“SON DAKIKA… Ümraniye metrosu açılış seferinde kaza meydana geldi. İstanbul belediye başkanı Abdullah Aybenli, Ümraniye belediye başkanı Nihat Buğralı, Yardımcıları Alper Batuhan, Nazan İlkelioğlu ‘nın de aralarında olduğu metro, aşırı hız sebebiyle raydan çıktı. Çok sayıda yaralının olduğu bildirilen kazaya 112 ve itfaiye servisleri müdahale de bulunuyor. Asya yakası tüm metro hat seferleri geçici olarak durdurulmuştur.”
Şaşkınlık içerisinde, haberi izliyordu.
“Yusuf” diye bağırdı. “Kimler var bizden Ümraniye de ?“ diye bağırdı.
“Bilmiyorum komiserim hemen sorayım.
“Yuh.. bu ne lan.. “
Diğer kanalları açmaya başladı. Canlı yayın yapan bir kanalda durdu izlemeye başladı.
“Sayın seyirciler, az önce son dakika olarak duyurduğumuz metro kazasına ilişkin aldığımız son bilgilere göre, pazartesi günü seferlerine başlayacak olan metro’nun açılış seferinde, aşırı hızlanma sebebiyle raydan çıkması sebebiyle meydana gelen kazada, ilk bilgilere göre İstanbul belediye başkanı Abdullah Aybenli, Ümraniye belediye başkanı Nihat Buğralı hayatlarını kaybettiler. Çok sayıda yaralının olduğu kaza, bugüne kadar ki en büyük tren kazası olarak kabul edilmektedir. Birazdan detayları paylaşmaya devam edeceğiz.”
“Oha .. ölmüşler… nasıl ya?”
“Komiserim rafet’ler olay yerindeler.”
“Eyvallah” dedikten sonra telefondan numarayı bulup çevirdi.
“Efendim abi”
“Rafet , ne oluyor lan?
“Abi, burası bomba patlamış gibi.. Tünel girişindeyiz.. Tren raydan çıkmış, tünele patlatmış. Ortalık kan revan. Belediye başkanları ölmüş, diğerlerini çıkartamaya çalışıyorlar ama onlarda muhtemelen yaşamıyorlar. “
“Nasıl olmuş oğlum bu”
“Abi, burada kontrol merkezindekiler ile konuştum az evvel Onlarda şoka girmişler. Tren harekete başlamış. Tünele girmesi ile kontrol odasındaki her şey devre dışı kalmış, tüm sistemler çalışmaz hale gelmiş.. Sistemler kitlenmiş. Tren kendiliğinden hızlanmaya başlamış. Müdahale etmeye çalışmışlar ama bir bok çalışmadığı için bir şey yapamamışlar. Şimdi tünelden görüntüleri de istedim. Trenin freni falan tamamen devre dışı kalmış.”
“Sistem devre dışı mı kalmış ? Nasıl olur lan bu? Nasıl olur oğlum bu?”
“Kontrolörler bir şey diyemiyor. Elektronik sistem tamamen bir anda devre dışı kalmış, hiçbir şey kontrol edilemez olmuş.”
“Elektronik sistem mi?”.. bir an sustu.. Aklına o an onlarca soru geçmeye başladı. Sorular o kadar hızlı geçiyordu ki, cevaplarını düşünmeye zamanı kalmıyordu. Bir an kendine geldi;
“Tamam, bana ne kadar bilgi bulursan, haber ver.”
“Tamam abi”
Telefonun kapanmasıyla, odanın televizyon sesi dışında sessizliğe gömülmesi bir oldu.
Aklına getirmemeye çalışıyordu. Ama neredeyse her bir an beyninde yankılanıyordu
”elektronik sistem hatası” …
Ne kadar zaman geçtiğini fark etmeden, telefonu tekrar çaldı.
