Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

ABDÜLHAMİT ve SHERLOCK HOLMES

Diğer Yazılar

Dedektif Dergi’nin önceki sayısında bir arkadaşımızın Abdülhamit ve Sherlock Holmes konusuna değinmesi, benim de çok ilgilendiğim ve üzerinde çalıştığım bu konu hakkındaki bilgilerimi sevgili Gencoy Sümer ile paylaşmam ve onun bu bilgileri siz sevgili okuyuculara iletmemi istemesi üzerine bu satırları yazıyorum.

Abdülhamit 1876-1909 yılları arasında 33 yıl hükümdarlık yapmış çok ilginç bir padişahtır. Hep ekstremlerde değerlendirilmiştir. Ya “Kızıl Sultan” ya “Ulu Hakan” tanımlamalarının dışında objektif kriterlerle değerlendirilmesi gereken bir siyasi kişiliktir. Konumuz dışında olduğu için bu konuya fazla değinmeyeceğim.

Abdülhamit çok merakları olan bir padişahtır. Bu arada bibliyofili ile bibliyomani arasındaki ince çizgide yürüyen bir kitap meraklısıdır. Çok zengin bir kişisel kütüphanesi vardır. Zamanının çoğunu bu kütüphanede geçirir, hatta başta yabancı elçiler olmak üzere huzuruna kabul ettiği kişileri kütüphanede kabul edip konuşur. Kütüphanesi 1924 yılında İstanbul Üniversitesi’ne devredilmiştir ve bugün üniversitenin “Nadir Eserler” bölümünde sergilenmektedir. Sevinilecek husus belli dönemlerde İstanbul Üniversitesi’nde yaşanan kütüphane kıyımlarından kurtulması ve bir bütün olarak mevcudiyetini sürdürmesidir. Bu günlerde Sabancı Üniversitesi bu kütüphanenin dijital ortama geçirilmesi çalışmalarını yapmaktadır.

Abdülhamid’in polisiye merakını bildiğimden bu kütüphanede altı aya yakın çalıştım, çevirttiği polisiye romanları teker, teker saptadım. 600’e yakın polisiye roman çevirisi yaptırtmıştır. Bu çevirilerin bir bölümünü sarayda kurdurduğu “Tercüme Odası” adı verilen bölümde çalışan çevirmenler yapmıştır Bu büronun asıl görevi dünyanın saygın gazete ve dergilerinde Türkiye ve Abdülhamit hakkında çıkan yazı ve haberleri çevirip padişaha sunmaktır. Bu görevleri dışında padişaha polisiye roman da çevirmektedirler ama bu iş çevirmenler için zorunlu değildir. Bu çevirmenlerden Örikağasızade Hasan Sırrı Bey anılarında Padişah’ın polisiye roman çevirilerini mesai saatleri dışında isteyenlere ilave ücret vererek yaptırttığını; kendisinin polisiye roman sevmediğinden hiç çeviri yapmadığını ama II. Meşrutiyet’in ilanından sonra sadrazamlık da yapacak olan İbrahim Hakkı Bey’in (İbrahim Hakkı Paşa, 1910-1911 arası sadrazam) bu işe çok meraklı olduğunu ve pek çok çeviri yaptığını söylemektedir. “Tercüme Odası” çevirmenleri dışında da padişaha polisiye roman çevirisi yapan kişiler vardır. Tespitlerime göre dönemin iki önemli yazarı Ahmet Rasim ve Hüseyin Cahit Yalçın da bu çevirmenler arasındadır.

Bu polisiye roman çevirme işini Abdülhamid’in esvapçıbaşısı ve süt kardeşi İsmet Bey yönetmektedir. Bilinen bir gerçek de bu çevrilen polisiye romanları İsmet Bey’in gece yatağına uzanan padişaha okuduğudur.

Bu kısa açıklamadan sonra asıl konumuza dönüp Abdülhamit’in Sherlock Holmes ilgisine ve hikâyelerin yazarı Sir Arthur Conan Doyle ile ilişkisinin öyküsünü anlatmaya geçelim.

