Celil Oker’in Ateş Etme İstanbul isimli romanı, on kitaplık Özel Dedektif Remzi Ünal serisinin dokuzuncu kitabı olarak, 2013 yılında yayınlandı.Geçtiğimiz Mayıs ayında aramızdan ayrılan, polisiye edebiyatının usta kalemi merhum Celil Oker, yarattığı Remzi Ünal karakteri ile edebiyatımıza sert polisiye türünde özgün eserler kazandırdı.
Ateş Etme İstanbul’un Konusu
Ateş Etme İstanbul, Remzi Ünal’ın önceki maceralarından farklı olarak, İstiklal Caddesi’nin iki arka sokağında, kendisinin adını bile vermeye utandığı bir otelde başlıyor. Sevgilisi Yıldız Turanlı’dan ayrıldıktan sonra, otele yerleşen özel dedektif, uzun süredir iş almamaktadır ve kendini paslanmış hissetmektedir. Bununla beraber eski günlerine dönmekle ilgili de herhangi bir çaba sarf etmemektedir. Bir gün, “sığınma odası” olarak bahsettiği otel odasından çıkıp günlük rutini dahilinde gittiği Kaktüs Kahvesi’nde, “ayılmak için” sıcak kahvesini içerken, genç bir doktor onu ziyaret eder ve ondan yardım ister. Genç doktorun talebi ilk başta kulağa basit gelmektedir; Remzi Ünal’dan dört gündür kayıp olan sevgilisini bulmasını ister. Önce bu genç müşteri adayının iş teklifini reddeden özel dedektif, daha sonra, biraz da Yıldız Turanlı ile olan “yitik” ilişkisinin hatrına, genç sevgilileri kavuşturmak ister ve işi kabul eder. Kayıp sevgiliyi bulmak için, kızın hemşire olarak çalıştığı hastaneden ve yakın arkadaşlarından araştırmaya başlar. Onu bulması çok da zor olmaz. Ancak başlangıçta küçük gibi görünen bu görev, ortaya çıkan bir ceset ve kaçak bir sağlık merkezi aracılığıyla planlanan bir çıkar oyunu ile iyice karmaşıklaşır. Sürprizlerle dolu maceraları sırasında, doktorlar, hemşireler, taksi şoförleri, yasa dışı çete üyeleri ve onların ayakçıları ile karşılaşır Remzi Ünal. Gelişen olaylar örgüsü içinde karşısına çıkan bu kişilerin bazılarıyla küçük anlaşmalar yapar. Bu kişiler bir nevi müşterisi haline gelir. Özel dedektif, kitabın klasik ama doyurucu finalinde, romandaki ana karakterlerin bir araya geldiği bir çözüm toplantısı organize eder. Bu toplantının sonunda katilin ortaya çıkmasının yanı sıra, bir dizi muamma da çözüme kavuşur.
Ateş Etme İstanbul’un Önceki Remzi Ünal Romanları ile Kıyaslanması
Ateş Etme İstanbul, yazarın önceki kitaplarına göre daha uzun, ayrıca daha karmaşık bir kurgu yapısına sahip. Bu sebeple dikkatli okunmalı. Aksi halde bazı ayrıntıların atlanması, isimlerin unutulması ya da karakterlerin karıştırılması söz konusu olabilir.
Öncekilerden farklı olarak, Remzi Ünal’ın sevgilisi Yıldız Turanlı’ya olan hasreti, hatta biraz da aşk acısı, dedektifin hayata karşı olan karamsarlığı ve genel bıkkınlığı ön plana çıkıyor. İlk defa içki içtiğine rastlıyoruz bu kitapta; bunu kitabın henüz başında “insan eski dostlarını kaybedince, daha eski dostlarını çağırıyor” şeklinde gerekçelendiriyor.
Özel dedektifin bu macerasında, evvelkilerinin aksine, evine uğramadığını, tekinsiz bir otelin ıssız bir odasında yaşamını sürdürdüğünü, bu nedenle uçak simülasyon oyunu oynayamadığını, kendine “adam gibi” bir kahve yapamadığını, bu ihtiyacını gittiği mekanlarda karşıladığını görüyoruz. Eski evinin parkında görev bekleyen arabasını da kullanmadığından, yolda giderken çok sevdiği Cream’i, Blues Brothers’ı, Kardaşlar’ı, Cem Karaca ve Apaşlar’ı dinleyemiyor.
Celili Oker’in bu romandaki Remzi Ünal‘ı, biraz melankolikleşmiş karakteri ile bazı Amerikan sert polisiyesi dedektiflerine, eskiye nazaran daha çok benziyor. Bu -kimine göre küçük- değişimin ilk sinyallerini yazarın 2010’da çıkardığı yedinci Remzi Ünal kitabı Yenik ve Yalnız’da aldığımız söylenebilir.
Okuryazar.tv’deki bir röportajında yazar, Remzi Ünal’ı özel ilişkisinde, bir gerilim unsuru olarak, rahat ettirmeye niyeti olmadığını belirtiyor. Bu gerilimin son derece yavaş ilerlemesi gerektiğini ilave ederek, örnek olarak Hercule Poirot’nun emeklilik kararını, bu kararını hayata geçirmesini ve emeklilikten geri dönüşünün kitaplar boyu sürmesini gösteriyor.
Ne yazık ki merhum Celil Oker’in ömrü vefa etmediğinden, okurları Remzi Ünal’ın Yıldız Turanlı ile olan ilişkisi, geleceğe dair planları ve hayata bakış açıları hakkında bilgi sahibi olamayacak ve bu gerilim unsurundan daha fazla sebeplenemeyecekler.
Remzi Ünal Hakkında
Remzi Ünal, kendi deyişiyle, “Hava Kuvvetleri’nden müstafi, THY’den kovulma, kendine saygısı olan hiç bir ‘frequent flyer’ın adını bile duymadığı sekizinci sınıf charter şirketlerinde bile tutunamayan, sayenizde MS Flight Simulator’ın Cessna’sını bile adam gibi indirmekten aciz eski pilot, ex-kaptan, nevhuzur bir özel detektif.”
Kendisi, geniş kitlelerce sevilen sert polisiye akımının ülkemizdeki temsilcilerinden. 90’lı yıllarda Celil Oker tarafından yaratılıyor. 1999’da Kaktüs Kahvesi Polisiye Roman Yarışması’nda birincilik ödülü alan Çıplak Ceset kitabı ile ilk defa bir romana bürünüyor. Ardından, sonraki on beş yıl içinde, serinin diğer dokuz kitabı yayınlanıyor.
Remzi Ünal’ın karıştığı olaylar genellikle ufak ve önemsiz görünen bir arayış ile başlıyor. Sonrasında temsilcisi olduğu akımın gerektirilerinden olan büyük ve tekinsiz şehrin çeşitli mekanlarında geçen, karma karışık bir olay örgüsüne dahil oluveriyor. Önemsiz görünen olaylar önem kazanmaya, önceleri ortada olmayan cesetler peyda olmaya başlıyor. Olayları, sorduğu akılcı sorular ile çözümleme yoluna gidiyor. Gerekmediği sürece kaba kuvvete başvurmayan özel dedektif, gerektiği zaman Aikido tecrübesini pratiğe dökmekten çekinmiyor.
Klişeleşmiş ama okuyucunun beklentisine uygun, keyif veren çözüm toplantılarında ise, başta katil gibi görünmeyen karakterlerin katil olduğu ortaya çıkıyor. Bu sırada ortaya dökülen yalnızca katilin kimliği olmuyor; masum görünen bazı kimselerin de aslında masum olmadığı, ustaca tespitler ile ortaya seriliyor. Toplantıya iştirak eden herkes, bu sergiden payına düşeni alarak kendi yoluna gitmekte özgür. Hayır, Remzi Ünal’ın lügatında suçluları polise teslim etmek yok; polisler ile yüz yüze gelmekten de özellikle imtina ediyor. Suçluların adalete teslim edilmesi konusunda en ufak bir kaygıya da sahip değil. Müşterilerinden aldığı görevleri layıkıyla nihayetlendirmek ve olay örgülerindeki tüm düğümlerin çözüldüğüne emin olmak onun için yeterli. Remzi Ünal’ın kuvvetli hafızası ve keskin zekası ile şaşırttığı, ince mizah anlaşıyı ile gülümsettiği okuyucusu da bu finallerden genellikle haz alıyor ve mutlu ayrılıyor.
Celil Oker, kitaplarında katilin bulunup olayların tüm bağlarının çözüldüğü o final bölümünden önce, okuyucunun kitaptan mutlu ayrılmasını, “hem katil bu hissini verip, galiba bu değil kuşkusunu da son ana kadar taşıyarak” sağladığını belirtiyor. Polisiyedurumlar.com ‘da yayınlanan söyleşisinde Celil Oker, bu işi Raymond Chandler, Dashiell Hammet ve Mickey Spillane’in çok iyi yaptığına inandığını belirtiyor.
Ateş Etme İstanbul’u Henüz Okumayanlara Son Bir Not
Celil Oker, Ateş Etme İstanbul’un yayınlanmasından yaklaşık bir sene sonra, Polisiyedurumlar.com’daki söyleşisinde, o günkü son eserine şöyle değiniyor: “Yaptığınız işi en iyi, yaparak öğrendiğiniz için, son kitaplar teknik ve dil açısından öncekilerden daha iyi kotarılmış gibi geliyor bana.” Yazarın bu söylemine göre, dokuzuncu kitabın, önceki Remzi Ünal polisiyelerine göre, en azından Celil Oker’in gözünde, daha ileri bir boyutta olduğu söylenebilir. Keyifli okumalar!