Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Polisiye Hikaye: Küçük Pastanenin Gizemi

Diğer Yazılar

Serin bir yaz akşamında, Aybars Bey’in haberi alır almaz binmiş olduğu taksi, ara sokaklardan geçerek küçük bir pastanenin önünde durdu. Takside şoförle birkaç kelam ettikten sonra araçtan indi ve kapıyı sertçe kapattı. Gökyüzüne daha akşam karanlığı çökmemişti. Sokağa dikkatli bakınca kendisini pastanenin önünde bekleyen Zerrin dışında başka hiç kimsenin olmadığını gördü.

Zerrin, Aybars Bey’in yanına yaklaştığını görünce, “Umarım bir işinden alıkoymamışımdır. Burada ilgileneceğini düşündüğüm bir olay var,” dedi.

Gözleriyle bir Aybars Bey’e, birde pastanenin içindeki kalabalığa bakıyordu.

Aybars Bey düşünceli bir şekilde Zerrin’e baktıktan sonra gülerek, “Ne yazık ki beni alıkoyacağın bir işim yok Zerrinciğim. Biliyorsun ki evde ahşap boyama ve bahçe işleriyle uğraşmaktan başka bir şey yapmıyorum. O yüzden sen haber verir vermez hemen geldim,” dedi.

Zerrin bu durumdan memnun bir şekilde, “O zaman harika… Mahalleliye senin geleceğini haber verdim. İçeride seni bekliyorlar,” dedi.

Bunları söylerken gözleriyle içeridekileri işaret ediyordu. Aybars Bey biraz yaklaşarak pastanenin içindeki kalabalığa baktı. Küçük bir pastane olmasına rağmen içerisi oldukça kalabalıktı. Masalar tamamen dolmuştu, hatta ayakta duranlar vardı. Konuştukları konuya kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki, kendilerini dikkatli bir şekilde izleyen Aybars Bey’i fark etmiyorlardı.

Aybars Bey, Zerrin’e döndü, yüzünde ciddi bir ifadeyle, “Cinayet mi?” diye sordu.

“Evet, dün gece bu sokağın aşağısındaki durakta, genç bir adam silahla öldürülmüş”

“Silah sesini duymuşlar mı?”

“Birkaç kişi duyduklarını söylüyor. Onların söylediklerine göre de saat gece birmiş.”

Aybars Bey dikkatli bir şekilde dinliyordu. Zerrin bir ara durduktan sonra devam etti

“Aslında bu durumu ilginç kılan şey şu ki; geçen hafta da burada, aynı durakta bir cinayet işlendi.”

Aybars Bey başını kaldırarak merakla baktı. “Bir hafta arayla iki cinayet öyle mi?”

“Evet, fakat geçen hafta işlenen cinayetin suçlusu yakalandı.”

“O cinayetin sebebi neydi?” diye sordu Aybars Bey.

“İki kişi arasında yaşanan bir intikam meselesi. Bahsettiğim durakta beklerken, diğeri gelip iki el ateş etmiş. Olayın üzerinden iki gün geçtikten sonra yakalandı zaten. Yani bu kişi dün gece aynı durağa gelip başka bir kişiyi aynı şekilde öldüremez,” dedi Zerrin.

“İki cinayet arasında bir bağlantı var mı, yok mu, bunu anlamamız lazım. Şu mahalleliyle bir konuşalım bakalım neler söyleyecekler?”

İçeri girince pastanenin sahibi olduğunu düşündüğü kişi Aybars Bey’e bakarak gülümsedi. Otuz yaşlarında, orta boylu, esmer bir adamdı. Gözünde gözlük, kolunda da sargı vardı. Tek başına herkese hizmet ediyordu. Aybars Bey’e oturması için bir sandalye getirdikten sonra gülümseyerek “Hoş geldiniz,” dedi.

“Teşekkür ederim. Burada mahalleliye birkaç soru sormamın bir sakıncası yoktur umarım”

“Hayır, hiçbir sakıncası yok. İşinizi rahatlıkla yapabilirsiniz. İstediğiniz bir şey olursa ben buradayım.”

Aybars Bey, “Nezaketiniz için teşekkür ederim” dedikten sonra bakışlarını mahalleliye çevirdi. Mahalleli de meraklı bir şekilde ona bakıyordu.

Aybars Bey içtenlikle konuşmaya başladı.

“Sevgili Dostlar. Size öncelikle kendimi tanıtmak istiyorum. Ben emekli polis Aybars Güntan. Kızım Zerrin Başkomiserden aldığım bilgilere göre bu mahallede bir hafta arayla aynı yerde iki cinayet işlenmiş. Bildiğiniz üzere son cinayet dün gece gerçekleştirilmiş. Size bu işlenen cinayetler hakkında birkaç soru soracağım. Çok vaktinizi almayacağım. Öncelikle. Şunu sormak istiyorum; öldürülen şahısları tanıyor musunuz?”

Yan masada oturan genç bir kadın atıldı. “Hiç birimiz bu şahısları tanımıyoruz. Sanırım bu mahalleden değiller.”

Zerrin araya girdi. “Dün gece öldürülen şahıs bu sokağın bir arkasındaki sokakta oturuyormuş. Daha yeni taşınmış. O yüzden tanımıyor oluşunuz çok normal, oturduğu apartmanda da pek tanıyan yokmuş.”

Arka masalardan birinde oturan yaşlı bir adam, “Aybars Bey!” diye seslendi.

Aybars Bey başını bu adamdan yana çevirerek “Buyurun beyefendi,” dedi. “Söylemek istediğiniz bir şey mi var?”

“Evet. Ben yıllardır bu mahallede yaşıyorum. Emekli bir Öğretmenim. Fakat bu kadar senedir, bu mahallede böyle bir olaya hiç denk gelmedim. Yakın zamanda yine bir cinayet gerçekleşmeyeceğinin garantisini bize kim verebilir?”

Aybars Bey kesin bir tavırla “ Bunu bilemeyiz,” dedi. “Umarım böyle bir olay gerçekleşmez. Peki ya siz, gece saatlerinde silah sesi duydunuz mu?”

“Evet duydum.”

“O sırada saatin tam olarak kaç olduğunu bize söyleyebilir misiniz?

Yaşlı adam bir an düşündükten sonra tereddüt ederek “Açıkçası tam olarak bilemiyorum,” diye mırıldandı. “Zannediyorum ki gece on ikiyi geçmişti.”

Bir diğer masada oturan kadın, “ Ben biliyorum. Saat gece bire yaklaşıyordu.” dedi.

Mahallelinin hepsi bu kadının söylediğini onaylayarak başını salladı.

Aybars Bey bir an bu meraklı kalabalığa baktıktan sonra, “Anladığım kadarıyla mahalleli arasında güçlü bir bağ var. Bu pastaneye çok sık gelir miydiniz?” diye sordu.

Zerrin bu sorunun sebebini anlayamayarak Aybars Bey’e baktı.

Kapıya yakın masada oturan yaşlı bir kadın, “Doğrusu ben kaç yıldır bu mahallede yaşıyorum. Aslında çoğumuz burada bir pastane olduğunu yeni öğrendik,” dedi.

Bu kez mahalleli yaşlı kadının söylediklerini onayladı.

En önde oturan genç bir adam izin isteyerek konuştu. “Aybars Bey, işinize yarar mı bilmiyorum ama o gece ben de bir fren sesi duydum. Silah sesinden yaklaşık on dakika falan sonraydı. Sanırım birine araba çarptı.”

Aybars Bey buna şaşırmıştı.

“Bu doğru mu? Siz de böyle bir ses duydunuz mu?” diye herkese sordu.

En arkada oturan emekli öğretmen “Ben duydum,” dedi

Diğerleri de bunu onayladılar.

“Eğer böyle bir kaza olduysa bunu mobese kayıtlarından tespit edebiliriz. Kayıtlara bakalım,” dedi Zerrin. Bu durum onu da şaşırtmıştı.

Aybars Bey bir an düşünceye daldıktan sonra ayağa kalktı. Mahalleliye bakarak, her zamanki güler yüzüyle “Pekâlâ dostlar,” dedi. “Size çok teşekkür ederim. Yardımlarınızdan dolayı minnettarım. Zaten olayla ilgili bilgi kısıtlı, geri kalan her şeyi kendi imkânlarımızla öğreneceğiz. Umuyorum ki, mahalleniz en kısa zamanda eski huzuruna kavuşacak.”

Mahalleli yine kendi aralarında konuşarak, sırayla pastaneden ayrıldı.

Zerrin herkesin çıkmasını bekledikten sonra Aybars Bey’in yanına geldi.

“Bu araba olayıyla ilgili ne düşünüyorsun? Cinayetle bir alakası olabilir mi?”

“Bana kalırsa cinayetle bir ilgisi var. Ama kesin sonucu mobese kayıtlarından sonra öğreniriz,” diye cevapladı Aybars Bey.

“Öyleyse ben Emniyet’e gidiyorum. mobese kayıtlarına bakalım, dün öldürülen genç çocukla ilgili bir araştırma yapalım. Bir yakını var mıdır? Yok mudur? Bir de geçen haftaki olayla ilgili bir sorgulama yapalım,” dedi.

Aybars Bey buna memnun oldu. “Harika.. Beni de yeni gelişmelerden haberdar et olur mu?”

“Sen ne yapacaksın?”

“Ben de, biraz mahallede dolaşacağım. Bir de pastanenin sahibiyle konuşmak istiyorum.”

Pastane sahibi o sırada içerideki dağınıklığı topluyordu. Zerrin ekiple beraber mahalleden ayrıldı. Aybars Bey pastanede hiç kimsenin kalmadığını görünce, “Sizle tanışamadık” dedi pastane sahibine içten bir gülümsemeyle bakarak.

Genç adam da aynı şekilde gülümsedi.

“İsminiz neydi?”

“Orhan,” dedi genç adam.

“Orhan Bey kaç yıldır bu sevimli pastaneyi işletiyorsunuz?”

“Yaklaşık dört yıldır.”

“Dört yıl çok iyi bir süre. Fakat sanırsam bu pastaneye pek bir talep yoktu.”

Aybars Bey’in yüzünde muzipçe bir ifade vardı.

Orhan Bey bu durumdan memnun olmadığını belirtir bir halde, “Maalesef,” dedi. “İnsanlar eskisi kadar pastanelere gitmiyorlar. Ama bu yaşanan olaylardan sonra çok fazla kişi geldi. Bu mahalleli, biraz meraklıdır.”

“Bazı İnsanlar cinayet olaylarına karşı meraklı oluyor,” dedi Aybars Bey.

“Kesinlikle. Bana kalırsa aralarından biri bu cinayeti işlemiş olabilir. Sırf oturup bunun dedikodusunu yapabilmek için.”

Aybars Bey güldü. “Doğrusu bu farklı bir bakış açısı. Genelde çok meraklı insanlar bu huylarından dolayı öldürülebiliyorlar. Fakat henüz bir meraklının cinayet işlediğini görmedim. Ama neden olmasın, şu hayatta her şey mümkün.”

Genç adam da aynı şekilde güldü.

“Zannediyorum ki gece geç saatlere kadar açık değildir bu pastane,” dedi Aybars Bey.

“Hayır, gece dokuzda kapatıyorum.”

“Anladım. Peki, gün boyu pastanenin önünden geçen şüphelendiğiniz birileri oldu mu? Durak buraya çok yakın.”

“İnsanlar bu sokağı çok kullanmazlar. Burası çok işlek değil. O yüzden şüpheli birini gördüğümü anımsamıyorum.”

Aybars Bey bir an genç adama baktı, sonra merakla “Kolunuzda sargı var. Umarım çok ciddi bir durum yoktur,” dedi.

Orhan Bey koluna baktıktan sonra yüzünü buruşturdu. “Evet, maalesef kolumda kırık var.”

“Öyle mi? Çok büyük geçmiş olsun.”

“Sağ olun.”

Gözündeki gözlüğü göstererek, “Bende ileri derece miyopluk var,” diye açıkladı. “Dün gece su içmek için kalktığımda gözlüğümü bulamadım. Bir şey olmaz diye umursamadım, ama merdivenden aşağı inerken önümü göremediğim için düştüm. Sağ kolum kırıldı. Aslında bu tarz yaralanmalara alışığım. Başıma hep böyle şeyler gelir.”

Aybars Bey üzüntüyle, “O halde biraz dikkatli olmakta fayda var,” dedi.

“Doğru söylüyorsunuz.”

Bu sırada içeri genç bir hanım girdi. Elindeki kâğıdı Orhan Bey’e uzatarak “Şu adrese arıyorum. Neresi olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu.

Orhan Bey kâğıdı alarak baktı. Aybars Bey çok dikkatli bir şekilde onu izliyordu. Elindeki kâğıdı okuyuşunu ve masanın üstünde duran gözlüğüne baktı. Orhan Bey kâğıdı geri verdi.

“Bu yolu takip edin. Yüz metre kadar ileride.”

Genç kadın teşekkür ederek pastaneden ayrıldı.

Orhan Bey başını çevirince Aybars Bey’in kendisini izlediğini gördü.

“Aslında benim bildiğim pek bir şey yok. Ne yazık ki bu konuda daha fazla yardımcı olamayacağım.”

“Peki, o zaman, her şey için teşekkürler. Size kolay gelsin,” dedi Aybars Bey.

O, pastaneden çıkarken içeri bir grup genç girerek masalara oturdu. Sokağa çıktıktan sonra pastanenin dışarıdan görünümüne baktı. Orhan Bey yeni müşterilerine çoktan hizmet etmeye başlamıştı. Ve gözlüğü hâlâ masanın üstünde duruyordu.

Aybars Bey yürüyerek olayın yaşandığı durağa geldi. Taksisi gelen kadar orada bekledi. Gökyüzüne baktı, hava çoktan kararmıştı. Ve şu an düşündüğü tek şey, bu pastanenin o kadar da masum olmadığıydı.

 

Zerrin ekip aracından inerek kapıyı kapattı. Aybars Bey ondan önce inmiş, sokağı kontrol ediyordu. Yüzünde ciddi bir ifadeyle Zerrine dönerek “Her şey yaptığımız plana uygun olmalı,” dedi.

“Merak etme. Her şey tam da düşündüğümüz gibi olacak,” dedi Zerrin. Yüzünde büyük bir sevinç vardı.

Pastanenin içerisi yine kalabalıktı. Aybars Bey ve kızı, kapıya yakın olan masaya geçerek oturdular. Orhan Bey onların geldiğini görünce yanlarına yaklaştı.

“Hoş geldiniz. Yine bir sorun mu var?”

Endişeli görünüyordu.

Aybars Bey yumuşak bir ses tonuyla “Yok hayır. Biz öylesine uğradık. Hem haberiniz yoksa söyleyelim; Katil yakalandı,” dedi.

Orhan Bey şaşkınlıkla Aybars Bey ve Zerrin’e baktı.

“Nasıl yani. Benim haberim yoktu. Kimmiş?”

Zerrin kendinden emin bir şekilde “Kim olduğunu boş verin. Gördüğüme göre pastane yine kalabalık. Sanırım bu durum sizi yeterince memnun ediyordur,” dedi.

Orhan Bey’in yüzündeki endişe ifadesi yerini korkuya bıraktı.