Bunun öyküsünü anlatmadan ülkemizde ilk kez Holmes öykülerinden haberdar olan kişinin II. Abdülhamid olduğunu söylemek isteriz. Sıradan Türk okuyucusu ilk Holmes öyküsünü II. Meşrutiyet’ in ilanından sonra yani 1908 yılının sonlarında Faik Sabri Duran’ın çevirisiyle okumuştur. Halbuki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde “Yıldız Esas Evrakı diye adlandırılan belgeler içinde ve söz konusu padişahın kütüphanesinin şu anda bulunduğu İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde saptadığımız II. Abdülhamid için çevrilmiş özel polisiye öyküler arasında pek çok Sherlock Holmes öyküsü bulunmaktadır. Özellikle çevirip kendi el yazısıyla bir defter şeklinde Padişah’ a sunduğu çevirilerinde kendisini “Corci kulları” diye takdim eden bir çevirmen, birçok Holmes öyküsünü 1908’den çok önce tercüme edip Padişah’a sunmuştur.

Aslında II. Abdülhamid’in Sherlock Holmes’ü tanımasının çok hoş bir hikayesi  vardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu ilginç Padişah, dönemin bütün önemli yabancı dergilerine abone olmuş, sarayında oluşturduğu bir çeviri bürosunda bu dergilerde yer alan kendisi ve Türkiye ile ilgili bütün yazıları çevirttirmiştir, 1892’den sonra Doyle’ün öykülerinin  yayınlandığı “Strand dergisi de II. Abdülhamid’in abone olduğu mecmualardan biridir. Bu mecmuanın Ekim 1903 tarihli sayısında Padişah ile ilgili bir makale bir Hintli tarafından kaleme alınmış, yayınlanmıştır. Saraydaki çeviri bürosu memurlarından İngilizce bilen Corci isimli çevirmen bu yazıyı çevirirken, bu makaleden önceki sayfalarda Conan Doyle’ün The Empty House” (Boş Ev) isimli öyküsünün yer aldığını görmüş ve Padişahın polisiye roman merakını bildiğinden bu öyküyü de çevirip II. Abdülhamid’e sunmuştur. Bu ilginç öykü, o güne kadar Fransız romancılarının kaleme aldığı melodram yapılı polisiye romanları okuyan Padişah’ın çok hoşuna gitmiş ve Londra Büyükelçisi Muzurus Paşa’ya gönderilen bir buyrukla Conan Doyle’ün şimdiye kadar yayınlanan bütün yapıtlarının alınıp gönderilmesi istenmiş ve bunlar gelince de Padişah için çevrilmiştir.

II. Abdülhamid’in Sherlock Holmes merakını öğrenen İngiliz elçisinin de Doyle’ün yeni çıkan öykü kitaplarını bizim elçilikten daha önce getirtip hemen padişaha sunduğunu Osmanlı arşivlerinde bulduğumuz bir belge kanıtlamaktadır. Teşrifat Nazırı İbrahim Paşa’nın 14 Haziran 1905 tarihinde padişaha sunduğu bir arzın sadeleştirilmiş olarak verdiğimiz metni bu durumu aydınlatmaktadır:

“Yıldız Sarayı

Teşrifat Dairesi

Sherlock Holmes maceraları ismi altında Mösyö Conan Doyle’ün yayınlamakta olduğu polis öykülerine dair olup geçende İngiltere Sefiri’nin nail olduğu kabulde huzurlarınıza sunacağını arz eylediği kitabın, bu kere İngiltere’den gelmiş olmakla Elçilik Baştercümanı Mösyö Lemp aracılığıyla kullarına verildiğinden dolayı yüksek katınıza takdim edildiği ve sefir hazretlerinin söz konusu kitabın içeriğinden en çok dikkate ve okunmaya değer olanlarını ve özellikle bir öyküyü kurşun kalemle işaretleyip önce onların çevrilmesini önerdiği arz olunur. 14 Haziran 321 (14 Haziran 1905). İbrahim kulları”

Abdülhamid ve Conan Doyle konusunda 1869-1909 yılları arasında Osmanlı Deniz Kuvvetleri’nde müşavir olarak çalışan ve aynı zamanda II. Abdülhamid’in fahri yaveri de olan İngiliz Amirali Sir Henry F. Woods da (Woods Paşa) anılarında şunları yazmıştır:

Polisiye öykülerden özellikle Sir Conan Doyle’ün yazdıklarından çok hoşlanırdı. Birkaç yıl önce Sherlock Holmes dizisinin yaratıcısı yeni karısıyla birlikte balayı için İstanbul’a gelmişti. Kendisine sevdiği yazarın İstanbul’a geleceğini ben haber verdim. Onun üzerine Conan Doyle ve karısına nişanlar verilmesini buyurdu. Benim de katıldığım Selamlık Töreni’nde Abdülhamid, Conan Doyle’a Mecidiye Nişanı’nı takmıştı.”

