Altın Çağ’dan Rahat Polisiyeye
Altın Çağ polisiyeleri 1930’larda yazıldı. Agatha Christie’nin en büyük temsilcisi olduğu bu dönemdeki polisiyelerin en önemli özelliği, genellikle dışarıya karşı yalıtılmış, köy ya da otel, gemi, malikane gibi dar bir mekanda geçmesi ve karakter sayısının sınırlı olmasıydı. Katilin kim olduğu ve cinayetin neden/nasıl işlendiği bulmacası, hikayelerin temelini oluştururdu. Altın Çağ polisiyesi, biraz da Agatha Christie’nin uzun ve verimli yaşamının bir sonucu olarak 1970’lere kadar sürdü. Sonraki yıllardaysa, yapısındaki cinsellik ve şiddet dozunu artırarak gelişen sert polisiyeye karşı bir bir tepki ya da seçenek olarak adeta küllerinden yeniden doğdu ve rahat polisiye (cozy mystery) adıyla karşımıza çıktı.
Rahat polisiyeler, birçok yönden Altın Çağ polisiyelerine benzer. Olaylar, daima dar bir mekanda ve sınırlı sayıdaki karakterler arasında yaşanır. Çoğunda coğrafi mekan, birçok Agatha Christie romanında rastladığımız köy ya da sayfiye ortamıdır. Şiddet ve cinsellik betimlemeleri yoktur. Cesetler, ayrıntılarıyla okuyucuya aktarılmaz. Dolayısıyla, ayrıntılı otopsi, işkence ve cinayet anlatımına yer verilmez. Hikaye baştan sona bir gizem kurgusudur. Katil kim sorusuna verilecek cevap, her şeyin, dedektifin özel hayatının bile önündedir. Bütün kurgu, bu soruya ve cevabına odaklanır. Okurun mutlu olması, çözümün zekice yazılmış olmasına bağlıdır.
Kilitli Oda Gizemi
Altın Çağı da kapsayacak bir biçimde rahat polisiyenin en yüksek mertebesini kilitli oda gizemleri oluşturur. Burada bir hatırlatma yapayım. Kapalı oda gizemlerinden bahsetmiyorum. Kapalı oda dendiğinde, yalıtılmış bir alandaki cinayet anlaşılıyor ve örneğin On Küçük Zenci gibi aslında kapalı oda muamması ile alakası olmayan bir roman bu sınıfa yerleştiriliyor. O yüzden ben kilitli oda gizemi demeyi tercih ediyorum.
Nedir kilitli oda gizemi? Cinayetin işlendiği bir odanın kapısının içeriden kilitlenmiş olmasıdır. Dolayısıyla katil odadan nasıl dışarıya çıktı (kimi durumda nasıl girdi) sorusu, romanın başında bir muamma olarak ortaya konur. Polisiye romanların yazılı olan (bazen de yazılı olmayan) kurallarına göre, bu kilitli odalarda gizli dehlizler, gizli geçitler olamaz. Sihirbazlık, büyücülük vs. söz konusu bile edilemez. Tabii penceden kaçmak da imkansızdır. Ya oda, pencereden aşağıya atlanmayacak kadar yüksektir ya da pencerelerde, dışarı çıkmayı engelleyen demirler vardır. Ya da daha basit bir biçimde pencereler içeriden sıkı sıkıya kapatılmıştır ve dışarıdan açılması ya da kapatılması mümkün değilidir.
Şenlikli Bir Cinayet, işte böyle kapalı bir mekanda işlenmiş bir kilitli oda gizemini anlatan bir rahat polisiye örneği.
Şenlikli Bir Cinayet Hikayesi
Kapalı mekan, Güney İngiltere’nin en tenha bölgelerinden biri olan Dartmoor’daki bir malikane. Bir grup insan, Noel dolayısıyla bu malikanede toplanmışlar. Olayın yaşandığı yıl belirtilmemiş ama anlatılanlardan 1930’larda geçtiği belli. Malikanenin sahibi Albay Roger ffokles (tuhaf ama gerçekten küçük harfle ve iki f ile başlayan bir soyadı) ve karısı, aralarında ünlü bir polisiye roman yazarıyla ünlü bir film yıldızının da bulunduğu dostlarını ağırlamaktadırlar. Diğer davetliler, malikanenin bulunduğu köyün papazı ve doktoruyla onların saygıdeğer hanımlarıdır. Derken, ffokles malikanesine Albayın kızı Selina iki erkek arkadaşıyla çıkagelir. Erkeklerden bir Amerikalı gençtir ve o da davetliler arasındadır. Diğeri ise, Selina’nın yeni tanıştığı ve çok etkilendiği dedikodu yazarı Raymond Gentry’dir. Bu listeye kalabalık bir uşaklar, hizmetçiler, sekreter vesaire kadrosunu da eklemek gerek ayrıca.
Romanda kötü karakter Gentry’dir elbette. Ukala, itici, kaba, sevimsiz olmanın yanı sıra tehlikeli biridir de Roger Gentry. Çünkü, malikanedeki herkes hakkında hiç kimsenin bilmediği bilgilere sahiptir ve bunları zaman zaman ima yoluyla yüzlerine vurmaktan hiç çekinmez. Sonunda olan olur ve tavan arasındaki odada Raymond Gentry öldürülür. Silah sesini duyup odaya koşanlar kapının kilitli olduğunu görürler. Mecburen kapıyı kırıp içeri girerler ve Raymond’un cesediyle karşılaşırlar. Pencerelerde demir parmaklıklar vardır. Anahtar ise, dışarıya açılan ve az önce kırmak zorunda kaldıkları kapının üzerindedir.
