Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Hikaye: Maziden Bir Bedel

Diğer Yazılar

Musluktan akan soğuk suyun altında çamurlu ellerini yıkadı. Derin bir nefes aldı.  Başını kaldırıp sonsuz maviliğe baktı. Gökyüzü açıktı. Havada da temiz bir koku vardı. Uzun bir süredir ertelediği bahçe işleriyle uğraşmak için doğru bir gün seçmişti Aybars Bey.

Musluğu kapatıp ellerini kurutmak için hemen yan taraftaki havluyu aldı. Gözüne bahçeye yeni diktiği fidanlar ilişti. Fidanlara yaklaşarak her birini tek tek incelemeye başladı. Yüzünde bir gülümseme belirdi.

“Umarım yerinizi beğenirsiniz güzel çiçeklerim,” dedi.

Gözlerini yeni fidanlardan ayırarak bahçedeki diğer çiçeklere baktı. Karşısında sırayla dizilmiş güller, laleler vardı. Bahçenin bu halinden memnun olmakla birlikte daha fazla çiçek ekmeyi düşünüyordu. Hem Zerrin’in de fikrini almak istiyordu. Bir kısmına da meyve fidanı ekmek gibi bir planı vardı.

“Bahçeniz harika görünüyor,” dedi arkasından bir kadın sesi.

Dönerek bu yabancıya baktı. Aybars Bey bu iltifattan hoşnut olmuş bir şekilde, “Teşekkür ederim hanımefendi. Benim için boş zamanlarımda bir uğraş oluyor.”

Genç kadın gülümsedi. “Dedemin de böyle bir bahçesi vardı. Tabi ben o zamanlar küçüktüm. Bahçesini o kadar çok severdi ki neredeyse bütün vaktini orada geçirirdi. Hatta gecenin bir yarısı uykusundan uyanır, bahçeye iner ve bir şey olmuş mu, olmamış mı diye çiçeklerine bakardı.”

Aybars Bey masanın yanına yaklaştı. Genç kadının oturması için bir sandalye çekti. Tam karşısında ki sandalyeye oturarak “Bu hikâyeyi bir yerden hatırlıyor gibiyim,” dedi.

“Ben de sizi çok iyi hatırlıyorum Aybars Bey. Ama siz beni hatırlamazsınız. Bundan yirmi beş yıl evvel ilgilendiğiniz bir dosya vardı. Sizinle o zaman tanışmıştık.”

Aybars Bey düşünceli bir şekilde genç kadına baktı. Genç kadın da aynı şekilde, dikkatlice onu izliyordu. Aybars Bey’i arkadan toplanmış beyaz saçları ve mavi çerçeveli gözlüğüyle kafasında ki emekli polis imajına yakıştırmaya çalışıyordu.

“İsminiz neydi?” diye sordu Aybars Bey.

“Bilge.”

“Bilge Hanım. Zannediyorum ki mesleğimin ilk yıllarıydı. Bu olay Bursa’da mı geçmişti?”

Genç kadın gülümseyerek “Evet öyle,” dedi. “İsterseniz, olaydan size biraz bahsedebilirim. Böylelikle daha kolay hatırlarsınız.”

Aybars Bey aynı şekilde gülümseyerek cevap verdi.“Harika olur. Çok memnun kalırım.”

Genç kadın başını bahçeye doğru çevirdi. Yüzünde eski günleri hatırlamanın verdiği hüzünle anlatmaya başladı. “Dediğim gibi yirmi beş  yıl önce, ben o zaman beş yaşındaydım. Dedem, babam, annem ve ben Bursa’da ki evimizde beraber yaşıyorduk. Dedem çok zengin sayılmazdı. Vefatından sonra babama pek bir şey bırakamadı. Zaten tek çocuğu da babamdı. Ama evimiz gayet güzeldi. Çok iyi bir semtte oturuyorduk. Bu bahçeden daha büyük bir bahçemiz vardı. Dedem günün her anında bahçeyle ilgilenirdi. Yaz kış demeden bahçede oturur, neredeyse bütün gün o toprağa bakar, çiçekleriyle ilgilenirdi. Son zamanlarda bu durum hastalık derecesine kadar geldi. Gecenin bir yarısı uykusundan uyanıp bahçeye iniyordu. Yarım saat toprağa bakıyor, ondan sonra yukarı çıkıp uyuyor, bir süre geçtikten sonra uykusundan uyanıp tekrar bahçeye inerek çiçeklerine bakıyordu. Hatta bu durumdan dolayı babamla tartıştıklarını hatırlıyorum.

