Koca kafalı, beyaz tenli, kırmızı dudaklı bir palyaço o. Çok da sevimli. İsmi Pennywise. Dans eden palyaço. Kimin aklına, çocukların sevgilisi etrafına neşe eğlence saçan herkesi güldüren bir palyaçodan korkunç bir yaratık çıkartma fikri gelebilir ki? Tabii ki Stephen King’in…
Stephen King’in çoğu romanında mekân olarak kullandığı Maine eyaletinde, ufak bir kasaba olan Derry’de geçiyor hikâyemiz. 1986 yılında yayımlanan roman tam bir şaheser ve gerçek metni yaklaşık 1200 sayfa tuğla gibi bir kitap (Piyasada Altın Kitaplar etiketi ile kısaltılmış metin şeklinde basılmış kitapları da var, uzun olan metinleri de). Ama biz burada kitap hakkında değil, sinemaya uyarlanan filmler hakkında konuşacağız. Belki başka bir zaman da kitap hakkında bir yazı kaleme alabilirim kim bilir?
Hollywood ilk olarak 1990 yılında Stephen King’in bu ölümsüz eserini iki bölümlük bir mini dizi halinde sinemaya uyarladı. Başrolünde Tim Curry’nin oynadığı bu filmin toplam süresi üç saatten fazladır. Daha sonra 2017 ve 2019’da yine iki bölüm halinde bir kez daha sinemaya uyarlandı. Bu sefer gelişen teknoloji ve görselliklerle birlikte filmin süresi de bir buçuk saat kadar uzamış. İlk bölüm iki saat on beş dakika, ikinci bölüm ise iki buçuk saat sürüyor. İki filmin ortak özelliği, kitabın gerçek hikâyesine olabildiğince bağlı kalınarak değiştirilmeden çekilmesi. Bu çok iyi, çünkü çoğu zaman bunun tersi olur.
Orijinal adı “It” yani “O” olan filmin konusuna gelirsek…
Bir grup çocuk, ki King kitabında bunlara “loser” yani kaybedenler demiştir, Maine eyaletinin ufak bir kasabası olan Derry’de yaşamaktadırlar. Yaklaşık 13-14 yaşlarındaki bu çocuklardan biri kekeme, biri şişko, biri astım hastası, biri siyah, biri hafif yollu diye dedikodusu yayılan bir kız, biri de babası haham olan bir Yahudi’dir. Hepsi de arkadaşları tarafından alay edilmekte, aşağılanmakta, dalga konusu edilmekte hatta dövülmektedir. Bu çocukların hayatı, içlerinde kekeme olanının kardeşinin kaybolması ile değişecektir.
2017 ve 2019 tarihlerinde iki bölüm halinde çekilen filmi tek bir film gibi ele almamız gerekir. Çünkü birbirinin devamı niteliğinde. 1990 yılında çekilen filmde hem çocuklar hem de aradan yirmi yedi sene geçtikten sonra büyümüş halleri beraber anlatılmışsa da 2017 ve 2019’da çekilen filmlerde bunlar iki ayrı bölüm halinde çekilmiş. Yani 2017’de çekilen “It Chapter One”da filmin kahramanları çocuk haldedirler. 2019’daki devam filmi “It Chapter Two”da ise aradan yirmi yedi sene geçmiştir ve çocuklar artık yetişkinlerdir.
Kitabın ana kahramanı “Pennywise” adlı bir palyaçodur. Derry kasabasında kanalizasyonda yaşar ve çocukları öldürür. Zaman zaman bazı çocuklar kaybolur ve bulunamaz. Film de “loser” yani ezikler grubunun kekeme olan üyesi Bill’in kardeşi Georgie’nin, yağmurlu bir günde Pennywise tarafından kaçırılması ile başlar. Aradan bir sene kadar geçer. Kekeme Bill, herşeye espri ile cevap vermeye çalışan dörtgöz Richie, ana kuzusu ve astım hastası Eddie, babasının baskısı altındaki Yahudi çocuk Stan çok iyi arkadaşlardır ve devamlı beraber takılmaktadırlar. Bir gün, onlara gördüğü her yerde ve her zaman kötü davranan ve her fırsatta döverek paralarını alan serseri genç Henry Bowers tarafından hırpalanan bir şişkoyu ve siyah bir çocuğu kurtarırlar ve arkadaş olurlar. Son olarak gruplarına Beverly adlı bir kız da girecek ve kaybedenler kulübü tamamlanacaktır. Çok iyi arkadaş olan bu yedi çocuğun bir gün kanalizasyona inmesiyle macera başlar. Daha önce birçoğunun gördüğü ancak rüya zannettikleri bir palyaço olan “Pennywise” ile karşılaşırlar.
Fazla spoiler vermek istemiyorum ancak filmin birinci bölümde çocukken Pennywise’ı alt eden bu çocuklar, bu yaratığın tekrar ortaya çıkması halinde harekete geçeceklerine dair birbirlerine söz verirler. İkinci bölümde yaratığın tekrar ortaya çıkması ile 27 yıl sonra tekrar buluşacaklar ve tekrar bu yaratığı öldürmeye çalışacaklardır. Bu arada onları çocukken devamlı korkutan ve onlarla uğraşan serseri genç Henry Bowers karakterini de unutmayalım. Onun rolü de yirmi yedi yıl sonra devam ediyor. Bu bakımdan Stephen King’in hakkını vermek lazım. Yarattığı karakterleri romanın içine serpiştirmesi genelde her kitabında vardır ve çok başarılıdır.
Bana hangi film daha iyi diye sorarsanız, 90 yılında izlediğim ve -çocuk olduğum için herhalde- çok etkilendiğim ilk filmi seçerim elbette ama gerilimin tadına varmak ve gerçekten korkmak istiyorsanız özellikle 2019’da çekilen Chapter Two bölümünü kesinlikle öneririm. Film çok ürkütücü ve hakikaten insanı geriyor (Bu yaşımda birkaç kere yerimden zıplattırdı beni yalan yok).
Filmlerde rol alan oyunculara gelirsek, tabii ki ilk ünlü aktör Tim Curry’i hemen söylememiz gerekir. Birçok filmde ve dizide oynamış ünlü oyuncu 1990 yılında çekilen ilk filmde Pennywise’ı canlandırmıştı. 2017 ve 19’daki filmlerde ise, “Stranger Things” dizisinden aşina olduğumuz Finn Wolfhard “Richie” rolüyle ilk bölümde karşımıza çıkıyor. İsveç’li oyuncu Bill Skarsgard ise dans eden palyaço “Pennywise”a hayat veren aktör olmuş. Bence gayet de başarılı.
Ayrıca ufak bir anekdot vermek gerekirse Stephen King’in kendi kitaplarından uyarlanan filmlerde kısa da olsa bir rol alma huyu bu filmde de devam ediyor. King, Chapter Two’da büyüyünce ünlü bir korku romanları yazarı olmuş kekeme Bill’in çocukken kullandığı bisikleti tekrar satın aldığı eski dükkânın sahibi olarak karşımıza çıkıyor. Ve adama şunu diyor:
“Aa siz şu ünlü yazar değil misiniz? O halde bisiklet 300 dolar. Siz ünlü bir yazarsınız, paranız vardır, alabilirsiniz.”
Ne demek istiyor acaba?