Bölüm 1: Yangının Ardındaki Gölge
Los Angeles’ın kuru sıcağında sararan gökyüzü, haftalardır süren yangının dumanıyla kaplanmıştı. Görüş mesafesi azalıyor, kül parçacıkları havada dans ederek şehir sakinlerinin üzerine iniyordu. Hollywood’un görkemli malikâneleri ve o malikânelerdeki şaşaalı hayat, alevlerin arasında kaybolmuştu. Şehir bir yıkımın eşiğindeydi. Ama yangından daha korkutucu olan şey, bu olayın ardındaki sessizlikti.
Elenor, 27 yaşında, enerjik ve idealist bir gazeteciydi. Uzun, kızıl saçlarını genellikle bir topuz yapar, kahverengi gözleriyle karşısındaki kişiyi delip geçecek gibi bakardı. Yardımcısı Thor ise onun zıttıydı: Sessiz, sabırlıydı, ama gerektiğinde müthiş gözlem yeteneğiyle fark yaratırdı. İkisi, büyük medya kuruluşlarının korkup üstünü örttüğü konulara cesurca dalmalarıyla tanınıyordu.
Bu seferki görevleri, sosyal medyada dolaşan iddiaların ardındaki gerçekleri öğrenmekti. İtfaiye ekiplerindeki sorunlar mı? Su kaynaklarının bilinçli olarak yok edilmesi mi? Yoksa gerçekten daha büyük bir komplo mu? Ellerinde yalnızca söylentiler vardı, ama Elenor için bu yeterliydi.
Elenor ve Thor, yanan bölgeye yakın, nispeten güvenli bir mahalledeki küçük bir kahve dükkanına geldiklerinde güneş batmak üzereydi. Burası, yerel muhabirlerin ve hükümet politikalarına meydan okuyan blog yazarlarının buluşma yeriydi. İçeride dükkân sahibi Maria, eski bir gazeteci, ocak başında kahve yapıyordu. Dükkânın duvarlarında eski gazete kupürleri asılıydı; her biri başka bir skandalı ya da çözülmeyi bekleyen bir gizemi temsil ediyordu.
Maria, onları görünce gülümsedi. “Hızlı gelmişsiniz,” dedi, sıcak kahve kupalarını tezgâha bırakırken. “Konuşmaya hazır mısınız?”
Elenor, kupayı alıp hafifçe kokladı. “Hazırız. Umarım söylediklerin bizi bir yere götürür, Maria.”
Thor, bilgisayar çantasını çıkardı. “Notlarımızı toparladık. Yangının arkasındaki sırları açığa çıkarmaya hazırız.”
Maria, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. “Söylediklerimi duyduğunuzda gerçekleri anlamaya başlayacaksınız. Ama dikkatli olun. Pek çok kişi, konuştuğu için ya susturuldu ya da… öldürüldü.”
Elenor tam Maria’nın anlattıklarını dinlemeye odaklanmışken, dışarıdan garip bir tıkırtı geldi. Thor hemen kapıya doğru gitti. Elenor, onun ardından, “Sakin ol, Thor. Belki sokaktan geçen biri…” diye seslendi, ama o da bir şeylerin doğru olmadığını hissetmişti.
Kapının önünde, siyah giyimli iki kişi vardı. Gölgeleri bile tehditkârdı. Thor, geri geldi. “Bizi izliyorlar,” dedi fısıldayarak.
Maria’nın gözleri korkuyla büyüdü. Fısıltıyla cevap verdi: “Bu, konuşmanızın çok daha elzem olduğunu gösteriyor.”
O gece ellerindeki bilgileri hızla toparladılar. Maria’nın verdiği isim, şehrin önde gelen teknoloji firmalarından birinde mühendis olan Jason Dean’di. Jason’ın, “Bluebear Teknolojisi” adı verilen bir sistem üzerinde çalıştığını ve bu yangının aslında tamamen bir optik yanılsama olabileceğini iddia ettiği söyleniyordu.
Gece yarısı kahve dükkânından ayrıldıklarında, karanlık sokaklar hiç olmadığı kadar tehlikeli görünüyordu. Elenor, Thor’a döndü. “Hızlı hareket etmeliyiz. Maria’nın söyledikleri doğruysa, olay sadece bir yangından ibaret değil. Bir komplonun içindeyiz.”
Thor, gözlerini sokakta beliren siyah araca dikerek mırıldandı: “Bence zaten izleniyoruz.”
Elenor ve Thor, kaldıkları yere ulaşamadan siyah bir SUV’nin farları üzerlerine döndü. Araçtan çıkan kişiler, sessizce yaklaşarak ikilinin kaçmasına fırsat tanımadı.
Gökyüzünde, yangının ışıklarını andıran bir parıltı, sanki bir uyarı gibi çakıp söndü. Elenor, Thor’a son kez baktı ve fısıldadı: “Bu iş daha yeni başlıyor.”
Bölüm 2: Dedektif Youssin’in Şüpheleri
Sabahın ilk ışıkları Los Angeles’ı aydınlatırken, şehir bir kez daha kül ve dumanın gri tonlarıyla karışmış bir manzaraya uyandı. Bu sabah, şehrin dışında kalan sessiz bir köşede, küçük bir kahve dükkânının arka tarafında, iki cansız beden bulunmuştu. Biri genç bir kadın, diğeri genç bir adamdı. İkisi de profesyonel bir infazın soğuk izlerini taşıyordu.
Polis telsizlerinden geçen bu haber, Dedektif Youssin’in dikkatini çekmişti. 38 yaşındaki Youssin, yıllardır polislik yapıyordu ama son zamanlarda polisiye romanlara olan düşkünlüğü işine farklı bir açıdan bakmasına neden olmuştu. Özellikle uluslararası polisiye öyküleri okumaktan büyük keyif alıyordu. Son günlerde Dedektifdergi.com adlı bir Türk polisiye bloğunda okuduğu yazılarla vakalara yeni bakış açıları getiriyordu.
Olay yeri, polis barikatlarıyla çevrilmişti. Etrafta birkaç gazeteci vardı ama yangın haberleri hâlâ gündemin merkezinde olduğu için bu cinayet fazla dikkat çekmemişti. İlk bakışta, olay bir gasp gibi görünüyordu. Mağdurların telefonları ve cüzdanları alınmıştı. Ancak Youssin’in deneyimi, bu kadar basit bir sonuca varmayacak kadar derindi.