“Ayrıca gözlüğünüzü takmamışsınız. Yoksa bana gözlerinizin bozuk olduğu yönünde yalan mı söylediniz?” dedi Aybars Bey. Sesi hâlâ sakindi.

“Bu durumda kolunuzu kırma sebebiniz merdivenden düşmek değildi herhalde. Belki de araba çarpmıştır,” dedi Zerrin.

Aybars Bey heyecanla, “Ha şu araba! Silah sesinden yaklaşık on dakika sonra bir fren sesi duyduklarını söylüyordu mahalleli. Sanırım o araba size çarptı beyefendi. Çünkü mobese kayıtlarından öyle gözüküyor,” dedi.

Orhan Bey bir şey söylemiyor, sadece dinliyordu. Başını kaldırarak kapıya baktı.

Zerrin, “Zannediyorum ki, gözünüzde gözlük olmadığı için bu cinayeti işlediniz,” dedi. “Çünkü ne yaptığınızı görmüyordunuz öyle değil mi?”

Orhan Bey bu sözleri duyduktan sonra kapıya yönelerek hızla koşmaya başladı.

Zerrin telsizi eline alarak “Yakalayın kaçıyor” diye haber verdi.

Pastanenin içinde ki kalabalık şaşkınlıkla olanları izliyordu.

Aybars Bey onları sakinleştirdi. “Merak etmeyin, sokağın dört bir yanında ekipler var. Etrafı sarılmış bir durumda, kaçacak yeri yok.”

Zerrin masadan kalktı. “Bu kadar kolay olacağını tahmin etmemiştim. Gidip şuna bakalım.”

Dışarı çıkınca pastane’nin önünde durdular. Zerrin sokağın ilerisine baktı.

“Yakalamışlar bile. Benim anlamadığım, bu kadar zaman niye kaçmadığı. Yeterince vakti vardı. Ayrıca böyle bir sebepten dolayı cinayet işlendiğini de ilk defa görüyorum.”

Aybars Bey “Çünkü, bu oyunu biraz daha sürdürmeyi düşünüyordu,” diye açıkladı.

“Nasıl anladın?” dedi Zerrin babasına gülümseyerek.

“Açıkçası bu cinayetin, geçen hafta işlenen cinayetle bir bağlantısı olduğunu düşünmüyordum. Ama olayın aynı yerde yaşanmış olması biraz kafa karıştırıyordu. Gözünde bir sorun olmadığı gerçeğini içeri adres sormak için gelen müşteri sayesinde anladım. Kolunu kırmıştı ama nasıl? Mahallelinin bahsettiği fren sesi bu noktada devreye giriyordu. Cinayeti işledi ve o an hızla kaçarken araba çarptı. Bu gerçeği de mobese kayıtlarından anladık. Geriye bu cinayeti neden işlediği kalıyordu. Bunu da şöyle açıklamak gerekirse; Mahalleli bu cinayetlerden önce bu Pastaneye pek gelmiyordu. Bu durumda işleri biraz kesattı. Fakat ne zaman ki bu sokakta bir cinayet işlendi. İşte o zaman bu meraklı mahalleli pastaneye gelerek bunun hakkında konuşmaya başladılar. Yani cinayetten sonra bu pastanedeki müşteri sayısı artmıştı. Bu da onun işine geldi tabii ki. Fakat ilk cinayetin etkileri kaybolmaya başladı. O an şöyle bir plan yaptı. Eğer bu sokakta bir cinayet daha gerçekleşirse, insanlar bu pastaneye gelmeye devam edeceklerdi. O yüzden kimin öldüğünün bir önemi yoktu. Birinin durağa gelmesini bekledi ve ateş etti.”

“Fakat bu ona çok pahalıya mal olacak.”

“Ama bunun bir önemi yok. Mahalleli artık bir ömür boyu bu Pastaneyi konuşacak,” dedi Aybars Bey.

Başını çevirerek etrafındaki insanlara baktı. Sokaktaki kalabalık artmıştı. Ama küçük pastanenin içi bomboştu.

En Son Yazılar