Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Hikaye: Karanfil Bezeli Elma

Diğer Yazılar

KAMBUR

KAYIP

BİR EFSANE BİR CİNAYET

Gök kızıla çalarken camdan hayranlıkla bakmıştı Figen. Zaten klinikteyken en çok bu anı severdi. Ama anlayamadığı bir sıkkınlık vardı içinde. Sanki ölüm adım adım yaklaşıyor, saniyeler bir bir tükeniyordu. Bulunduğu ruh halinden zilin çalmasıyla sıyrıldı ve açmak için kapıya yöneldi.

“Aaa! Hoş geldiniz. Sizi beklemiyordum. Buyurun lütfen.”

Figen konuğuyla beraber odasına geçmiş, masasına oturmak için arkasını dönmüşü. Bir anda odanın her yerinde ölümün soğukluğunu hissetmişti sanki. Dönüp soğukluğun vücut bulmuş haline bakmak istediyse de başına aldığı darbe ile sendeleyip sırt üstü düşmüştü çoktan. İçindeki sıkkınlık şimdi anlam kazanmıştı. Bedeni ölümle cebelleşirken aklından ise hüzünlü cümleler geçiyordu.

“Ne yani, bu dünyada her şey benim için bitti mi? Artık çürümeye mi mahkûm bedenim? Neydi burnuma gelen bu koku? Yoksa alacağım son koku muydu bu? Karanfil… Evet, karanfil bu. Dur batma güneş. Biraz daha göreyim seni. Kapanmayın göz kapaklarım. Durun!”

“Hoş geldiniz Tayfun Savcım.”

“Hoş buldum Emre Astsubayım. Durum nedir?”

“Maktulün adı Figen Saltun. Kendisi kliniğin sahibi ve aynı zamanda en iyi Psikiyatristi. Annesinden başka bir akrabası yok, bekâr. Genelde geç saatlere kadar çalışırmış. Randevuları akşam beşte bitmesine rağmen hastalarının durumları hakkında değerlendirmeler yaparmış. Dün akşam yine herkes çıktığı halde çalışmaya devam etmiş. Kafasına aldığı darbe dışında gözle görülür bir iz yok ve her zaman ki gibi kameralar bozuk. Bina girişinde de kamera bulunmuyor.”

“Aman ne güzel. Bu boynunda asılı olan ne?”

“Muhtemelen karanfil savcım. Anladığım kadarıyla elmaya karanfil saplayarak yapılmış. Araştırıyoruz. Vermek istediği mesajı henüz anlayamadık.”

“Anladım. Sekreter ve diğer çalışanların ifadelerine başvuralım. Özel hayatı hakkında bilgi toplamalıyız. Daha önemlisi hasta dosyalarını inceleyelim. Mesleği, böyle bir cinayete kurban gitmesine sebep olmuş olabilir.”

Bir feryat kopmuştu kapı girişinde. Sanki anne evladını gözlerinin önünde kaybediyormuş gibi.

“Ne oluyor orada?”

“Komutanım Figen Hanım’ın hastalarından biriymiş. Öldüğünü duyunca bağırmaya başladı, şoka girdi.”

“Savcım, ben katilin, maktulün hastalarından biri olma olasılığının daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Baksanıza şu kıza, sanki işkence ediyorlar.”

“Haklı olabilirsin Emre Astsubayım. Hasta dosyaları üzerinde yoğunlaşalım. Ben çıkıyorum, başka bir olaya daha bakmam lazım. Cesedi otopsiye kaldırabilirsiniz.”

Aradan yirmi dört saat geçmişti ancak elle tutulur bir bilgi yoktu. Klinikte çalışan diğer psikiyatr ve sekreter tüm gece boyu evlerinde olduklarını kanıtlamıştı. Emre Astsubay ise Tayfun savcıya muhtemel katil olabilecek hastaların dosyalarını getirmişti.