Kahve dükkânının arkasındaki dar sokakta yürüyen Youssin, yerdeki ayakkabı izlerini ve kan sıçramalarını inceledi. İki kurbanın da yüzlerinde herhangi bir direnç göstergesi yoktu. Demek ki saldırganlar profesyoneldi.
Polis memuru Jake, not defteriyle yanına geldi. “Dedektif, raporlar hazır. Görgü tanığı yok. Kameralar da hiçbir şey göstermiyor. Gasp gibi görünüyor.”
Youssin başını iki yana salladı. “Görünüş yanıltıcı olabilir. Profesyonel bir iş. Kamera görüntüsü olmaması planlı bir hareket. Kurbanlar kim?”
Jake, dosyaya bakarak konuştu: “Kadın Elenor Davis, yerel bir gazeteci. Erkek ise yardımcısı, Thor Hammond. Yerel bir haber blogunda çalışıyorlar. Yangınla ilgili bazı komploları araştırdıkları söyleniyor.”
Youssin, kurbanların isimlerini duyunca duraksadı. “Yangınla ilgili mi? Hangi iddiaları araştırıyorlarmış?”
Jake omuz silkti. “Söylentiler işte. İtfaiye ekiplerinden tutun milyarderlerin su kaynaklarını kullanmasına kadar her şey. Ama bunlar sosyal medyadaki dedikodular, resmi bir şey yok.”
Youssin, çevresine göz gezdirip fısıldadı “Belki de bu yüzden öldüler. Dedikoduların arkasında gerçek bir şey vardı ve bu, birilerinin hoşuna gitmedi.”
Elenor’un telefon kayıtlarına erişen Youssin, dün gece kahve dükkânından birkaç arama yaptığını gördü. Aramalardan biri, yangın teknolojisi üzerinde çalıştığı bilinen mühendis Jason Dean’e yapılmıştı. Ancak Dean’in telefonu kapalıydı ve kendisine ulaşılamıyordu.
Youssin, zihninde parçaları birleştirmeye çalışıyordu. Yangın, yangını söndürmek için gereken suyun yetersizliği, teknolojik iddialar ve şimdi iki gazetecinin ölümü… Bu olaylar arasında bir bağ olduğuna emindi.
Jake, Youssin’e dönerek iç çekti. “Bak, Youssin, bizden bu olayı hızlıca kapatmamız bekleniyor. Üstlerimiz bu kadar dikkat çekmesini istemiyor.”
Youssin, kaşlarını çattı. “Ne istedikleri umurumda değil. Burada iki kişi ölmüş ve olay sadece basit bir gasp değil. Ayrıca olanlar yangınla ilgiliyse, bu çok daha büyük bir şeyin parçası olabilir.”
Jake gülerek omuz silkti. “Polisiye kitaplar seni paranoyak yapıyor dostum.”
Youssin, kararlı bir şekilde cevap verdi: “Belki de bu şehirde biraz paranoya gerekiyor. Herkesin susturulmuş olduğu bir yerde, doğruyu bulmak için şüpheci olmak şart.”
Günün ilerleyen saatlerinde Youssin, Jason Dean hakkında daha fazla bilgi toplamak için şehrin teknoloji merkezine doğru yola çıktı. Jason, yangınla ilgili iddialarını doğrulayabilecek bilgilere sahip bir olabilirdi ya da olayların tamamen dışında biriydi. Ancak Elenor’un onunla iletişim kurmaya çalışması, onu önemli bir figür haline getiriyordu.
Arabasında otururken kendi kendine mırıldandı: “Eğer gerçekten Bluebear teknolojisiyle ilgili bir şey varsa, bu, yalnızca bir cinayet soruşturmasının değil, küresel bir yalanın peşinde olduğumuz anlamına gelir.”
Bölüm 3: Kayıp Mühendis
Los Angeles’ın batısında kalan, Silikon Vadisi’ni aratmayan teknoloji bölgesi, yüksek binaları ve modern ofisleriyle dikkat çekiyordu. Ancak burası Youssin’in gözünde, bir sır yumağından başka bir şey değildi. Elenor’un ölümünden önce iletişim kurmaya çalıştığı mühendis Jason Dean’in ofisi bu bölgede bulunuyordu.
Jason’ın ofisine ulaşan Youssin, mühendislik firması FutureTech’in önünde durdu. Resepsiyoniste:
“Merhaba, ben Dedektif Youssin. Jason Dean ile konuşmam gerekiyor,” dedi. Kibar görünmeye çalışıyordu, ama gözlerindeki kararlılık her şeyi ele veriyordu.
Resepsiyonist başını iki yana salladı. Soğuk ve robotik bir sesle, “Üzgünüm, ama Bay Dean şu an ofiste değil. İki gündür kendisinden haber alamıyoruz.”
Youssin hafifçe kaşlarını çattı. “Çok garip değil mi? Bir çalışanınızın kaybolduğunu söylüyorsunuz ama herhangi bir başvuruda bulunmamışsınız.”
Kadın omuz silkti. “Bay Dean sık sık habersiz seyahat eder. Üzerinde fazla durmadık.”
Youssin, resepsiyonistin kayıtsızlığına sinirlenmişti. Bir şeylerin gizlendiğini de hissediyordu. “Peki, Bay Dean’in projeleri hakkında bilgi alabilir miyim? Özellikle yangınlarla ilgili çalıştığı bir proje varsa?”
Kadın, tereddütle bilgisayar ekranına baktı. “Üzgünüm, bu tarz bilgiler gizlidir. Ancak yangınlarla ilgili bir proje… hatırlamıyorum.”
Tam bu sırada, ofisin yan kapısından orta yaşlı bir adam hızlı adımlarla dışarı çıktı. Youssin, adamın aceleci tavırlarından bir şeyler sakladığını hissetti ve hemen peşine düştü. Adam, arka sokağa saparken panikle sağa sola bakıyordu.
“Hey! Bayım, bir dakika bekler misiniz?” diye seslendi Youssin.
Adam duraksadı ve arkasına baktı. Yüzünde, bir dedektifle konuşmanın getirdiği doğal endişe vardı. “Benden ne istiyorsunuz?” dedi, sesi titrek ve aceleciydi.
“Jason Dean hakkında konuşmak istiyorum. Kaybıyla ilgili bir bilginiz var mı?” diye sordu Youssin, adamın her hareketini dikkatle izleyerek.
Adam, bir an etrafa bakındı. Sonra alçak sesle, “Benimle görülmemelisiniz,” dedi. “Bu olayla ilgili bilgi istiyorsanız size yardım edebilirim. Ama burada değil. Beni takip edin.”
