Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Erkek seri katiller 5 – gilles’in karanlık zevkleri

Diğer Yazılar

Arkın Gelişin
Arkın Gelişin
Arkın Gelişin, Almanya’da Suç Psikolojisi eğitimi almış bir polisiye yazarıdır. Eserleri: Bir Seri katilin Günlüğü (2012), Kansız (2014), Ted Bundy – Bir Seri Katilin Anatomisi (2014), Ted Kaczynski – Bir Seri Katilin Manifestosu (2014), Bir Suç Psikoloğunun Not Defteri (2015), Charles Manson – Bir Seri Katilin Felsefesi (2015), Seri Katiller Tarihi – İnsan Avcılarının İzinde (2015), Apokalips (2017). Arkın Gelişin 1976 doğumludur. Arkın Gelişin'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

Bu olaydan sonra Gilles çok değişti. Aynı yıl içerisinde sapkınlıkları ile dikkat çekmeye başladı. Kendisine sunulan emekli olma fikrini geri çeviren Gilles, askerî hizmetine devam etti. Ancak gezginleri gasp eden bir birlik oluşturmaya başladı. Gilles bazı kesimlerce saygınlığını yitiriyordu. Özellikle siyasetin içerisinde olan bazı kişiler, Gilles’i düşürmek için fırsat bekliyorlardı. Kralı taçlandırdıktan iki yıl sonra bir çocuğu öldürdü. Çöküş devam ediyordu. Bir yıl sonra, onu büyüten  dedesi vefat etti. Jean d’Craon bir canavar yetiştirdiğinin farkındaydı. Ölmeden önce torunu Gilles’i mirasçıları arasından çıkartmıştı.

Gilles, öldürmenin zevkli yanını keşfetti. Kanunların hedefinden uzak olduğunu bildiği için, sapkınlıklarını dilediği gibi yaşayabileceğini düşünmekteydi. Dokunulmazlığını farklı şekilde tatmak istiyordu. Kiliseye olan bağlılığı ile bilenen Gilles, yeni bir ilgi alanı geliştirmişti. Kilisenin şiddetle karşı olduğu ve büyücülük ile suçladığı simyaya merak sarmıştı. Jeanne ile Orlèans’da çatışırken, arkadaşının duacıları, rüzgârın yönünü onların lehine nasıl çevirdiklerine şahit olmuştu. Bu sefer ise aynı şekilde rüzgârı kendi lehine çevirebileceğine inanmaktaydı. Kısa bir süre sonra, papazlık makamından aforoz edilmiş İtalyan Francisco Prelati ile tanıştı. Prelati, çocuk kanının demiri altına çevirdiğini söyleyince olanlar oldu. Sokakta gördükleri bir çocuğu kaçırıp öldürdüler. Çocuğun gözlerini oydular ve kalbini bedeninden söktüler. Ardından bir tasın içerisinde biriktirdikleri kan ile bir ittifak anlaşması yazdılar. Ancak şeytanın onları o gece terk etmeye niyeti yoktu. Gilles aynı gece, çocuklara işkence yapmanın tahrik edici bir haz olduğunu anladı.

Özellikle sarı saçlı erkek çocuklar onun ilgi alanıydı. Çok nadir de olsa kız çocuklarına da yöneliyordu. Roma İmparatorluğunun belki de en sapkın hükümdarı olan Caligula’ya hayranlık besliyordu. Askerlerine özel bir görev verdi. Ülkenin her bir yerine giden askerlerin görevi, çocuklu aileler ile temas kurmak ve çocuklarını Gilles’in “himayesine” vermeleri için ikna etmekti. Çocuklarını güzel bir geleceğin beklediğini düşünen aileler, çocuklarını “eğitime” göndermekte tereddüt etmiyorlardı. Oysaki çocuklarını kendi elleriyle ölüme gönderiyorlardı. Daha önceden korkudan suskun kalan şahitler konuşmaya başlayınca, yaşananların tüm çirkinliği ortaya çıkmaya başladı. Gilles dostlarını akşam yemeklerine davet edişiyle meşhurdu. O gecenin eğlence kısmı ise sapkınlığının en uç noktalarıydı. Yemekler yendikten kısa bir süre sonra, Gilles’e bir çocuk sunulurdu. Gilles o çocuğa herkesin gözü önünde tecavüz eder ve ardından tavanda bulunan kancalara canlı olarak asıp, ölünceye dek işkenceler yapardı. Bu onun eğlence anlayışıydı. Bazen ise kancada sallanan çocuğa bir anda şefkatle yaklaşıp onu kancadan aldırır, ona güven verdiğine emin olduktan sonra, ön sevişme olarak gırtlağını bir hamlede keserdi. Diğer bir eğlencesi ise çocukların üzerine oturarak kendisini tatmin etmekti. Tatmin olurken ise, görevlilerden birisi altında yatan çocuğun kafasını keserdi. Kestiği kafaları ise kazıklara oturtarak onları saatlerce izlerdi. Hatta hizmetkârlarına özel bir görev vermişti. Kazıklarda bulunan kafaların saçlarını yapmalarını ve yüzlerine makyaj sürmelerini emretmişti. Kurbanlarının kanlarını büyü için kullanmaktaydı.

Gilles’i durduran sapkınlıkları olmadı. Aralarında yaşanan bir mal anlaşmazlığı sebebiyle bir papaza saldırmaktan ötürü Katolik Kilisesi Mahkemesi’nin hedefine girmişti. Uzun zamandır fırsat kollayan bazı siyasiler ise bu durumu kaçırmazlardı. Nantes psikopozu ile bir anlaşma sağlandı. Gilles 1440’da tutuklandı. Araştırmalar derinleşirken, Gilles’in ardındaki gerçeklerin çok daha karanlık olduğu kısa sürede anlaşıldı. Çocuklarını eğitim amacıyla Gilles’in şatosuna gönderen 10 aile ortaya çıktı. Çocuklarını gönderdiklerinden beri, onları bir daha görememişlerdi. Eğitim için giden çocuklar kayıptı.

Gilles’in malikaneleri araştırılırken çok çarpıcı keşifler yapıldı. Bir malikanesinde yaklaşık 50 çocuğa ait eşyalar bulunurken, diğer bir malikanesin kulesinde, çocuklara ait olduğu anlaşılan kemikler bulundu. Deliller, daha da fazla olabileceğini göstermekteydi. Araştırmanın sonucunda, Lord Gilles de Rais, 140 çocuğun ölümüne sebebiyet vermekle yargılanmaya başladı.

İddiaları duyan Gilles, çılgına döndü ve tüm suçlamaları reddetti. Ancak ilk ceza kapıdaydı. Tüm çabalarına rağmen Katolik kilisesinden aforoz edildi. Ölümsüz ruhunun zarar göreceğinden korkuyordu. İddialardan 2 gün sonra mahkemeye çıkmayı kabul etti. Suçlamalar çok ağırdı. Görgü tanıkları çoğalıyordu. Birçok görgü tanığı, Gilles’in içerisindeki canavara şahit olduklarını beyan ediyorlardı. 5 gün sonra ise, ifadesinin aleni bir şekilde yayınlanmasını kabul etti. Bu diğerlerine bir uyarı olacaktı.

Ancak bu yeterli değildi. Gilles’e yakınlığı ile bilinen birçok insan tutuklanarak işkence altında itirafa zorlandılar. Gilles daha fazla direnemeyerek, 140 çocuğu kendi zevki uğruna öldürdüğünü kabul edip, tüm sorumluluğu üzerine aldı. Böyle bir suçu niçin işlediği sorulduğunda ise cevabı son derece açık oldu, “Onları kendi günlük zevkim ve hazlarım için öldürdüm. Beynimde canlanan hayaller beni eyleme geçirdi. Kendimi böyle tatmin ediyordum.”

Bu ifade ve samimi itiraf, birçok seri katil uzmanı için son derece aşinadır. Çünkü seri katiller eyleme geçmeden önce, uzun bir süre kafalarındaki şiddet içerikli hayaller ile yaşarlar. Anlattıkları bir gerçeği gözler önüne seriyordu. İşlediği seri suçların tek amacı cinsel dürtülerini tatmin etmekti. Suç eşittir cinsel hazlardı. “…bu çocuklar, zevkin doruklarında öldüler…” İtirafı dinleyenler rahatsız olduklarını gizleyemediler. İtiraflar peşisıra gelirken, onu dinleyen, orada bulunanlardan bazıları fenalaştılar.

