Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

ROMAN TÜRÜNDEKİ DÖNÜŞÜM: POSTMODERNİZME GEÇİŞ

Diğer Yazılar

Postmodernizm, çağdaş edebiyatın üzerine çokça kafa yorduğu yeni bir kavram. Bu bağlamda postmodernizm kavramını tanımlayabilmek oldukça güç. Bilimsel, teknolojik, ekonomik gelişmelerin bir tüketim toplumunu oluşturması, bu tüketim toplumunda sürekli yeni şeyler üretmek zorunluluğu, üretilebilecek her şeyin üretilmiş olduğu artık yeni bir şeyin üretilemeyeceği gibi görüşlerin ortaya çıkması böylece bir taklitçiliğin başlaması, insanın toplumdaki hızlı gelişmeler karşısındaki umarsızlığı ve bunlara boyun eğişi, gerçeklik algısı üzerine ortaya atılan görüşler vs. çağdaş toplumu oluşturan unsurlar roman türünün yapısında bir takım değişimlere neden olmuştur.

Postmodernizm; modern sonrası ve ötesi olarak tanımlanmaktadır. Peki, modernden sonra gelen, modernin ötesinde olan nedir?  Postmodern roman olarak adlandırılan eserlere baktığımızda dünya edebiyatında son zamanların en çok okunan romanlarından Umberto Eco’nun kaleme aldığı Gülün Adı, Türk edebiyatında ise Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı gibi romanlar dikkat çekmektedir.

Postmodern romanları diğerlerinden ayıran özellikler neler, onları bu denli önemli kılan ne? Postmodernist yazarın amacı ne? Postmodernizm romanda neyi değiştirdi, neyi dönüştürdü ya da romana neyi getirdi?

Roman türünün özelliklerine baktığımızda yazar, anlatıcı, olay, kişi, yer, zaman, bakış açısı, kurgu gibi ögeler sıralanabilir. Roman okuyan herkes bu kavramların neyi ifade ettiğini az çok bilmektedir. Bu konuda zihnimizde yılların birikimi söz konusudur. Durum böyle olunca postmodern bir roman okuyan insan, bu romanı anlamlandırmada güçlük yaşar. Çünkü postmodern roman bu ögelerle ilgili bildiğimiz her şeyi alt üst etmiş ve bu öğelerde bir dönüşüm gerçekleştirmiştir.

Yazar kimdir? Anlatıdaki işlevi ve amacı nedir? Yazar, romanda her şeyi bilen bir üst varlıktır. Kültürel birikimini, aydın kimliğini metni vasıtasıyla okuyucuya aktarmak isteyen bir yol göstericidir. Okuru yönlendirmek, eğitmek ya da eğlendirmek amacını taşır. Postmodern roman anlayışında bu tanımlamaların ya da açıklamaların yeri yoktur.  Postmodern metin yazardan daha üst bir konuma sahiptir. Yazar, her şeyi bilen bir üst varlık değildir, artık dünyayı kahramanlarından birinin gözüyle görmeye başlamıştır. Kahramanların bakış açıları ve gerçeklik anlayışı en az yazarınkiler kadar değerlidir.

Postmodern yazar okuruna geniş bir özgürlük alanı tanımıştır. Okur merkezi bir öneme sahiptir; yönlendirilmek, eğitilmek ya da eğlendirilmek istenen pasif bir özne olmaktan çıkmış, okuduğu metne istediği anlamı verebilme özgürlüne kavuşmuştur. Böylece postmodern metinlerde okur ve metin arasında özel bir ilişki kurulmuş; okur, okuma sırasında metni yeniden yazma  ve yorumla olanağı bulmuştur. Yani yazarın önemi azalırken metnin ve okurun önemi artmıştır.

Anlatıcı, söz konusu olayı ya da olayları anlatan hayali varlıktır. Postmodern romanlarda birden çok anlatıcıyla karşılaşmak mümkündür. Birden fazla anlatıcı, kendi dünya görüşleri ile romanda yer alabilmektedir. Postmodern romanlarda tek bir bakış açısı ve tek bir dünya görüşü yoktur. Farklı seslerin bir araya geldiği çok seslilik içerisinde farklı hikayeler ve farklı dünyalar vardır. Her bir anlatıcının farklı bir söylemi vardır, bu söylemler büyük bir yapbozun parçaları gibidir. Benim Adım Kırmızı romanında on dokuz farklı anlatıcı bulunmaktadır. Her bir anlatıcı gerçekliği kendi bakış açısı ile anlatırken okur bu farklı söylemleri kendisi tamamlayarak bütüne ulaşır. Yani postmodernizm; gerçekliğin göreceli, belirsiz ve parçalı olduğunun vurgusunu yapar.

