Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

SAVAŞ TRAVMALARI

Diğer Yazılar

Arkın Gelişin
Arkın Gelişin
Arkın Gelişin, Almanya’da Suç Psikolojisi eğitimi almış bir polisiye yazarıdır. Eserleri: Bir Seri katilin Günlüğü (2012), Kansız (2014), Ted Bundy – Bir Seri Katilin Anatomisi (2014), Ted Kaczynski – Bir Seri Katilin Manifestosu (2014), Bir Suç Psikoloğunun Not Defteri (2015), Charles Manson – Bir Seri Katilin Felsefesi (2015), Seri Katiller Tarihi – İnsan Avcılarının İzinde (2015), Apokalips (2017). Arkın Gelişin 1976 doğumludur. Arkın Gelişin'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

20 Haziran 1946’da Londra’da bir taksi şoförü Margery Gardner’i bir şirkete bıraktı. Margery’nin cesedi, ertesi sabah Pembridge Court Hotel’in odasında bulundu. Ceset yatağa bağlanmış, kırbaçlanmış, göğüs uçları ısırılarak koparılmış ve tecavüze uğramıştı. Vücudunun tamamı kanla kaplıyken yüzü tertemizdi. Sadece burun deliklerinde kan vardı. Polis otel odasını kiralayan Neville Heath isimli adamın peşine düştü. Ancak adamın şehri çoktan terk ettiğini çğrendi.

Neville’in izine Bournemouth’da tekrar rastlandı.

Kendisini savaş kahramanı olarak tanıtan adam, yirmi bir yaşındaki Doreen Marshall ile tanıştı. 4 temmuz akşamında buluştular. Bu buluşmanın ardından Doreen ortadan kayboldu. Beş gün sonra çıplak cesedi çalılıklar arasında bulundu. Bıçak ile bedenine büyük bir kesik açılmış, şiddetli bir tecavüze uğramıştı.

Neville Heath ve kurbanı Margery Gardner.

İşte tam bu sırada tuhaf bir gelişme yaşandı ve aranan Heath Doreen cinayetinin aydınlatılmasına yardımcı olmak istediğini belirterek polise başvurdu. Polis bir yandan Heath’i oyalarken bir yandan onu gizlice araştırdı. Adamın evşnde yapılan aramada bir kırbaç bulundu. Bu kırbaç ilk cinayetteki cesedin üzerinde bulunan izlerle uyum sağlıyordu. Ayrıca kana bulanmış bir kadın şalı ele geçirildi. Şalın üzerindeki kan da yine ilk kurban Margery Gardner’in kanı ile eşleşiyordu. Evde bulunan kanıtlardan biri de kelepçeydi. Kelepçenin üzerinde kadın saçı vardı. Bu saç telleri ikinci kurban Doreen Marshall ile eşleşmişti. Heath’in geçmişinde de kadınlara işkence etmekten ötürü sabıkası olduğu ortaya çıktı ve adam tutuklandı. 

Sanığın avukatı, dava süresince aklî denge bozukluğu üzerine kurulu bir savunma yöntemi uyguladı. Ancak bu savunma jüriyi ikna edemedi. Heath idam cezasına çarptırıldı.

***

Almanya savaş sonrası yaralarını sarmakla meşgulken, patlak veren bir seri katil vakası gündemi uzun süre meşgul etti. Balta ile öldürülmüş bir adamın bulunmasının ardından yirmi üç yaşındaki hırsız Rudolf Pleil tutuklandı. Pleil, tutukluluğu süresince kaleme aldığı anılarında  elli cinayetten bahsetti. Bu cinayetler iki yıllık süre içerisinde işlenmişti. Günlüğünü Hitler’e atfeden Pleil, Nazi askeri olarak görev yapmıştı. Anılarını anlattığı kitabı, Hitler’in otobiyografisi gibi “Mein Kampf” olarak adlandrıması manidardı. Askerken sınır bölgesinde görev yapan Pleil, sınırı geçmek isteyen yalnız bir kadın gördüğü zaman saldırıya geçerek öldürüyordu. Dokuz cinayetten ötürü suçlu bulunduğunda buna itiraz edip, kurban sayısının çok daha fazla olduğunu ve bu ifadenin kayıtlara geçmesini istedi. Daha sonra, cinayetleri işlemek için iki yardımcısı olduğu anlaşıldı. Bu kişiler de tutuklandı. Son kurbanı ise kendisi oldu.

