Merhaba. Dedektif Dergi’nin üç yıldır düzenlediği öykü yarışması Zehirli Kalem’in bu yılki birincisi, Müberra Selçuk Ayan’ın Dönüşüm adlı öyküsü oldu. Öncelikle, Dedektif Dergi ailesi olarak Müberra Hanım’ı bir kere daha tebrik ediyoruz.
Hoş geldiniz Müberra Hanım. Sizinle ödül törenimizde kısa da olsa sohbet etme fırsatı yakalamıştık. O sohbet sırasında ziraat mühendisi olduğunuzdan ve yazma serüveninizden bahsetmiştiniz. Şimdi sizi daha yakından tanımak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, öncelikle tekrar teşekkür ediyorum. 33 yaşında ve evliyim, şu anda bir bebek bekliyorum, şubat ayında oğlumu kucağıma alacağım. Söylediğiniz gibi ziraat mühendisiyim ve kamuda çalışmaktayım. Ayrıca sosyoloji 2. Sınıf öğrencisiyim. Manisa’nın Demirci isimli küçük ilçesinde yaşamaktayım. Bulunduğum yer ormanlarla çevrili, dağlık bir bölge. Bu yüzden en büyük zevklerim eşimle orman ve dağ gezileri yapmak, kitap okuyup doğanın ritmini dinlemek.
Öykü yazma yolculuğunuz nasıl başladı?
16 yaşındayken amatör bir tiyatro topluluğundaydım. Sahnede kullanmak için bir daktiloya ihtiyacımız vardı, oyuncularımızdan biri olan diş doktoru evinden kullanılmayan eski bir daktilo getirdi. Geldiği andan itibaren o daktiloya hayran kalmıştım. Oyunumuz bittikten sonra daktiloyu bana hediye etti. O gece heyecanla eve gittim ve yazmaya başladım. Sabah olduğunda yedi saat daktilo kullanmaktan tutulmuş parmaklarım ve bir öyküm vardı. İşte bu benim için bir dönüm noktasıydı, o anda kim olduğumu ve ne yapmam gerektiğini anladım. Hayatım hep çok sıradan olmuştur; hala da öyle. Ama iç dünyam bambaşka. Yazarak iç dünyamdan hayata taşıyorum.
Daha önce herhangi bir yarışmaya katılmış mıydınız? Zehirli Kalem’e katılmak fikri nasıl gelişti?
Daha önce hiçbir öykü yarışmasına katılmadım. Zehirli Kalem katıldığım ilk yarışma. Yarışma duyurusunu gördükten sonra birkaç gün aklımda sorularla gezdim: Gerçekten de okurla buluşmaya hazır mıydım? Daha sonra mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakıp bir yerden başlamam gerektiğini düşündüm ve bir gece aniden gelen ilhamla yazmaya başladım.
Biliyorsunuz, ben de yarışmanın jüri üyelerinden biriydim. Öykünüz benden de yüksek puan alabilen öykülerden biriydi. Öyküyü okumaya başlamadan önce “Dönüşüm” ismini gördüğümde aklıma hemen Franz Kafka’nın belki de en çok bilinen uzun öyküsü geldi. Öykü bittiğinde gerek başlıkla yaptığınız gönderme gerekse İlhan İrem’e yaptığınız saygı duruşu beni etkiledi. Peki, öykünüzün bir esin kaynağı var mıydı?
Çocukluğumdan beri İlhan İrem hayranıyım. Onun şarkılarıyla ve hatta bazen onun felsefesiyle büyüdüm diyebilirim. Yarışmaya katılıp katılmama konusunda kararsızlık yaşadığım hafta İlhan İrem’in öldüğünü öğrendim. Müzisyen olan eşimle birlikte o gece saatlerce İlhan İrem dinledik. İşte o gece aklımda öykümün ana teması canlandı. Eşimin şaşkın bakışları eşliğinde birdenbire bilgisayarı açtım ve yazmaya başladım. Öyküm bitene kadar bir isim koymamıştım. Bittiği anda aklıma “Dönüşüm” ismi geldi. Başta kararsız kaldım, esinlenmekle özentilik arasındaki ince çizgiyi geçmek istemedim. Ama daha sonra neden olmasın diye düşündüm. Çünkü ben de, “Kafka, edebiyattır” diye düşünenlerdenim.
Polisiye türüne özel bir ilginiz var mı? Yoksa yarışma şartlarına uymak adına mı polisiye türünde yazdınız?
Evet, özel bir ilgim var. Polisiye okumak bana çok ayrı bir keyif veriyor. Okurken olayı çözmeye, suç psikolojisini anlamaya çalışmak bence çok heyecan verici. Yazdığım birçok polisiye öykü var, yukarda bahsettiğim daktiloyla ilk yazdığım da bir polisiyeydi. Bunun dışında ise bilimkurgu türünde yazmayı seviyorum.
İyi yazabilmenin sıkı bir okur olmakla doğrudanilgisi olduğunu düşünüyorum. İyi bir polisiye okuru musunuz?
Kesinlikle size katılıyorum. Ödül töreninde kısa da olsa bahsetmiştim, okuduğum tüm polisiye romanlarda yazarla inatlaşırım. Onun bir açığını bulmaya çalışırım. Saatler, olaylar… Bazen de kendi hatalarımı başka yazarlarda fark ederim. Bence iyi bir okur olmak yazarlık yolculuğunda çok önemli ve ben iyi bir okur olduğumu düşünüyorum.
Dönüşüm adlı öykünüz soruşturma temelli bir öykü. Polisiye türlerinden hangisine kendinizi daha yakın hissediyorsunuz?
Kendimi suç polisiyesine daha yakın görüyorum. Zaten bütün öykülerim soruşturma temelli cinayet öyküleridir. Fakat günümüzde bazı klişe kalıplara sıkıştığımızı hissediyorum. Polisiye denince aklımıza bir dedektif, bir cinayet, bir katil geliyor. Hatta çoğu zaman da bu seri katil oluyor. Bahse varım yarışmaya katılan öykülerin çoğunluğu tıpkı benimki gibi bir cinayet öyküsüdür. Oysaki gizemli bir hırsızlık kovalamacası da iyi bir polisiyedir. Aklımda böyle bir öykü fikri var aslında, en kısa zamanda yazmak istiyorum. İçinde ne cinayet ne katil ne de bir dedektif var.
Okuduklarınız içinde size esin veren, okurlarımıza tavsiye edeceğiniz yazarlar ya da kitaplarla ilgili kısa bir liste istesem…
Çok zor bir soru! O kadar çok etkilendiğim yazar ve kitap var ki… Elbette Kafka, George Orwell, Gabriel Garcia Marquez gibi sayamayacağım birçok yazar var. Tavsiye verebilecek biri olarak görmüyorum kendimi, ama son günlerde okuduğum ve daha önce okumadığım için kendime kızdığım Saygın Ersin’in Yedi Kartal Efsanesi ikilemesini örnek verebilirim.
Yazmak bazen planlı bir eylem, bazen de bilinçsizce içine daldığın, insanı andan koparmayı başarabilen bir savruluş oluyor. Siz nasıl yazıyorsunuz? Yazmaya başlamadan önce kurgunun krokisini çıkarır mısınız?
Ben söylediğiniz ikinci kısımda yer alıyorum. Hiçbir plan yapmadan yazmaya başlarım, kurgunun da kelimeler gibi kendiliğinden içimden dökülmesini beklerim. Ama herkesin kendine has bir tarzı olduğu gibi benim de var. Benim hikâyelerim, aklımda hep sondan başlar. Yani ilk sayfadaki ilk kelimeyi yazarken kafamda bir son vardır. Yazdıkça o sona doğru yol çatallaşır, ben içime en çok sinen gidiş yolunu seçerim.
İleriye dönük planlarınız içerisinde roman yazmak da var mı?
Elbette var, ama bunun için çok erken olduğunu düşünüyorum.
Ödül töreninde yaptığımız görüşmede heyecanınızı ve mutluluğunuzu gülen gözlerinizde okumuştum ama yine de okurlarımız için sormak isterim: Zehirli Kalem yarışmasında birinci olduğunuzu duyduğunuzda ne hissettiniz?
Evet, gerçekten çok heyecanlıydım! Öyküme güveniyordum ve derece alabileceğimi düşünüyordum, ama birincilik aklımdan geçmemişti. Çünkü bu katıldığım ilk yarışmaydı. Kendimi denemiş olmak, kendimi insanlara açmış olmak ve bunu başarmak benim için tarif edilemez bir tatmin duygusuydu. Zehirli Kalem yarışmasına katılıp birinci olmanın bana kattığı en güzel şey, ihtiyacım olan özgüven oldu. Beni daha çok yazmaya, kendimi geliştirmeye ve bundan sonra yazdıklarımı paylaşmaya teşvik etti.
Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Umuyorum ki Müberra Selçuk Ayan ismini daha birçok eserin altında görme şansımız olur. Yolunuz açık ve her daim aydınlık olsun.
Ben de size ve Dedektif Dergi’ye bu yarışmayı düzenlediğiniz ve bizler gibi amatör yazarlara bu yolda kendimizi sınama şansı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.