Türk sokağının adresi meselesi bütün gece uykumun arasında düşüncelerime hakim oldu. Kahvaltı masasında da gazetelere kafamı dolduran aynı sorularla göz attım. Bu durum beni o vahim ilanı görmekten alıkoymadı.
İlan 12. Sayfanın sol alt köşesinde iki sütuna yerleştirilmişti. Başlığı : “Sherlock Holmes Hikayelerini Tekmili Birden Kazan!” Sol sütunda komşumun o meşhur profilden avcı şapkalı, pipolu silueti. Sağ sütunda: Arthur Conan Doyle’un yazdığı Sherlock Holmes hikayelerinin hepsini birden kazanın. Bunun için bir tek, Doktor Watson’ın evinin arkasındaki sokağın adını bilmeniz yeter. Cevabı, zarfın üstüne “Sherlock Yarışması” yazarak, isminiz, adresiniz ve bağlantı detaylarınızla birlikte, 93 Tottenham Sokağı, Londra WRX 4TI adresine gönderin.”
İlanı okur okumaz herşey bir anda yerli yerine oturdu sevgili okur. Bu “Türk Sokağı” macerasında, şehirde aslı esası olmadığı için durmadan sorun yaratan her adresin arkasında komşumun ezeli düşmanı Moriarty’nin saklandığını hemen anladım.
Hepinizce malum evlenmeden önce Doktor Watson, Sherlock’un 221B Baker sokağı adresindeki evinde, en üst kattaki arkaya bakan odada yaşıyordu. Hani o penceresi arka bahçedeki ünlü çınara bakan oda. Doktor Watson, evlendikten sonra eşiyle birlikte, Fitzrovia’da, yani Baker sokağının bulunduğu Marylbone semtinin bitişiğinde, bu sefer arka bahçesi Mortimer sokağı üzerindeki eve taşındı.
Moriarty felaketi de orada başladı. O meşhur “Son Macera” da.
24 Nisan 1891 günü Holmes iyice zayıf, bembeyaz görünen yüzüyle görüşme odasına adımını attığında. Watson’ın aktardığı kadarıyla odaya girer girmez komşum bütün pencereleri, panjurları kapatıp, bütün perdeleri örttükten sonra Watson’a bir hava tüfeğiyle vurulmaktan korktuğunu söylediğinde.
Evet, o gün, o berbat gün önce sabah sabah üzerine sürülen iki atın çektiği bir atlı arabanın tekerleklerinden kıl payı kurtulmuştu. Ardından Oxford sokağından Welbeck sokağına yürüdüğü sırada çatılardan birinden başına bir tuğla atılmıştı. Milim farkla kafasını yarmadan o saldırıyı da atlatmıştı. Watson’ın evine yaklaştığı sırada bir serseri kalın bir sopayla ona saldırmıştı.
Moriarty kendini ilk böyle hissettirdi. Moriarty: “bu dev şehirdeki bütün faili meçhul ve de yarısı şeytani suçların sorumlusu… Agında hareketsiz bir örümcek gibi otururken ördüğü binlerce hattın her kımıltısını hisseder o. Yaptığı tek şey planlamaktır. Ajanları sayısız olduğu gibi mükemmelce örgütlüdür.”
Moriarty asıl kimliğini Sherlock’un öğrendiğini o tarihte hissetmişti. Onun üzerine Sherlock’un evine gelip görüşme odasında onu bizzat ziyaret etmek cüretini de göstermişti. Bu görüşme de Moriarty’nin yüzü: “sağdan sola bir sürüngenden farksız halde durmaksızın dalgalanmıştı.”
Evet, peşini bırakmadığı taktirde Sherlock’u yoketmekle tehdit etti. Tehdidi son derece ciddiydi. Ve Sherlock’u yoketmeyi başaracağı kesindi.
Komşum o durumda kendisini korumak için değil, Doktor Watson’ı ve ailesini Moriarty’nin şerrinden korumak üzere hiç beklemeden harekete geçti. Watson’ın ısrarına rağmen vakit kaybetmeden, durumu ona iyice izah ettikten sonra evin arka bahçesine çıktılar. Bahçenin Mortimer sokağı üzerindeki duvarına kolaylıkla tırmandı. Kısa bir ıslıkla tek atlı iki tekerlekli arabasını çağırdığı gibi sırra kadem bastı. Watson’ın, Sherlock’un ortadan kaybolması ile ilgili parağrafını kim unutabilir: “ hiç olmazsa geceyi bizimle birlikte biraz uyuyarak geçirmesi için ettiğim ısrar işe yaramadı. Kaldığı çatının başına onun yüzünden olur da bir dert açılır endişesiyle hareket ettiği besbelliydi. Alelacele ertesi gün yapmamı istediği şeyler konusunda bir kaç kelime söyledikten sonra kalktı ve benimle birlikte bahçeye çıktı, Mortimer sokağı üzerindeki duvara tırmandı ve kısa bir ıslıkla arabasını çağırdı, sonra da aynı hızla sırra kadem bastı. Duvarın arkasından hızla uzaklaşan arabasının sesini hiç unutmadım. “
Sherlock’u Reichenbach şelalerine taşıyan hikaye.
Watson, onun talimatına uyarak ertesi sabah Newhaven ve Dieppe’ye giden trene binmek üzere Victoria istasyonuna vardığında iş işten çoktan geçmişti bile. Holmes, Watson’ın arkasından Moriarty’nin de istasyona girdiğini hemen anladı. Mantık yürütmesine gerek kalmadı. Moriarty’nin Watson’ı bahçe duvarı Mortimer sokağı üzerindeki evinden bu yana takip ettiği belliydi.
Tüylerim diken diken gazetedeki ilanı yeniden okudum. Moriarty adresi, şüphesiz gazeteye verdiği bu ilan sayesinde öğrendi. Keşke vaktim olsaydı da komşuma bu bilgiyi iletebilseydim diye düşündüm. İlanı aslında onu tuzağa düşürmek için hınzır komşumun vermiş olabileceği ise aklımın köşesinden geçmedi.
Hüzünle Mortimer sokağına gittim. Watson’ın bahçe duvarının karşısında Moriarty’nin saklandığı gölge köşeyi hemen gördüm. Belli ki Watson sabah evden çıkar çıkmaz o da Mortimer sokağından hareket etti. Watson’a hiç hissettirmeden istasyona kadar geldi. Sonra da oradan Reichenbach şelalerine dek Sherlock’un izini sürdü. Şelalenin altında uçurumun kenarında boğaz boğaza birbirlerine giriştiler. Ve birlikte o vahşi sulara gömüldüler.