“Savcım, hastalar genel itibariyle varlıklı kişiler. Ama anlamadığım nokta şehir merkezinde yaşayıp  varlıklı olan bu insanlar neden taşradaki bir kliniğe gelsinler?”

“İtibar meselesi Emre Astsubayım. İnsanlar onurları ve itibarları için akla gelmeyecek yollara başvurabiliyorlar. Bunları fiziki takibe alabiliriz. Belki bir şeyler çıkar.”

“Haklısınız. Ben asıl boynundan çıkan karanfilli elma için gelmiştim. Buna karanfil bezeli elma deniyormuş. Genelde Irak ve İran da yaşayan Kürt kökenliler, aşkın ve barışın sembolü olarak kullanıyorlarmış. Hatta yüz yıl boyunca bozulmadan durabiliyormuş. Sêva Mêxekrêj de deniyormuş. Eski Yunan’da da kadına elma vermek, evlenme teklifi anlamına gelirmiş. İlginç olan ise tüm bu anlamların zıttı ile kullanılmış olması. Vermek istediği mesajı anlayabildiniz mi?”

Tayfun Savcı tebessüm etti.

“Belki de katil için aşkın anlamı budur. Ya da maktulü seviyordu, reddedilince başkasına yar etmedi, ya benimsin ya kara toprağınsın dedi, olamaz mı?”

“Güldürdünüz beni Savcım. İster âşık, ister kara sevdalı olsun fark etmez ama umarım seri olmaz. Çünkü karanfil bezeli elma işinden hiş hoşlanmadım. Aşk meselesi demişken klinik sekreterinden, Figen Hanım’a birkaç yıl önce bir hastanın abayı yaktığını, rahatsızlık verecek kadar gelip gittiğini öğrendik. Şimdi arşivden dosyasını bulmaya çalışıyor. Bulduğunda ziyaret edeceğiz.”

“Tamam, dikkatli olun Emre Astsubayım.”

Sekreter dosyayı bulmuştu. Hastanın adı Selami Mezgitçi, mesleği inşaat mühendisiydi. Selami nezaket göstererek Emre ve ekibini evine kabul etmişti.

“Selami Bey, Figen Saltun’u tanıyor musunuz?”

“Bakın, ben onu unutalı çok oldu. Kesinlikle bir daha rahatsız etmedim. Şikâyet mi etti beni yoksa?”

“Hayır. Hakkınızda bir şikâyet yok ama…”

Emre’nin gözü çalışma masasında duran karanfil ve elmalara takılmıştı.

“Ama?”

“Selami Bey karanfil bezeli elma yapımının çok zor olduğunu duymuştum. Sanırım sizin de ilginiz var.”

“A evet. Sevgi ve barışı simgeler bizim kültürümüzde. Türkiye’de pek bilinmez. Ben de stresimi alsın diye yapıyorum. Siz nereden biliyorsunuz?”

“Keyfinizi bozacağım ama size kötü bir haber getirdim. Figen Hanım iki gün önce kliniğinde ölü bulundu. Birisi başına vurmak suretiyle öldürmüş.”

Emre Astsubay, Selami’nin yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordu. Hiç de yapmacık değildi bu şaşkınlık. Zaten katil kendisi olsa neden ulu orta yerde karanfil bezeli elma yapmaya devam etsindi ki?

“Figen Hanım’ın boynunda, şu masanın üzerinde duran karanfil bezeli elmadan vardı. Bu yüzden ifadenize başvurmak için sizi karakola götürmem gerekiyor.”

“Ben gerçekten bir şey yapmadım. Biraz geç olsa da beni istemediğini anlayınca karşısına bir daha hiç çıkmadım.”

“Anlıyorum ama ifadenizi almam gerek.”

Emre, Selami’yle beraber karakola ifade için geçmişti. Klinik sekreteri Selami Mezgitçi’ye ait dosyayı göndermiş ve Emre dosyayı inceleyince apar topar Tayfun Savcının yanına gitmişti.

“Savcım!”

