu yüzden primi yükseltiyor. Bu arada kiralama sigortası uygulaması, eski bir sigorta ve sürüş uygulamasının üzerine kurulmuş. Orada yolcuların tüm bilgileri depolandığı için yeni uygulama da tüm bu bilgileri hem de daha fazlasını kaydediyor. Programın yöneticisi yapay zekâ, eksik bilgileri sosyal medya üzerinden tamamlıyor. Aslında bu kanuna aykırı. Çünkü gizliliğin korunması kuralları gereği biz, kişileri ve güzergâhları takip edebiliyoruz ama kayıt altına alamıyoruz.  Buna karşılık sistem, sosyal medyada herkese açık paylaşılan bilgileri inceleyerek kimin nerelerde olduğunu ve potansiyel güzergâhlarını hesaplıyor ve daha gerçekçi bir prim hesaplaması çıkartabiliyor.”

Arzu tekrar derin bir nefes alırken Semih eliyle devam et işareti yaptı.

“Neyse konuyu dağıtmayayım. Ben son bir milyon sigortalımızın bilgilerini alıp incelemeye başladım. Erkek ve kadınları saç renklerine göre ayırdım. Ama sayıların adilce karşılaştırılabilmesi için her grubu o gruba ait kişi sayısına bölerek normalize ettim. Sonra bu oranlara ait kaza oranlarını karşılaştırdım. Fakat gruplar arasında çok anlamlı bir fark bulamadım. Sonra dün gece düşünürken aklıma başka bir şey geldi.“

Arzu, konuşmasına  ara vermek zorunda kaldı. Çünkü yemekleri gelmişti. Köşedeki küçük masaya oturdular. Burada da çalışma masasındaki resmin aynısı vardı: Will, Sophie, Harry ve Semih. Herkes genç ve güzel.

“Sen dünden beri hiç ara vermedin galiba.”

“Evet, Semih Bey. Dün akşam pek uyuyamadım. Kafama birşey takılınca pek uyuyamıyorum. Sarışınlar son yılların modası gereğince olacak en kalabalık grup çıktı. Ben de datayı tekrar alt gruplara böldüm. İşte, saç renginin tonuna, ten rengine, yaia göre…  Ama yine bir anlamlı bir fark yoktu. Odağımın dağıldığını anlayınca, ben de en başa döndüm. Sonra, dosyayı tekrar incelerken bu soruşturmayı başlatan kadının saçına takıldı gözüm. Saçı sadece sarı değildi. Yani sarıydı ama araya yeşil ışıltı attırmıştı. Ne bileyim?… Bence yakışmamıştı. Yeşille sarı pek uyumlu olmamıştı.“

Arzu, Semih’in öksürmesiyle konudan uzaklaşmaya başladığını fark etti. Suyundan bir yudum aldı.

“Özür dilerim, yorulunca böyle oluyor. Neyse, acaba ilişki bir tek renkle ilgili değilse diye düşündüm. Bu sefer yolcunun giysisinin rengini de parametrelere ekledim. Yeni bir matris yazıp yapay zekâyı da herhangi bir kaza anındaki resimlerde farklı renkleri bulması için eğittim. Bu alt grupların kaza oranlarını da matrise ekledim. Ve karşılaştırmayı tekrar başlattım. Programın çalışması yeni bitti.”

Arzu birden durdu. Sesindeki heyecan ve hızdan, dün geceyi bol kahve ve şekerle geçirdiği belli oluyor mu diye merak etmişti.

“Eee, devam etsene kızım.“

Genç kız, o zaman sustuğunu fark etti.

“İnanmayacaksınız, belki oranlar arasındaki ilişki bir anda beş katına çıktı. Yani yeşil ve sarı için kaza oranı yüzde bir ise, ikisi bir aradayken kaza oranı yüzde beş. Gerçek oran daha düşük tabii. Ben örnek olsun diye abarttım.“

Arzu, Semih’in cevap vermesi için durdu ama beklediği cevap gelmedi. Patronunun yüzüne çevirdi gözlerini. Saçlarında siyahtan çok beyaz olan adam, şu an sanki olduğundan daha yaşlı görünüyordu. Bakışları masanın kenarındaki resme doğru sabitlenmiş gibiydi. Arzu da masadaki resme dikkatle bakınca bir gariplik fark etti.

“Aaa, Will Doors`un ikizi mi var?“

Semih düşünceli bir sesle,  “Artık yok,” dedi. “Şirket kurulurken Edison test pilotuydu. Kazada öldü. Edisonların tek ölümlü kazası.”

Arzu, yüzüne inmiş saçlarını kulaklarının arkasına atarken, ne söyleyeceğini düşünüyordu.

“Çok üzgünüm, bilmiyordum. İyi arkadaştınız galiba.”