Boş bir depoya girdiler. İçerisi loş ve sessizdi. Adam, ceketinin cebinden küçük bir USB bellek çıkardı ve Youssin’e uzattı.
“Bildiklerimin hepsi burada,” dedi. “Ama dikkatli olun. Bu yangınlar gerçek değil. Jason, Bluebear teknolojisi kullanılarak bir simülasyon oluşturulduğunu keşfetmişti.”
Youssin şaşkınlıkla adama baktı. “Nasıl yani? İnsanlar evlerini kaybetti. Bu yıkım nasıl bir simülasyon olabilir?”
Adam derin bir nefes aldı. “Bluebear teknolojisi, yüksek frekanslı ışık ve ses dalgalarıyla görsel ve duyusal bir yanılsama yaratır. Jason, bu yangınların aslında fiziksel olarak var olmadığını, ama insanların gözlerine gerçekmiş gibi gösterildiğini fark etti. Yaratılan kaos, hükümetin planının bir parçası olabilir.”
Bu açıklamalar karşısında Youssin’in nutku tutulmuştu. “Peki Jason şimdi nerede?”
Adam omuz silkti. “Bilmiyorum. Ama eğer bu USB’deki bilgiler doğruysa, Jason’dan sonra sıra sizde de olabilir.”
Deponun dışından bir araç sesi duyuldu. Youssin hızla pencereye koştu ve siyah bir SUV’nin deponun önünde durduğunu gördü. Aynı model aracı, Elenor’un öldürüldüğü yerde de görmüştü.
Adam panikle Youssin’e döndü. “Beni buldular! Kim olduğumu biliyorlar!”
Youssin, silahını çıkardı ve saklanması için adama işaret etti. “Burada kal. Seni buradan çıkarmanın bir yolunu bulacağım.”
SUV’den çıkan kişiler, siyah giyimli ve silahlıydılar. Youssin, çabucak bir karar vermek zorundaydı.
“Bu sadece bir başlangıç,” diye mırıldandı kendi kendine. “Ama gerçekleri öğrenmek için savaşmaya hazırım.”
Bölüm 4: Bluebear’in Şifreleri
Gece yarısı, gökyüzü hâlâ yangının yanılsamalarıyla parlıyordu. Adamla birlikte deponun arka kapısından sıvıştıktan sonra Youssin, kendini daha önce hiç olmadığı kadar tehlikeli bir oyunun içinde bulmuştu. USB belleği elinde sımsıkı tutarak, güvenli bir yere gitmek için hızla hareket etti. Onu bekleyen cevaplar vardı, ama bu cevapların bedeli ne olacaktı, henüz bilmiyordu.
Los Angeles Polis Departmanı’nın dışında bulunan eski bir dostunun evine gitmeye karar verdi. Polislikten emekli bir teknoloji uzmanı olan Rick Mendez, dijital suçları çözmedeki becerisiyle ünlüydü.
“Youssin! Bu saatte buraya geliyorsan, başın büyük belada demektir,” dedi Rick, sigarasını küllüğe söndürürken.
“Beladan daha fazlası,” dedi Youssin, USB belleği masaya koyarak. “Bana bu bellekte ne olduğunu söyleyebilir misin? Hızlı olmamız gerek.”
Rick, bilgisayarını açtı ve USB’yi bağladı. “Ne bulurum bilmiyorum ama tahminen içinden hoş bir şey çıkmayacak.”
USB belleğin içinde birkaç dosya vardı. “Bluebear_Projeleri.docx” adında bir belge, birkaç yüksek çözünürlüklü görüntü ve “Simülasyon_Parametreleri.cfg” adlı bir dosya dikkat çekiyordu. Rick hızla belgeleri taramaya başladı.
“Bak, ne buldum Youssin. Bu bir optik yanılsama yazılımı. Bir görselin, gerçekmiş gibi insanlara gösterilmesini sağlıyor. Yüksek çözünürlüklü ışık projeksiyonları ve uydu destekli lazerlerle çalışıyor.”
Youssin, şaşkınlıkla Rick’in arkasında dikiliyordu. “Bu yangınlar gerçekten var olmamış olabilir mi? İnsanlar evlerini kaybetti. Toprak kül oldu.”
Rick başını salladı. “Belki de gördüğümüz her şey bir illüzyondur. Ama bu kadar geniş çaplı bir olay sadece bir kişinin değil, ancak muazzam bir sistemin ürünü olabilir.”
Rick, “Bluebear_Projeleri.docx” dosyasını açtı. İçinde proje planı ve şemalar vardı. Projede kullanılan anahtar kelimelerden biri “Crowd Control” (Kalabalık Kontrolü) idi.
“Halkı yönlendirmek için kullanılan yöntemlerden biri,” dedi Rick. “Yangın, insanları korkutup belirli bir bölgeden uzaklaştırmak için tasarlanmış. Belki de bunun ardında emlak projeleri ya da başka ekonomik çıkarlar var.”
Youssin, not defterine hızlıca yazdı. “Eğer gördüklerimiz doğruysa, Jason Dean bu sistemi çözmüştü ve bu yüzden susturuldu. Ama neden öldürülmedi? Onunla ne yapıyorlar?”
Rick, bir yandan dosyaları incelerken mırıldandı: “Belki de daha fazlasını bildiği için hayatta tutuluyor. Eğer bu teknoloji açığa çıkarsa, büyük güçlerin planları suya düşebilir.”
O sırada Youssin’in telefonu çaldı. Arayan numara gizliydi. Tereddüt ederek telefonu açtı.
“Dedektif Youssin,” dedi derin ve mekanik bir ses. “Oynamakta olduğunuz oyun çok tehlikeli. USB’yi derhal bırakın ve bu davadan uzaklaşın.”
Youssin sakin kalmaya çalışarak cevap verdi. “Kimsiniz? Jason Dean nerede?”
Ses, tehditkâr tonda devam etti. “Sorularınızın cevabı, sizin için ölümcül olabilir. İkinci bir şansınız olmayacak.”
Telefon kapandı. Youssin, telefonu masaya koyup Rick’e döndü. “Bu, bizi izlediklerini kanıtlıyor. Daha dikkatli olmalıyız.”
Rick, “Simülasyon_Parametreleri.cfg” dosyasını açtı ve dosyanın içinde projeksiyonların aktif olduğu alanları belirten koordinatların olduğunu gördü. Koordinatların bir kısmı Los Angeles’ın çevresindeki dağlık bölgelere işaret ediyordu.
“Belki de simülasyonu kontrol eden cihazlar burada saklanıyor,” dedi Rick.
Youssin, dosyayı hızla inceledi. “Bunlar, bize bir sonraki adımı gösterebilir. Ama dikkatli olmalıyız. Çünkü artık peşimizdeler.”
Rick, dosyayı kopyalayıp USB’yi tekrar Youssin’e verdi. “Bunu güvende tut. Ben burada bir yedek bırakacağım. Eğer bir şey olursa, en azından elimizde kopyası olur.”
Youssin, USB’yi alıp Rick’e teşekkür etti. “Koordinatlara gitmeliyim. Ama neyle karşılaşacağımı bilmiyorum.”
Rick, bir an duraksadı ve elini Youssin’in omzuna koydu. “Dikkatli ol. Bu işin sonunda seni kurtaracak olan tek şey, gerçeğe olan inancın olacak.”
Bölüm 5: Dağların Gölgesinde
Los Angeles’ın doğusundaki dağlık bölge, tehditkâr bir karanlığa bürünmüştü. Gecenin sessizliğinde Youssin, koordinatların gösterdiği yere doğru ilerlerken sürekli etrafını kontrol ediyordu. Rick’in analiz ettiği bilgilere göre, bu dağlarda Bluebear teknolojisinin projeksiyon cihazları saklanıyordu.
Arabası toprak bir yola sapınca navigasyon cihazı sinyali kaybetti. Elindeki kâğıt haritaya baktı ve işaretlediği noktayı bulmaya çalıştı. Yaklaşık iki kilometre ileride, eski bir maden girişine benzeyen bir alan görünüyordu.
Youssin, diz çöktü ve etrafı dikkatlice taradı. Madenin girişi paslı bir demir kapıyla kapatılmıştı. Ancak kapının yan tarafındaki duvarda, yeni monte edilmiş bir güvenlik kamerası dikkat çekiyordu. Belli ki burası terk edilmiş bir yer değildi.
Demir kapıya doğru eğilerek kulak verdi. İçeriden hafif bir vızıltı duyuluyordu; bu, elektrikle çalışan bir sistemin varlığına işaretti. Telefonunu çıkarıp Rick’in yüklediği sinyal algılama uygulamasını çalıştırdı. Uygulama, kapının arkasında güçlü bir elektromanyetik sinyal kaynağı olduğunu gösteriyordu.
“İşte burası,” diye mırıldandı Youssin. “Simülasyonun kaynağına çok yakınım.”
Yanında küçük alet çantası getirmişti. Kapının yanındaki elektronik paneli açmaya çalıştı. Panel oldukça karmaşıktı, ancak Rick’in verdiği temel bilgiler sayesinde kısa devre yaptırmayı başardı. Kapı, sessizce açıldı. İçeride geniş bir tünel vardı.
Tabancasını çıkarıp dikkatlice içeri girdi. Tünelin sonunda hafif bir ışık parlıyordu. Yavaş adımlarla ilerlerken, tünelin duvarlarındaki modern kablolar ve cihazlar dikkatini çekti. Burada kesinlikle birileri aktif çalışıyordu.
Tünelin sonunda geniş bir kontrol odasına ulaştı. Oda, bilgisayar ekranları ve projeksiyon cihazlarıyla doluydu. Ekranlardan birinde, sahte yangının gerçek zamanlı simülasyonu gösteriliyordu. Diğer ekranlarda ise farklı bölgelerdeki şehir halkının hareketlerini izleyen kameralar vardı.
Youssin, bilgisayarlardan birine yaklaşıp hızlıca içindeki dosyaları inceledi. Rick’in bahsettiği Bluebear teknolojisinin ana kontrol dosyaları buradaydı. Ancak asıl dikkatini çeken şey, başka bir dosyanın başlığı oldu: “Hedefler ve Müdahaleler”.
Dosyayı açtığında, Elenor ve Thor’un isimlerini gördü. İsimlerinin yanında, “Tehlikeli. Etkisiz hale getirildi” yazıyordu. Listede başka isimler de vardı. Bir tanesini görünce duraksadı: Jason Dean. Yanında “Aktif” yazıyordu. Demek ki Jason hâlâ hayattaydı.
Dışarıdan ayak sesleri duydu. İki kişi yaklaşıyordu. Hızla bilgisayar ekranını kapattı ve odanın karanlık bir köşesine saklandı. Adamlar, odaya girip etrafa göz gezdirdiler.
“Bir gariplik var,” dedi biri. “Kapı açıkmış”.
Diğeri onayladı. “Kimseyi bulamazsak, sorun büyük demektir. Merkezle iletişim kurmamız gerek.”
Youssin, derin bir nefes aldı. Adamlardan biri bilgisayara doğru yürürken, diğerine arkadan sessizce yaklaştı ve onu yere serdi. İkinci adam silahını çekmek üzereyken, Youssin hızla onu da etkisiz hale getirdi.
Odayı iyice araştırdıktan sonra projeksiyon cihazlarının yer aldığı ana sunucunun koordinatlarını buldu. Şimdi bu bilgileri güvenle dışarı çıkarması gerekiyordu. Hızla USB belleği bilgisayara taktı ve tüm verileri indirmeye başladı.
Tam bu sırada bir alarm çaldı. Tüm sistem kırmızı ışıklarla yanıp sönmeye başladı. “Kaçmam gerek,” diye düşündü Youssin. Ancak belgelerin aktarılması için birkaç saniye daha gerekiyordu. Son dosya tamamlanır tamamlanmaz, belleği çekip odadan dışarı fırladı.
Kaçarken siyah giysili başka kişiler peşine düşmüştü. Ancak Youssin, tünelin karanlık labirentini avantajına kullanarak aralarından sıyrılmayı başardı. Madenin dışına çıktığında nefes nefese kalmıştı. Ama elinde Bluebear teknolojisinin sırlarını ortaya çıkaracak belgeler vardı.
Bölüm 6: Şifrelerin Çözülmesi
Gece yarısı şehre dönen Dedektif Youssin, elde ettiği bilgilerin ağırlığını omuzlarında hissediyordu. Bluebear teknolojisinin ardındaki gerçekleri artık biliyordu, ama bu sırları halka açıklamak için daha fazla kanıta ihtiyacı vardı. Los Angeles’ta ona bu bilgileri analiz etmede yardımcı olabilecek tek kişi Rick’ti.