“Hoş geldin, otur Emre Astsubayım”

“Savcım, Selami’yi ifade için karakola getirdikten sonra klinik sekreteri Selami’nin dosyasını gönderdi.  Hastalığına konulan teşhis Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu, diğer adıyla çoklu kişilik bozukluğu. Daha kötüsü diğer karakterleri baskın çıktığında o karakterlerin neler yaptığını hatırlayamıyor. Yani Figen’i öldürdüyse bile farkında değil. O yüzden evinde arama yapmamız gerekiyor. Ayrıca size söylemem gereken bir husus var. Hatta yardım ederseniz çok makbule geçer. Vali yardımcısı bize ciddi bir baskı uyguluyor. Soruşturmanın ya bir an önce tamamlanmasını ya da kapatılmasını istiyor. Anladığım kadarıyla bu şehirde böyle bir olayın basına yansıyacak olma olasılığının vali olmasını engelleyeceğini düşünüyor.”

“Korkak herif. Bunun gibi adamlar yüzünden birçok olay faili meçhul olarak kalıyor. Emre Astsubayım, gelecek tüm baskı ve talepleri bana yönlendir. Savcı bu olaya kafayı fena taktı, kapatmaya çalıştım ama kapattırmadı de. Hemen Selami’nin evinde ve iş yerinde arama yapın.”

Selami, karakolda ifade için bekletilirken bir yandan da iş yerinde ve evinde arama yapılıyordu. Arama sonucunda karanfil bezeli elmalar dışında bir şey bulunamamıştı. Bu da Selami’yi suçlamak için yeterli değildi. Çaresiz olay yeri inceleme ve otopsi raporu beklenecekti. Durumu Tayfun Savcı’ya bildirip Selami’nin de ifadesini aldıktan sonra tekrar kliniğe gitti Emre. Burada çalışan diğer psikiyatr ve sekreterle Figen hakkında sohbete koyuldular.

“Figen Hanım’ın baktığı hastaların hepsi bana gönderdiğiniz listedekiler miydi? Daha başka hastaları olabilir mi?”

Sekreterin cevap vermesine fırsat vermeden psikiyatr konuşmaya başladı.

“Sanırım var. Yanlış hatırlamıyorsam Figen Hanım bazı hastaların dosyalarını aynı yerde tutmazdı. Hatta dijital ortamda da tutmaz, elle yazardı. Her türlü resmi prosedürü de kendisi takip ederdi. Ama dosyaları nerede tuttuğunu bilmiyorum.”

“Neden böyle bir şey yapma gereği duydu. Biliyor musunuz?”

“Galiba bunlar üst düzey insanlar. Onların talepleri üzerine böyle bir yol uyguluyordu. Ve hatta hasta mahremiyeti adına her türlü resmi ya da gayri resmi talebi bir yolunu bulup geri çevirecekti. Normalde bunu size söylememeliydim ama katilin bulunmasına yardımcı olabilir diye düşünüyorum. ”

“Anladım, çok yardımınız oldu. O zaman evinde ve klinikte tekrar arama yamamız gerekecek. Ha bir de bu Selami Mezgitçi’nin dosyası, bana onun hakkında biraz bilgi verir misiniz?”

Psikiyatr dosyayı inceledikten sonra Emre’ye baktı.

“Selami’de iki ayrı kişilik var. Birisi anladığım kadarıyla sizin de şahit olduğunuz kendi kişiliği, diğeri ise Kara Bela adını taktığı saldırgan kişilik. Hangi kişilik baskın çıkarsa o karaktere bürünüyor ve her iki karakterinde birbirlerinin yaptıklarından haberleri yok. Eğer cinayeti işleyen Selami ise bu kişiliklerden biri cinayetten habersiz. Ama ilaçlarını düzenli kullanıyordu. Figen Hanım’dan sonra ben de bir ara ilgilendim Selami Bey’le. Eğer ilaçlarını bırakmadıysa Kara Bela’nın ortaya çıktığını sanmıyorum.”