“Pek kimse bilmez. O zaman Will meşhur değildi. Harry, bambaşka bir insandı. Will gibi soğuk değildi. Çok dost canlısıydı. Muhakkak bir şekilde insanın kalbine girerdi.”

Semih başka bir şey söylemeyince rahatsız edici bir sessizlik oldu. Odada sadece Arzu’nun çatal bıçak sesleri duyuluyordu. Arzu yemeğini bitirince sessizlik iyice koyulaştı. Acaba çıksa mıydı? Ama konuşma da bitmiş gibi değildi. Tam ağzını açıp izin isteyecekken Semih, “Başka?” dedi.

“Anlamadım, efendim?”

“Başka, ne yapılması gerekiyor?”

“Bu anomalinin başka renkler için de söz konusu olup olmadığını anlamamız gerekli. Sonra, renk sayısı artınca kaza oranları artıyor mu? Onun da anlaşılması gerek.“

“Bundan sonraki işlemler de bu kadar uzun mu sürecek?“

“Hayır, efendim. Tüm resimler indekslendi. Sadece yeni bağlantıntılara bakılacak.”

“Peki; sonuçlarından emin misin?”

“Evet, efendim her şey çok uyumlu. Ortada prim hesaplama programlarının yaptığı bir hata yok, tam tersine gereğinden fazla değişkenle yaptıkları karmaşık fakat doğru bir hesaplama var.”

“Bazı grupların niçin daha fazla kaza geçirdiğinin sence bir açıklaması var mı?”

“Hayır, Semih Bey. Araçlar otonom. Bu kişiler yolcu. Kaza oranlarını nasıl etkileyebilirler ki?”

“Eğer bu kaza oranları gerçekse ki öyle görünüyor, bunun sebebini bilebilecek bir tek kişi biliyorum. Yarın üzerine güzel ama resmi bir kıyafet giy. Patrona çaya gideceğiz.”

“Şirketin kurucusu Will Doors’a mı? Efsane programcı. Edisonların öğrenme algoritmasını kendi yazmış doğru mu?”

“Onun hakkında duyduğun her şeyin fazlası var eksiği yok. Ama eski işlerin hepsini Harry’yle beraber yaptılar. Yarın öğlene kadar izinlisin. Çok yorulmuşsun. Yarın öğleden sonra ikide katta ol. Çıkmadan elindeki her şeyi gönder bana.”

Arzu, iyi olduğunu söyleyip kalmayı isteyecekti. Ama patronunun yüzündeki ciddiyeti görünce başıyla selam verip çıktı.

Yarım saat kadar sonra Semih, çalışanından gelen dosya üzerinde aramalar yapıyor, sonuçları karşılaştırıyordu. Bilgisayarın önünde oturduğu üç saatin sonunda masasını iki eliyle birden yumrukladı. Gözünde yaşlarla…

***

Şehrin dışındaki devasa çiftliğe vardıklarında mesai bitmek üzereydi. Bir koruya bakan geniş bir odada beklemeye başladılar. Eşyalar gösterişten çok, rahatlığı için seçilmişe benziyordu. Arzunun rahatsızca oturduğu koltuğa Semih iyice gömüldü. Biraz sonra bir tişört ve jean giymiş Will geldi. Semih’le sarıldılar. Will, arkadaşının gelişine  çok sevinmiş görünüyordu. Semih ise yolculuk boyunca olduğu gibi tutuktu. Hareketleri, Arzu’ya biraz iğreti gibi geldi.

Semih, Arzu`yu en büyük patronla tanıştırdı.

Will, Arzu`nun elini sıktıktan sonra, hemen konuya girmek istedi. Fakat Semih Will`e eşinin onlara katılıp katılmayacağını sordu. Will, eşi hazırlanınca geleceğini söyleyip kendi sorusunu sordu.

“Bu ziyareti neye borçluyum bakalım?”

Semih, “Bir sorunumuz var, Will,” dedi. “Bunun, araçların karar verme algoritmalarıyla ilgili koddan kaynakli olduğunu düşünüyorum.”

Sustu. Çünkü,  yanlış bir kelime kullandığını fark etmişti: Algoritma. Will, şimdi binlerce kez duyduğu tramvay ikilemini anlatmaya başlayacaktı. Will hafifçe öksürüp Arzu’ya dönünce tahmininde yanılmadığını anladı.

“Arzu, tramvay ikilemini bilir misin?”

“ Bilmiyorum, efendim. “

“Bilmemen çok normal” dedi Will. “Bu aslında sosyal bilimlerle, felsefeyle ilgili bir konu ama otonom arabaların karar verme mekanizması ile de ilişkisi var. Şöyle düşün: Sen bir tren istasyonundasın. Bir gürültü duyuyorsun. Görüyorsun ki bir tramvay vagonu kopmuş geliyor. Yolu üzerinde de beş işçi var. Sen, önündeki makası değiştirerek onları kurtarabilirsin. Eğer makası değiştirirsen beş işçi kurtulacak ama diğer rayda bir işçi var o ölecek. Makası değiştirir misin?”

