Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

GENCOY SÜMER DERGİCİLİĞİ: POLİSİYE DÜNYASINA LOKOMOTİF OLMAK

Diğer Yazılar

Tuğba Turan
Tuğba Turan
1972, Ankara doğumlu olan Turan, 1990 yılında Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirip devlette çalıştıktan sonra 2008'de Karabük-Eflani ilçesine serbest eczane açtı. Kendisini 2003 doğumlu bir erkek evlat, üç köpek, on (zaman zaman daha fazla) kedi annesi olarak tanımlamaktadır. Safranbolu’da yaşıyor. Zalifre Yazıları isimli basılı dergide makaleleri yayınlanan yazarın Gölge e-Dergi'nin son yirmi sayısında fantastik hikâyeleri yer almıştır. Dedektif Dergi’nin kuruluşundan beri yazdığı 30 bölümlük Tilda ve Diğerleri isimli polisiye hikayeleri kitap haline gelmiştir. Kişisel sayfası olan tugbaturan.com'da tüm yazılarını yayımlayan yazar aynı zamanda Türkiye Polisiye Yazarları Birliği üyesidir. Eserleri: Adı Cemre Olacak (Roman) 2020, Herdem Yayınevi Dedektif Tilda ve Diğerlerinin Olağanüstü Maceraları (Polisiye Hikâye) 2021, Herdem Yayınevi Dedektif Dergi (Polisiye Hikâye Seçkisi, Kolektif) 2018, Paradigma Akademi Kırmızı Battaniye (Polisiye Hikâye, Kolektif) 2018, Paradigma Akademi Dark Polisiye – İkinci Kitap 2021, Dark İstanbul Yayınları

Dedektif Dergi kurucusu Gencoy Sümer’in dergiciliği için neler yazılabilir ki? Ziya Paşa’nın meşhur sözü buraya çok yakışacaktır mesela: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

Sümer, lider, öğretmen ve mentor özellikleriyle, bilgisi ve donanımıyla hem Dedektif Dergi’yi hem de yazarlarını 54 sayıdır her sayıda bir adım daha ileriye taşımaya devam ediyor. Bu yüzden Dedektif Dergi sadece bir dergi değildir, aynı zamanda biz yazarlarının sınıfı ve okuludur.

Bir okulda disiplin, istikrar ve bilgiyi gelecek nesillere aktarma kaygısı olmalıdır. Bütün bunlar dergimiz için de geçerli. Gencoy Hoca’nın derginin bekasına dair disiplini ve inatçılığı olmasa bu sayımıza eremezdik muhtemelen.

Disiplin ve düzenin hüküm sürdüğü bir okulda bile, arada koridorlarda koşan haylaz çocuklar olabilir elbette. Bu çocuklardan biri de benim diye düşünüyorum. Dergimizin sınırlı sayıda kâğıda basılı versiyonunu yayınlarken, Gencoy Hoca’ya, kapaklarımıza daha dikkat çekici ve popüler (örneğin La Casa de Papel’in meşhur olduğu zamanlardı) dizi veya filmlerle alakalı görseller koymamız gerektiği önerisiyle gitmiştim. Gelen cevap bizim dergimizin herhangi bir dekorasyon dergisi gibi görsellikle doğrudan alakalı olmadığıydı. Maalesef gerçek kâğıda basılı dergilerimizin ömrü kısa sürdü ve ben de görsellik fikrimde ısrar etmek zorunda kalmadım.

Basın-yayın-haber-moda-müzik-edebiyat dünyalarının Instagram denen tek dişi kalmış canavara sıkıştırıldığı günümüz sosyal medya imparatorluğunda görsellik çok hâlâ ön planda. Biz bu çabucak-tüketilen-görseller ve başkalarından-kopyala-yapıştır-yalan-yanlış-alıntılar deryasında elbette yazdıklarımızla var olmak zorundayız. Gencoy Hoca içinde bulunduğumuz dergi trenini rayda tutan lokomotifimiz.  Ama bir trenin istasyonlardaki yolcuları ve yükleri taşıması için vagonlara ihtiyacı var. Yoksa bir lokomotif tek başına yol alırsa ancak kendisini oradan oraya taşır.

Polisiye yazarları arasında tek başına yol alıp sadece kendisini oradan oraya taşımak için, kimi İstanbul’un karanlık sokaklarından nemalanmaya çalışan kimi sadece Beyoğlu’nda hüküm sürmeyi tercih eden kimi de polisiyeyi sadece polislerin yazabileceğini sanan kişiler de yok değil. Ama bu pürüzler kendi kulvarımızda istikrarla yüzen bizlerin sağlam kulaçlarla karşı kıyıya varmasına engel değil.

Ülkemizde basılı ve internet ortamı polisiye mecralarında, özellikle öykücülük konusunda, Dedektif Dergi’nin bir öncü olarak yer aldığını söylemek yanlış olmaz. Yazarlarımız, dergide yazdıkları hikâyeleri derleyerek öykü kitapları yayımlarlarken, Dedektif Dergi yazarları tarafından çıkarılmış hatırı sayılır sayıda romana da imza attılar.

Yazın hayatını, aslında hiç mezun olunamayan bir okul gibi düşünürsek, bitirme tezi yazamayacak yüksek lisans öğrencileri olarak, çıtayı hep daha yükseğe taşıyoruz. Bu başkalarıyla değil de kendi kendimizle yarıştığımız sonu gelmez bir bayrak yarışı gibi. Yorulan bayrağı diğer arkadaşına devredebiliyor ve böylece 9 yıl önce yakılan hikâyecilik ateşi hiçbir zaman sönmüyor. Dedektif Dergimiz 9. yıl ve 54. sayısını kutlarken, her sayıda birbirinden ilginç  hikâyelerle logomuzun altında birleşen tüm yazarlara buradan bizzat teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Dedektif Dergi sizler olmasanız var olamazdı.

Dedektif Dergi’nin 20. sayısı için Özlem Solak’la yaptığım söyleşide şöyle demiştim:

“İlk romanımı yıllanmaya bırakmıştım ama yazmaya devam ettim. Kucağımda kundağa belenmiş roman dosyam ile ürkek adımlarla 7 uyurlar mağarasından dışarı çıkmamı sağlayanın, Dedektif Dergi’deki müthiş sinerjik ortam olduğunu itiraf etmem lazım. Özellikle beni cesaretlendirdiği için Gencoy Sümer’e buradan teşekkürlerimi iletmeliyim.”

Son söz olarak, Gencoy Hoca Cemrelerimin vaftiz babası, Dedektif Dergi ise 30 bölüm yazdığım Dedektif Tilda hikâyeleriyle derginin bu sayısıyla beraber 24. bölümüne erişen fantastik polis kahramanım Ozan Ilgın’ın doğduğu yerdir. Dedektif Dergi olmasaydı bütün bu hikâyeler hiç mürekkep veya internet yüzü görmeden beynimin kıvrımları arasından kayıp gidecekti. Yaşasın üretkenliğimizi kamçılayan dergiler! Yaşasın Dedektif Dergi!

En Son Yazılar