“Yardımınız için teşekkür ederim. Aklınıza bir şey gelirse çekinmeden beni arayın, lütfen.”

Emre arama kararını aldıktan sonra öncelikle klinikte psikiyatr ve sekreterin yardımıyla arama yaptılar. Beklendiği gibi bir şey bulunamadı. Figen’in evinde yapılan aramada da sonuç alınamamıştı. Maktulün kendi adına olan tüm resmi hesapları hakkında araştırma yapılmaya başlanmıştı. Bankadan gelen yazıya göre Figen Saltun adına kayıtlı 875-C numaralı özel kasa olduğu öğrenilmiş, hemen mahkeme kararı ile kasa açılmış ve içindeki her şeye el konulmuştu. El konulan malzemeler arasında ziynet eşyaları ve bir hastaya ait tamamı el yazısı dosya bulunmaktaydı.

“Savcım, meslek hayatınız boyunca yaşayacağınız en ilginç olaya hazır mısınız?

“Ne diyorsun Emre Astsubayım?”

“Diyorum ki, ben meslek hayatımın en ilginç olayı ile karşı karşıyayım!”

“Meraklandırma da söyle hadi.”

“Figen Hanım’ın bizzat elle yazdığı dosya Sezer Yıldız’a, yani vali yardımcısına aitmiş.”

“Hass…”

Devamını getirmemişti küfrün. İşte soruşturmanın çıkmaza girdiği kısımdı burası. Artık kişinin kanuna göre değil, kanunun kişiye göre çeki düzen verildiği noktaya gelinmişti. Artık ülkenin savcısının bile, siyasi gücü arkasına almış bu insanlara, suçüstü yakalamadıkça ya da alenen bir delil ortaya çıkmadıkça gücü yetmezdi. Evet, tüm bu hususlar böyleydi ama gerçekten vali yardımcısının Figen Hanım’la, hasta doktor ilişkisi dışında bir bağı var mıydı? Dosyanın dijital ortamdan uzakta, elle yazılıp bir banka kasasında muhafaza edilecek kadar önemli olan kısmı neydi? Acaba Vali yardımcısı katil olabilir miydi? Ya Selami? Olası iki şüpheli ve içinden çıkılamayan o soru ‘Katil kim?’

Kapının çalınmasıyla sessizlik bozuldu.

“Savcı Bey, otopsi raporu geldi.”

“Tamam, teşekkür ederim.”

Ölüm sebebi başına aldığı darbeydi.  Bunun dışında boğuşma ya da darp izi yoktu. Raporun ikinci kısmına bakarken, “Bu insanlar kafayı yemiş olmalı!” dedi Tayfun. Karanfil bezeli elmadaki tüm karanfiller tek tek çıkarılmış ve çıkarılan karanfillerden birinde bir hayvana ait dokuya rastlanılmıştı.

“Emre Astsubayım, benim kafam allak bullak oldu. Sen ne diyorsun bu işe?”

“Valla savcım, ne diyeyim? Nutkum tutuldu.”

Odaya tekrar sessizlik çökmüştü. Olay iyice içinden çıkılmaz hal alıyordu. Kime aitti bu hayvan? Ne zaman öldürülmüştü?

“Bu hayvan dokusu aklıma birkaç ihtimal getiriyor sadece. Figen Hanım’ın ya da annesinin baktığı bir hayvan olabilir. Belki de Selami’ye ait bir hayvan, hatta vali yardımcısına ait bir hayvan bile olabilir. Sebepsiz yere konmuş olmaz.”

“Savcım, katil bizi yanlış yönlendirmeye çalışıyor da olabilir. Yani suçu başkasının üzerine yıkmak için birine ait hayvanı öldürüp zan altında bırakmak ya da bizi oyalayarak bir şeyler için zaman kazanmak istemiş olabilir.”

“Haklı olabilirsin. Ama yine de varsayımlarımıza dayanak bulmalıyız. El altından vali yardımcısı hakkından araştırma yapalım. Şu klinikteki diğer psikiyatra vali yardımcısının ismini belli etmeden teşhisin tam olarak ne olduğunu soralım.  Figen’in annesi yaşlı. Unuttuğu bir şeyler olabilir. Bu konuya yönelik tekrar ziyaret edin. Her ihtimali enine boyuna araştırmalıyız. ”

Emre Astsubay öncelikle Figen’in annesi ile görüşmeye karar verdi. Kadın biraz yaşlı olduğu için anımsatmak adına varsayımlarda bulunmaya çalıştı.

“Figen Hanım’ın birileriyle kavga ettiğine şahit oldunuz mu? Telefonda olabilir, yüz yüze olabilir.”

Hatırlamak için kendini zorlamaya çalışıyordu kadın.

“Sanki telefonda biriyle tartışmıştı. Siz deyince aklıma geldi, şimdi. Hatta adıyla hitap etmişti. Ama neydi hatırlayamadım.”

“Sezer ya da Selami olabilir mi?”

“A evet, doğru. Sezer Bey diye hitap etmişti. Hatta paranoyaya gerek yok. Sırrınız bende güvende demişti kızım. Ne oldu diye sorduğumda da geçiştirmişti beni.”

Emre Astsubay, Selami’nin siyah beyaz renkte bir kedisi olduğunu ve dört gündür de haber alamadığını öğrendi. Kediye ait sağlık karnesini ve fotoğraflarını aldı. Psikiyatr ile klinikteki görüşmesinde vali yardımcısının hastalığının cinsiyet disforisi yani erkek bedeninde kadın gibi hissetmek olduğunu öğrendi. Çok şaşırmıştı. Tayfun Savcı ile görüşmesinde Selami’nin baskın karakteri dışında Figen Hanımı öldürme ihtimalinin zayıf olduğuna ve şimdilik hastalığını da göz önünde bulundurarak vali yardımcısı üzerinde yoğunlaşmaya karar verdiler. Emre Astsubay, haber elemanı olarak kullandığı birkaç hapçıyı vali yardımcısının evini gözetlemek için gönderdi. Selami ise göz hapsinde tutuluyordu. Emre, vali yardımcısının bahçesinin arka tarafında, aranmadığı sürece görülemeyecek bir yerde toprağın kazılıp tekrar kapatılmış olduğunu öğrendi.  Haberi alır almaz Tayfun Savcının yanına gidip durumun değerlendirmesini yapmaya karar verdiler.

“Emre Astsubayım, öyle sadece bir toprak kazılmış diye kalkıp da vali yardımcısını gözaltına alamayız. İçinde ne var onu dahi bilmiyoruz. Hatta soruşturmak için İçişleri Bakanlığından izin almak gerek fakat buna ne başsavcı yanaşır ne de bir başkası.”

“Savcım, aslında biraz kanun dışına çıksak bu işi halledebiliriz.”

“Nasıl olacak o?”

“Benim haber elemanlarından birini içeri sokalım. Eğer kazılan yerde hayvan cesedi varsa hemen Selami’yle konuşup seni bu sıkıntıdan kurtaracağız ama öncelikle vali yardımcısı hakkında, kedini öldürdüğüne dair şikâyette bulunman lazım diyerek resmi bir yol oluştururuz. Sahipli hayvanın öldürülmesi cezaları artırıldığı için elimize koz geçer.”

“Bu elimizdeki kozun İçişleri tarafından dikkate alınacağını sanmıyorum. Soruşturmaya izin vermezler.”

