Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Ayla Koca İle Röportaj

Diğer Yazılar

Onur Okan
Onur Okan
Bilgi güvenliği uzmanı olarak çalışan Onur Okan, İstanbul’da yaşıyor, evli ve bir çocuğu var.

Onur Okan: Ayla Hanım merhaba, bana ve okurlarımıza zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Kitaplarınızla ya da sizinle henüz tanışmamış okurlarımız için, biraz kendinizi tanıtır mısınız?  

Ayla Koca: Merhaba, ben Ayla Koca 7/7/77 Malatya doğumluyum. Hemşireyim, Türk Sağlık Sen Sendikasında il başkan yardımcısıyım. İlk yardım eğitmeniyim. 2 çocuk annesi ve polis eşiyim. Kısaca hepsi birbirinden zahmetli, ilgi isteyen işlerle uğraşan bir kadınım.

 

Onur Okan: Şimdiye kadar kimseye söylemediğiniz ancak okurlarımız ile paylaşarak “artık hakkımda bu da bilinsin” dediğiniz bir şey var mı? 

Ayla Koca: Çok iyi yemek yaparım, çevremdekiler tarafından taklit yeteneğim olduğu söylenir.

 

Onur Okan: Yazmaya nasıl ve neden başladınız?

Ayla Koca: Yazmaya ortaokulda başladım. Kendimi ifade etmenin en iyi yoluydu. Konuşmaya korktuğum zamanlardı. Aile baskısı, mahalle baskısı ve öğretmen korkusu her korkumu kâğıda dökerek rahatladığım dönemdi. Sonra yırtıp attığım sayfalara yıllar sonra başkalarının hikâyelerini yazmaya başladım ve artık parçalayıp atmaktan vazgeçtim. Kitap oldular.

 

Onur Okan: İlk romanınızın fikri nasıl oluştu? Kitap basılınca etrafınızda nasıl tepkilerle karşılaştınız? Sizi tanıyanlar tarafından Polisiye yazmanız tuhaf karşılandı mı? Bunu birçok okurunuz gibi ben de merak ediyorum.

Ayla Koca: Daha önce birkaç yerde bahsetmiştim aslında ama yine anlatayım. Rüyamda bir kitapçıda ilk romanımı gördüm, üzerinde kendi adımın yazdığını fark edince uykumdan uyandım. Eşime anlatınca yaz dedi ve yazdım. İlk satırları karalarken sonuna kadar yazacağım her kelime aklımdaydı. Kimi ilham diye adlandırabilir ben mucize diyorum. Bu benim mucizem oldu. Kitabım çıktıktan sonra beni tanıyan herkesten “ben zaten yazacağını biliyordum” şeklinde tepkiler aldım. Sosyal medyayı aktif kullanan ve uzun uzun yazan biriyim, beni takip edenler benim eğlenceli, komik yönümü görmüşlerdi, yazdıklarım hep eğlenceli şeyler olmuştu ancak dram içerikli bir polisiye yazınca şaşırdılar. Bana hala komedi içeren bir şeyler yaz diye baskı yapıyorlar ama benim gönlüm polisiye yazmaktan yana.

 

 

Onur Okan: İlk iki romanınız Türk polisiye edebiyatı içinde az rastlanan türden eserler, içerisinde bilim kurgu ve parapsikoloji öğeleri var. Bu iki eserinizi kaleme alırken polisiye okurları acaba beğenecekler mi diye endişelendiğiniz oldu mu? 

Ayla Koca: Romanlarım aslında Bilim Kurgu değil, çünkü inkar edilse de yüzyıllardır süregelen bir inanışın ve insanlara arasında konuşulan konulardan bahsediyorum. Parapsikoloji olarak edebiyat dünyasında sınıflandırıyoruz. Astral Seyahat, ölülerle konuşmak insanlara saçma gelse de bu olayları yaşayan çok fazla insanın yaşadığı da yadsınamaz bir gerçek. Ben okurun çılgınını ve yeniliğe açık olanını seviyorum.

 

Onur Okan: Bazı insanların özel güçleri olduğuna inanır mısınız? İnanıyorsanız örnek verir misiniz?

Ayla Koca: İnanıyorum ki yazıyorum 🙂 Bu özel güç değil aslında bu Allah’ın kullarına verdiği yetenek, ödül bence öyle düşünüyorum.

Onur Okan: Kitabınızda yer verdiğiniz karakterlerin bazı özel güçleri var. Bir polisiye romanda bu güçlere sahip karakterleri kullanmanın riskleri nelerdir? Farklılık yaratmak açısından yazara ne gibi fırsatlar sunmaktadır?