Rick, eski bir depoyu kendine özel bir teknoloji laboratuvarına çevirmişti. Youssin, USB belleği masaya bıraktı ve derin bir nefes aldı. “İşte, tüm bilgiler burada. Eğer bunları çözüp anlamlı bir hale getirebilirsek, hem Elenor ve Thor’un ölüm nedenini hem de bu yangınların ardındaki büyük komployu ortaya çıkarabiliriz.”
Rick, bilgisayarı çalıştırdı. “Peki, ama bu kadar bilgiyi analiz etmek zaman alacak. Üstelik bu tür bir teknolojiyi çalıştıran sistemin arkasında büyük bir güç olmalı. Sadece teknolojiyle ilgili değil, politik bağlantılar da vardır.”
“Elimizde ne varsa hemen incelemeye başlayalım,” dedi Youssin kararlı bir şekilde. “Bu işin ucunda çok daha büyük bir şey olabilir.”
Rick, USB bellekteki dosyaları hızlıca taradı. Ana dosyalardan biri, “Simülasyon_Aktivasyon_Logları” adlı bir dosyaydı, ama oldukça karmaşık bir şifreleme yöntemiyle korunuyordu. Rick, bu şifrelemeyi kırmanın kolay olmayacağını fark etti.
“Şifreleme, devlet düzeyinde kullanılan bir sistemle yapılmış,” dedi Rick. “Birkaç saat sürebilir.”
Youssin sabırsızlıkla masanın etrafında dolaşıyordu. “Bu sırada diğer dosyaları inceleyebilir misin? Özellikle Jason Dean’le ilgili olanları.”
Rick, “Hedefler ve Müdahaleler” dosyasını incelediğinde Jason Dean’in isminin yanında birkaç koordinat daha olduğunu fark etti. Bu koordinatlar, Los Angeles’ın dışındaki terk edilmiş sanayi bölgesine işaret ediyordu.
“Jason burada olabilir,” dedi Rick. “Ama bu bölgede hareket etmek tehlikeli olabilir. Burası özel bir güvenlik firmasının kontrolünde.”
Youssin, not defterine koordinatları yazarak ayağa kalktı. “Eğer Jason hâlâ hayattaysa, bu işin en önemli tanığı o. Onu bulmam gerekiyor.”
Rick, bir süre sessiz kaldıktan sonra ekledi: “Ama yalnız gitme. Eğer bu olayın ardındaki kişiler seni tespit ettilerse saldırıya uğrayabilirsin.”
Şifre çözme işlemi sürüyordu. “Bluebear_Projeleri.docx” dosyası, projeksiyon cihazlarının nasıl çalıştığını anlatıyordu. Ancak içinde yazanlar yalnızca teknolojiyle ilgili değildi. Projenin siyasi ve toplumsal etkilerini anlatan bir bölüm de vardı.
“Bak, burada,” dedi Rick, ekrana işaret ederek. “Bluebear teknolojisi yalnızca görsel yanılsamalar yaratmak için değil, halkı manipüle etmek için de tasarlanmış. İnsanları korkutup kontrol altına almak için kullanılan bir araç.”
“Bu, halkı evlerinden etmek ve stratejik bölgeleri boşaltmak için yapılmış bir plan olabilir,” dedi Youssin. “Ama belgeleri kamuoyuna açıklamadan önce daha fazla kanıta ihtiyacımız var.”
“Ne gerekiyorsa yapacağım,” dedi Youssin, tabancasını kontrol ederek. “Bu, sadece bir cinayet soruşturması değil artık. Bu, gerçekleri ortaya çıkarma savaşı.”
Rick, Youssin’in kararlılığına saygı duyarak ekledi: “Buradaki her şeyi çözüp sana destek olacağım. Ama lütfen dikkatli ol. Çünkü bu işin geri dönüşü olmayabilir.”
Youssin, gece karanlığında laboratuvardan ayrılırken bir kez daha omuzlarındaki sorumluluğu hissetti. Jason Dean’i bulmak ve Bluebear teknolojisinin ardındaki gerçekleri ortaya çıkarmak için artık her şey hazırdı. Ama karşısındaki güçlerin, bu sırları korumak için ne kadar ileri gideceğini bilmiyordu.
Bölüm 7: Sanayi Bölgesine Baskın
Los Angeles’ın kuzeydoğusundaki sanayi bölgesine varmak için saatler süren bir yolculuk yapan Dedektif Youssin, artık yalnız olmadığını hissediyordu. Gökyüzünde yanıp sönen ışıklar, birer uyarı gibiydi. Terk edilmiş gibi görünen bu bölge, Bluebear teknolojisinin merkezlerinden biri olabilirdi. Jason Dean buradaysa cevabını aradığı tüm soruların anahtarı onda olabilirdi.
Sanayi bölgesine vardığında, devasa bir bina hemen dikkatini çekti. Binanın duvarları yıpranmıştı, ancak etrafındaki güvenlik kameraları ve kapının yanına park edilmiş siyah SUV’ler buranın hâlâ aktif olarak kullanıldığını gösteriyordu. Youssin, sessizce binaya yaklaştı.
Küçük bir güvenlik kulübesinin içinde uyuklayan güvenlik görevlisini fark etti. Adamın elinde bir tablet vardı. Binanın içindeki kameraların görüntülerini gösteriyordu. Youssin, adamı etkisiz hale getirdi ve görüntüleri dikkatle inceledi. Bir odada elleri bağlı şekilde oturan bir adam gördü. Jason Dean’di bu.
“İşte buradasın,” diye mırıldandı kendi kendine. “Sana ulaşacağım.”
Bina girişinde parmak iziyle çalışan bir güvenlik sistemi vardı. Güvenlik görevlisinin baygın bedenini kapıya kadar sürükleyip parmağını ekrana bastırdı. Kapı sessizce açıldı. Youssin, karanlık koridora adım attı.
Koridor, endüstriyel makinelerin eski kablolarıyla doluydu. Binanın derinliklerinden hafif bir vızıltı geliyordu. Youssin, sesin geldiği yöne doğru ilerlerken, her adımını dikkatle atıyordu.
Jason Dean’in bulunduğu odanın kapısına ulaştığında, içeride iki adam vardı. Biri Jason’ı sorguluyor, diğeri köşede bekliyordu. Jason, yorgun ama direnişinden ödün vermemiş bir tavırla sorulara cevap vermeyi reddediyordu.
“Bluebear’in ana sunucusu nerede?” diye bağırdı sorgucu, Jason’ın yüzüne yaklaşarak.
Jason soğukkanlılıkla cevap verdi: “Bunu size söyleyeceğimi mi sandınız? İnsanların ne yaptığınızı öğrenmesine az kaldı.”
Youssin, kapının ardında bir an bekledi. İki adamın pozisyonlarını dikkatlice değerlendirdi. Ardından, hızla kapıyı tekmeleyip içeri girdi ve silahını sorgucunun kafasına doğrulttu.
“Kimse kıpırdamasın!” diye bağırdı.
Sorgucu şaşkınlıkla silahını çekmeye çalıştı, ancak Youssin ondan önce davranıp onu yere serdi. Köşedeki diğer adam, silahını yere bırakarak teslim oldu.
Youssin, şaşkın Jason’ın bağlarını çözdü. “Sen kimsin? Neden bana yardım ediyorsun?”
“Adım Youssin. Elenor ve Thor’un cinayetini araştırıyorum. Senin bu işin merkezinde olduğunu biliyordum ve seni kurtarmam gerekiyordu.”
Jason, bir an duraksadı. Sonra “Elenor doğru iz üzerindeydi. Bluebear’in gerçek amacını öğrenmek üzerelerdi. Ama bunun bedelini ödediler,” dedi.
“Bluebear’in gerçek amacı ne?” diye sordu Youssin.
Jason, ciddi bir ifadeyle cevap verdi: “Bu teknoloji, yalnızca bir illüzyon yaratmak için kullanılmıyor. Halkı korkutmak, onları evlerinden etmek ve belirli bölgeleri tamamen kontrol altına almak için kullanılıyor. Yangınlar, daha büyük bir planın sadece ilk adımı.”
Youssin “Buradan çıkmamız gerek,” dedi. “Ama bizi durdurmaya çalışacaklardır. Dışarıda daha fazla adam olmalı.”
Jason başını salladı. “Binanın arka tarafında tüneller var. Tünellerden geçip sanayi bölgesinin dışına çıkabiliriz.”
İkili, hızla binanın arka kısmına doğru ilerledi. Ancak onlar tünele varmadan alarm çaldı. Binadaki tüm ışıklar kırmızıya döndü ve güvenlik görevlileri harekete geçti. Koridorlarda yankılanan ayak sesleri, onların peşindeydi.
Tünel girişine ulaştıklarında, güvenlik görevlileri onları yakalamak üzereydi. Youssin, tabancasını çekerek ateş etmeye başladı. Ancak sayı üstünlüğü onlardaydı.
Tam her şeyin kontrolden çıktığı bir anda, tünelin diğer ucundan bir patlama sesi geldi. İkili, şaşkınlıkla duraksadı. Patlamanın etkisiyle güvenlik görevlileri geri çekildi.
“Bu bizim fırsatımız!” diye bağırdı Youssin ve Jason’ı hızla tünele doğru itti.
Tünelin sonunda, nispeten güvenli bir alana ulaştılar. Jason, yorgun ama kararlı bir şekilde Youssin’e döndü. “Beni buradan kurtardığın için teşekkür ederim. Şimdi bu bilgileri dünyaya duyurmalıyız. Bluebear’i durdurmazsak, daha büyük felaketler yaşanacak.”
Youssin, elindeki USB belleği sıkıca tutarak cevap verdi: “Bunu başaracağız. Ama önce, güvende olduğumuzdan emin olmalıyız.”
Bölüm 8: Gerçeğin Kıyısında
Dedektif Youssin ve Jason, artık Bluebear teknolojisinin sırlarını ve bu büyük komplonun merkezinde yer alan planları açığa çıkarmak için zamana karşı yarışıyordu. Los Angeles’ın üzerindeki tehdit hâlâ canlıydı. Üstelik peşlerindeki güçlerin onları durdurmak için her şeyi yapabileceğini biliyorlardı.
Youssin, Rick’in laboratuvarına döndüğünde, Rick hâlâ USB bellekteki verileri çözmeye uğraşıyordu. Jason’ı görünce şaşkınlıkla yerinden kalktı.
“Jason Dean! Seni öldürmediler mi?” diye bağırdı.
“Henüz değil,” dedi Jason, hafif bir gülümsemeyle. “Ama bu durum çok uzun sürmeyebilir. Elimizdeki bilgileri hemen kullanmalıyız.”
Rick, bilgisayar ekranına işaret ederek konuştu: “Şifreli dosyaların bir kısmını çözdüm. Bluebear operasyonunun arkasındaki kişiler sadece Los Angeles’ı değil, tüm Batı Kıyısı’nı hedef almış. Amaçları, halkı tahliye ederek bu bölgeleri yeniden şekillendirmek.”
Jason, bir sandalye çekip oturdu. Ardından anlatmaya başladı. “Bluebear, insanların görsel ve işitsel algılarını manipüle ederek sahte bir gerçeklik yaratıyor. Aslında askeri amaçlarla geliştirilmişti, ancak artık özel şirketlerin ve politik güçlerin elinde.”
“Peki ya yangınlar?” diye sordu Youssin.
“Yangınlar, sadece bir testti,” diye açıkladı Jason. “Etkilerini ölçmek, halkın tepkisini analiz etmek ve gelecekteki operasyonlar için zemin hazırlamak istiyorlardı. Amaç, belirli bölgeleri boşaltarak emlak piyasasını yeniden şekillendirmek ve stratejik alanları kontrol altına almak.”
Rick, bilgisayar ekranına bakarak ekledi: “Burada önemli bir tarih var. İki gün sonra, Bluebear’in daha büyük bir operasyonu başlayacak. Eğer bu bilgileri hemen açıklamazsak, çok geç olabilir.”
Jason başını salladı. “Bilgileri basına sızdıralım. Ama büyük medya kuruluşlarına güvenemeyiz. Onlar çoktan susturulmuş durumda. Alternatif yollar bulmalıyız.”
Youssin, Rick’e dönerek sordu: “Bunu yapmanın güvenli bir yolu var mı?”
Rick, bir an düşündükten sonra cevap verdi: “Şifrelenmiş bir bağlantı üzerinden internetin derin katmanlarına erişebiliriz. Ama bu riskli bir işlem. Peşimizdeki kişiler fark ederse yerimizi tespit edebilirler.”
Rick’in planına göre, Bluebear operasyonuna ait belgeler, simülasyon parametreleri ve Jason’ın teknik açıklamaları internet üzerinden yayımlanacaktı. Jason, Rick’in yanına oturarak yayımlanacak belgeleri hazırlamaya başladı. Youssin ise bir yandan silahını kontrol ediyor, diğer yandan etraflarını gözlüyordu.
“Bu işin sonunda, hayatta kalmak bile zor olacak,” dedi Youssin. “Ama bunu yapmak zorundayız.”
Tam dosyaları yüklemek üzereyken, laboratuvarın dışında araç sesleri duyuldu. Youssin hızla pencereye yaklaştı. Siyah SUV’lar ve yüzleri maskeli kişiler, laboratuvarın önünde duruyordu.
“Bulunduk!” diye bağırdı Youssin. “Hemen harekete geçmeliyiz!”
Rick, paniğe kapılmadan bilgisayarda çalışmaya devam etti. “Birkaç dakika daha lazım! Yükleme bitmedi!”
Jason, Rick’e yardımcı olmaya çalışırken, Youssin kapının arkasına geçti. Maskeli kişiler laboratuvarın kapısını kırmaya çalışıyordu. “Kapı çok uzun süre dayanmaz,” dedi Youssin. “Acele edin!”
Tam maskeli kişiler kapıyı kırıp içeri girdiğinde, Rick klavyeye son bir kez bastı ve “Yüklendi!” diye bağırdı. Bilgiler, şifrelenmiş bir bağlantıyla internette yayımlanmıştı. Ancak artık kaçmak için zaman kalmamıştı.
Laboratuvarda çatışma çıktı. Youssin ve Jason saldırganları oyalamaya çalışıyordu. Rick, “Yan kapıdan çıkın! Ben onları oyalarım!” diye bağırdı.
Youssin ve Jason, Rick’in dediği gibi yan kapıdan kaçmayı başardılar. Ancak laboratuvarın dışına çıktıklarında, patlama sesiyle irkildiler. Rick’in laboratuvarı, saldırganlar tarafından havaya uçurulmuştu.
“Rick…” diye mırıldandı Jason. Gözleri dolmuştu.
“Yaptığın fedakârlık boşa gitmeyecek,” dedi Youssin, kararlı bir şekilde. “Artık her şey elimizde. Sırada bu bilgileri daha geniş kitlelere ulaştırmak ve Bluebear’i durdurmak var.”
Bölüm 9: Bluebear’e Karşı
Rick’in fedakârlığının ardından, Dedektif Youssin ve Jason Dean, Los Angeles’ın kuzeyindeki eski bir depoya sığınarak hem dinlendiler hem de plan yapmaya başladılar. Rick’in yüklediği bilgiler internette hızla yayılmış, sosyal medyada ve bağımsız haber sitelerinde yankı bulmuştu. Ancak bu, Bluebear operasyonunun arkasındaki güçlerin daha agresif hareket etmesine neden olmuştu.
Rick’in laboratuvarında analiz ettikleri belgelerde, Bluebear’in son ve en büyük projeksiyonunun merkezi olduğu düşünülen bir koordinatı keşfetmişlerdi. Bu koordinat, Los Angeles’ın kuzeyindeki yüksek bir tepenin üzerinde bulunan eski bir askeri üssü işaret ediyordu.
Jason, haritaya bakarken derin bir nefes aldı. “Bluebear teknolojisinin ana kontrol merkezi burada olabilir. Eğer oradaki sistemi devre dışı bırakabilirsek, projeksiyonları durdurabiliriz.”
Youssin, onayladı ve çantasındaki silahı kontrol etti. “Zaman daralıyor. Eğer planlarını bozmazsak, Rick’in fedakârlığı boşa gidecek.”
Operasyon için ihtiyaçları olan ekipmanı toplamak zorundaydılar. Eski birkaç bağlantısını kullanarak Youssin, Jason ile birlikte küçük bir grubu gönüllü olmaya ikna etti. Bu kişiler hem Rick’in yayımladığı bilgilerden etkilenmiş hem de hükümetin sessizliğine karşı harekete geçmeye karar vermiş olan bağımsız aktivistlerdi.
Grubun liderlerinden biri, eski bir askeri mühendis olan Sarah Cole, üsse nasıl sızacakları konusunda bir plan hazırladı. “Ana giriş çok iyi korunuyor. Ancak üssün altındaki eski kanalizasyon tünellerini kullanabiliriz. Üssün içine kadar uzanıyorlar.”
Jason, Sarah’nın planını dikkatle inceledi. “İçeri girdikten sonra ana kontrol odasını bulmamız gerekiyor. Eğer sistemin enerji kaynağını kesebilirsek, tüm projeksiyonları devre dışı bırakabiliriz.”
Gece yarısı, ekip eski askeri üsse doğru harekete geçti. Tünellere giriş, eski bir su arıtma tesisindendi. Tüneller karanlık ve dardı, ancak ekip istikrarlı bir şekilde ilerliyordu.
Youssin, önden gidiyordu. Sessizliği bozdu: “Bu tüneller beni çocukluğumda okuduğum dedektif romanlarındaki maceralara götürüyor. Ama burada düşmanlar gerçek ve ölümcül.”
Jason hafifçe gülümsedi. “Bu, tarihteki en büyük komplo. Eğer başarılı olursak, bu hikâyeyi tüm dünya konuşacak.”
Üssün içine ulaşmayı başardıklarında, karşılarında devasa bir kontrol odası buldular. Duvarlarda büyük ekranlar, Bluebear projeksiyonlarının gerçek zamanlı görüntülerini gösteriyordu. Odada bir grup mühendis ve güvenlik görevlisi vardı.
Sarah, sessizce işaret ederek planı hatırlattı: “Görevlileri etkisiz hale getireceğiz. Jason ve ben enerji kaynağını devre dışı bırakmaya çalışırken, Youssin arkamızı kollayacak.”
Ekip hızlı ve sessiz bir şekilde hareket etti. Güvenlik görevlilerini etkisiz hale getirerek kontrol odasını ele geçirdiler. Jason, bilgisayar sistemine bağlanarak Bluebear teknolojisinin ana parametrelerini bulmaya çalıştı.
Tam her şey planlandığı gibi giderken, kontrol odasına daha fazla güvenlik görevlisi girdi. Çatışma çıktı. Youssin, mühendisleri korumaya çalışırken bir yandan da ekibine zaman kazandırmaya uğraşıyordu.
Jason, terminalde çalışmaya devam etti. “Bir şifreleme katmanı daha var. Enerjiyi kesmek için birkaç dakika daha gerek!”
Sarah, Jason’ın yanında diz çökmüş, enerji sisteminin fiziksel bileşenlerini analiz ediyordu. “Bunu manuel olarak yapabilirim, ama bana da zaman kazandırmanız gerek!”