“Söyle rafet”
“Abi, şimdi teyit edildi, Makinist kabinindeki herkes ölmüş. Belediye başkanları, yardımcıları, makinist vs.. Arka vagonlar ile beraber en az 25 ölü var. Yaralı sayısını bilmiyorlar henüz ama bir o kadarının da yaralı olduğunu söylediler. Abi, burası bomba patlamış gibi. Trenin ön kısmı doğrudan duvara bodoslama dalmış. Preslenmiş. Tüm sistem çökmüş, elektrik iletim sistemleri, elektronik kontrol sistemleri dahil, sadece hareket merkezi çalışmış. O da zaten hızlanmasına sebep olmuş. Ayrım makası da kontrolden çıkınca, tren raydan çıkmış. Trenin görüntüleri tünel görüntüleri falan hepsi var. Arkadaşlar hazırlıyor. Burada işim bitince getireceğim abi. Ama burası felaket. “
“Eyvallah rafet”
İçindeki şüphe o kadar büyüktü ki, onu bastırabilmek adına cümlelerini yüksek sesle tekrarlıyordu.
“Olamaz.. Mümkün değil.. Hiçbir kaza bir biriyle bağlı değil.. hiçbiri.. olamaz bu. Araba.. uçak.. ev.. şimdide tren.. mümkün değil.. Bu.. sadece kaza.. başka açıklaması yok. Bu kaza.. “
Ama bir türlü ikna olmuyordu.
Olay yerine gitmek için odasından çıktı.
***
Komiser, incelemesi sonrası ofisine döndü.
“Komiserim, 3 olay da ölen herkesin dosyasını masanıza bıraktım.”
“Eyvallah Yusuf”
Masasına geçti. Dosyayı eline alıp okumaya başladı. Bir anda bilgisayarından e posta bildirim sesi geldi. Okumaya devam ederken, ardı ardına bildirimler gelmeye başladı.
“Ne oluyor lan?” diyerek fareyi hareket ettirip ekranı açtı. Posta kutusuna gelmeye devam eden onlarca epostayı gördü. Ardı arkası kesilmeden epostalar geliyordu.
Ama hepsi.. aynı adresten geliyordu.. birisini açtı..
Gönderen: “.@.”
“Bu Başlangıç….
Bilinsin ki, adalet kainatın ruhudur.
Devam edecek.
Ne zamanki, insan vicdanı sulh olacak, o zaman bitecek.”
Posta kutusu, baştan aşağıya .@. Adresinden gelen e postalar ile doluydu. Hepsi aynı içerikte, aynı kullanıcından ve durmadan geliyordu.
Tuşlara basıp durdurmayı denedi… Ancak e postalar durmaksızın yağmur gibi yağıyordu.
“Yusuf” diye seslendi içeri..
“Amirim?”
Ekranı çevirip, “Bu mesajlar ne.. Nerden geliyor bunlar?” diye sordu.
“Bilmiyorum amirim. Bizde ona bakıyorduk. Hepimize geldi bu mesajlar. Durmuyor. “
“Bilgi işlemdeki çocukları arasanıza baksınlar ne oluyor””
“Aradık. Tüm birimlerdekilere gidiyormuş mesajlar. Onlarda anlamadılar erden geldiğini.”
“Yahu neler oluyor.. Herkese mi gelmiş? Herkese mi?”
“Tüm birimdekilere amirim..”
Şaşkınlık dolu bir sessizlikle yusuf’un suratına baktı. Telefonuna gelen mesaj uyarısı dikkatini toplamasına sebep oldu. Mesajı okudu:.
“Bu Başlangıç….
Bilinsin ki, adalet kainatın ruhudur.
Devam edecek.
Ne zamanki, insan vicdanı sulh olacak, o zaman bitecek.”
Tekrar okudu. Bilgisayarına gelen mesajlara baktı.
Tamamen aynıydı.
Mesajı gönderen numaraya baktı. Şaşkınlığı daha da arttı.
Kendi numarasıydı.
“Bu da ne demek ya?”
Numaraya tekrar baktı. Kendi numarasıydı.
***
Ofis telefonu çaldı.
“Buyrun amrim”
“Hemen odama gel. Acele”
Az önceki mesajlar aklından çıkmış şekilde hemen odadan çıkıp, yukarı doğru koşar adımla gitti.
“Gel otur Bahadır”
“Ne oldu amirim?”
“Otur. Ciddi bir durum var. Baş savcı Mert.. ölmüş..”
“Ölmüş mü? Ama Nasıl ?”
“Asansör kazası.. Oturduğu Apartmanın asansörü 11 kattan .. çakılmış..”
“Asansör mü Çakılmış? Bu nasıl olabilir””
“Ekip olay yerinde.. Araştırıyorlar..Ama bu davayı senin almanı istiyorum. Bir tuhaflık seziyorum. “
“Tamam amirim. Hemen gidiyorum.”