Ayla Koca: Türk okuyucusu çok uyanık, seçici ve eleştirmeyi seviyor, ben bunu heyecanlı buluyorum. Mesaj atıyor ve sorguluyorlar, bu durum beni motive ediyor. Riskine gelince galiba okuyucunun buna ikna olma süreci ile alakalı, eğer gerçekçi bulmuyorlarsa romanın içine giremezler. Ben okuyucuyu şaşırtmayı, ters köşe yapmayı ve romanımı okurken acaba olabilir mi deyip araştırma yapmalarına imkân sağlamayı seviyorum.

 

Onur Okan: Romanlarınızdaki karakterleri ve onların sahip olduğu özel güçleri daha iyi ifade edebilmek için yaptığınız araştırmalardan söz eder misiniz?

Ayla Koca: Kayıp Ruh Yitik Beden romanımı yazarken Alara’nın yaşadığının astral seyahat mi yoksa beden gezginliği mi olduğu konusunda kavram karmaşası yaşadım. Çünkü benim yaşadığım astral seyahat ile alakası yok bu olayın, Alara bedenlere girip onların hayatını düzene sokuyor. Acaba deyip bu konu ile ilgili araştırmaları, romanları okuyup film ve işime yarayacak ne bulduysam izledim. Sonra fark ettim ki Alara’nın bambaşka bir yükü var, tam olarak astral seyahat denemez aslında. İkinci romanımdaysa ölülerle konuşma konusunda araştırmalar yaptım, bu konu hakkında çok fazla içerik yok gibi, sadece psikiyatri alanında yazılmış tezlere ulaşabildim ve hepsi bu durumun şizofreniye bağlantılı olduğu sonucuna varıyor. Ben şöyle düşünüyorum insanlar korktukları her şeyi inkâr ediyor ve rahatlıyorlar. Bu korkulacak bir şey değil aslında ve yetenek, güç ya da ödül adı ne olursa olsun yerine göre güzel şeyler inceler araştırırsanız dünyada bu olayları yaşayan oldukça fazla insan olduğunu göreceksiniz.

 

Onur Okan: Karakterlerinizin özel güçlerine sahip olsaydınız, onlar kadar cesur davranıp iyilik için kullanır mıydınız? 

Ayla Koca: Alara veya Yasemin kadar cesur olmayabilirdim. Onlar benim olmak ve yapmak istediğim şeyleri yapan cesur kadınlar. Onların güçleri elimde olsaydı kesinlikle savaşları çıkartan dünya liderlerinin bedenlerine girer, ölen askerlerle konuşmalarını sağlar, onlarla yüzleştirirdim.

 

Onur Okan: Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Ayla Koca: Deliyim, cesurum ve güçlü bir kadınım ama hepsi sonradan oldu. Hayat beni yoğururken şahit olduğum, yaşadığım şeyler beni bu hale getirdi. Seviyorum kendimi, delilik bana yakışıyor.

 

Onur Okan: Aktif ve yoğun bir iş hayatınız var, bir yandan da çocuklar ve aile sorumlulukları, yazmaya nasıl zaman ayırıyorsunuz? 

Ayla Koca: Benim uyku saati kavramım yok. Hemşirelik nedeniyle 24 saatlik nöbetlerimiz oluyor, koca bir gün uyumuyorsam ertesi gün iki saat uyuyorum ve bana yetiyor. Yazmak için vakit ayırmaya gelince, bunun sevgiyle alakası var aslında, mesela sevmediğin insanın yanında geçirdiğin dakikalar ömür gibi gelirken sevdiğimizin yanında geçen saatler hemen geçiyor ya aynen öyle oluyor. Hepsine yetişebiliyorum. Enerjim sevgime bağlı ama bir gün ailemi ihmal ettiğimi fark edersem ailemi seçerim.

 

Onur Okan: Yerli polisiye yazarlarına gerek yayınevleri, gerekse okura doğrudan satışın yapıldığı kitabevleri düzeyinde bir ilgi eksikliği var. Kitabevlerinin vitrinlerinde yerli polisiye kitaplarını pek göremiyoruz. Gördüklerimiz de belli birkaç isimle sınırlı. Sizce bunun sebebi nedir? Bu tutumun değişmesi için ne yapılmalıdır?

Ayla Koca: İnsanların ağzında “ben Türk yazar okuyamıyorum” diye bir laf dolaşıyor. Okumamışlar, bilmiyorlar, şans da vermiyorlar. Bu bir salgın gibi, sosyal medyada ne konuşulsa koyun psikolojisi misali bir anda herkesin fikri olabiliyor. Mesela Sabahattin Ali’nin romanları, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı, sosyal medyada bir anda trend oluyor, bu durum için siz yeni bir akım oluşturma çabası deyin, ben telifi ücretsiz duruma gelmiş yazarların kitaplarından para kazanmak için yapılmış bir reklam kampanyası diyeyim. Sonrasında bilinir kişiler ya da hesaplar tarafından paylaşılmaya başlanınca herkes ben de okumalıyım fikrine kapılıyor. Bu Türk yazar okumam klişesinin kırılabilmesi için okuyucularımızın bizleri fırsat buldukları her ortamda önermesi gerekiyor.

Ülkenin içinden geçtiği ekonomik süreç nedeniyle popüler yazarlara yönelen yayınevlerine de pek yüklenemiyorum. Her şey pahalı ve maalesef arza talep olan işlere yöneliyorlar.

 

Onur Okan: Yazmak için emeklilik yıllarınıza sakladığınız bir fikir ya da uygun zamanı kolladığınız hassas konular var mı? Doğrudan sorayım, devlet memuru olmak yazarlıktaki yaratıcılığınızı kısıtlıyor mu? 

Ayla Koca: Memur olduğum için 657 sayılı kanuna tabiyim. Mesleki bilgiyi sızdırmam ya da devlet veya meslek sırrı diye nitelendirilecek şeyleri konuşmam ve yazmam yasak.

O yüzden yazdığım her şeyi defalarca okuyorum. Bu da beni tabii ki zorluyor. Emekli olunca daha rahat olacağım kesin.

 

Onur Okan: Hemşire olarak yıllardır görev yapıyorsunuz, meslek hayatınızda yaşadıklarınızın yazarlığınıza ne gibi katkıları oldu? 

Ayla Koca: Mesleğimin en güzel yanı çok fazla insana, hikayeye ve anıya şahitlik etmem. Ben insanları gözlemlemeyi, dinlemeyi seviyorum, bazen dinlediğim anıları aklıma mutlaka not ettiğim oluyor. Her yazar gibi beslendiğim bir yer var o da doğrudan insanların yaşanmışlıkları.

 

Onur Okan: Meslek hayatınızda şüpheli bir yaralanma, kaza ya da ölümle karşılaştınız mı? Yazarlık içgüdülerinizin devreye girdiği zamanlar oldu mu?

Ayla Koca: Hemşirelik formasını giydiğim andan itibaren hemşire, devlet memuru oluyorum. Yani hastayı iyileştirme çabasına giriyorum, şüphe benim görevim değil, o algılarımı baskılıyorum. Meraklı olmanın hemşirelik mesleğine pek faydalı bir şey olmadığı, 25 yıllık kariyerim boyunca öğrendiğim en önemli şey oldu.

 

Onur Okan: Romanlarındaki baş karakterlerinizi küçük yaşlardan itibaren zor koşullarda yetişmiş ve hayatta kalmaya çalışan, özel güçlere sahip kadınlardan seçtiğinizi görüyorum. Bunun sebebi nedir?

Ayla Koca: Evet, romanlarım geçmişinde yaşadığı olayların intikamını almak isteyen insanları konu alıyor. Yaşadıkları travmalardan izler dolu, küçük yaşta yaşadıkları acıların bedelini ödeyebildikleri bir dünyanın kapısını açıyorum. Ötelenen ve hep ezilen kadınların da eline kimi zaman sihirli bir güç, kimi zamanda keskin bir alet veriyorum ve git intikamını al diyorum. Biliyorum bu öyle insanlara güç ve huzur veriyor.

 

Onur Okan: Yazarlığınızı beslemek ya da geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

Ayla Koca: Gözlem yapıyorum, okuyorum, insanları izliyor ve dinliyorum.

 

Onur Okan: Bir polisiye yazarı olarak bir polisle evli olmanın birtakım avantajlar sağlayabileceğini düşünüyorum. Gerçekten öyle mi? Eserlerinizi yaratma aşamasında eşinizin de bir katkısı oluyor mu?  

Ayla Koca: Evet, eşim her konuda bana çok destek oluyor ama meslek sırlarını paylaşıp, kurguya destek olma veya fikir verme gibi bir şeyi hiçbir zaman yapmadı. Sağlıkla ilgili dizilerde şahit olduğumuz saçmalıkların, polisiye romanımda olmasın diye kitabımı okuyacak polislerin “yok artık bu ne saçmalık” demelerinden çekindiğim için yazma sürecinde eşimin görüşlerini istiyorum. Olayın gidişatını anlatıp hangi şube bakar gibi o sadece onlara cevap veriyor.

 

Onur Okan: Hemşirelik zor mesleklerden biri. Yazarlığın da kolay olduğu söylenemez. Her iki işi de yapan biri olarak hangisi daha zor diye sorsam?

Ayla Koca: En zoru annelik ve eş olmak sorumluluğu ve vicdani olarak en büyük korkum veya “ya yetemezsem” çaresizliğini bunlar için yaşıyorum. Keza eğer hemşirelikte zorlanmaya başlarsam emekli olurum, yazarlığı bırakırım ama aile olmak, ebeveyn olmak en zoru.

 

Onur Okan: Türk polisiye edebiyatı hakkında görüşlerinizi nelerdir? Gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yabancı polisiye edebiyatla kıyasladığınızda arada nasıl bir fark görüyorsunuz?    

Ayla Koca: Ben ciddi bir okuyucuyum. Ortaokuldan itibaren okumaya başladım, büyük bir kütüphaneye sahibim. Bu konudaki fikrim şu; Yabancı ülke yazarları özgürler, yazdıklarını okurken o hissi yakalıyorsunuz, seri cinayet işleyebiliyor, cinsellik ve her konuda rahatça yazabiliyorlar. Bizim toplum baskısı ve okuyucu ne der korkumuz ağır basıyor, daha önceki sorularda vardı, okuyucu ne der? Evet, okuyucumuzdan bile korkuyoruz. Oysaki okuyucu senin romanını alırken sürprizlere ve fikirlere açık olmalı. Bizde madem zoru seçtik bu sınırları zorlamalıyız diye düşünüyorum.

 

Onur Okan: Kitaplarınız için kendinize bir hedef kitlesi belirlediniz mi? Sizce kitaplarınızı en çok kimler okuyor? Neden?

Ayla Koca: Aslında yazarken hedefim bir kitap olsun, benim için anı kalsındı ama şimdi Türkiye’nin her köşesinden, her yaşta insandan mesaj alıyorum bu da beni heyecanlandırıyor. Hedef kitlem ya da okur yaşı planım yok ama gelen mesajlara bakarak söyleyebilirim ki genelde gençler okuyor. Nedenine gelince; çok okuyor olmalarının yanı sıra çok da meraklılar. Onları seviyorum.

 

Onur Okan: Türk polisiye edebiyatında eksikliğini gözlemediğiniz bir şey var mı ya da nelerin daha çok olmasını isterdiniz?

Ayla Koca: Maalesef en büyük eksiğimiz reklam ve yine maalesef insanların popüler şeylere yönelme eğilimi derim.

 

Onur Okan: Kendi tarzınıza yakın gördüğünüz yerli ya da yabancı yazarlar var mı?

Ayla Koca: Kendi tarzımda yazan olmadığı için isim veremiyorum.

 

Onur Okan: Siz kimleri okumaktan zevk alıyorsunuz?

Ayla Koca: Ben Lisa Gardner hayranıyım. Grange hayranıyım, Tami Hoag hayranı ve sıkı takipçisiyim.

 

Onur Okan: Bugüne kadar sizi en çok mutlu eden ve en çok üzen eleştiri ne oldu?

Ayla Koca: En çok üzen; Kayseri kitap fuarında bir kadın gelip dakikalarca soru sordu hepsine kibarca ve sabırla cevap verdim, sonra dudak büzüp ben de yazarım ne var ki bunda demişti. Sonra ben de ona; “inşallah yazarsınız, ben de gelip size kitap imzalatırım” demiştim ama tüm motivasyonum bozulmuştu.

En çok sevindirense; Gençlerden gelen merak dolu, enerji fışkıran sorular ve sonrasında fikirlerini cesurca paylaşmaları.

 

Onur Okan: Gerçekleştirmeyi hep arzuladığınız ama bir türlü imkân bulamadığınız projeleriniz, düşünceleriniz var mı?

Ayla Koca: Sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, tacize uğrayan çocuklar için ve mağdur kadınlar için bir şeyler yapmak istiyorum. Planlarım var ama fikirlerimin olgunlaşması gerekiyor.

 

kıyam zamanı ayla koca dedektif dergi
Kıyam Zamanı – Şimdi Kitapçılarda!

Onur Okan: Son olarak yeni kitabınızı merakla bekleyenler için neler söylemek istersiniz?

Ayla Koca: Kitabımda bu kez herkes normal 🙂 Şaka-şaka, yine bizden, içimizden insanlar var. Üzülen, dağılan, acı çeken, ağlayan insanları yazdım. Yine bizden kandırılar, sömürülen ve dini duygularıyla oynanan insanlar var. Bu kez tarikatlar, polisler ve kurban edilen insanlar var.

Harika sorulardı. Teşekkür ediyorum. Videomu yollamayı başarabilirsem onda daha ayrıntılı cevap vermiştim. 

Şimdi birkaç ucunu kapalı bıraktığım ve merak uyandıracağını düşündüğüm birkaç soruya net cevaplar vereyim. Evet, astral seyahat yaşıyorum ama eğitimini alıp bilinçli yaptığım bir şey değil. Ölülerle konuşma konusuna gelince, yaşadığım birkaç olay var. Evet, gerçekler ve yaşadım. Ürkütücü ve çok korkutucu ama gerçekti. Ben biliyorum. 

 

En Son Yazılar