SAVAŞ TRAVMALARI 3

Baltalı seri katil Rudolf Pleil.

Benzer bir balta katili Amerika’da da ortaya çıktı. Ekim 1947’de elli üç yaşındaki Bertha Kludt ve kızı evlerinde balta ile parçalanmış olarak bulundular. Siyahî bir adam polisle çatışmaya girdikten sonra tutuklandı. Jake Bird iki cinayeti de kabul ettikten sonra sekiz yıl süren bir cinayet serisi ortaya çıktı. Tüm kurbanlar beyazdı ve hepsi balta ile öldürülmüştü. On bir cinayet doğrulanırken, asıl sayının kırk dört olduğu düşünülmekteydi.

***

İngiltere’de Dr. Robert Goerge Clements dördüncü eşinin ölümünün ardından tutuklandı. Daha önceki üç eşi “doğal” sebeplerden çlmüşlerdi. En azından kayıtlar bunu gösteriyordu. Dördüncü eşine otopsi yapıldı. Kadının yüksek dozda morfinden zehirlenerek öldüğü tespit edilince Clements intihar etti.

Los Angeles’te işlenen bir cinayet Amerika tarihinin en önemli kriminal olaylarından birinin yaianmasına yol açtı. 15 Ocak 1947 sabahında genç bir kadının çıplak cesedi bulundu. Ceset, temiz bir şekilde ikiye bölünmüştü. Bulunduğu yere bırakılmadan önce beden yıkanmış, saçları taranmıştı. Cesedin kimliği kısa sürede tespit edildi. Yirmi iki yaşında bir aktris olan Elisabeth Short, “Black Dahlia” lakabı ile tanınmaktaydı. Büyük heyecan yaratan cinayeti çözmek için onlarca dedektif geceli gündüzlü çalıştı. Aralarında Orson Welles’in de bulunduğu yüzlerce kişi sorgulandı. Ancak polis, katili bulmak bir yana en ufak bir ipucuna bile rastlayamadı.  Black Dahlia cinayetinin esrarı aradan geçen uzun yıllara rağmen çözülemedi. Bu da cinayete olan ilginin artmasına, halktaki merak duygusunun büyümesine sebebiyet verdi. En son 2003’te Los Angeles cinayet masasından emekli dedektif Steve Hodel, bir cerrah olan babasından kalan eşyalar arasında Elizabeth Short’un çok sayıda fotoğrafını buldu. Araştırmalarını sürdürdükçe babasının 1947’deki Black Dahlia cinayetinde şüpheli olarak sorgulandığını ortaya çıkardı. Genç kadının cesedi ikiye bölünmüş olduğu için, polis, bunu ancak insan anatomisini iyi bilen bir profesyonelin yapabileceğini düşünüp aralarında Hodel’in babasının da bulunduğu çok sayıda cerrah ve doktoru sorgulamıştı. İşin ilginç yanı baba Hodel’in bu sorgunun ardından ailesini terk edip Filipinler’e gitmiş ve bir daha da ortalarda görünmemişti.

SAVAŞ TRAVMALARI 4

Black Dahlia olarak tanınan Elisabeth Short.

Tüm bu bilgilerin ışığında, emekli dedektif Hodel, babasının bir seri katil olduğuna, aralarında Elisabeth Short’un da bulunduğu çok sayıda kişiyi ölürdüğüne inansa da yeterli kanıt elde edemedi. Black Dahlia cinayeti soruşturulurken ortaya atılan iddialardan biri de Short’un snuff adı verilen, kadın oyuncunun sonunda bir şekilde öldürüldüğü porno filmlerden birinde oynadığı hatta katilinin de babası olduğuydu. Bu konuda birçok itirafın yapılmasına rağmen gerçeğe ulaşılamadı.