Conan Doyle’ün anılarından öğrendiğimize göre,  yazarımız, ilk karısı Louisa 1906’da öldükten bir yıl sonra Jeanny Leckie ile evlenmiş ve balayı gezisinde Sir Henry Woods’un önerisiyle  İstanbul’a da gelmiştir. Bazı kaynaklarda Abdülhamid’in Conan Doyle’ü davet ettiği belirtilmektedir, bu yanlıştır. Conan Doyle ikinci karısıyla balayı için arkadaşı Sir Henry Woods’un davetiyle gelmiştir ve Padişah, Conan Doyle’un geldiğini müşaviri Woods Paşa’dan öğrenmiştir. Padişahın Conan Doyle’ü davet ettiği masalının kaynağı Ermeni yazar Yetvard Odyan’ın ilginç romanı Abdülhamit ve Sherlock Holmes’de anlattığı maceranın sanki gerçekmiş gibi kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Woods Paşa’nın sözünü ettiği kabul 1907’de gerçekleşmiştir. Yalnız işin ilginç tarafı Doyle’ün anılarında Padişah tarafından kabul edilmesini arzu ettiğini ancak Ramazan ayı olduğu için bu kabulün gerçekleşmediğini söylemesidir. Kendisine Mecidiye Nişanı verildiğini anılarında yazan Doyle karısına da “Şefkat Nişanı” takıldığını söylemektedir. Woods Paşa, “Benim de katıldığım bir törenle Doyle’e nişan verildi,” derken, yazarımızın olayı başka türlü anlatması ilgi çekici bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Acaba Woods Paşa’yı mı hafızası yanıltmıştır, yoksa Conan Doyle mu bir hususu gizlemektedir? Tam polisiye romanlık bir muammayla karşı karşıyayız. Bu konuda bir tatlı anekdotu da anlatmak isterim.

Polisiye romana merakı bilinen ve bu konuda Hafiyeler Önde Gider adlı çok hoş bir kitabı da olan, tanımaktan ve tanışı olmaktan gurur duyduğum rahmetli Salah Birsel’e bu konuyu açmış Conan Doyle ile Woods Paşa’nın anılarındaki tezat hakkındaki fikrini sormuştum. Rahmetli yazar her zamanki ironik havasıyla şunları söylemişti:

“Woods Paşa doğruyu söylüyor. İşin aslı şöyle: Abdülhamit Conan Doyle’ü kabulünde ona epeyi iltifat etmiş ama sonra uzun hikâye formatındaki öykülerini pek beğendiğini ama romanlarından aynı zevki almadığını söyleyip uzun hikâye formatında yazmaya devam etmesini önermiş. Gururlu bir adam olan Sir Arthur Conan Doyle huzurdan çıkarken Woods Paşa’ya ‘Adama bak, sanki edebiyat eleştirmeni,’ diye kızgınlığını ifade etmiş.”

Rahmetli Salah Birsel’e bu bilginin kaynağını da sormuştum.

“Evimdeki notlarıma bakıp sana söyleyeceğim Erol,” dedi.

Ancak kendisini ölüme götüren hastalığa o günlerde yakalandı ve ben bir türlü bu kaynağı öğrenemedim.

Bu anekdot doğruysa Abdülhamid’in değerlendirmesinin çok gerçekçi olduğunu da vurgulayalım. Bütün eleştirmenler Conan Doyle’ün uzun öykülerinin romanlarından çok daha etkili olduğunu kabul ederler. Gerçekten de Conan Doyle “Strand” dergisinde yayınlanan uzun öyküleriyle tanınmıştır. Ondan önce yazdığı iki roman okuyucu katında hiç ses getirmemiştir. “Sherlockamania” dediğimiz ilgi uzun öyküleriyle başlamış ve sürmüştür.

Son olarak sevgili okurlara bu konuda özellikle Abdülhamid’in çevirttiği diğer polisiye romanlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler için polisiye roman konusunda  kaleme aldığım sahafların deyişiyle tuğla gibi iki cilt Korkmayınız Mister Sherlock Holmes adlı kitabımı öneririm.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar