Çoğumuzun ismini sadece dizi, film ve altın madeni haberlerinde işittiğimiz, kendine ise günlük hayatta neyse ki hiç rastlamadığımız siyanür, maruz kalınan miktara bağlı olarak dakikalar içinde insanı öldürebilen hem eski hem de modern çağların en önemli mitokondriyal toksinlerinden biridir. Zehirlenme durumunda antidot tedavisine süratle başlanmasının son derece önemli olması nedeniyle insanlardaki siyanür zehirlenmeleri genelde %95 oranında ölümle sonuçlanmaktadır. Ölüm oranı, maruz kalınan miktara, siyanürün formuna ve maruz kalma yoluna göre artar. Siyanür zehirlenmesinin spesifik olmayan işaret ve semptomları; baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, zihin bulanıklığı, dışkı/idrar tutamama ve sonuçta ölümle sonuçlanan koma şeklinde sıralanabilir. Nefes darlığı, hareketlerde dengesizlik, kalp düzensizlikleri, istemsiz kasılmalar, koma ve solunum yetmezliği sonrasında acılı bir ölüm meydana gelir.
Dünyadaki cinayet ve intihar vakalarında sık kullanılan bir zehir olan siyanür, ülkemizde iki çarpıcı vakada karşımıza çıktı. Takvimler 14 Mayıs 2019’u gösterdiğinde İzmir ili Karşıyaka ilçesinin Soğukkuyu Mahallesi’ndeki bir evde, Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi Mahmut Can Kalkan, annesi 39 yaşındaki Fatma Kalkan, babası 46 yaşındaki Mehmet Kalkan ve 16 yaşındaki kardeşi Emir Can’a hazırladığı meyve suyunu ikram etti. Anne baba bir süre sonra fenalaştı. Emir Can anne babasının fenalaştığını görünce ters giden bir şeyler olduğunu anladı. Katil, zehirli meyve suyunun kalanını, içmeye direnen diğer iki kardeşinin üstüne döktü. Polisi ve ambulansı aramayı başaran Emir Can küçük kardeşiyle birlikte hastaneye kaldırıldı. Anne ve baba ise hayatını kaybetti.
İnceleme sonuçlarına göre anne babayı öldüren, kardeşleri yaralayan sıvı, meyve suyuna karıştırılmış siyanürdü. Katil genç ifadesinde, “Siyanürü uyuşturucu bulmak için sıkça uğradığım bir kahvehanedeki torbacıdan satın aldım. Zehri bardaklara ikişer çay kaşığı koyarak karıştırdım. Yapmış olduğum karışımı ailemin olduğu odaya götürdüm. Burada masaya bıraktım. Karışımı önce annem içti. Babam bir müddet seyretti ve ardından o da içti” dedi. Adliyeye sevk edilen Kalkan, ‘Üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silahla kasten öldürmek’ suçundan tutuklandı. Cezaevinde bir gün kaldıktan sonra Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesine sevk edilen ve elli gün gözlem altında tutulan Kalkan’a ‘psikotik bozukluk’ teşhisi konuldu.
Hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Kalkan’ın yargılandığı İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesine, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden gönderilen raporda, ‘sanığın akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını tam olarak algılayamayacağı’ bildirildi. Mahkeme heyeti, raporun ayrıntı içermemesi nedeniyle İstanbul Adli Tıp Kurumundan yeni rapor istedi. İstanbul Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi ise, mahkemeye gönderdiği raporda, Kalkan’da ‘davranış bozukluğu ile akıl hastalığı ve akıl zayıflığına rastlanılmadığını’ bildirdi. Raporda, “Ceza sorumluluğu tamdır,” denildi. İki rapor arasındaki çelişki üzerine mahkeme, Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Dairesinden de rapor istedi. Daire, gönderdiği raporda, tutuklu sanık Kalkan’ın cezai ehliyetinin tam olduğunu bildirdi. Yargılama sonucunda heyet, yerel mahkemede uygulanan iyi hal indirimin kaldırılmasına hükmetti ve sanığın iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve on beş yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi.
Siyanür kullanılarak işlenen bu cinayet ülkemiz sınırlarında işlenen tek vaka olarak kalmadı. Aynı yılın 6 Kasım günü Fatih’te Molla Gürani Mahallesi Oğuzhan Caddesi’ndeki apartmanın birinci katında oturan Cüneyt (48), Oya (54), Yaşar (56) ve Kamuran Yetişkin (60) kardeşlerin bir süredir evden çıkmayışından şüphelenen komşuları polis eşliğinde eve girdiklerinde salon kapısında ‘Dikkat siyanür var’ yazılı notu bulmuşlar akabinde olay yerine sağlık ekibi sevk edilmişti. Evde biri kadın, biri erkek iki kardeş yan yana sırtüstü yatar vaziyette bir odada, diğer kardeşler de ayrı odalarda biri sırtüstü, biri yüzüstü yatar vaziyette bulundu.
Yapılan incelemelerde siyanür içerek öldükleri belirlenen kardeşlerden Oya Yetişkin’in otuz üç yıllık arkadaşı ve sırdaşı Serpil Alkan, bir gazeteye verdiği röportajda hayatını dansçılık ve modellikle kazanan Oya Yetişkin’in kardeşlerinin bakımı ve evin geçimini üstlendiğini anlattı. Merhum anneleriyle sorunlu bir çocukluk geçiren kardeşlerin anneannelerinin de pencereden atlayarak intihar ettiği öğrenildi. Asabi bir kişiliği olan Oya Yetişkin’in ağır bir depresyonda olduğu ve erkek kardeşlerinin çalışmamasından yakındığı biliniyordu.
Alkan, arkadaşının tatil esnasında “Hepsi benim elime bakıyor. Bana bir şey olsa onlar ölür. Ben ölürsem onlar da ölmeli. Yoksa perişan olurlar,” diyerek o gece yaşanan felaketi çok önceden işaret ettiğini belirtti.
Soruşturma kapsamındaki ilk incelemeler Serpil Alkan’ın anlattıklarını destekler nitelikteydi. Otopside Oya Yetişkin’in diğerlerinden daha sonra öldüğü belirlendi. Siyanürlü meyve suyunu önce kardeşlerine içirdiği sonra da kendisinin içtiği ihtimali üzerinde duruldu. İstanbul Valiliği, Adli Tıptan gelen ön otopsi raporunda ölümcül miktarda siyanür tespit edildiğini, ölüme yol açacak başka bir bulgu olmadığını açıkladı. Ancak Adli Tıp Kurumu “Dikkat, Siyanür var!” notundaki el yazısının erkek kardeşlerden Cüneyt’e ait olduğunu tespit etti. Savcılık, siyanür zehirlenmesi nedeniyle intihar ederek yaşamına son veren kardeşlerin ölümünde kusur atfedilecek kimsenin bulunmadığını belirterek, soruşturmayı takipsizlik kararıyla sonuçlandırdı. Dosya kapandı.
Akrabaları olmadığı için arkadaşları tarafından teslim alınan kardeşler kılınan cenaze namazının ardından özel önlemler alınarak Ayazağa Mezarlığı’na tabutlarıyla defnedildi. Dört metre yüksekliğindeki mezarlara tabutlar özel kıyafetli AFAD ekipleri tarafından halatlar yardımıyla indirilip mezar kireçle kaplandı.
Bu iki örnek olayın ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yönetmelik değişikliğiyle halka, piyasa ve internet ortamında siyanür bileşiklerini içeren maddelerin satışı yasaklandı. Endüstriyel ve profesyonel kullanım konusunda da belirgin değişiklikler yapıldı.