“Bilmiyorum,” diye kekeledi genç kız. “Herhalde değiştirirdim.”

Semih işte geliyor gibisinden bir işaret yaparak gözlerini devirdi, söze girmek için acele ettiği belli oluyordu. Will, bu defa da “Peki, ya makas değil de onun yerine bir adam olursa. Önündeki adamı iteceksin, o ölecek ama beş işçi kurtulacak. İter misin adamı?” diye sordu.

Arzu’nun kararsızlığı yüzünden okunuyordu. Tam cevap vereceği sırada içeriye Will’in eşi Sophie girdi. Arzu’nun Sophie`ye tanıştırılmasından sonra Will sabırsızlıkla devam etti.

“Bu sorular otonom araçlara kadar sadece felsefi sorulardı. Şimdi ise çözüm bulmamız gereken gerçek problemler. Anlayabiliyor musun benim düştüğüm durumu?“

Arzu bir an düşündükten sonra yüzü aydınlandı.

“Evet, kaza kaçınılmaz olduğunda araba ne yapacak? Örneğin bir yayaya veya başka bir araca çarpma durumu olduğunda.”

“Kesinlikle,” dedi Will gülümseyerek.

Daha devam edecekti ama Semih biraz sertçe araya girdi. “Bizim de tam bununla ilgili bir sorunumuz var. Edison araçlarında yolcuların saçlarında veya giysilerinde bazı renk grupları yan yana gelince kaza ihtimali üstel olarak artıyor.“

Will kaşlarını çattı. “Olmaz, öyle şey. Yolcuyla, kaza oranı arasında bir bağıntı olması imkânsız.”

Semih, Arzu’nun anlam veremediği bir gerginlikle devam etti. “Öyle olmalı ve öyleydi de. Ta ki, geçen yıl nostalji modelleri çıkana kadar. Nostalji modelde hangi arabayı örnek almışlar, hadi bil. Bizim orijinal test araçlarını. Harry’yle Sophie`nin sürdüğü ilk araçları. Son vidasına, hatta orijinal otomatik sürüş ve güvenlik yazılımına kadar.

Will sanki koltuğun içine gömüldü. Sophie bir Semih’e bir Will’e bakıyor, aynı Arzu gibi ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

“Harry`yi sen mi öldürdün, Will?  Güvenlik yazılımına otomatik tüm önlemleri gökkuşağı renkleriyle orantılı olarak kapatmayı sen mi programladın? Aynı Harry`nin kaskındaki gökkuşağı renkleri gibi. “

Will, “Sadece kazaydı,” diyebildi güç duyulur bir sesle. “Arabanın takla atmaması gerekiyordu. Sadece bir kaç yatırımcı toplantısını kaçırması yeterliydi. Ben yatırımcıları ikna edene kadar.”

“Gey olduğu için mi öldürdün, onu? Senin eski kafalı yatırımcılarını kaçıracak diye mi?”

Will ayağa fırladı. Bağırırken boyun damarları şişiyordu. “Anlamıyorsun! Eğer yatırımcılar kaçarsa batacaktık. Onun umurunda bile değildi. Bütün hayatımızı, birikimimizi bu projeye harcamıştık.”

Sophie de ayağa kalkarak  “O arabalara ben de biniyordum, bunu nasıl yapabildin?” diye bağırdı.

Ardından, kocasının suratına hızla bir tokat indirdi. Arzu bir tokattan bu kadar çok ses çıktığını hiç duymamıştı. Bir eliyle kızaran yanağını tutan Will, hiçbir şey demeden karısına baktı sadece. Sophie, uzak bir köşeye çekilerek olacakları beklemeye başladı. Şu an kocasını öldürseler yapacağı tek şey, mezarına gidip tükürmek olurdu herhalde.

Semih’in yüzü de kıpkırmızı olmuştu. Gene de sakindi. Ağır ağır Will`in üzerine doğru  yürüdü. Gözlerindeki nefret adeta maddeleşmişti.

“Seni şuracıkta gebertmeyi çok isterdim. Ama bu çok kolay olur. Sen benim elimden sevdiğim adamı aldın. Ben senin elinden her şeyini alacağım. Yarından tezi yok, kardeşin adına vakıf kuracaksın. LGBT bireylere yardım amacıyla. Ondan sonra da şirketle hiçbir ilişkin kalmayacak. Eğer yapmazsan elimdeki bütün kanıtlarla  polise gideceğim.”

Odada uzun bir sessizlik oldu. Sonra Will dışında herkes tek tek odadan çıktı.

***

İki yıl sonra, Arzu, evlilik davetiyesini vermek için Harry Doors Vakfı’na gitti. Semih oradaydı. Gönüllü olarak çalışıyor ve gökkuşağı rengi saçlarıyla çok mutlu görünüyordu.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar