DOKTOR BEY
Lütfen dur, Doktor Bey dur, dur ne olur, n’apıyorsun? Yapma. Neden bağlıyorsun beni? Ellerimi ne zaman bağladın? Çok sıktın ayaklarımı yeter, çok sıkıyorsun! Acıtıyorsun ama. Of of of offf, vallahi de çok sıktın bak, çok acıdı! Sandalyeye bağlamak da nedir hem, çok mu Amerikan filmi seyrettin n’aptın?
Sorun nedir? Derdin ne senin? Ya, ben seni tanımıyorum bile. Niye yapıyorsun bunu bana? Hey, Doktor, sana söylüyorum! Ne olduysa söyle de yardımcı olmaya çalışayım. Bak, yanlış yapıyorsun. Beni ne ara getirdin buraya hem sen? Ne oldu bana? En son hatırladığım büromda biriyle tartışıyordum. Para meselesi. Borcunu ödememekte direniyordu. Hacı baba tekkesiyiz ya biz… Sonra, o itin bana silah doğrulttuğunu hatırlıyorum, acı hatırlıyorum bir de. Karnımda, kolumda kurşun acısı ve kan vardı. Olduğum yerde düştüğüm de hayal meyal aklımda. Hastanede gördüğüm son yüz seninkiydi, kendimden geçmeden önce. Ama sonrası yok? Ne oldu bana? Kim iyileştirdi yaralarımı? Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi, hiçbir yerim acımıyor. Rüya mı gördüm yoksa? Gerçekten vurulmadım mı?
Hafızamda kayıp bu kısımlar. Her neyse, inanmıyor musun sen bana? Meseleyi bilmiyorum bak, mesele her neyse, inan ki suçsuzum. Hem Allah aşkına, sen nasıl doktorsun? Doktorun görevi hayat kurtarmak değil mi? Neden bağladın beni? Neden öyle bakıyorsun bana? Böyle mi kurtarıyorsun sen hastalarını? Çabuk çöz beni. Çöz diyorum sana, çöz, çöz. Çözer misin beni? Rica ediyorum. Ayrıca neresi burası? İlaç kokuyor, yok yok hastane kokuyor oda. Bu beyaz pijamaları nereden buldun da giydirdin bana? Bu aletler, ameliyat malzemeleri falan? Yoksa beni ameliyat mı edeceksin? İyi de ameliyatlık bir durumum yok ki? Nasıl olduysa ne kurşun yarası var, ne de başka bir şeyim. Bak, bak, inanmıyorsan kendin kontrol et. Valla iyiyim ben. Hoş, zaten beni getiren de, giydiren de, bağlayan da sensin. Biliyorsun bir şeyim olmadığını, değil mi? Yok, ameliyat değil senin niyetin, başka bir şey. Kötü bir şey.
Bak, bunu yapmak zorunda değilsin. Sen kötü bir adama benzemiyorsun. Kötü bir adam değilsin sen. Çöz artık beni. Lütfen. Çöz de konuşalım. Sorun neyse hallederiz bir şekilde. Para mı istiyorsun? Mesele para mı? Para da veririm. Çok para var bende. Ne kadar ihtiyacın var, ne kadar istediğini söyle sadece? Hemen hesabına aktarayım. Yoksa beni vuran o şerefsiz mi tuttu seni? Bana verecek parası yok ama adam tutmaya var demek ki. Tamam senetlerini vereceğim. Yeter ki bırak beni. Borcunu da siliyorum, helâl ü hoş olsun benden yana. Ya, bir şey söylesene be adam! Neden sadece susuyorsun, neden sadece gözlerime bakıyorsun? Bu sessizliğin, bu ölümcül bakışların ürkütüyor beni doktor. Ben mi anlamalıyım? İyi de neyi anlamalıyım? Bir ipucu ver bana o zaman. Ne istiyorsun benden?
Yalvarıyorum sana. Yalvarırım bırak beni. Kimseye bir şey demem. Belli ki beni yanlışlıkla kaçırdın. Başkasına benzettin. Değil mi? Çok benziyor bana o zaman. Ama aradığın ben değilim, her kim sanıyorsan, o ben değilim. Anlıyor musun? İyi bak yüzüme. Ben miyim? O elindeki şırıngada ne var? Beni bayıltacak mısın? Yoksa beni zehirleyecek misin? Beni zehirleyerek mi öldüreceksin? Yapmayacaksın değil mi bunu? Yok, yok, yapmazsın. Daha neler canım. O kadar da değil. Doktorsun sen. Hayat kurtaransın. Cani değilsin. Katil misin sen Allah aşkına? Korkutma beni. Bak eğer bu bir şakaysa hiç komik değil. Tamam kabul, çok korktum, yeminle çok korktum, yeter bir son ver şuna. Gelme üstüme, hayır, dur, gelme!
Tamam, pes ediyorum. Şimdi bırak o şırıngayı aldığın yere. Bırakır mısın? Lütfen. Bırak n’olur! Tamam, sen kazandın, anlatacağım sana her şeyi. Allah çarpsın anlatacağım, ne istiyorsan söyleyeceğim, canımı acıtıyorsun, batırma şunu artık n’olursun, yapma! İstemeden dönüşü olmayan yanlış bir iş yapacaksın. Yalvarırım dur artık. Acıyor. Acıyor acıyor! Hayır, hayır, huh huh huh! Dur. Tamam, bi’ nefes alayım sadece, izin ver, her şeyi anlatacağım.
Hah şöyle. Bak, her ne ise derdin, konuşarak çözelim. Bu şekilde bana yargısız infaz yapıyorsun. Hiç konuşmadan, konuşturmadan… Ya, bi’ sor önce! Bak sen sor, ben cevap vereyim. Dosdoğru. Baban yaşında adama böyle davranmak yakışık alıyor mu? Suçum ne, onu bile bilmiyorum. Karşılıklı konuşabilecekken şu hâlimize bakar mısın? Sence ikimize de yakışıyor mu? İkimiz de koca adamlarız, medeni insanlarız. Ben vergisini ödeyen, bu şehre istihdam sağlayan, insanlara ekmek veren bir iş insanıyım. Sen, yani siz, koskoca bir tıp doktorusunuz. İşinin uzmanı, kendini kanıtlamış, hastaların güvendiği, bu şehir için, bu insanlar için, bu ülke için önemli bir isimsiniz. Kendinizi boş yere harcamaya değer mi? Hem de şurada kaç yıl daha yaşayacağı bile belli olmayan yaşını başını almış babanız yaşında biri için?
Kalkma, kalkma lütfen. Hiçbir şey yapmaya çalışmıyorum. Sadece nefesleniyorum. Soluklanıyorum. Vakit kazanmaya çalışmıyorum. Doktor Ahmet Kaymak. Sensin. Kocaman adam olmuşsun. Ne kadar da babana benziyorsun. İlk gördüğüm an tanıdım seni. Nasıl tanımam ki? İyi ama nasıl? Anlamıyorum. Aklım almıyor. Tabii ki şaşırdım, tabii ki şok oldum. Sen saf, aptal bi’ şeydin ufakken. Üstelik annen baban gibi sağır dilsiz değil miydin sen de? Tabii ya. Dilsizsin. Onun için konuşmuyorsun sen. Konuşamıyorsun. Konuşamasan bile duyuyorsun. Söylediklerimi işitiyorsun. Peki, sen nasıl doktor oldun?
Bak, yine söylüyorum. Samimiyim. Ciddiyim. Beni kesinlikle iyi tanıyorsun, kim olduğumu biliyorsun, şimdi burada sadece sen ve ben, ikimiz varız, yani başka kimsenin bilmesine gerek yok, seninle anlaşabiliriz. İstemiyor musun anlaşmak? Bir tepki versen? Hadi ama. Benim olanlarda hiçbir suçum yok. Tamam. Ben sana anlatayım, eğer dinlersen sen de hak vereceksin bana. Beni bulduğuna göre diğerlerini de bulmuş, öğrenmiş olman lazım. Bu bir tesadüf olamaz. Hepsi bir planın parçasıydı, değil mi? Ne zaman planladın bütün bunları? Ne zamandan beri benim peşimdesin?
Peki, itiraf ediyorum, ben yaptım. Sarhoştuk o gece. İkisi için de hem sağır hem de dilsiz dedim. Senin için de öyle dedim. Adamı bağlarız dedim, kadınla da eğleniriz dedim. Allah benim belamı versin, dedim, ama sarhoştuk, köprünün altında, ırmağın kenarında, benim arabada içiyorduk. Her şey önce Mahmut’un başının altından çıktı. Yoksa her zamanki gibi sadece içiyorduk. Mahmut karı yok mu dedi, Selim çok iyi olurdu dedi, onu aradık bunu aradık, boşta orospu bulamadık. En son babanla annen Mesut’un aklına geldi. Hepsinin sarhoş akıllarına yattı ki, birden hadi dediler.
Ama dur. Ben önce olmaz, dedim. Bize yakışmaz, dedim. Dedim de şişelerin dibini buldukça ötekiler ısrar etmeye devam ettikçe, benim de aklıma yattı. İkisi de hem sağır hem de dilsiz, dedim. Kimse duymaz, dedim. Sesleri çıkmaz diye geçirdim aklımdan. Adamı bağlarız, kadınla da eğleniriz dedim. Çocuklarının zaten aklı kıt, kim der dokuz, on yaşında, aklı bir şeye sarmaz, dedim. Kapatırız başka odaya, dedim. Direksiyonu sizin eve kırdık. Çok pişmanım. Bilemezsin ne kadar pişman olduğumu. Zil zurna sarhoştuk. Sonrasını düşünemedim. Geceleri uyku uyuyamadım. Kâbuslarla sabahladım her gece. Annenle babanı ortadan kaldırmasak yakalanırdık. Ama evinizi yakan ben değildim. Yeminle ben yakmadım. Mesut’la Selim yaptı. Tamam, biz de engel olmadık belki ama ben yakmadım. Babanı yastıkla boğarken seninle göz göze geldiğimde, evden kaçabileceğin o kafayla hiç aklıma gelmemişti. Sahi, sen nasıl kaçtın? Nereye saklandın? Günlerce aradık seni, evle birlikte sen de yandın sandık.
Selim o geceden sonra bir daha bizimle görüşmedi, her şeye tövbe etmiş, camiye başladığını duyduk, ama vicdanına yenildi sanırım, dayanamadı, evinin önündeki incir ağacına astı kendini. Mesut her konuştuğumuzda yanlışlıkla birine itiraf etmekten korktuğunu söylüyordu, sonra bir gece sessizce başka bir şehre taşınıp gittiğini duyduk. Mahmut, bir trafik kazasında yatağa mahkûm oldu. Ziyaretine gittiğimde, kazanın nasıl olduğunu sordum; bir anda yolun ortasında karşısına senin çıktığını söyledi. Sana çarpmamak için direksiyonu kırmış. O hızla bariyerlere girmiş. Karısı ve oğlu öldü o kazada. Kendisi de fazla yaşamadı. Bir ben kaldım bu şehirde.
İtiraf ettim işte. Öldürecek misin hâlâ beni? Dedim, anlattım sana her şeyi. YAPMAAA! YAPMA NE OLUR! AHMET KAYMAK, BABAN METİN’İ BEN ÖLDÜRDÜM AMA ANNENİ ÖLDÜREN BEN DEĞİLİM, ANNENİ HANGİMİZ ÖLDÜRDÜ BİLMİYORUM, YEMİNLE BİLMİYORUM, KURAN ÇARPSIN BİLMİYORUM, GÖRMEDİM, SORAMADIM DA, TAMAM EVİN YANMASINDA DA SUÇLUYUM, ENGEL OLMAMIZ GEREKİRDİ OLMADIK, IIIIHHHH, AFFET, AFFETTT, N’OLUR, ÖLDÜRME BENİ, YİRMİ SENEDİR VİCDAN AZABINDAN ZATEN HER GECE ÖLÜYORUM BEN! KATİLİM, KABUL EDİYORUM! HAYIRRRRR…
***
Amirim, araştırdık, Metin Kaymak ve karısı Neşe Kaymak, bundan on yedi sene evvel evlerinin yanması sonucu ölmüşler. Olay, raporlara kaza olarak geçmiş. Karı koca hem sağır hem de dilsizmiş. Ahmet Kaymak adında, kendileri gibi sağır dilsiz, on yaşlarında bir de çocukları varmış. Hasta narkoz etkisindeyken kendi kendine bir şeyler konuşmaya başlayınca, konuşmasında üstelik anestezi uzmanının da adı geçince, hâliyle doktorun dikkatini çekmiş, telefonla görüntülü sesli kayıt yapmışlar. Zaten odadaki güvenlik kamerası görüntüleri de anlatılanları doğruluyor.
Doktor Bey’in ismi ile Kaymak çiftinin kayıp oğullarının ismi aynıymış, sanırım narkozun etkisine girmeden önce bir yerde doktorun ismini okumuş, Doktor Bey’i de o çocuk sanmış. Zanlı artık nasıl etkilendiyse, narkozun etkisinde konuşmaya başlamış, başta pek anlaşılır şeyler söylememiş ama sonunda cinayeti ve kundaklamayı bildiğin, bağıra bağıra itiraf etmiş. Şahsı gözaltına aldık, önce inkâr etse de kayıtları izlettirince itiraf etmek zorunda kaldı. Olaya karışan ve hâlen hayatta olan Mesut Şahin isimli ikinci bir kişi hakkında da savcılıkça yakalama emri çıkarıldı.”
Bu arada çiftin çocuklarının o gece evde olmadığı tutanaklara yansımış ama görünen o ki evdeymiş ve bir şekilde evden kaçmış. Daha sonra çocuğu bir aile evlat edinmiş. Çocuğun gözü önünde nasıl bir vahşet yaşandıysa, çocuktan istemeden de olsa kendileri gibi bir cani yaratmışlar. Küçük Ahmet Kaymak evlatlık verildiği aileyi yok ettiğinde on beş yaşındaymış. Çocuk hakkında verilen, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olmadığına dair adli rapor ve sosyal inceleme raporları dikkate alınarak, mahkeme tarafından çocuklara özgü güvenlik tedbiri verilerek hastaneye yatırılmış ama üç ay sonra hastanede kendini asarak intihar ettiği kayıtlara işlenmiş.