Jason, sonunda sistemin ana şifrelerini kırmayı başardı. “Enerji kaynağı devre dışı bırakılıyor!” diye bağırdı. Sarah, elektrik devrelerini fiziksel olarak keserek projeksiyonları tamamen kapattı.
O sırada, üs sallanmaya başladı. Üst düzey bir güvenlik protokolü tetiklenmişti ve üs kendini yok etme moduna geçmişti.
“Çıkmamız gerek!” diye bağırdı Youssin. “Burası her an havaya uçabilir!”
Ekip, üsse girdikleri tünellere doğru hızla geri döndü. Arkalarında patlamalar olurken, tünellerden dışarıya çıkmayı başardılar. Tepeden uzaklaştıklarında, üs büyük bir patlamayla havaya uçtu. Bluebear teknolojisinin merkezi yok edilmişti.
Halkın internette yayılan bilgilerle gerçeği öğrenmesiyle ve üsse yapılan saldırının ardından, hükümet üzerindeki baskı arttı. Bluebear operasyonunun detayları dünya çapında yayıldı ve halkın güvenini tekrar kazanmak için büyük reformlar yapılmaya başlandı.
Jason ve Youssin, Los Angeles’ın dumanlı gökyüzünün altında bir bankta oturuyorlardı. “Rick’in fedakârlığı sayesinde bunu başardık,” dedi Jason, sessizce.
Youssin, bir sigara yaktı. “Ama bu daha başlangıç. İnsanlar gerçeği öğrendi. Yine de daha yapılacak çok iş var.”
Jason, uzaklara bakarak mırıldandı: “Belki de en önemli şey, insanlara gerçeğin ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak.”
Bölüm 10: Gölgelerin Ardındaki Tehdit
Bluebear operasyonunun çökertilmesi ve Los Angeles’taki projeksiyonların kapatılması halk arasında büyük bir yankı uyandırmıştı. Sosyal medyada yayılan gerçekler, insanların bu tür büyük ölçekli komplolara karşı nasıl savunmasız bırakıldığını gözler önüne seriyordu. Ancak Dedektif Youssin ve Jason Dean için bu sadece bir zafer değil, daha büyük bir mücadelenin başlangıcıydı.
Los Angeles halkı, operasyonunun ardındaki sırlar ortaya çıktıkça öfkeyle sokaklara döküldü. Gösteriler, Bluebear projesinde adı geçen şirketlerin merkezlerinin önünde gerçekleşiyor, hükümetin bu şirketlerle olan ilişkileri sorgulanıyordu. Yerel ve uluslararası medya, sonunda gerçeği haberleştirmeye başlamıştı. Ancak tüm bu gürültünün arasında, görünmez bir tehdit hâlâ hissediliyordu.
Jason, kalabalıktan uzaklaştı. Youssin’e, “Bluebear’i durdurduk, ama bu sistemi kullananlar hâlâ serbest. Eğer bizi bulurlarsa, ikinci bir hamle yapacaklarından eminim,” dedi.
Youssin, kalabalığı izleyerek konuştu: “Onlar için bu kaybın intikamını almak bir mesele değil, bir gereklilik. Ama Rick’in yayımladığı bilgiler onlara büyük zarar verdi. Şimdi hamle sırası bizde.”
Bir gece Jason ve Youssin, güvenli bir evde bulundukları sırada, Jason’ın telefonu çaldı. Arayan numara tanıdık değildi. Arayan kişi net cümlelerle konuştu.
“Jason Dean,” dedi ses. “Siz ve Dedektif Youssin büyük bir hata yaptınız. Bluebear sadece bir araçtı. Eğer bunun bir son olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.”
Jason, telefonu hoparlöre alarak cevap verdi. “Kim olduğunu bilmiyorum, ama biz halkın gerçeği öğrenmesini sağladık. Artık bizi durduramazsınız.”
Ses soğuk ve tehditkârdı: “Halk gerçekleri öğrendi mi? Sadece bizim izin verdiğimiz kadarını. Bluebear bir başlangıçtı. Eğer susmazsanız, bu kez hedef siz olacaksınız.”
Çağrı sonlandığında, Youssin derin bir nefes aldı. “Bu, daha büyük bir şeyin parçası. Biz sadece yüzeyi kazıdık.”
Jason ve Youssin, ellerindeki kalan belgeleri incelemeye başladılar. Rick’in yayımladığı bilgiler arasında, Bluebear projesini finanse eden anonim şirketler ve bu şirketlerin bağlantıları da vardı.
Jason, bir dosyada yer alan belgeleri işaret ederek konuştu: “Burada başka şehirlerde planlanan projeksiyonlar var. Miami, New York, hatta Avrupa’daki bazı büyük şehirler. Eğer durdurmazsak, bu teknoloji başka yerlerde kullanılabilir.”
Bluebear’in çökertilmesinden bir ay sonra, halkın baskıları sonucunda Los Angeles’taki yetkililer istifa etmiş, projeye dâhil olan bazı kişiler tutuklanmıştı. Ancak ana failler hâlâ özgürdü ve Jason ile Youssin, onları bulmak için harekete geçmeye karar verdi.
Bu sırada, bir otel odasında, karanlık bir masa etrafında toplanan bir grup insan, Bluebear operasyonunun çöküşünü tartışıyordu. Yüzleri gölgede kalan bu kişiler, planlarının bir parçasının ifşa edilmesine rağmen hala kendilerinden emindi.
Bir adam konuştu: “Bluebear sadece bir testti. Amaçlarımız daha büyük. Halk hazır değil, ama onları hazırlayacağız. Bizi kimse durduramayacak!”
Odanın diğer ucundan bir kadın konuştu: “Jason Dean ve Dedektif Youssin. Onlar bir tehdit. Ama her tehdit bir fırsattır. Bir sonraki adımlarını bekleyelim ve ona göre hareket edelim.”
Jason ve Youssin, sıradaki hedeflerini bulmak için bir kez daha yola koyulmuştu. Bu kez sadece Bluebear’i değil, ardındaki tüm yapıyı ortaya çıkarmayı amaçlıyorlardı. Gerçek ve yalanların çatıştığı bu yeni dünyada, onları bekleyen tehlikeler çok daha büyük olacaktı.
Youssin’in zihni bu düşüncelerle meşgulken, Jason’ın sorusu ile irkildi: “Şu okuyorum dediğin polisiye bloğunun adı neydi? Yeni maceramızda buradaki bilgilere ihtiyacımız olacak.”
Youssin tebessüm ederek yanıtladı, “Dedektif Dergi dostum, Dedektif Dergi…”.
*** SON ***