“Çok haklısınız. Sadece resmi kaynakların bildiği bir suçu, kapatabilirler. O yüzen biraz sosyal medyadan destek almamız lazım. Hayvanların öldürülmesi kamuoyunda ciddi yankı buluyor. Eğer halkın kulağına kar suyu kaçırırsak sosyal medyada iyi yer bulur. Zaten birkaç hayvan koruma derneğine bildirsek, olay iki güne kalmaz ülkenin genel gündemini oluşturur. O yüzden kurguyu sağlam yaparsak İçişleri izin vermek zorunda kalacak ve vali yardımcısı hakkında sahipli hayvanı öldürmekten soruşturma başlatabileceğiz. Eğer gerçekten kedi cesedi bahçeden çıkarsa işte o zaman cinayet soruşturmasına şüpheli olarak dâhil ederiz.”

“Peki, Selami’yi nasıl ikna edeceğiz?

“Savcım, fark ettiniz mi bilmiyorum ama Selami hala Figen’e âşık ve aşk bazen her şeyi yaptırır. Zaten ondaki bu potansiyeli görmesem bu öneride bulunmazdım. Aslına bakarsanız katilin vali yardımcısı olması bana daha mantıklı geliyor. Düşünsenize, kimsenin ruhu duymadan vali yardımcısı için elle rapor tutulması, hastalığına bakıldığında cinsiyet disforisi çıkması, Figen’in telefonda sırrınız bende güvende demesi ve asıl önemlisi soruşturmayı kapatmak adına baskı yapması. Belki de vali yardımcısı hastalığının ortaya çıkmasından korktuğu için öldürdü Figen’i. Dosyayı aradı ama bulamadı. Aklına nerden gelsin dosyanın banka kasasında olduğu. Selami’nin Figen’e olan ilgisini ve de diğer kimliği yani Kara Bela’yı öğrenince bağlantı kurabilmek için kedisini bir şekilde öldürüp dokusunu karanfil bezeli elmaya ekledi. Ama hala neden kedi cesedini bahçesine gömme gereği duydu o kısım kafamda oturmadı.”

“Eğer gömdüyse, o an en mantıklı bu gelmiş olmalı. Sonuçta kim vali yardımcısından şüphelenebilir ki? Şüphelendi diyelim, kim soruşturma açabilir? Ayrıca kedi cesedini bahçede bırakacağını düşünmüyorum. Eğer Selami’yi suçlamak istiyorsa, mutlaka onun evinin çevresine bırakacaktır.”

“Haklısınız. Peki, haber elemanına söylüyorum, artık başlayalım müsaadenizle.”

“Başlayalım Emre Astsubayım. Başlayalım ve bu pislikten kurtulalım.”

Haber elemanından, kedi cesedinin vali yardımcısının bahçesinde olduğu teyidi gelmişti. Sırada Selami’nin ikna edilmesi vardı. Emre Astsubay Selami’yi Figen’e duyduğu sevgiyi kullanarak ikna etmişti bile.

“Ne yani? Şimdi vali midir yardımcısı mıdır her ne haltsa, kedimi öldürdüğü gerekçesiyle şikâyette bulunacağım, sonra  da hayvan koruma derneklerine başvurup sosyal medyada hareketlilik sağlayacağım, doğru mu?”

“Aynen öyle Selami.”

“Peki, siz Figen’i bu adamın öldürdüğünden emin misiniz?”

“Selami Bey, elimizdeki tüm bulgular bunu destekliyor. Ama bahçesindeki kedi cesedini bulana kadar kesinlikle katil o dur diyemem.”

“Tamam. Ne yapacaksak yapalım ve Figen’in katili ortaya çıksın artık.”