Gilles öldürdüğü çocukların ailelerinden merhamet diledi. Çocukların ellerini, gözlerini ve kalplerini kötü ruhlardan arınmak için kullandığını söyledi. Orada bulunan azizlere ona dua etmeleri için yalvarıyordu. Mahkeme yaklaşık 1 ay sürdü. Elinde bulunan tüm mal varlığı çeşitli kurumlara bağışlandı. Kendisi iki yardımcısı ile birlikte idam cezasına çarptırıldı. Ekim 1440’da ise idamını izlemeye gelen büyük bir kalabalığa son konuşmasını yaptı. De Rais yaptıklarına sebep olarak çocukluğunu ve yaşadıklarını göstemekteydi. Aslında kurban kendisiydi (birçok seri katil yaptıklarını açıklamak için dış etkenleri asıl suçlu olarak gösterir). Orada bulunan ailelere, çocuklarına çok iyi bakmalarını ve kiliseye bağlıklarını hiçbir zaman yitirmemelerini öğütledi.

Cellat bu konuşmanın ardından, yağlı ilmiği Gilles’in boynua geçirdi. Bir müddet bekledikten sonra işaret geldi ve Gilles’in üzerinde durduğu kütük ayaklarının altından çekildi. Tam o esnada Aziz Michael’in adını haykırdığı duyuldu. Gilles de Rais’in öldüğü kesinleştikten sonra, beyaz cüppeli 6 kadın naaşını demirden yapılı bir tabuta yerleştirdi. Naaşı bir tören alayı eşliğinde Carmelite mezarlığına götürüldü ve orada gömüldü. Üç gün boyunca insanlar oruç tuttu. Ölümünün ardından birkaç yıl tuhaf törenler gerçekleşti. Her yıl Gilles’in ölüm yıldönümünde bir ayin düzenlendi. Çocuklar, aileleri tarafından kanayana dek kırbaçlanarak bu olayı andılar. 140 çocuk kurbandan bahsedilse de, kimi kaynaklara göre bu rakamın 800 civarında olduğu ileri sürülmektedir. Ancak delil yetersizliğinden ötürü, bu iddia bir rivayet olarak kalmıştır.

Gilles’in karanlık zevkleri yıllarca bilinmesine rağmen, kimse sesini çıkartmadı. Taa ki kendi çevresinin ve akrabalarının statülerini yitirmeleri korkusu başlayıncaya dek… Eylemleri başkalarının yaşam stilini etkileyebileceğinden, tüm gerçekler ortaya çıktı. Gözleri önünde çocuklar öldürülürken, birçok kişi olayı duygusuzca izlemişti. Farklı dedikodular dönmeye devam etti. Aslında Gilles hiçbir çocuğa zarar vermemişti. Kendi mülkiyetine göz diken akrabalarının bir oyunuydu bu. Ancak hiç kimse şatosunda bulunan yüzlerce kemiğin gerçek akıbetini açıklayamadı. Gilles, kendisinden önce ve sonra var olan seri katillerin neredeyse tamamının bir aynasıydı. Karanlık düşlerin gerçek hayatta canlanması için sadece birtakım mazeretler yeterlidir.

Gilles de Rais bir caniydi. Bir canavar olarak da anılmaya devam etti. Ancak eylemlerinde yalnız değildi. Kendisine sıkça eşlik edenler, sosyal statülerini ve güçlerini kullanarak başkalarının canlarını alan seri katillerdi.

Gilles olayının yankıları yıllarca sürdü. 1484’de Alman Papa VIII. Innocent, özel  engizisyoncular yetiştirilmesini emretti. Bu engizisyoncuların görevi cadıları avlamaktı. 1486’da Alman engizisyoncu Jakop Sprenger “Malleus Maleficarum” isimli kitabını yayınladı. Kitap, Avrupa’ya yayılmış cadı avcıları için bir kılavuz niteliğindeydi. Bu cadı avı asırlarca devam etti. Hristiyan âlemi ile Pagan dinleri arasındaki çatışmanın temelini oluşturdu. Kilise tarafından istenmeyenler kolaylıkla cadı ya da büyücü olarak ilan ediliyordu. Etnik bir temizlik başladı. Aslında kimlerin canavar kimlerin cadı olduğu artık anlaşılmıyordu. Son dönemlerde birkaç ülke farklı bir mücadeleye girişti. Artık yeni iki tür insanları korkutuyordu; vampirler ve kurtadamlar.

gillesin karanlık zevkleri

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

En Son Yazılar