‘’Esrarengiz Parmaklar’’ ya da ‘’Arsenik’’ yahut ‘’Daktilodaki Parmak’’ veya ‘’Cinayet Reçetesi’’ … Dilimize türlü isimlerle çevrilen ‘’The Moving Finger’’ Agatha Christie’den bir Jane Marple romanıdır. Kitap ilk kez 1943’te çıkmış, Türkçede ilk çevirisi de Işıl İplikçi’nin 1962’de Akba’dan çıkan ‘’Daktilodaki Parmak’’ olmuştur. Yıllar içinde de, Ak, Şilliler, Başak ve Altın Kitapların farklı isimlerde baskıları yapılmıştır.
Altın Kitaplar, hem Gönül Suveren hem de Çiğdem Öztekin çevirilerini yayınladı. Bu yazıda da Esrarengiz Parmaklar tercümesi esas alınmıştır. Pek çok Agatha Christie kitabı berbat çevirilere kurban gitmesine karşın, bu kitabın incelediğimiz -sadece dördüne ulaşabildik- çevirileri oldukça başarılıdır.
Kitabın Adı Hakkında
Kitabın orijinal adı, Edward Fitzgerald’ın 19. yüzyılda yaptığı bir Ömer Hayyam rubaisine dayanmaktadır:
The Moving Finger writes; and, having writ,
Moves on: nor all thy Piety nor Wit
Shall lure it back to cancel half a Line,
Nor all thy Tears wash out a Word of it.[1]
Rubai’nin orijinali ve Sadık Hidayet’in bir kitabında bulduğumuz, Türkçe çevirisi ise şu şekildedir:
بر لوح نشان بودنیها بودهاست
پیوسته قلم ز نیک و بد فرسودهاست
در روز ازل هر آنچه بایست بداد
غم خوردن و کوشیدن ما بیهودهاست
—
Kader levhasına yazılacaklar yazılmış,
İyi, kötü peşinde koşmaktan kalem yorulmuş.
Ezelden yazılanlar mutlak bir borçmuş.
Gam çekmemiz, çalışmamız hep boşmuş![2]
Görüldüğü gibi, Fitzgerald’ın çevirisi oldukça ‘serbest’tir. Ancak Christie burada, kelimenin ‘hareket eden parmak’ manasını yani, mektupların yazıcısını kast etmiyor yalnızca, kadere de vurgu yapıyor. Bunu, Emily Barton’ın katil ve mektuplar hakkındaki düşüncelerini ifade ederken görebiliyoruz. Bu yüzden, kitabın ismini çevirirken, bu manayı da işaret eden bir başlık konulabilirdi.
Eser Hakkında
Eser, tipik bir Marple polisiyesidir. Trajik bir uçak kazası geçiren pilot Jerry Burton doktorunun tavsiyesi ile nekahet dönemini kırsalda bir kasabada geçirmeye karar vererek, kız kardeşi ile birlikte Lymstock’a yerleşir. Ancak huzur bulmayı beklediği kasaba, rastgele gönderilen kin dolu mektuplarla çalkalanmaktadır. Kasaba avukatının eşi Bayan Symmington’un intiharı da olayın ayyuka çıkmasına neden olacaktır. Jerry Burton, kendini tüm bu olayların ortasında bulur…
IMDB’ye göre roman iki kez de televizyona uyarlanmıştır. İlk uyarlama, 1984-1992 yılları arasında yayınlanan Mss. Marple dizisinin ilk sezonunun ikinci bölümü olarak 1985 Şubatında gösterilen uyarlamadır. İkincisi ise 2004-2013 arasında yayınlanan Agatha Christie’s Marple dizisinin 2006 Şubatında gösterilen üçüncü bölümündeki uyarlamadır.
Agatha Christie’s Marple bölümü olan uyarlama, açıkçası kötüdür. Karakterlerin görünümleri, köy betimlemeleri her ne kadar fena olmasa da karakterlerin birbirleriyle ilişkilerinde hiçbir derinlik olmaması, duygu durumlarının iyi yansıtılamaması –özellikle Jerry’nin-, kitaptaki imgelerin ekrana rastgele dağıtılması –sökük çorap, harfler vs-, bütünlükten uzak, kopuk ve dağınık bir anlatım olması, izleyen herkesin kitabı okumuş olduğunu varsaysak dahi bölümü anlaşılmaz kılmaya yetmektedir. Pek az rolleri olan France de la Tour ve Jessica Hynes dışında oyunculuklar da kötüdür ki bunun sebebi büyük oranda senaryodur.