Öğleden sonra sosyal medyada ciddi söylemler ve senaryolar dönmeye başlamıştı. Bunlardan birisi, vali yardımcısı makam ve mevkiini kullanarak sadist duygularını kediler üzerinde uyguladığı ve ölen zavallı kedileri evinin bahçesine gömdüğüydü. Bu güne kadar öldürdüğü kediler hep kendi satın aldığı ya da barınaktan getirttiği kedilerdi. Ama bu kez Selami Mezgitçi’nin kedisine işkence etmiş, hayvan işkenceye dayanamayıp ölmüştü. Sosyal medyadaki tepkiler hayvan koruma derneklerinin de yardımıyla çığ gibi büyümüş, akşam haberlerinde dahi gündem olmuştu. Birçok dernekten vali yardımcısı hakkında suç duyuruları ve kınamalar gelmeye başlamış, bu sebepten İçişleri Bakanlığı iddialar açıklığa kavuşana kadar vali yardımcısı Sezer Yıldız’ı görevden uzaklaştırdığını açıklamıştı. Emre Astsubay, planı olduğu gibi uygulamaya devam etmiş ve Selami’nin şikâyeti üzerine, sahipli hayvanı öldürmek suçundan yürüttüğü soruşturma evraklarını savcılığa göndermişti. Sürecin hassasiyeti de dikkate alınarak prosedür gereği İçişlerinden soruşturma izni çıkmış ve vali yardımcısının evinde basından gizli arama yapılmasına karar verilmişti. Tayfun Savcı, üstlerinin de isteği üzerine soruşturmayı kapatma yanlısı gibi görünerek baskılardan kurtulmayı başarmıştı. Vali yardımcısının evinde prosedür gereği yapılan aramada gerçekten de bir kediye ait ceset çıkmış ve hayvan otopsiye götürülmüştü.Tayfun Savcı Adli Tıp’ın doktoruyla arkadaşlığı sayesinde, sürecin sessiz ama bir o kadar hızlı işlemesini sağlamış ve nihayet karanfil bezeli elmadaki doku ile kedinin dokusu uyuşmuştu. Medyaya Figen Saltun cinayet soruşturması hakkında ufak bir bilgi sızmış ve herkes Figen Saltun’un katil zanlısının da vali yardımcısı olabileceğini konuşmaya başlamıştı. Kamu baskısının siyaseti nasıl etkilediğine dair açık örnektir ki Adalet Bakanlığı bu söylenti üzerine vali yardımcısının cinayet soruşturmasına şüpheli sıfatıyla dahil edilmesini sağlamış ve hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Her şey plan dahilinde devam etmiş ve vali yardımcısı herkesin oturup kalkamadığı makam koltuğundan sökülerek Tayfun Savcının karşısına getirilmişti.

“Savcı Bey, lütfen beni bu davadan kurtarın, ben hiç bir şey yapmadım, kimseyi öldürmedim. Bakın ne kadar para isterseniz veririm. Başka bir şey isterseniz bulur onu da veririm. Ama yeter ki beni kurtarın.”

“Otur şuraya. Şimdi ben anlatacağım sen de dinleyeceksin. Ama kesinlikle sözümü kesmeyeceksin.”

Vali yardımcısı hayatındaki en büyük endişenin içindeydi. Tedirginlik, belirsizlikle birleşince kendini titremekten alamıyordu.

“Psikolojik rahatsızlığın cinsiyet disforisi sebebiyle Figen ile görüşmeye başladın.”

Vali yardımcısının yüzündeki ifade her şeyi kabullenişin belirtisiydi sanki. Saklamak uğruna birçok şey feda ettiği cinsel eğilimini artık bir başkası daha biliyordu.

“Sırrın ortaya çıkmasın diye Figen’e dosyanı elle yazdırdın. Hatta o da bankada, özel kasasında sakladı. Ama sen bir kere şüpheye düşmüştün. Telefonla devamlı arayıp hastalığını, sır olarak saklamasını istiyordun. Artık durum öyle bir hal aldı ki paranoyalarının önüne geçemez oldun. Filiz’in vali olmanı engellemeye çalıştığını bile düşünmeye başladın. İşte o an öldürmeye karar verdin. Figen’i öldürdükten sonra boynuna karanfil bezeli elma astın. Çünkü dersine iyi çalışmış ve Selami’nin Figen’e olan duygularını keşfetmiştin. Selami’de çoklu kişilik bozukluğu olduğunu ve stres atmak için karanfil bezeli elma yaptığını da öğrenince suçu yıkıp kurutulmayı düşündün. Ama en iyi çözüm Selami’nin kedisini öldürüp ondan bir dokuyu karanfilin ucuna ekleyerek suçu tam anlamıyla Kara Bela’ya yıkmaktı. Fakat cesedi Selami’nin evine götüremeden yakalandın. Ve işte benim karşımdasın, hem de kelepçeli.”

