Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Yeni Sayı Çıktı!

En son hikaye, röportaj ve yazıları şimdi tıklayıp ücretsiz okuyabilirsiniz!

Kötülüğün Modern Yüzü ve Terör Yılları

Diğer Yazılar

Arkın Gelişin
Arkın Gelişin
Arkın Gelişin, Almanya’da Suç Psikolojisi eğitimi almış bir polisiye yazarıdır. Eserleri: Bir Seri katilin Günlüğü (2012), Kansız (2014), Ted Bundy – Bir Seri Katilin Anatomisi (2014), Ted Kaczynski – Bir Seri Katilin Manifestosu (2014), Bir Suç Psikoloğunun Not Defteri (2015), Charles Manson – Bir Seri Katilin Felsefesi (2015), Seri Katiller Tarihi – İnsan Avcılarının İzinde (2015), Apokalips (2017). Arkın Gelişin 1976 doğumludur. Arkın Gelişin'in polisiye dergimizde yayınlanan eserlerini bu sayfada bulabilirsiniz.

1953’de Avustralya’da Caroline ‘Thally Hala’ Grills isimli seril katil, dört kişiyi zehirleyerek öldürmüştü. Zehirlemek için kullandığı talyum maddesinden ötürü lakabını almıştır. Ayrıca iki kişiyi de öldürmeye çalışmıştı. Grills çevresi tarafından şirin nine olarak adlandırılırken, aslında acımasız bir seri katil olabileceğini kimse düşünemezdi. Mahkemeye çıkarıldığında altmış üç yaşındaydı. Öldürme dürtüsü ise tamamen bir kişiyi öldürme gücünden gelmekteydi. Bu ve benzer dürtüleri birçok erkek seri katillerde görmek mümkün. Ama kadın seri katiller arasında da rastlanmakta. Rhonda Bell Martin 1957’de eşini zehirlemekten ötürü, Alabama’da elektrikli sandalye ile idam edilmişti. İdam edilmeden önce eski eşini, dört çocuğunu ve annesini öldürdüğünü de itiraf etmişti.

Yine benzer bir şekilde Almanya Worms şehrinde Christa Lehman da, eşini ve akrabalarını zehirleyerek öldürmüştü. Bu olay zehir bilimini bir sınava tabii tutmuştu. 15 Şubat 1954 Pazartesi günü yetmiş beş yaşındaki Eva Ruh, krema dolgulu çikolatayı kızı Annie Hamann için masada bırakmıştı. Annie masada gördüğü çikolatadan bir ısırık altıktan sonra, damağında yayılan acımtırak bir lezzetten sonra ağzındaki lokmayı tükürdü. Ailenin köpeği yere düşen parçayı bir hamlede kaptı. Annie salona ilerleyen annesini yanlış bir malzeme kullandığından ötürü azarlayacaktı ki, bir anda gözlerinin karardığını fark etti. Doğrudan yatak odasına doğru ilerledi ve orada bilincini yitirdi. Annesi yardım istemek üzere yerinden kalkıp, dışarı çıkarken Annie çoktan ölmüştü. Aynı şekilde yere düşen lokmayı yiyen köpekte dakikalar içinde öldü. Eve gelen doktor manzarayı görünce polisi aradı. Polis de doktordan aldığı önbilgi ile Adli Tıp Enstitüsü direktörü olan Profesör Kurt Wagner’i aradı. Otopsi esnasında kasılmaları dikkate alarak, zehirlenme ihtimalleri üzerinde durdu.

Otopsiler devam ederken, bir yanda da dedektifler araştırmalarını sürdürüyorlardı. İzler, Annie’nin arkadaşı olan üç çocuklu dul Christa Lehman’a götürdü.  Christa, Annie’nin öldüğü gün Eva Ruh’a çikolatayı vermişti. Eva, çikolatayı kızına vermek üzere saklamıştı. Lehman sorgulanma esnasında, çikolatayı aldığı dükkânda zehirli olarak satılmış olabileceğini söyledi. Bir sivil polis dükkâna giderek aynı çeşit çikolatadan satın aldı. Analiz edilen çikolatalarda zehirli bir maddeye rastlanmadı. Gözler Wagner’in raporundaydı. Ancak ne tür bir zehir kullandığı konusunda ciddi anlamda zorlanıyordu. Sonra tesadüf eseri E 605 isimli madde hakkında bir makale okudu. E 605 maddesi böcek ilacında kullanılıyordu ve yan etkileri, ölen Annie ve köpeğin gösterdiği tepkiler ile aynıydı. Bu madde ilk kez bir cinayet aracı olarak kullanıyordu. Dükkândan alınan örneklerde her hangi bir zehirli maddeye rastlanmayınca, gözler Lehman’ın evine çevrildi.

Evde ise beklenilenden daha fazla şey bulunacaktı. Christa Lehman’ın eşi, kayınvalidesi ve kayınpederi benzer bir şekilde ölmüştü. Cesetler mezarlarından çıkarıldı ve yapılan otopsi neticesinde aynı zehirli madde tespit edildi. Lehman dört cinayetten ötürü yargılandı. İtirafında, zehirli maddeyi önce bir köpek üzerinde denedikten sonra, eşini ve diğerlerini öldürdüğü yer almaktaydı. Annie’nin ölümüne sebep olan çikolatayı, aslında Eva Ruh’un ölümü için hazırladığını söyleyen Christa, yaşlı kadından hoşlanmadığı için böyle bir şeye karar verdiğini söyledi. Dava süresince psikologların yapmış olduğu analizlerde özellikle ahlak yoksunu olduğuna dair izlenimler vardı. Christa’nın gazetecilere verdiği demeçlerde zaten bunu göstermekteydi. Öldürdüğü kişilerin bunu hak ettiklerini ve cenazelere gitmekten hoşlandığını söyledi. Bu olay sonrasında E 605 maddesinin bilinmesinin olumsuz etkileri oldu. Gazetelere yansıyan haberlerden sonra bu madde ile bağlantılı birçok intihar ve cinayet olayı yaşanmaya başladı.

 

Terör

ABD komünizm korkusu ile mücadele ediyordu. Halk, ABD hükümeti tarafından sistematik bir şekilde komünizm oluşumuna karşı, diken üstünde tutuluyordu. Sanki Amerika, komünist ajanlar tarafından kuşatılmıştı

‘Kızıl Tehlike’ dönemi içinde tüm hükümet çalışanları testlere tabi tutuluyorlardı. Herkes her alanda Rus ajanı olabilirdi. FBI, herkesi fişlemeye başladı. En ufak bir gerekçe bulunduğu takdirde, şüphe üzerine bir kişiyi işten kovmak kolaydı. 1954’de Senatör McCarthy, ABD savunması hakkında araştırma yapma gerekçesiyle kötüleme kampanyasına maruz kalırken, Ehtel ve Julius Rosenberg, Sovyetler Birliği’ne nükleer bilgiler sızdırmaktan ötürü yargılanıp, idam cezasına çarptırıldılar. Muhbirlerin tek bir sözünün delil olarak kabul edildiği bir dönemdi. Televizyonun evlere girmesi ile birlikte işlerin bu kadar kolay olmayacağı görülecekti. Artık herkes televizyon aracılığıyla gerçekleri duyabiliyordu. Herkes adalet istiyordu. Gerçek delilleri görmek istiyordu.

Amerika, komünist karşıtı duruşu ile dünyanın liderliğini üstlenmişti. Almanya, Avrupa’da hızla kalkınma belirtileri gösteriyordu. Polonya, savaş sonrası ciddi biçimde hasarlıydı. Bu durum ise en çok suç potansiyeli olanlara yarıyordu. 1954’de Wladyslaw Mazurkiewicz, geçimini kaçakçılıktan ve hırsızlıktan kazanıyordu. Ayrıca altı kişiyi gasp etmek için öldürmekten ötürü tutuklandı. Hasta bakıcı Fritz Rudloff ise hastaları arsenik ile zehirlerken intikam peşindeydi. Üstleri ile anlaşamadığı için hastaları öldürüp, şeflerini zor durumda bırakmak istiyordu.

Tulsa’da yaşayan yaşlı Nannie Doss, şirin dış görüntüsünün aksine, eğlence uğruna çevresindekileri zehirleyerek öldürüyordu. Dört eşini öldürmekten ötürü yargılandı ve cinayetleri para uğruna değil, sevgi uğruna işlediğini belirtti. Ancak gerçekler biraz farklı bir portre çiziyordu. Eşlerini fare zehri ile öldürdükten sonra, bir sonraki eşin peşine düşüyordu. Bu arada sigortadan ölüm sebebiyle yüklü miktarda tazminat alıyordu. Gazetede yer alan haberlere göre öldürmekten o kadar zevk alıyormuş ki, eşleri haricinde annesini, iki kız kardeşini, torun ve yeğenini de öldürmüştü. Ömür boyu hapis cezası aldıktan kısa bir süre sonra mahkûmiyeti esnasında öldü.

1957’de Mary Elizabeth Wilson, İngiltere’de üç eşini zehirleyerek öldürerek, paraları üzerine geçirmişti. Altmışaltı yaşında mahkemeye çıkarıldı. Bu davayı ilginç kılan ise zehirli madde olarak ilk kez fosforun kullanılmış olmasıydı. O dönemde cinsel gücü arttırıcı ilaçların içinde fosfor bulunmaktaydı. Dolayısıyla yaşı ilerlemiş kişilerin bedenlerinde fosfora rastlamak mümkündü. Savunma avukatları bu tez üzerinde dursalar da, yargıcı ikna edemediler ve Mary suçlu bulundu.

O dönemde katiller genellikle orta yaş üzeri kurbanları tercih ediyorlardı. Böylece seri katiller hakkında bir takım profilleme genellemeleri türemeye başladı. Ta ki İskoçya’da kültürlü ve yakışıklı bir seri katil ortaya çıkana kadar.

50’li yıllar sinemanın da yeni yüzleri doğurduğu yıllardı. Aralarında en çok ön plana çıkan ise asi duruşu ile hiç kuşkusuz James Dean’di. James Dean o dönem gençliğinin idolüydü. Özellikle ‘Asi Gençlik’ filmindeki rolüyle, birçok gencin diline tercüman olmuştu. Sadece masum gençler etkilenmemekteydi. On dokuz yaşındaki Charles Starkweather o gençlerden birisiydi. Dean onun için bir ilah gibiydi. On dört yaşındaki kız arkadaşı Caril Ann Fugate ile birlikte Nebraska’da kanlı bir yolculuğa başladı. 1958 başlarında ailesi, arkadaşları ve yabancıları birlikte öldürdüler.

Kötülüğün Modern Yüzü ve Terör Yılları 1
Charles Starkweather ve kız arkadaşı Caril Ann Fugate

 

Starkweather duygularını şu şekilde ifade ediyordu: “Nefret ediyordum ve nefret ediliyordum. Kendi küçük dünyamda ben ve silahım, hayatta kalma mücadelesi veriyorduk. Bu benim cevabımdı.” Sanki herkes ona karşıydı. Ve bir gün bu depresyon, bir başkaldırışa dönüştü.

1 Aralık 1957’de, Starkweather bir benzin istasyonuna gece yarısı gitti ve oradaki çalışanı vurarak öldürdü. Aradan yedi hafta geçti. 21 Ocak 1958’de Starkweather kız arkadaşı Caril Ann’in ailesini öldürdü.  Cesetler bulunduğunda, ikili çoktan firardaydı. Firardayken bir adamı ve köpeğini ve kendilerine yardımcı olan bir çifti öldürdüler. Ardından zengin bir işadamını, eşini ve yardımcısını öldürdüler. Yine yolda tesadüfen arabasında uyurken gördükleri bir adamı daha öldürdüler. Starkweather yolculuğunda bir devriye aracının dikkatini çekti ve uzun süren bir kovalamacanın ardından, iki sevgili direnmelerine rağmen yakalandılar. Charles idam edilirken, Caril Ann hapis cezasına mahkûm edildi.

En Son Yazılar