Roman, bu muamma ve kilitli oda polisiyelerinin üstadı John Dickson Carr’ı ismen yadederek başlıyor. Anılan tek yazar Carr değil elbette. Agatha Christie’den G.K. Chesterton’a kadar neredeyse Altın Çağ’ın bütün yazarlarına selam gönderiliyor roman boyunca.
O yıllarda İngiltere’de galiba kış çok şiddetli geçmekteydi ki, malikanedekilerin dış dünya ile irtibatları yoğun kar yağışı yüzünden kesilmiştir ve polise haber vermeleri en azından birkaç gün mümkün olamayacaktır. Dartmoor hapishanesinin yakınlarda olması nedeniyle oradan kaçan bir mahkumun bu cinayet işlemiş olabileceği düşüncesi herkesin içini rahatlatsa da ünlü polisiye yazarı Evadne Mount, bunun doğru olmadığını, katilin içlerinden biri olduğunu söyler. Çünkü, hepsinin bir sırrı vardır ve Raymond Gentre bu sırları bilmektedir. Bunun üzerine, bir süre önce Scotland Yard’dan emekli olduktan sonra, ffokles malikanesinin yakınındaki bir eve yerleşip yaşlı ve kör köpeğiyle günlerini geçiren müfettiş Trubshave akıllarına gelir ve cinayeti soruşturması için onu çağırmaya karar verirler. Tabii evde telefon yoktur, hatta radyo da yoktur. Albay bu tür yeni icatlardan hoşlanmamaktadır. O karda kıyamette yürüyerek gidip adamı malikaneye soruşturma yapması için davet etmekten başka çareleri yoktur. Emekli müfettiş malikaneye gelir ve herkesi teker teker sorgular. Bu sorgu sırasında bütün sırlar, kirli çamaşırlar ortaya dökülür, sonunda katil yakalanır ve kilitli oda muamması çözülür.
Şenlikli Bir Parodi
Şenlikli Bir Cinayet, okuması son derece keyifli, eğlenceli, komik bir dille yazılmış bir roman. İngiliz orta ve üst sınıfının sahte kibarlığıyla, ikiyüzlülüğüyle, yabancı düşmanlığıyla ince ince alay ediyor. Baştaki kilitli oda muammasından da anlaşılacağı üzere, Şenlikli Bir Cinayet, bir klasik polisiye parodisi. Her ne kadar İngilizce adı The Act of Roger Murgatroyd olsa da burada Roger Ackroyd Cinayeti romanından söz etmek mümkün değil. Onun yerine tüm bir türün parodisi yapılmış. Klasik polisiyenin bütün klişeleri, tipleri ve anlatım özellikleri kullanılarak alaycı bir dille yeni bir roman oluşturulmuş. Bu nedenle Şenlikli Bir Cinayet, mizahi bir polisiye olarak da okunabilir. Ancak türün özelliklerini, geleneklerini ve tarihini bilenler, kurgudaki biçim ve içerik değişikliklerini, abartmaları, çarpıtmaları ve bu yolla sağlanan komikliği hemen fark edeceklerdir.
Salt bir polisiye olarak bakıldığında, romanın finali beni hayal kırıklığına uğrattı. O kadar parlak ve iddialı anlatımın ardından katilin kimliği ve cinayet nedeni bence çok hafifti. Aynı şekilde muammanın çözümü de öyle. Açıkçası ben daha esaslı bir açıklama bekliyordum. Evet, sonunda taşlar yerine oturuyor, sorular cevabını buluyor, tuhaf görünen kimi olgular anlam kazanıyor ama gene de cinayetin çözümü aşırı basit veya aşırı zor olacak diye ödü kopan okurun ödü, koptuğuyla kalıyor. Belki de yazarın amacı tam da bu. Ödümüzü koparıp, romanın sonunu tam da ortada bir yerde dengelemek. O zaman amacına ulaşmış demektir.
Gilbert Adair’i Tanıyalım
Bu noktada biraz da romanın yazarından söz etmenin zamanı geldi sanırım. Gilbert Adair, İskoç asıllı bir Birleşik Krallık vatandaşı. 1944’de Edinburgh’da doğmuş. Yazarlığının yanısıra film eleştirmeni ve gazeteci olarak da biliniyor. The Holly İnnocents adlı romanıyla 1988’de Author’s Club İlk Roman Ödülü’ne layık görülmüş. İki çocuk romanı da olan Adair’in The Dreamers adlı eseri Bernardo Bertolucci tarafından sinemaya uyarlanmış. Bu romandaki polisiye roman yazarı Evadne Mount karakteri, yazdığı üç polisiye romanın başkahramanı. Dolayısıyla, polisiyelerinin üçünün de parodi olduğu ortada. Zaten isimlerine bakıldığında bunu anlamamak imkansız. The Act of Roger Murgatroyd, A Mysterious Affair of Style ve And Then There Was No.
Meraklıları herhalde hemen anlamışlardır ama ben gene de yazayım hangi romanlara atıfta bulunduğunu: The Murder of Roger Ackroyd (Roger Ackroyd Cinayeti), The Mysterious Affair at Styles (Ölüm Sessiz Geldi) ve And Then There Were None (On Küçük Zenci)
Kitap, Yapı kredi yayınları tarafından, 2006’daki orijinal baskıdan çevrilerek 2010 yılı Haziran ayında basılmış. Emrah İmre çevirmiş. Birinci baskı. 203 sayfa.