Yazar, postmodern romanda bir anlatıcı olarak metne dahil olabilmekte; yazarın dünya görüşü diğer anlatıcıların bakış açılarının yanında yer alabilmektedir. Gerçeklik ve kurmacanın birbirine karıştığı bu durumda, postmodern romanın üst-kurmaca tekniğinden söz etmek gerekir. Üst-kurmaca tekniğinde yazar, yazdığı romanın yazılma sürecini roman metnine dahil etmektedir.

Umberto Eco, Gülün Adı romanını yazma sürecini anlatmakla ilk cümlelerine başlar. Melkli Adso’nun bir el yazmasını bulduğunu, bu el yazmasını okurken notlar aldığını sonra da bu el yazması ile yollarının ayrıldığını anlatır. Yalnız bir sevdalanmaya kapılmıştır, okuduğu el yazması aklından çıkmaz ve o da bu el yazmasını yeniden yazmaya koyulur.

 Postmodern romanda kurmaca içinde kurmaca vardır: Umberto Eco’nun roman kurgusunun içine yerleştirilmiş Melkli Adso’nun anılarını yazdığı bir el yazması mevcuttur. Okur Umberto Eco’nun el yazmasını bulma sürecini ve bu el yazmasından etkilenme sürecini okuduktan sonra el yazmasını okur. Bu el yazması Melkli Adso’nun anıları şeklinde aktarılmaktadır. Adso zaman zaman okur ile konuşur, duygularını ve hissiyatını okur ile paylaşır. Aynı durum Benim Adım Kırmızı romanında da karşımızı çıkar anlatıcılardan biri olan Şeküre sık sık okuyucu ile konuşur. Araştırmacılar, bu uygulamalardaki amacın yazarın okuyucuya seslenmesi, araya girmesi ile anlatılanların bir kurmaca olduğunu okura hissettirmek olduğunu, dile getirilmektedir.  

Umberto Eco romanında kaleme aldıklarını Melkli Adso’nun el yazması şeklinde verirken Melkli Adso bu el yazmasında bahsedilen olayları anıları şeklinde kaleme alan asıl yazar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani üstkurmacada yazar bir başkasının anlatılarını okura sunmaktadır. Benim Adım Kırmızı romanında da yazar bu durumu romanın son sayfalarında okuyucusuyla paylaşır. Şeküre tüm bu yaşadıklarını oğlu Orhan’a anlatmıştır.

Postmodern romanda yazarın kendisini metne dahil ettiği, anlatı içinde anlatı çıktığı ve anlatıcının – üstkurmacadaki yazar- okuyucuya seslendiği görülüyor. Yani metin merkezi bir konum alıyor; yazar, anlatıcı ve okur aynı metinde bir araya geliyor. Okur da bir nevi metne dahi ediliyor.

 Postmodern metinlerde zaman “şimdi” üzerine yoğunlaşmış, geçmiş de gelecek de şimdinin içinde hapsolmuştur. Jale Parla’ya göre postmodern romandaki zaman, üç ayrı zamanın bir kesişiminden oluşur. Bunlar anlatı zamanı, anlatılan zaman ve okuma zamanıdır. Okuma zamanının da zaman unsuruna dahil edilmesi okurun payının postmodern romanlarda ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Modernist romanlarda olduğu gibi postmodern romanlarda da zaman kırılmaları söz konusudur.  Modernist romanlarda zaman kırılmaları geriye dönüş, bilinç akışı, iç konuşma gibi tekniklerle yapılırken postmodern romanda bu kırılmalar üstkurmaca ve metinlerarasılık teknikleriyle gerçekleştirilir.

Metinlerarasılık her metnin başka bir metne dönüşümü olarak ifade edilebilir. Aynı zamanda her şeyin birbiriyle etkileşimsel olduğunu vurgulayan bir kavramdır. Dış dünyayı yansıtmak istemeyen postmodern yazar için parodi, pastij ve ironi teknikleri metinlerarasılığın en başarılı uygulama yöntemleridir.

 Parodi, bir metnin başka bir metni taklit etmesi yoluyla, içeriğinin dönüştürülerek uygulandığı bir tekniktir. Ancak taklit edilen metne yeni bir anlam yüklenmekte ve taklit edilen metin bir anlamda yeniden yazılmaktadır. Parodi tekniği ile eserin konusu, biçiminden koparılarak gülünç bir uyumsuzluk yakalanmak istedir.