***

1 Haziran 1948’de bir adam Tulsa’da bir eve girip, bir kadına ve iki kızına saldırdı. Anne tecavüze uğradı. Kadın ve kızları, komşunun duyarlılığı sayesinde hayatta kalmayı başardılar. Olay yerinden kaçan saldırgan bu sefer bir sokak ötede bulunan başka bir eve girdi. Evin kapısına delik açarak giren adam, içerideki yalnız olan kadının kafasına sert bir cisim ile vurarak öldürdü ve tecavüz etti. Adamı olay yerinden kaçarken gören bir tanık sayesinde takip başladı. Polisin takibi, onları bir kamyon şirketine götürdü. Şirket çalışanlarından Charles Floyd’un kırmızı saçlı kadınlara zaafı olduğu bilinmekteydi ve her iki kurban da kırmızı saçlıydı. Gözaltına alınan Floyd, sorgulaması esnasında kırmızı saçlı kadınların kendisini tahrik ettiğini söyledi. Aslında daha önce de cinayetler işlemişti. Floyd aslında bir rontgenciydi. Ancak salt rontgencilik duygularının tatminine yetmemiş ve şiddete yönelmişti. Katil tutuklandı. Kendisine yapılan psikolojik testler akli dengesinin bozuk olduğunu ortaya koyunca,  IQ’sunun düşüklüğü de göz önüne alınarak yargılanmaktan kurtuldu. Akıl hastanesine kapatıldı ve orada öldü.

***

Savaşın yaşattığı travmalar devam ediyordu. Sovyetler Birliği’nin atom bombası ürettiğini açıklaması, Amerika halkını endişelendirmişti. Nükleer silahlar her gün gündemdeydi. 6 Eylül 1949’da Camden’da yaşayan bir adam, bu konu hakkında çevresinde yapılan konuşmalardan o kadar çok bunalmıştı ki, bir anda sokağa çıkıp on iki dakika içerisinde on üç kişiyi vurarak öldürdü. Paranoid şizofreni teşhisi konulan adam, savaşın travmalarından etkilenmiş birçok insandan sadece bir tanesiydi.

1947’de obez Martha Beck, Raymond Fernandez ile tanıştığı an itibariyle ona âşık oldu. Üç kez evlenmiş olan Beck, tuhaf cinsel fantezilerden hoşlanıyordu.  Kara büyüye inanan Fernandez Beck ile tanışmadan önce yüz kadından daha fazlasını dolandırmıştı. Çiftin tuhaf tutkuları onları cinayet işlemeye kadar sürükledi. Kurbanlarını bayılana kadar boğdular. Ardından kurbanın çocuğunu küvet içerisinde boğarak öldürdüler. Beck ve Fernandez tutuklandıklarında, birden fazla cinayet işledikleri ortaya çıktı. New York’ta görülen davada Janet Fay’ı öldürmekten ötürü yargılanıyorlardı. Beck bir çekiç ile Fay’ın kafasına vurduktan sonra Fernandez işi kurbanı boğarak tamamlamıştı. Her ikisi de suçlu bulundu ve 1951’de aynı gün idam edildiler. Üç cinayetten idam edilen ikili, on iki cinayetten sorumlu tutuldukları için tutuklanmışlardı.

1949’da Olive Durrand-Deacon isimli varlıklı kadın kaybolduğunda, en son bir adamla görülmüştü. Şüphelinin ismi John George Haigh idi. Adam kısa süre içinde yakalanıp tutuklandı. Otuz dokuz yaşındaki Haigh, insanları manipüle etme konusunda tam bir uzmandı. Avukatlarına ilk sorusu Broadmoore isimli tımarhane hakkında olmuştu. Detaylı itirafına altı cinayet sığdı. Kurbanlarını sapa bir bölgeye götüren Haigh, onları orada döverek öldürüyordu. Öldürdükten sonra ana damarlarını kesip yanında getirdiği kaseyi kanla doldurup içiyordu. İçtiği kanın ona enerji verdiğine inanıyordu. Kurbanlarının kanını içtikten sonra, bedenlerini parçalara ayırıp asit dolu varile atıyor ve yok ediyordu.

SAVAŞ TRAVMALARI 5

Asit banyosu katili John George Haigh.

İtirafından anlaşılacağı üzere ne yaptığını çok iyi bilen biriydi. Geçmişinde çeşitli suçlardan ötürü sabıkaları vardı. Evinde arama yapan polisler on iki kilo ağırlığında bir çamur yığını tespit ettiler. Yapılan analiz neticesinde çamur yığının aslında insan kalıntıları olduğu ortaya çıktı. Ayrıca Haigh’e ait olduğu anlaşılan bir günlükte, tüm kurbanların isimleri yer almaktaydı.

On iki psikolog Haigh üzerinde testler geçekleştirdi. Bir psikolog Haigh’in hasta olduğuna inanıyordu. Yaptığı analiz neticesinde egosantrik paranoya teşhisi koymuştu. Diğer on bir  psikolog ise, Haigh’in sadece rol yaptığına inanmaktaydı. Haigh jüri tarafından suçlu bulundu ve idam edildi.

En Son Yazılar