Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Nurhan Işkin i̇le röportaj

Diğer Yazılar

Özlem Solak
Özlem Solak
Özlem Solak ile Kusursuz Polisiye Yoktur! Bu köşede incelenen, yorumlanan tüm polisiye kitaplar bizzat tarafımca okunmuş olup, sizler için özene bezene kaleme alınmıştır. ”Polisiye edebiyat seviyor ama başlayamıyorum, şimdi hangi polisiye romanı okusam, polisiye kitap önerisi istiyorum” diyen herkesi dedektif dergideki yazılarıma bekliyorum. Samimiyet ve içtenlikle yazdığım yorumlar eşliğinde, birbirinden kıymetli yazarların kitaplarını incelemek, polisiye romanlar hakkında bir fikir edinmek isterseniz ben burada olacağım. Sizlerden gelecek değerli görüşlerin her hakkı ayrıca saklıdır. Dedektif dergiyi ve beni izlemeye devam ediniz. Keyifli okumalarda buluşmak dileğiyle.

Almanya doğumlu polisiye roman yazarı Nurhan Işkın, eğitimini Almanya’da tamamlamıştır Kitap okumak, yeni yerler gezip görmek dışında, mistik olaylar ve insan psikolojisi ilgi alanları içindedir. Aslen Sivaslı olan Işkın, evli ve iki çocuk annesidir. Halen İzmir’de yaşamaktadır. Yazarın yayımlanmış ‘’Katilin Özrü’’ ve ‘’Geçmişten Gelen Cellat’’ isimli kitapları bulunmaktadır.

Dedektif Dergi okurları adına, bize zaman ayırdığınız için tekrar teşekkür ederiz Nurhan Hanım. Dergimizin bu sayısında kadın bir polisiye yazarı ile sohbet etmekten mutluluk duyacağız.

Ben de sizler aracılığı ile okurlarımla buluşacağım için çok mutluyum. Bana bu söyleşi fırsatını verdiğiniz için tüm ekibinize teşekkür ederim.

  • Daha önceki söyleşilerinizde, kitap yazmak gibi bir hayalinizin olmadığını ve buna birdenbire karar verdiğinizden bahsediyorsunuz. Ve bir polisiye roman ile başlıyorsunuz, muhakkak ki bir şeyin sizi buna teşvik ettiğini düşünüyorum. Sizin çıkış noktanız ne oldu peki?
  • Haklısınız. Otobüs durağında beklerken bir annenin beş yaşındaki erkek çocuğuna ağlıyor diye tokat atmasından çok etkilenmiştim. Çocuğun birdenbire susup, “Büyüyünce ben de seni öldüreceğim’’ demesi, “Katilin Özrü” kitabımın çıkış noktası olmuştu.
  • İlk kitabınız ‘’Katilin Özrü’’nde, çocuklukta yaşanan olayların bireylerin ilerideki psikolojilerini belirlemede etken olduğu üzerinde durmuşsunuz. Kitabınızın oluşmasında, özellikle son yıllarda yaşanan çocuğa ve kadına şiddet olaylarından etkilendiğinizi söyleyebilir miyiz?
  • Söyleyebiliriz. Bu konu hakkında toplum olarak yeteri kadar bilinçli olmadığımızı, şiddetin en yakın bireyden gelmesinin terbiye adına hoş görülmesi, özellikle çocukluk döneminde şiddet gören çocuğun bunu kanıksayarak ergin yaşında uygulamaya geçerek bugün kadına yönlendirmesi beni her geçen gün daha çok etkiliyor. Kitabımı yazarken özellikle çocuğa karşı işlenen şiddete dikkat çekmek istedim.
  • İkinci kitabınız ‘’Geçmişten Gelen Cellat’’ın konusunu ise yine sosyal bir yara olan uyuşturucu, taciz ve tecavüz olayları oluşturuyor. Psikolojik travmaların bireyler üzerindeki etkileri konusunda okurlarınızı bir hayli bilgilendirirken, adli tıp verilerine dayanan somut verilerden de yararlandığınızı görüyoruz. Bu bağlamda her iki romanınızda değindiğiniz konuları göz önünde bulundurursak, okuyanlara sosyal bir mesaj vermek istediğinizi söyleyebilir miyiz?
  • Evet, özellikle biraz önce de değindiğim gibi çocuğa ve kadına uygulanan şiddetin dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile yaşandığı, fakat bizim ülkemizde özellikle son yıllarda iyice arttığını, şiddeti uygulayan bireylerin de bir kadın tarafından yetiştirildiğini. Kadınlarımızın eğitim almalarının, yetiştirilen nesillerin bizlerin eseri olduğunu vurgulayarak, yalnız olmadıklarını sosyal haklarını kullanmaları gerektiğini anlatmaya çalıştım.
  • Peki, bize romanlarınızın başkarakteri Aylin komiser hakkında bilgi verir misiniz? Kimdir bu Aylin, ne yer ne içer, nasıl biridir?
  • Aylin Türkoğlu; ailesi cinayete kurban gitmiş, Sivaslı bir kadın. Esirgeme yurdunda büyümüş, duvarların soğuk taşları ile yüreğini örmüş, duygularını iyi kamufle eden, mizacı sert, sevdiklerini koruma içgüdüsü ile iç dünyasını çok dışarı yansıtmayan ama onlar için ölümü göze alacak kadar hassas bir karakter. Adana Kebap, çikolata ve kahve vazgeçilmezleri arasındadır 🙂
  • Katilin Özrü kitabınızı okurken Nora Roberts’in şu meşhur Eve Dallas serisini anımsadım, oradaki kadın komiser de çok sevilince yazar, devam kitaplarını da yazarak bir hayli ilgi toplamıştı. İkinci kitabınız Geçmişten Gelen Cellat da ilk romanınızın devamı niteliğinde olmuş. Peki, seriyi devam ettirecek misiniz, Aylin baş komiseri yeni cinayetlerde de görevi başında bulabilecek miyiz?
  • Seriyi okurlarım okuduğu sürece devam ettirmeyi düşünüyorum. Sizce de Başkomiser Aylin’in ileriki yıllarda neler yapacağı neler yaşayacağı merak konusu değil mi?
  • Evet, haklısınız. Ben Aylin’i merak edeceğim kesinlikle. Polisiye romanlarda nedense hep bir erkek baş komiser durumu söz konusu oluyor. Şimdi erkek okurlarımız bana kızmaz umarım, söz konusu karakter erkek olunca, romanın akışı daha kolay yazılır diye düşünüyorum. Neticede erkekler, biz kadınlardan daha az karmaşık. Olaylara bakış açıları daha düz, biz kadınlar ise daha dolambaçlı yolları seçiyoruz. Polisiye roman yazarken kadın bir baş komiser karakteri oturtmak zor oldu mu sizin için? Bu durum avantaj ya da dezavantaj sağladı mı?
  • Kadın karakteri yazmak zor olmadı. Aylin kendiliğinden ete kemiğe büründü. Ben açıkçası bir erkek karakterin bakış açısını tam olarak oturtamayacağımı düşünüyorum. Bir kaç öykümde erkek komiser karakteri yazdım ama nedense bana bir şeyler eksik gibi geldi. Kadınların daha iyi analiz yaptığını ve olayları hem duygusal hem zihinsel olarak binbir farklı kalıba soktuklarını düşünüyorum. Bizim zihnimiz gece uyurken bile kurgulamaya devam ediyor o yüzden Aylin’i yazmak bana avantaj gibi geliyor 🙂
  • Aylin baş komiser, sert olabilmek adına zaman zaman kabalaşabilen, okurken bazı yerlerde insanı gerçekten sinir edebilen bir karakter olmuş. Bu durumun sevgilisi Hakan’a bile yansıdığını görebiliyoruz. Peki, gerçekten böyle olmak zorunda mı, yani bir kadının baş komiser olması illa ki sert bir karaktere bürünmesini mi gerektiriyor sizce?
  • Bu durum herkese göre değişiklik gösterebilir fakat Aylin Komiserin travmaları var ve erkeklerin çoğunlukta olduğu bir mesleği yapıyor. Kadın olduğu için ve mesleğinde söz sahibi olmak adına sert olması gerekiyor. Düşünün bir kere. Bir kadın kendinden yaşça büyük fakat mevki olarak küçük bir meslektaşına emir verdiğinde ne olur? Sizce kabul görür mü? Özellikle günümüzde kadın bu kadar değersizleştirilmişken… O yüzden Aylin kimi zaman sınırı aşsa da öyle olmak zorunda. Tabii bu benim fikrim.
  • Biraz da Nurhan Işkın’a dönelim. Polisiye roman yazmak dışında neler yaparsınız, mesela en çok neleri okumaktan hoşlanırsınız, farklı hobileriniz varsa merak ediyorum.
  • Herkes gibi insan olmaya çalışan biriyim. Yazmanın dışında en çok zamanımı kitap okumaya ayırırım. Siyaset dışında her kitabı okurum. Yemek yapmayı özellikle çocuklarla zaman geçirmeyi severim. Onlardan öğrenecek çok şeyim var. Fırsat buldukça meditasyon yapar, kendi ruhumla baş başa kalmayı severim. İnsan psikolojisi oldukça fazla ilgimi çekiyor ve sanırım fırsat bulursam bu konuda eğitim almayı istiyorum.
  • Bir de burcunuzu merak ettim, çünkü son derece naif birisiniz, insanları kırmaktan kaçınan bir duruşunuz var. Ve bu naiflikle de, başarısını kitaplarınızı okuyanlardan gelen yorumlarla ispatlamış cinayet romanları yazıyorsunuz. Bu tezatlık bana hep ilginç gelmiştir. Sizce de öyle mi peki?
  • Kova burcuyum. Elimden geldiği kadar empati yapmaya çalışıyorum. Bir insanı kırmaktansa, kırılmayı yeğlerim. Okurlarım sağ olsunlar iltifat ediyorlar. Çoğu zaman ben de düşünüyorum nasıl böyle kanlı cinayet romanı ve öyküler yazıyorum diye ama henüz cevabını bulamadım. Çevremdeki dostlarım cinayet romanı ile beni hala aynı kefeye koyamıyorlar. Yaratılış itibariyle çok sakin bir yapıya sahibim. Ama bazen yazdıklarımı okuyunca içimde bir katil olduğu şüphesini duymuyorum desem yalan olur 🙂
  • Hiç birini öldürmek istediğiniz oldu mu peki?
  • Evet, oldu. Bence her insanın gizlediği böyle bir düşüncesi olmuştur. Dünyada bunca kötülük var olduğu sürece de olacaktır.
  • Peki, bir polisiye roman yazarı olarak, birini öldürmek istediğinizde teknik anlamda yakalanmadan nasıl yapardınız bunu? Tabii bu sadece bir cinayet romanı yazarına yöneltilmiş merak sorusu. Yoksa kusursuz cinayet yoktur, katil muhakkak ardında bir iz bırakacaktır. Farkında olsun ya da olmasın.
  • Hiç düşünmedim ama babamın bir arkadaşı iş yerinde asit kuyusuna düşmüştü. Hiçbir uzvu kalmadan eriyip gitmişti. Ben tabii çocuk aklımla çok etkilenmiştim bundan. Sanırım böyle bir şey yapardım.
  • Böyle bir durumda sizi kimin yakalamasını isterdiniz?
  • Baş komiser Aylin’in elbette. Hatta düşünsenize, hapishaneden böyle bir roman yazdığımı! Aman Allahım
  • Kitap yazmak ciddi bir iştir. Hele ki teknik detaylarla örülü, kurgunun iyi işlenmiş olması gereken, kıvrak zekâ ile harmanlanmış, olayları detaylandırırken en ufak bir akış hatasının bile olmaması gereken polisiye roman yazmak, daha da ciddi bir iştir. Bu bağlamda, bu işe heves edenlere önerileriniz ne olurdu? İçinizden geldiği gibi yazın mı yoksa başka bir tavsiyeniz var mı?
  • Öncelikle çok okumalarını, okuduklarının özetini çıkarmalarını tavsiye ederim. Yazacakları konu hakkında mutlaka araştırma yapıp doğru bilgileri okurlara aktarmalarını öneririm.
  • Bize, yazma sürecinizden bahsedebilir misiniz? Karakterlerin seçimi, kurgunun roman içinde oturtulması, olayların akışının kontrol edilmesi, kriminal durumların anlatılması süreçlerinde destek aldığınız kişi ya da kurumlar oluyor mu?
  • Ben kitap yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda olay ve karakterler kendiliğinden ortaya çıkıyor. Öncesinde şu konuda yazayım diye bir düşüncem olmuyor. Kurgu tamamen doğaçlama olarak zihnimden, kelimelere dökülüyor. Kurgu içindeki olay örgüsü hangi yöne doğru ilerliyorsa o konu hakkında günlerce araştırma yapıyorum. Emniyette görevli dostlarım adli tıpta arkadaşım var. Eğer psikolojik bir durum söz konusu ise psikiyatri polikliniğinden randevu alıyor ve sorularımı soruyorum. Sağ olsunlar bana yardımcı oluyorlar…
  • Şimdiye kadar sizi en çok etkileyen kitabı sorsam? Polisiye roman dışında da olabilir.
  • Mark Johnson’a ait “Yitik” adlı eseri okuduğumda günlerce etkisinden kurtulamamıştım. Bir çocuğun uyuşturucu bağımlısı olma yolundaki gerçek yaşam öyküsü olan eseri ağlayarak okumuştum.
  • Nurhan Işkın, Türk polisiye yazarları içinde en fazla kimleri beğeniyor peki?
  • Gencoy Sümer, Günay Gafur, Ayla Koca, Burcu Argat, Ayfer Kafkas, Nuray Atacık ilk aklıma gelenler.
  • Pek çok okur ya da kitap eleştirmeni, bizim yerli polisiye roman yazarlarımızın hayal gücünden yoksun olduğunu ve birbirine benzeyen ya da fazla esinlenmiş romanlar yazarak, dünya polisiye roman edebiyatı içinde kalıcı bir yer edinemediği görüşünde. Tabii bunun başlı başına bir etken olduğunu söyleyemesekte, bir kadın polisiye roman yazarı ve okuru olarak siz ne düşünüyorsunuz?
  • Okurların fikrine saygı duymakla beraber acaba kaç tane yerli yazarımızın kitabını okuduklarını merak ediyorum. Belki gerçekten yazamıyoruzdur ama yazmak için çaba sarf ediyoruz. Bir de dünyaca ünlü yazarların bile kitapları eleştirilirken, bizler biraz eleştirmeyi, biraz da eleştiriyi kabul etmeyi bilmiyoruz. Bana göre çok değerli kalemlerimiz var. Bir kitabı daha çıksa da okusam dediğim. Bir de yayınevleri yerli yazarların reklamı yapmıyor fakat bir yabancı yazarın ilk kitabını ön sipariş olarak tanıtıp okurlarla buluşmasını sağlıyorlar. Bizler ise ancak okurların yorumları ile var olmaya çalışıyoruz. Sevindirici olan ise artık birçok okur yerli yazarlara şans vermeye başladı.
  • Okurlarınız yeni bir polisiye roman daha bekliyor sizden. Kitaplarınız hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip çünkü. Söyleşimiz vesilesiyle, yeni kitap için buradan bir müjde verebiliyor muyuz peki?
  • Basım tarihi belli olmamasına rağmen üçüncü kitabım yayınevi aşamasında. Birkaç yayınevi kitap dosyamı talep etti. Şu an o en zor bölüm olan bekleme aşamasındayım…
  • Nurhan Hanım, Dedektif Dergi okurlarına ve bize zaman ayırdığınız için tekrar teşekkür ediyoruz. Ve tek bir cümle yazma hakkınız olduğu söylenseydi, bu ne olurdu diyerek keyifli söyleşimizi bitiriyoruz.
  • “İnsan özüne dönüp, yaşayan her canlıya saygı duyup sevmeli! Sevmeli ki kendi içinde kanayan yaraları da iyileşsin.” diyerek ben size, ekibinize ve çok değerli okurlara teşekkür ediyorum. Çok keyifliydi bir söyleşiydi. Var olun Özlem Hanım…

 

En Son Yazılar