“Olayın yaşandığı günün akşamında evde yine böyle bir tartışma vardı. Dedemle babam bahçede kavga ediyorlardı. Annem yukarıda odasındaydı. Bir müddet daha tartıştılar. Sonra annem aşağı indi. Saat çok geç olduğundan uyumam için beni odama götürdü.  Ben odama gittikten sonra bağrışma sesleri kesildi. Evde gerçekten de bir ölüm sessizliği vardı. Herkesin uyuduğunu düşündüm. Dedemin odası hemen benim odamın yanındaydı. O içeride yürüdüğü zaman sesini duyardım. Gece saat on ikiyi geçmişti. Dedem odasında yürümeye başladı. Ondan sonra aşağıya indi. Bahçeye indiğini tahmin edebiliyordum. Yanına gitmek istedim. Kapıyı açarak odamdan dışarı çıktım. Fakat başımı yan tarafa doğru çevirdiğimde dedemin kapısının önünde o bekliyordu. Babam. Yüzünde  korku dolu bir ifade vardı. Ben de korkmuştum. Bunu anlamış olacak ki elimden tutarak beni yatağıma götürüp yatırdı. Sonrasını hatırlamışsınızdır. Dedem sabaha karşı yatağında kalbine bıçak saplanmış bir halde ölü bulundu.”

Genç kadın sözlerini bitirdi. Derin bir iç çekti. Aybars Bey’e baktı. Aybars Bey’in yüzünde düşünceli bir ifade vardı.

“Bilge Hanım. Hatırladığım kadarıyla bu olayda dedenizin intihar ettiği yönünde bir sonuca varıldı. Çünkü bıçağın üstünde kendisinin parmak izleri vardı. Kaldı ki aileniz onun akıl sağlığının yerinde olmadığını söylüyordu.”

“Öyle. Ama ben buna inanamıyorum. Yıllar geçti hala inanamıyorum. Gecenin bir yarısı o bahçeye inmeler neydi? Hem babamla tartışmaları?”

“Babanız onun, gece uykusunda kâbuslar gördüğünü söylüyordu. Sakinleşmek için bahçeye inerek temiz hava alıyormuş,” dedi Aybars Bey.

Masanın üstündeki sürahiden bir bardak su doldurarak genç kadına verdi. Bilge Hanım suyu içtikten sonra bardağı masanın üstüne bıraktı. Başını kaldırarak Aybars Bey’e baktı.

“Adınızı gazetede gördüm Aybars Bey. Bana yardımcı olacağınızı düşündüğüm için geldim. Şimdi o evden taşındık, gerçi yıllar oldu. Yeni bir hayatımız var. Ama babamın o kapının önündeki yüz ifadesini hâlâ unutamıyorum.”

“Babanız onun için endişeleniyordu. Belki de kendine zarar vermesinden korkuyordu.”

“Öyle de olabilir ama sebebi sadece bu değilmiş gibi.”

Aybars Bey yüzünde ciddi bir ifadeyle “Bana açıkça söyleyin,” dedi.  “Dedenize ne olduğunu düşünüyorsunuz?”

“Ben onun öldürüldüğünü düşünüyorum.”

“Bunu kim yapmış olabilir?”

“Babam!” dedi genç kadın kesin bir ifadeyle.

“Ama bunun için bir sebep gerekiyor. Dedeniz ona miras olarak o evden başka bir şey bırakamadı. Kendiniz de söylediniz çok zengin bir adam değildi.”

