Edebiyatın, polisiyenin kıymetli isimlerinden Celil Oker’in vefatının on üçüncü gününde oğlu Ali Oker ile yaptığım telefon görüşmesinde oldukça duygulu anlar yaşandı. Öncelikle acısı daha çok taze olmasına karşın kırmayıp benimle duygularını paylaştığı için kendisine çok teşekkür ederim. Eserleriyle adını ölümsüz kılan Celil Oker’in özel hayatını merak edenler için gelin değerli edebiyatçı, büyük üstadı oğlunun ağzından dinleyelim.
O.Y: Polisiyenin babası olarak kabul gören Celil Oker aile içinde nasıl biriydi?
A.O: Ailemizin kahramanıydı. Kardeşim Can yirmi altı (26), ben otuz yedi (37) yaşındayım, evliliklerinde kırk yıllık süreyi deviren babam konuşmaya başladığında annem dâhil hepimiz susardık. Ama öyle susma değildi bu, anlattığı konunun nereye çıkacağını, nasıl bir sonun beklediğini asla bilemezdik. Politik tarihi iyi bilen biri olarak kendinden kattıklarıyla aktarırdı. Ne yumurtlayacak diye ağzının içine bakardık adeta. Politik konularda hep iyimser bir tavır sergilerdi. Çocukluğundan örnekler verirdi, sağ gösterip sol vurmasını çok iyi biliyordu. Her söyleminde haklı çıkmazdı, bunun kendi de farkındaydı ama içinde hissettikleri, beslediği duyguları, olmasını dilediği güzellikleri masal gibi anlatırdı. Söylediklerinin aksi çıktığında kardeşimle kendisine takılır espriler yapardık. ‘Nasıl? İyi uydurdum ama’ derdi sonunda. Olanı kabullenmek yerine çekinmeden olmasını istediklerini dile getirirdi.
O.Y: Celil Oker’in başarılarını tüm okurları biliyor. Hayatında karşılaştığı zorluklar nelerdi ve nasıl başa çıkardı?
A.O: Babamdan öğrendiğim bir felsefe ile başlamak istiyorum ilk önce. Hayatımızda geç kaldığımız şeyler için pişmanlık duymaya gerek yok. Ben dünyaya geldiğimde babam ve annem maddi olarak zor günler geçiriyorlarmış. Çevirmenlik, gazetecilik ve ansiklopedi yazarlığı ile uğraştı. Pek fazla getirisi olmayan işler yüzünden 1980’li yıllarda yaşanan siyasal krizler ekonomik sorunları da beraberinde getirmiş ve babam da para kazanmak için reklamcılık sektöründe çalışmaya başlamıştı. Yalnız tek şart ile reklamcılığı seçmişti babam, ‘yaratıcı yazarlık’. Yaratıcı yazarlığın kendisine en uygun bölüm olduğunu düşünürdü. Öyleydi de. Önemli işlere imza attı.
Öğretmeyi, gençlerin yoluna ışık tutmayı seven biri olarak okullarda yapılan söyleşilere katılıp ardından kitap satışlarının yapılmasına da karşı çıkardı. Bunu doğru bulmadığı için gelen teklifleri geri çevirirdi. Uzun süren reklamcılık hayatında biraz suratsız olduğunu düşünüyordum. Bazı çalışmalarda yanında beni de götürdüğü olurdu, o dönemlerde baba oğul çok eğlenirdik.
1998 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Programı’nda öğretim görevlisi olarak başladığında kendini bulmuş gibiydi. Bildiklerini öğrencilerine aktardığı ve paylaştığı için daha mutluydu. Yaratıcı yazarlık teknikleri ile ilgili atölyelerini yönetirken hikâye anlatımı dersleri de verdi.
O.Y: İnsanların hayatında iz bırakan biri olarak Celil Oker’in unutamadığı özel anısı nedir?
A.O: Kayseri’de Talas Amerikan Ortaokulu’ndan mezun olduktan sonra Tarsus Amerikan Kolejini bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü okuduğu dönemler babamın en güzel anılarını barındırıyordu. Öğrencilik döneminde birlikte olduğu arkadaşlarını, onlarla yaptığı haylazlıkları her seferinde aynı heyecanla anlatırdı. Özellikle Hisar’da geçirdiği öğrencilik döneminde sokak dilini iyi bilen, tarihi değeri olan Hisar’ın çevre ve esnafı iyi tanıyan biriydi. Öğrencilik hayatı boyunca birlikte olduğu arkadaşları ve yaptıklarının çok ayrı yeri vardı babam için. Sohbetlerimizin içine her zaman bir parça bu anılarını katarak örnekler verirdi. Birlikte okuduğu arkadaşları ile yaşadıklarının yıllar geçse bile her zaman farklı bir yeri vardı. Okuduğu okulların o yüzden benim için de ayrı bir önemi vardır.
O.Y: Acınız bu kadar tazeyken kırmayıp bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Sizin son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
A.O: Evet, cenaze sırasında beni şaşırtan bir olaydan bahsetmek istiyorum. Başsağlığı dileklerinde bulunan eski, yeni birçok öğrencisinin derinden üzüntüsüne şahit oldum. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olan insanlar babamın yokluğunu adeta bana sarılarak gidermek istediler. Anladım ki babam sadece ailemizin kahramanı değil, birçok insanın kahramanı olmuş. Onlara ne yapmıştı ki böylesine sevgilerini kazanmıştı.
Bu konuşmanın ardından daha fazla uzatmak istemediğim için kendisine çok teşekkür ettim. Ali Oker görüşmenin başında babası ile ilgili özele giremeyebileceğini belirtse de bizler için oldukça değerli anılar paylaştı. Bunları anlatırken de yaşadığı yoğun duyguları kilometrelerce uzakta olsam da hattın diğer ucundan hissedebiliyordum. Harika insan, usta yazar, yol gösterici, eserleriyle adını hiçbir zaman unutturmayacak Celil Oker’i n yanı sıra ailesinin ve yakınlarının kahramanı, kocaman sevginin sahibi, mütevazı bir insan olan Celil Oker’i, oğlu Ali Oker’in dilinden dinleme şansı yakaladık. Ülkemizden, eserleri ile ölümsüzleşen Celil Oker gibi bir yazarın çıkmış olması Türk Polisiyesi ve genç yazarlar adına oldukça büyük bir şans.