Bölümü olduğundan daha kötü hale getiren bir diğer nokta da Megan’ın yansıtılamamasıdır. Kitapta tarifi yapılan Megan, aşağılanan, aptal olduğu düşünülen ancak göründüğünün ötesinde (biraz) derinliği olan bir karakterdir. Oysa ekranda onun aptallığını yansıtan davranışları, onun bunları neden yaptığına hiçbir şekilde işaret etmeyen bir betimlemedir –bahçede zıplayıp durup düşmesi vs.-. Ancak Megan’la ilgili en saçma nokta, bizim Yeşilçam filmlerindeki gibi, ‘güzel’ olan bir kadının, diğer karakterlerce ‘lafla’ hor görülmesi, ‘çirkinleştirilmesidir’.
1985 çekimi olan bölüm, 2006 çekimine göre çok daha gerçekçi, kitaba yakın ve tutarlıdır. Yukarıda eleştirdiğimiz durumların çoğunu burada görmeyiz. Megan, Jerry, Joanna daha iyi işlenmiştir. Karakterler 2006 çekiminde olduğu gibi karikatürize edilmemiştir; Marple sürekli örgü örüp durmuyordur veya katil sürekli kâğıt kesmemektedir veyahut kitaptaki konuşmalar, durumlar zorla göze sokulmamaktadır. Bu uyarlama daha bütüncüldür, derindir ancak bölümün sonu biraz aceleye getirilmiştir. Belirtmeden geçemeyeceğimiz bir nokta da Jerry ve Megan’ın Londra sahnelerinin betimlenmesindeki hoşluktur. Her iki uyarlamada da es geçilen bir husus, Jerry ile Joanna arasındaki Megan’ın ‘köpekliği’ esprisidir –ki bu anlaşılır bir durumdur-.
Jane Marple Bu Hikâyede Gerçekten Gerekli miydi?
Romana tekrar dönecek olursak, Jane Marple hikâyeye assolist gibi sonradan dâhil olmuştur. Onu ancak son çeyrekte görürüz. Ve her zamanki gibi, dinlemiş, izlemiş ve olayı çözmüştür. Ancak o bu hikâye de gerçekte lüzumlu mudur?
Zira hikâyede zaten bir dedektif vardır: Jerry. Her ne kadar istemese de olayı çözmek için motivasyona sahiptir. Yani kurguda olaya karışanlar, olayı izleyenler ve olayı çözmeye çalışanlar var, olayı çözmeye çalışanlar içinde de olaya karışmadığını bildiğimiz ve polis olmayan birisi var ki bu adam zaten hikâyenin başrolü, anlatıcısıdır. Marple hiç dâhil edilmeden Jerry ile sonuca ulaşılsa da bir eksiklik olmazdı. Zaten olayın büyük bir kısmında Jerry esas karakterdir. Bu durumun Marple’nın sonradan ortaya çıkmasıyla da pek ilgisi yoktur, daha ziyade Jerry’nin hikâyedeki rolünün ne olduğu ile ilgilidir. Jerry en baştan beri bir âşık veya etraftan biri olarak anlatılsaydı Marple’ın gelişi problem olmazdı. Fakat Jerry başta bir ‘başrol’ olarak yansıtılmış, ancak daha sonra rolü ‘sıradan aşığa’ indirilmiştir. Elbette Jerry’nin içinden bir Roger Ackroyd veya Michael Rogers çıksaydı başkaydı. Marple daha anlamlı olurdu.
Bölümleri izlediğimizde de aslında Marple’ın ‘fazlalığını’ rahatlıkla fark ederiz. Yirmi yıl arayla yapılan iki çekimde de Marple daha hikâyenin en başında belirmektedir. Ve de sürekli olayların içindedir. Oysa kitapta Marple çok sonraları ortaya çıktığı gibi, harekete geçmesi de ancak kitabın son sayfalarında olmuştur. Senaristler Marple’ı hikâyeye katabilmek için bir anlamda buna mecbur kalmışlardır. Sadece birkaç kez görünecek ve birden bire gelip olayı çözecek bir karakterin suni kaçacağını düşünmüş olacaklar ki, onu bölümün içine serpiştirip, ‘o zaten buradaydı’ şeklinde anlatmışlardır. –Elbette bunların film değil dizi olduğunu da dikkate almak gerekir, Marple’ı anlatan bir dizide daha fazla Marple gösterilmek istenmesi anlaşılabilir.- Bunun dışında Esrarengiz Parmaklar; ipuçlarının, olay örgüsünün, mantığının, karakter tahlillerinin ustaca bütünleştirilmesi ile muhteşem bir Christie romanıdır.
[1] E. Fitzgerald, The Rubaiyyat of Omar Khayam.
[2] S. Hidayet, Hayyam Teraneleri (Farsçadan çeviren Mehmet KANAR), YKY.