Metinlerarasılık uygulamalarında bilinen bir diğer yöntem pastiştir. Pastiş tekniğinde yazar bir metnin dil ve anlatım özelliklerini taklit ederek yeni bir metin yazar. Örneğin: Biyografi, destan, masal, halk hikayesi gibi çeşitli türlerin üslup özellikleri yazılan metnin temel üslubu olarak seçilip kullanılabilmektedir.

 Fredric Jameson’a göre, çağdaş toplumda bireysel öznenin kaybolması nedeniyle kişisel üslup giderek varlığını yitirmekte ve bir uygulama olarak pastişin önemi artmaktadır. Güzin Yamaner ise her şeyin hızla tüketildiği bir tüketim kültüründe yeni şeyler üretmen zorunluluğunun, birer taklide dönüşmek zorunda olduğunu belirtir.

İroni tekniği de metinlerarasılık uygulamalarının başvurduğu tekniklerden birisidir. İronide üstü kapalı olarak ifade edilen eleştiri söz konusudur. İronide amaç eleştirinin doğrudan değil dolaylı olarak ifade edilmesidir. İroni, mizahi yönü ağır basan bir içeriğe sahiptir.

Metinlerarasılık tekniği metne çeşitli yazınsal türlerin eklenmesine de olanak tanır. Farklı metinlerin bir araya getirilmesi ile montaj ve kolaj teknikleri ile de kendini gösterir. Kolaj; dışarıdan bir nesneyi, bu bir resim, mektup, şiir, anket gibi farklı bir türün metin ile bütünlük oluşturacak şekilde metne dahil edilmesidir. Her şeyin darmadağın olduğu bir dünyada düzenden bahsetmek mümkün değildir, bu yüzden romanda parçalanmışlık hissi vermek için montaj tekniğinden de yararlanılır.

Mekan anlayışındaki büyük değişikliklere yol açan bilim dünyasındaki gelişmeler – Einstein’in rölative kuramı, Kuantum teorisi – postmodern romanın mekan anlayışını da şekillendirmiştir. Postmodern romanlarda mekan yer değiştiren, çok boyutlu bir özellik kazanmıştır. Zaman unsurunda olduğu gibi mekanda da kırılmalar yaşanmış ve mekanda bir karmaşa meydana getirilmiştir.

Postmodern roman; zaman, mekan, anlatıcı, karakter, gerçeklik, kurmaca gibi kavramları biçimsel olarak değiştirmiş ve romanı çok boyutlu, çok sesli bir oyuna dönüştürmüştür. Yazar, anlatıcı ve okur aynı metinde buluşmuş; metnin önemi artmıştır. Metinlerarasılık ve üstkurmaca gibi tekniklerle zaman ve mekan kavramlarında kırılmalar yaşanmış; olay örgüsü kopukluklara uğramış, anlatıcı sayısı artmış gerçeklik algısı farklılaşmıştır. Her bir anlatıcı olayı kendi gerçekliği ile nakletmeye başlamış böylece bakış açısı da tekil, gözlemci ya da ilahi olmaktan çıkmış çoğulcu bir yapıya bürünmüştür. Okurun olayı farklı perspektiflerden görmesi sağlanmış ve olay örgüsündeki bu kopuklukları kendisinin birleştirmesi, bütünlüğü yakalaması istenmiştir.

Kısacası postmodernizm romanı çok sesli, çok boyutlu büyük bir labirente ya da bir yapboza dönüştürerek okuru bu bilmeceyi çözmesi için aktif kılmıştır.         

Kaynakça:

  1. Emre Bekir Güven, Romanda Postmodern Ögeler
  2. Neslihan Şen Altın, Edebiyat Sosyolojisi Açısından Postmodern Romanın Toplumsal Temelleri
  3. Neslihan Şen Altın, Toplumsal Gerçeklik ve Postmodern Roman
  4. Tahsin Emre Fırat, Postmodern Bağlamda Parodi, İroni ve Absürd’ün Zaytung Örneğinde Yeniden Üretimine İlişkin Bir İçerik Analizi
  5. Umberto Eco, Gülün Adı, Can Yayınları, Mayıs 2018 İstanbul
  6. Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı, Yapı Kredi Yayınları, Şubat 2016, İstanbul
Önceki İçerik

En Son Yazılar

EDİTÖRDEN

SUÇÜSTÜ

GECE YOLCUSU