“Aybars Bey bilmiyorsunuz. Babam o olaydan sonra vicdan azabı çekiyor gibiydi. Huzursuzdu. Anneme gelince, onun da üzerinde hep bir matem, acı vardı. Dedemin ölümünden sonra aradan çok geçmedi ayrıldılar. Sanki bu lanet bütün aileyi sarmış gibi, annem de intihar ederek hayatına son verdi.”

Aybars Bey şaşkınlıkla genç kadına baktı.

“Öyle mi? Bundan haberim yoktu. Gerçekten de üzüldüm. Peki ya babanız? O nasıl şimdi?”

“O hayatta. Ama beraber yaşamıyoruz. Daha doğrusu görüşmüyorum. Yeniden evlendi ve kendine yeni bir hayat kurdu. Sanki bütün bunlar onun başının altından çıkmamış gibi. Önce dedemi delirtti, sonra annemi. Şimdi hiç bir şey olmamış gibi mutlu bir şekilde yaşıyor. İşte buna dayanamıyorum.”

Genç kadın gözyaşları içinde Aybars Bey’e baktı.

Aybars Bey yüzünde bir hüzün ifadesiyle, “Lütfen kendinizi daha fazla üzmeyin,” dedi. “Zor günler geçirmişsiniz. Bu olayın tekrar gündeme gelmesi sizi daha çok üzecektir.”

Genç kadın gözyaşlarını sildi. “Ben gerçeği öğrenmek istiyorum. Size söz veriyorum bir daha bu olayı açmayacağım. Lütfen, bir kez daha bu dosyayı inceleyebilir misiniz?”

Aybars Bey gülümsemeye çalışarak “Bu zamana kadar, benden yardım isteyen hiç kimsenin isteğini geri çevirmedim,” dedi. E”limden geldiği kadar yardım ederim. Fakat artık emekliyim.”

“Peki, size yardım edecek başka yetkili biri yok mu?”

“Var. Kızım Zerrin. Mutlaka bana yardımcı olacaktır. Lütfen bana adresinizi ve telefon numaranızı verin. Bursa’ya gidip bu dosyaya bakacağım. Şu büyük bahçesi olan evin adresini yazmayı da unutmayın. Bakalım o bahçede ne varmış?”

Başını çevirerek kendi bahçesine baktı. Şimdi, yeni diktiği fidanları unutmuştu. Kafasında ki tek düşünce, bir bahçede çiçekten başka ne olabileceğiydi.

 

Aybars Bey, büyük evin dışarıya açılan kapısını açtı. Arkasındaki beyefendi onun önüne geçerek bahçeye girdi. Bahçeyi boydan boya inceledi.

Aybars Bey beyefendiye döndü. “Gördüğünüz gibi üstünde tek bir dal bile yok. Dün buradaydım, biraz inceleme fırsatı buldum. Sahibinden de izin aldım, kazabiliriz.”

Beyefendi başını sallayarak Aybars Bey’e onay verdi. “Aradığınız şeyi bulabilmemiz için derine kadar kazmak gerekiyor. Bu da biraz zaman alabilir Aybars Bey”

“Acelemiz yok. Zaten yirmi beş  yıl kadar geç kaldık. Siz sadece dikkatli olun. Elimize sağlam bir şekilde geçsin. Tabii, tahmin ettiğim şey bu toprağın altındaysa.”

“Peki, o zaman kazmaya başlayalım.”

Aybars  Bey geriye doğru çekildi. Toprak kazma aracını getirerek kazıma başladılar. Bir müddet düşünceli gözlerle aracın çalışmasını izledi. Daha sonra dönerek eve baktı. İki katlı, dış cephesi beyaz renkte, müstakil bir evdi. Yaşlı adamın ve Bilge Hanım’ın odası yukarıdaydı. Pencerelere baktı. Pekâlâ, pencereden de bahçe görünüyor diye düşündü.

Zerrin, bahçe kapısından içeri girmiş, tozun toprağın ve gürültülü bir sesin içindeki Aybars Bey’e bakıyordu. Yanına yaklaştı. Bu gürültüde sesini duyuramayacağını düşündüğü için yavaşça Aybars Bey’in kulağına doğru eğilerek “Aradığın dosyayı buldum!” diye bağırdı.

