Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Günay Gafur’dan Şiir Gibi Bir Polisiye Roman: Yargıç

Diğer Yazılar

UCUZ ETİN YAHNİSİ

FIRTINALI BİR GECE

SİYAH EL

Yeşim Yörük
Yeşim Yörük
1977 yılında Almanya'nın Berlin şehrinde doğmuştur. İlk ve orta eğitimini Türkiye'de tamamladıktan sonra eğitimine Almanya'da devam etmiştir. Halen Almanya’da yaşamaktadır, tekstil ve dokuma sektöründe çalışmaktadır. 2018 yılında, Paradigma Polisiye Yayınları'nın düzenlediği Polisiye Öykü Yarışmasında, Misk-i Amber adlı öyküsüyle birinciliğe layık görülmüştür. 2019 yılından beri polisiye dergi Dedektif Dergi'de yazarlık yapmaktadır. 2020 yılında Dedektif Dergi’nin düzenlediği Zehirli Kalem polisiye öykü yarışmasında Çikolatalı Kurabiye adlı öyküsüyle mansiyon ödülü kazanmıştır. 2021 yılında ilk polisiye kitabı Kelimelerin Efendisi, 2022 yılında ikinci öykü kitabı Birtakım Cinayetler yayımlanmıştır. Çeşitli kolektif kitaplarda öyküleriyle yer almıştır.

Kuklacı ve Kahin romanlarının yazarı Günay Gafur’dan şiir tadında bir roman geldi. Yargıç romanının satırlarında cinayet ve ölümün karanlığı şiirsel bir dille anlatılmış. Şiir ve cinayeti aynı kefeye koyamayanlardan mısınız? Ben öyleyim. Kitabı elime aldığımda şiirlerle bir alâkası olduğunu biliyordum fakat bütün satırların şiirsel bir dille yazıldığından haberim yoktu. Yaşadığım şoku bir süre atlatamadım -ki bunun yazarımızla ya da romanlarıyla bir ilgisi yok- daha önce hiç şiirlerin büyülü dünyasından çıkıp gelmiş bir polisiye romana rastlamadığım için yadırgadım, diyelim. Yoksa cümle âlem bilir Günay Gafur’un kalemine bayıldığımı; 700 sayfadan oluşan Kahin romanını beş gün içinde okuduğumu; anlata anlata bitiremediğimi…

Neyse, uğradığım şokun etkisiyle ilk sayfaları biraz sıkılarak okuduğumu itiraf ediyorum. Tekrar söylüyorum yazarın kalemi muhteşemdir. O sırada sorun bendeydi… Sayfalar ilerledikçe haliyle dilim de, beynim de, hayatımda ilk kez karşılaştığım bu yazım tarzına alışmaya başladı. Zekice işlenmiş kurgusu bir anda unutturdu yaşadığım şoku. Okudukça alıştım, alıştıkça okudum ve son sayfalarında uğradığım, birbirinden şok edici ters köşelerle azıcık da sersem oldum. Benim yeni tanıştığım bir tarzda yazılmış olan Yargıç romanına ne kadar kapıldığımıysa romanı bitirdikten sonra anladım. Elime aldığım bir sonraki romanı şiir okur gibi okuduğumu fark ettim. İlk birkaç sayfada düz yazıya alışmakta zorlandım.

Günay Gafur’un şiire olan düşkünlüğü ikinci romanı Kahin’de de görülebiliyor. Kahramanlarını şiir seven kişiler olarak; şiirleri ise kurguyu etkileyecek cinsten seçiyor. İkinci yeni akım şairlerinden Can Yücel, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar en sevdikleri olsa da Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı gibi eski akım şairler de vazgeçemedikleri arasında. Çocukluğundan beri şiirlere olan düşkünlüğü onu, içinde şiir olan bir cinayet romanı yazmaya, üstelik de romanı şiirsel bir dil kullanarak yazmaya itmiş. Denemiş ve bence başarmış.

Şiirlerin bazılarını çok beğendim bazılarını beğenmedim ama etkileyici, heyecan yüklü, gerilim dolu, merakın katlanarak arttığı, ustaca ve zekice işlenmiş kurgusuna bayıldım. Günay Gafur yine zekasını ve kalemini konuşturduğu bir cinayet soruşturmasının tam da ortasına atıveriyor okurlarını. Hiç beklemediğiniz, tahmin edemediğiniz bir sonla da pastanın üzerine kaymağı koyuyor. Başlarda birbirimize alışmakta zorlandığımız doğrudur fakat sonunda birbirimizden ayrılmakta zorlandık Yargıç’la. Şiirsel anlatım tarzıyla da tanışmış olduk böylece. Hem de öyle çiçekli böcekli bir aşk romanında değil, kanlı, cinayetli, ölümlü bir polisiye romanda. Bu tarza hızlı bir giriş yapmış oldum böylelikle.

Okurken keyif aldığım şiirlerden birini de şuracığa ekleyiveriyorum. “Bu nasıl katil böyle,” dedirtecek şiirlere hazırlıklı olun diye…

KORKU

Koş!
Daha hızlı, daha hızlı, daha…
Arkana bakma! Yaklaşıyor, aldırma!
Koş!
Geliyor! Sakın durma!
Sislerin arasında, çığlık çığlığa!
İsmi yok, cismi yok, kalbi yok.
Salt bir içgüdü yalnızca. Kadim bir ilkellik
Yabani, hoyrat ve karanlık
Ve var oldukça insanlık,
Var olacak! Sinsice soluyacak!
Kurda, kuşa, güneşe, aya, insana ve sana
Ve sana… Kıyacak!
Hızlı!
Tozu toprağa katmış, uğul uğul bir fırtına
Ya da
Kara bir panterin kalp atışı kadar hızlı!
Kükrüyor, pençelerini çıkarmış, yaklaşıyor!
Kaç! Yalvarırım kaç!
Daha hızlı, daha hızlı, daha…
Arkana bakma! Sakın bakma! Ve sakın
Durma!

YARGIÇ ROMANININ KONUSU:

Başkomiser Yavuz ve ekibi için günler, Ankara sokaklarında acımasızca cinayetler işleyen, azılı bir seri katili aramakla geçer. Cesetlerin yanlarına bahçe makası ve bir şiir bırakan katil, kurbanlarından hatıra olarak kesik ellerini almayı da adet edinmiştir. Son kelimeleriyle ilk kelimeleri aynı olan şiirlerle katil neyi anlatmak istemektedir? Bütün ipuçları aslında bu şiirlerde gizlidir. Katile ulaşmanın yolu şiirlerin anlamlarını çözmekten geçiyordur. Oysa satır satır ezberledikleri şiirlerde sadece ölüm vardır. Bir insan nasıl olup da hem şair hem de katil olabilir? Adına Bahçıvan dedikleri katili bulmak sandıkları kadar kolay olmayacaktır.

Başkomiser, Bahçıvan’ın kurbanlarına kendince yakıştırdığı isimler koyar. Bayan Huzur, Bay Korku, Bayan Hüzün, Bayan Umut… Neden ölmüşlerdir? Oysa hiç bir ortak noktaları yoktur. Hayatlarının hiç bir döneminde paylaştıkları anıları olmamıştır. Tek ortak noktaları aynı katilin elinde ölmüş olmalarıdır. Birbirini tanımayan bu dört insan ölümlerinde aynı kadere mahkum olmuşlardır.

Kurbanların aileleriyle yaptıkları görüşmeler sonucunda elde ettikleri ipuçları onları üç şüpheliye götürür. Sırlarla dolu bu üç kişi maktullerin tanıdığı kişilerdir ve cinayetlerin işlendiği gecelerde nerede olduklarını ispat edecek tanıkları yoktur. Tanıklarının olmaması onları katil ilan etmeye yetecek midir?

Başkomiser Yavuz için işlenen her cinayet bir yenilgidir ve katili yakalayamadığı her gün ızdırabı bir kat daha artmaktadır. Sebep olduğu bir kazada annesini kaybeden, aynı kazadan sonra felç kalan babasının bakımını üstlenen ve ona her baktığında annesinin yokluğuna daha fazla kahreden Başkomiser Yavuz için yaşamanın bir anlamı kalmamıştır. Yaşadığı suçluluk duygusuyla kıvranmaktadır. Yıllar önce hüzünlü biten bir aşk hikayesinden sonra tekrar aşık olamamış, bir daha mutluluğu yakalayamamıştır. Başkomisere göre aşk defteri yıllar önce kapanmıştır. Artık yaşamak için tek amacı vardır, katili bulmak… Fakat kaderin önüne geçmek de imkansızdır. Hiç ummadığı bir anda karşısına çıkan bir kadın taşlaşmış yüreğinde yeni bir ateş yakar.

Bahçıvan’ın oynadığı oyunun kuralları keskindir. O, ölümdür. Neden öldürdüğüyse en büyük sırrıdır. Bu sırrın peşindeki Başkomiser Yavuz ise kendi cehenneminde bambaşka bir dertle boğuşmaktadır. Her cinayet işlendiğinde cesedin birkaç yüz metre uzağında uyanmakta, oraya nasıl geldiğini, neden orada olduğunu hatırlamamaktadır. Yatağında uyuyup cinayet mahallinde uyanan bir Başkomisere ne gözle bakılacağını kestiremediğinden, bu da onun küçük sırrı olarak kalır. Uyurgezer olduğu zamanlar neden hep cinayetlerin işlendiği gecelerdir? Hatırlayamadığı o zaman diliminde neler olmuştur? Bu bir tesadüf müdür yoksa başrolde kendisinin oynadığı bir oyun mudur?  Hatırlamadığı cinayetler onu suçlu yapar mı?

YARGIÇ ROMANININ KÜNYESİ:
Yayınevi: Fantastik Kitap
Basım Yılı: 2019
Sayfa Sayısı: 288

GÜNAY GAFUR KİMDİR?:
Günay Gafur 1978 yılında Ankara’da dünyaya gelmiştir. Aynı şehirde tamamladığı ilk, orta ve lise öğreniminin ardından Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünü bitirmiştir.  1991 yılında, 13 yaşındayken okul gazetesinin düzenlediği öykü yarışmasına katılarak yazmaya adım atmıştır. Kazandığı üçüncülükten sonra uzun yıllar kendisine sakladığı yazılar yazmıştır. Yıllar sonra roman yazmaya karar vermiş ve ilk kitabı Kuklacı 2012 yılında yayımlanmıştır. Ardından gelen ikinci romanı Kahin 2016 yılında, son romanı Yargıç 2019 yılında yayımlanmıştır. Türkiye Polisiye Yazarları Birliği kurucu üyesidir. Birlik üyesi polisiye yazarlarla birlikte ortaklaşa hazırladıkları Kanlakarışık adlı kolektif çalışmada Ölüm Manifestosu adlı öyküsüyle, ardından Dedektif Dergi Birinci Yıl Öykü Seçkisi’nde Tanık adlı öyküsüyle yer almıştır. Ayrıca dijital polisiye dergisi Dedektif’te öyküleri yayınlanmıştır. Günay Gafur evli ve iki çocuk babasıdır.

En Son Yazılar