“Tüm bu söylediklerinizin hiç birini kabul etmiyorum. Ben kesinlikle kimseyi öldürmedim.”

“Çok haklısın Sezer. Çok haklısın. Zaten birini öldürdüğün için karşımda değilsin. Bunu ikimiz de biliyoruz. Sen bugün geçmişte işlediğin suçların bedelini ödemek için buradasın. Sen bugün sapıklığını tatmin etmek adına, gencecik insanların hayatlarını söndürdüğün için buradasın. Hatırlıyor musun 10 yıl önce, Kaymakamken istismar ettiğin genci? Hatta istismar ettiğin onca genci. Sana seslerini çıkarmak isteseler de konuşamayan, gözlerinden yağmur gibi yaşlar akan o gençleri. Hatırlıyorsundur elbet. Sapıklığını tatmin ettiğin o gençleri nasıl unutursun ki? Peki, Kemal Karataş’ı hatırlıyor musun?”

Gözbebekleri büyümüştü. Aklında soru işaretleri oluşmuştu. Yıllar önce ilişkiye girmeye zorladığı genç, o yetimhanedeki genç, savcı mı olmuştu yoksa? Bunca düzen kendisini yakalamak için miydi? Sormamıştı ama Tayfun cevaplayacaktı.

“Evet, bunca düzen seni yakalamak içindi. Bana yaptığın ve yaptırmaya çalıştığın pisliğin, onlarca gence yaptığın…” durmuştu Tayfun. Mazinin ağırlığı gözünden yaş damlatmıştı. Oysa mutlu olmalıydı. Kendi intikamını, onca gencin intikamını almıştı artık. Neden mutsuzdu? Neden içi rahatlamamıştı? Beklenmedik şekilde konuşmaya başladı vali yardımcısı.

“Figen’i de sırf beni yakalamak için mi öldürdün? Masum birisini, suçlu birini yakalamak uğruna feda ettin öyle mi?”

Tayfun masum kelimesini duyunca kahkaha atmaya başladı.

“Masum mu? Figen mi? En az senin kadar sapık birisini öldürdüm diye hiçççç suçluluk hissetmiyorum. O da hastalarının rahatsızlıklarından faydalanarak ilişkiye zorluyordu. Hem de kadın, erkek, çocuk demeden. Merak etme. İçerideki akıbetin de Figen’in yanında son bulacak.”

Tayfun dışarıda bekleyen Jandarmalara Sezer’i cezaevine götürmeleri için teslim etmişti. İşte her şey bitmiş, uğruna yaşadığı intikamı almıştı. Yıllardır yaptığı planlar, kurduğu arkadaşlıklar, hepsi bugün için hazırlanmış ve bugün son bulmuştu. İyi de neden mutlu değildi. Neden ağlıyordu. Neden kurtulamamıştı artık içindeki sıkıntıdan?

“Cevabını bildiğin soruları sorma Tayfun” dedi kendi kendine. “Sadece üzül, öldürdüğün o masum kedi adına, yitirdiğin gençliğin adına, ruhunu saran kinin adına üzül. Hak etse de öldürdüğün Figen adına, hayatını mahveden Sezer adına üzül. İçindeki merhametsizliğe, açamadan kuruyan papatyalara, yuvası yıkılan karıncalara üzül. Topyekûn tüm varlığa tebessüm et, et ki haklı oldukların haksız olduklarını örtsün. Ve bil ki intikam çare değil…”

En Son Yazılar

EDİTÖRDEN

SUÇÜSTÜ

GECE YOLCUSU