Aybars Bey bu durumdan memnun olmuş bir şekilde “Harika!” dedi.

“Açıkçası pek kolay olmadı. Neredeyse arşivde bulunan yirmi beş yıl önceki bütün dosyalara baktım.”

“Güzel, içinde ne yazıyor?” diye sordu Aybars Bey. Zerrin’in elinde ki dosyayı aldı.

“Senin anlattıkların dışında sürpriz bir şey yok.”

Aybars Bey dosyayı açarak incelemeye başladı. Sayfaları çevirdi. Yirmi beş yıl önce bu dosyayla ilgilendiği zamanlar geldi aklına. Basit bir intihar vakası olarak düşünmüştü. Aklında bundan başka bir seçenek yoktu. Başını kaldırarak Zerrin’e baktı. “Neyse, detaylı bir şekilde inceleriz sonra.”

Gürültü birden kesildi. Bahçenin ortasından geçerek aracın olduğu yere geldiler.

Aybars Bey merakla, “Ne oldu? Niye durdunuz?” diye sordu.

Beyefendi eline küreği aldı.

“Burada bir şeye takıldı. Şimdi ona bakacağım”

Hızla, kürek yardımıyla toprağı kazmaya başladı. Aybars Bey bu işin uzun süreceğini düşündüğü için o da eline bir kürek alarak kazmaya başladı. Zerrin merakla ikisini izliyordu.

Aradan kısa bir süre geçmişti ki Beyefendi, “İşte buna takılmış,” dedi.

Aybars Bey yaklaşarak baktı. Yüzünde haklı çıktım edasıyla Zerrin’e döndü.

“İşte Zerrin. Aradığımızı bulduk. Hazırlan, eve gidiyoruz. Bu iş sandığımdan da çabuk bitti.”

“Peki, ya bu kemikler ne olacak?” diye sordu Zerrin.

Aybars Bey toprağın içindeki kemiklere baktı.

“O da bizimle gelecek. Kime ait olduğunu bulmak biraz zamanımızı alacak. Bakalım yaşlı adam buraya kimin cesedini gömmüş?”

 

 

Aradan geçen on beş günlük süre içerisinde, Aybars Bey olayı enine boyuna düşünmüştü. Zerrin’in eve elinde o sonuçla gelmesi, olayın sandığından da farklı bir boyutta olduğunu gösteriyordu.

Şimdi arabada Zerrin’in yanına oturmuş, biraz sonra Bilge Hanım’a söyleyeceklerini kafasında toparlamaya çalışıyordu.

Zerrin aracı park ederken, “İşte geldik,” dedi.

“Şu yan tarafta ki apartman.”

“İstersen ben anlatabilirim. Bu gerçek ona biraz ağır gelebilir.”

“Bence ben söylesem daha iyi olur,” dedi Aybars Bey.

Kapıyı açarak arabadan indi. Zerrin de hemen arkasındaydı. Apartmana girdi. Üçüncü kata çıktı. Sol tarafta ki dairenin önüne gelerek zili çaldı. Genç kadın kapıyı açtı. Karşısında Aybars Bey’i görüne gülümsedi.

“Aybars Bey, açıkçası hiç gelmeyeceksiniz sandım. Buyrun lütfen. Anlatacaklarınızı merakla bekliyorum.”

Aybars Bey önde, Zerrin arkasında içeri girdiler

Zerrin genç kadına içten bir gülümsemeyle baktı ve  “Her türlü sonuca açık olduğunuzu düşünüyorum,” dedi.

“Nasıl yani? Bunun bir intihar olmadığı kesin, değil mi?”

“Evet öyle. İntihar süsü verilmiş bir cinayet. Fakat katili babanız değil,” diye cevap verdi Aybars Bey.

“Dışarıdan biri mi?

“Hayır. Tahminlerime göre bu cinayeti anneniz işledi.”

“Siz ne dediğinizin ….”

“Sebebini size açıklayalım, daha iyi anlarsınız,” diye sözünü kesti Zerrin.

Aybars Bey öne doğru eğildi.

“Şimdi öncelikle, dosyada bıçak yarasının çok derin olmadığı yazılmış. Eğer bu yara biraz daha derin olsaydı bu cinayete bir erkeğin sebep olduğunu söyleyebilirdik. Bu cinayeti bir kadın işledi, bu kişi de anneniz. Bunun için de bir sebebi vardı. O bahçeden bir ceset kalıntısı çıktı. Çıkan cesedin kime ait olduğunu biliyor musunuz?”

“Hayır,” diye cevap verdi genç kadın. Sesi kısık çıkmıştı.

“O ceset dedenize aitti. Fakat diğer dedenize  yani, annenizin babasına.  Dedenizin, her gün bahçenin başından neden ayrılmadığını şimdi daha iyi anlamışsınızdır. Gece uykusundan kalkıp bahçeye inme sebebi de kâbusları. Büyük ihtimalle her gece rüyasında bu olayı tekrar tekrar yaşıyordu.”

“Cesedin DNA’sı  annenizin DNA’sı ile eşleşti.  Bir erkek cesedi. Büyük ihtimalle ikisi arasında bir husumet vardı. Dedeniz bu adamı öldürerek cesedi evinin bahçesine gömmüş.”

“Diğer dosyalara da baktık. Zaten yıllarca kayıpmış bu adam.  Hatta annenizin gençken verdiği ifade de dosya da var. Bu olay nereden baksanız kırk beş  yıllık.”

“Fakat anneniz babasının katilinin dedeniz olduğunu bilmiyordu. Bunu kendisine vicdan azabı çeken dedeniz söylemiş olabilir.”

Genç kadın, “O hep babasının kayıp olduğunu anlatırdı,” dedi.

“Tesadüf bu ya babanızla yolları kesişmiş evlenmişler. İlk başlarda bu olaydan, dedeniz dışında kimsenin haberi yokmuş.”

“Dedem annemle babamın evlenmesini hiçbir zaman istememiş. Şimdi her şeyi daha iyi anlıyorum. O evde kalmamızı da istemiyordu. Hatta babamla tartışmalarının nedeni de buydu. Bizi  evden göndermeye çalışıyordu.”

“Şimdi bütün taşlar yerine oturdu. Daha sonra annenizin de hayatına son vermesinin nedeni bu cinayet olsa gerek.”

“Babam bu cinayeti annemin işlediğini biliyor muydu?”

“Bana kalırsa biliyordu. Fakat şikâyetçi olmak istemedi. Çünkü ortada ödenmesi gereken bir bedel vardı.”

Genç kadın başını salladı.

“Dedemin hep, o bahçeyi sevdiğini düşünmüştüm. Ama gerçek farklıymış.”

Aybars Bey içten bir şekilde genç kadına baktı.

“Demek ki insanlar sadece sevdikleri şeylerin değil, ortaya çıkmasından korktukları gerçeklerin de yakınında olmaya çalışırlar.”

“İyi misiniz?” diye sordu Zerrin, genç kadına bakarak.

“Artık daha iyiyim. Suçlunun kim olduğunu biliyorum.”

Aybars Bey başını çevirerek pencereye baktı. Camın kenarında ki saksıya yaklaşarak “Bu ne çiçeği?” diye sordu.

Genç kadın gülümseyerek “Sardunya,” dedi. “Çok beğendiyseniz sizin olabilir.”

“Teşekkür ederim. Çok güzel bir çiçek. Eminim bahçeme çok yakışır.”

Zerrin gülümsedi. “Babam da bahçesini çok seviyor. Acaba, bu durumdan dolayı korkmalı mıyım?”

Aybars Bey saksıyı eline aldı. Başını kaldırarak kendisine gülen iki kadına baktı. Zerrin’in ne söylediğini anlamamıştı.  Düşündüğü tek şey, bu sardunyanın bahçesine çok yakışacağıydı.

 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar