Polisiye edebiyat, tarihsel olayları odak noktasına alan diğer edebi türler gibi okurun yakın ya da uzak geçmişle içli dışlı olmasını sağlayacak nitelikte eserler içerir. Günümüz Amerikan polisiye yazınının duayenlerinden Michael Connelly’nin Kara Kutu[1] adlı romanı bu durumu örnekler niteliktedir. 2012 yılında yayımlanan roman Conelly’nin dedektif Harry Bosch serisinin on altıncı kitabıdır. Kara Kutu hem 1992 yılında patlak veren Los Angeles isyanının yirminci yılında yayımlanması hem de bu olayları kurgusal dünyada yeniden ele almasıyla dikkat çeker. Los Angeles polis teşkilatı ile yakından ilişkili olan bu isyanın bir polisiye kurguda ele alınması da ayrıca önemlidir.
Romana geçmeden önce Los Angeles şehrini büyük bir kaosa sürükleyen olayları hatırlamak yerinde olacaktır. 1991 yılında Rodney King isimli siyah Amerikalı Los Angeles polis memurları tarafından aşırı hız yaptığı için tutuklanmak istenir. Polise direnen King polis memurları tarafından dövülür. Polis şiddeti oralarda bulunan bir kişi tarafından videoya alınır ve video ertesi gün basına yansır. Görüntüler büyük bir öfkeye neden olur ve polisin uyguladığı şiddet ülke gündemine düşer. Olaya karışan polis memurları hakkında soruşturma açılır; şehirdeki huzursuzluktan dolayı dava Los Angeles dışındaki bir ilçede görülür.[2]
Mahkeme jürisi 29 Nisan 1992’de King’i döven dört beyaz polis memurunun beraatına karar verir ve bu karar Los Angeles’in Güney Merkezinde patlak veren isyanın kıvılcımı olur. Beyaz bir kamyon şoförü aracından çıkarılıp dövülür, olay bir haber helikopteri tarafından görüntülenir, şehirde olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Olayların kontrol altına alınması için 1100 denizci, 600 karacı ve 6500 kişilik Ulusal Muhafızlar birliği göreve çağrılır. Beş güne yayılan isyanda 50’den fazla kişi ölmüş, 2000’den fazla insan yaralanmış, hepsi isyanlarla ilgili olmasa da 12000 kişi tutuklanmış ve milyar dolarla ifade edilen maddi hasar oluşmuştur.[3]
King davasına bakan tamamı beyazlardan oluşan jürinin, siyah Amerikalı bir genci döven dört beyaz polis memurunu suçsuz bulması Los Angeles şehrinde yaşayan farklı ırklar arasındaki gerilimi tırmandırmıştır ancak olayların bu noktaya gelmesinde fakirlik ve işsizlik gibi nedenlerden de bahsetmek gerekir. 1990 başlarında Los Angeles Güney Merkezi sakinlerinin hemen hemen üçte biri fakirlik sınırının altında yaşamaktadır. Güney Merkezinde şehre tutunmaya çalışan Latin göçmenler az sayıdaki iş olanakları için siyah Amerikalılarla yarışırken Koreli göçmenler kendi işlerini kurmaya çalışmaktadır. Bunun yanı sıra siyah Amerikalılardan oluşan bir çete ile Latin Amerikalılardan oluşan bir başka çete alan savaşı içindedir. Kokain kullanımı tepe yapmış ve suç oranı alıp başını gitmiştir. Dahası Los Angeles polis teşkilatı çete savaşlarını kontrol etmekte başarısız olmuş ve teşkilatın kullandığı taktikler bölge sakinlerini teşkilattan soğutmuştur.[4]
1992 isyanının sonuçları çok dramatik olsa da isyan Los Angeles polis teşkilatının kendine çekidüzen vermesini sağlamıştır. 1992 yılında Los Angeles polis teşkilatının %68’i beyaz Amerikalıdır ve King olayından sonra kurulan bir araştırma komisyonu polis teşkilatının içinde ırkçılık ve aşırı güç kullanma gibi görev suistimali yapıldığını ve bu tip durumların da teşkilat içinde örtbas edildiğini ayrıntılı olarak kaydetmiştir. Araştırma komisyonu polis teşkilatı içinde çok kültürlülüğün desteklenmesinin, ırkçılık ve cinsiyetçi yaklaşımların giderilmesi gerekliliğinin altını çizmiştir. King olayında polis şiddetinin kaydedilip medyaya ulaşması ise Los Angeles polis teşkilatını değişmeye zorlayan itici güç olmuştur.[5]
Harry Bosch karakterinin doğumunun yirminci yılı ve Kara Kutu’nun da ilk basım yılı olan 2012 aynı zamanda Los Angeles isyanının da yirminci yılıdır. Conelly romanın ithaf sayfasında önce Harry Bosch okurlarına Bosch’u yirmi yıldır “canlı” tuttukları için teşekkür eder. Arkasından ilk okunuşta pek de anlaşılmayan bir teşekkür yazısı ekler: “Ve 1992 yılında o gün kenara çekilerek geçmeme izin veren tüm o adamlara. Size de çok teşekkür ederim.” Bu teşekkür romanın kurmaca dünyasının gerçek dünyayla olan ilk bağlantısıdır ve çok kişiseldir. O günü bir yazısında[6] anlatan Connelly 1992 yılında hâlâ aktif olarak çalışmakta olan ve Los Angeles’ta yaşayan bir gazetecidir. İsyanın patlak verdiği akşam King’in bir yıl önce polisler tarafından dövüldüğü yerde görev başındadır. Jürinin kararı okunduğunda etrafta toplanmış olan kalabalık öfkelenir ve şiddet olayları başlar. Öfkeli kalabalık Connelly’nin etrafını sarar, Conelly ellerini havaya kaldırıp tehdit oluşturmadığını anlatmaya çalışır çünkü kendi ifadesiyle gazetecilik yaptığı on dört yıl boyunca ilk defa gerçekten tehlikede olduğunu hissetmiştir. O anda siyah bir adam kalabalığı yarıp beyaz olan Conelly’ye doğru gelir, kolundan tutar ve onu bu kalabalıktan kurtaracağını söyleyip kalabalığı yararak Conelly’yi arabasına kadar götürür. Conelly’nin o geceye ait bu anısını okuyunca kitabın başındaki ve ilk okuyuşta çok muğlak gelen bu teşekkür yazısı bir anlam kazanır.
Kara Kutu Los Angeles ayaklanması sırasında öldürülen Anneke Jespersen adlı gazetecinin soruşturmasını yürüten Los Angeles Polis Teşkilatından dedektif Harry Bosch’un başından geçenleri anlatır. Şehirde ölü sayısı o kadar hızlı artmaktadır ki Bosch’un da dâhil olduğu ekip bir cinayet mahallinden diğerine koşturmakta, hiçbir suç mahallinde yeteri kadar inceleme yapamamaktadır. Şehir altüst olmuş, özellikle Güney Merkezi savaş alanı haline gelmiştir. Anlatıcı bu ayaklanmanın nedenini şöyle özetler: “İki gün önce; şehrin altında var olan ırk, sosyal ve ekonomik kırılmalar sismik yoğunlukla yüzeye çıkmıştı” (s. 2). Anlatıcının ırk sorunlarını, sosyal ve ekonomik bunalımları depremlere atıfta bulunarak resmetmeye çalışması şehrin karşı karşıya kaldığı problemin köklü ve yıkıcı olduğunu göstermek açısından anlamlıdır. Bilindiği üzere, California eyaletini bir baştan bir başa dikine kesen San Andreas Fay Hattı bu bölgeye ciddi hasarlar veren depremlere sebep olmuştur. California’nın “uyuyan devi” 1857’de Fort Tejon ve 1906’da San Francisco civarını 7.9 büyüklüğünde depremlerle sallamıştır ve günümüzde Fort Tejon’da oluşabilecek benzeri bir depremin Los Angeles’taki binaların yarısına zarar verebileceği ve 50000’den fazla insanın yaralanmasına sebep olabileceği tahmin edilmektedir.[7] Şehrin sosyal meseleleri tam da San Andreas Fay Hattı gibidir. Hep oradadır, hep gergindir, kırılgandır ve 1992’deki olaylardaki gibi ortaya çıkmaya hazır beklemektedir. Tahrip gücü de San Andreas’ın yarattığı depremler gibi yıkıcıdır.
Kara Kutu Los Angeles’ın ırk merkezli tarihsel fay hattına ayna tutar niteliktedir. Siyah Amerikalılar ve beyaz Amerikalılar arasındaki gerilim polis teşkilatındaki ilişkiler bağlamında yansıtılır. Bosch isyanlar esnasında birlikte çalıştığı dört kişilik cinayet masası ekibindeki tek beyazdır ve siyah Amerikalıların yoğun bir şekilde yaşadığı Crenshaw bölgesinde ölü bulunan Anneke Jespersen adlı beyaz bir gazetecinin soruşturmasını yürütmek zorundadır. Bosch’un ortağı Egdar, kadının cesedini gördüğünde şaşkınlık ve dehşetle şöyle der: “Lanet olsun, o beyaz mı? … Beyaz bir kızın böylesi, lanet olası bir yerde ne işi olur ki?” (s. 12) Edgar’ın tepkisi şehrin ırklara göre ayrılmış fiziksel sınırlarına işaret ederken, siyah bir polis dedektifinin siyahlar ve beyazlar arasında yaşanan bu kriz anında bir de beyaz bir kadının cinayetini araştıracak olmasının tedirginliğini de gösterir niteliktedir. Edgar ve Bosch’un vaka hakkında konuşmaları ise yine siyahlar ve beyazlar arasındaki gerilimli ilişkileri yansıtır. Edgar, cinayetin Yedi Treys Çetesinin ilişkili olduğu bir bölgede işlenmesinden dolayı bu vakaya “Burada ele geçirdiklerimiz, Pamuk Prenses ve Yedi Treys Çetesine benziyor” (s. 13) diye yorum yapınca Bosch’un canı sıkılır. Bosch’a göre bir kadının bu şekilde ölü bulunması “ortağının hiç de umurunda değildi” (s. 13). Durumu düzeltmeye çalışan Edgar şaka yaptığını biraz mizaha ihtiyaçları olduğunu söyler. Öte yandan Bosch, Edgar’ın telsiz bağlantısı kurup kurbanın dış medyadan olduğunu belirtmesini ve destek ekip istemesini söylediğinde Edgar, “Neden? Kadın beyaz olduğu için mi?” (s. 13) diyerek Bosch’un kararını sorgular. Edgar, burada Bosch’un ölenin beyaz bir kadın olduğu için bu vakayı ayrıcalıklı hale getirip getirmediğini sorgulamaktadır aslında. Bosch, Edgar’ın sorusunu düşüncesizce bulur ve onu tersler: “Hayır, beyaz olduğu için değil… Çünkü o bir yağmacı ya da bir çete üyesi değildi” (s. 13). Bosch, ortağına olayın kadının ten rengiyle ilgili olmadığını, kadının basın mensubu olması dolayısıyla bu vakanın farklı bir durum olduğunu anlatmaya çalışır. Bu diyaloglardan da anlaşılacağı üzere, biri siyah diğeri beyaz olan bu iki polis de ırk konularıyla ilgili hassasiyetler göstermektedir. Hem kendi ten renkleri hem kurbanın ten rengi hem de isyanın başlamasında etkin olan ırk sorunu her ikisinin de gerilmesine neden olmaktadır. Böylesi kırılgan ilişkiler barındıran Los Angeles şehri ise hem mecazi hem de gerçek anlamda tehlikeli bir fay hattı üzerindedir.
Bosch ve ekibinin 1992 yılında incelemeye gittikleri Jespersen vakasını ayaklanma sona erince Ayaklanma Suçları Görev Gücü çalışanları devralmış ve sonra da vaka çözülemeyen bir cinayet olarak arşiv raflarına kaldırılmıştır. Yirmi yıl sonra 2012 yılına gelindiğinde Los Angeles Polis Departmanı 1992 yılında ayaklanma sırasında öldürülen ve faili meçhul olarak kalan vakaları yeniden incelemeye başlar. Ancak büro amiri bu işin daha çok bürokratik nedenlerden ve olayların yirminci yılında medyadan gelebilecek sorulara hazırlıklı olmak adına yapılmasını ister. Bu dönemde Bosch da Jespersen vakasını yeniden araştırmaya başlar ve Jespersen cinayetinde kullanılan silahın bir çete üyesiyle bağlantısından dolayı Çete Detaylı İnceleme Teşkilatı’ndan Gant’la görüşmeye gider. Ancak ilgili çete üyesi ölmüştür ve Jespersen vakasını aydınlatacak pek bir ipucu yoktur. Bosch’un hayal kırıklığını gören Gant Bosch’u teselli etmek için şöyle der: “Bu [vakanın çözülememesi] seni muhtemelen bir sürü sorundan kurtaracaktır. … Sadece beyaz bir kızın dosyasını kapatsaydık ne olacaktı? Bu, muhtemelen toplumda çok iyi bir intiba bırakmayacaktı. Ne demek istediğimi anlıyorsun, değil mi?” (s. 50). Gant polis teşkilatının beyaz bir kurbana odaklanmasının ve sadece o vakayı çözmesinin beyaz olmayan vatandaşları rahatsız edeceğini ima etmektedir. Gant’ın yorumuna şaşıran Bosch, Gant’ın söylediklerinin Jespersen’in dosyasında yer alan bazı notlar ile de paralellik gösterdiğini görür. Dosyadaki bilgilere göre, cinayet sonrasında Ayaklanma Suçları Görev Gücü Crenshaw Bulvarına üç reklam panosu yerleştirmiş ve cinayetin aydınlatılması için sağlam bilgi getirenlere ödül vaat etmiştir. Ancak bazı çevreler “ayaklanma sırasında henüz çözülmemiş pek çok siyah ve Latin kurban olmasına rağmen, polis departmanının beyaz bir kadının cinayetini çözmek için bu kadar çaba harcamasına” (s. 81) tepki göstermiştir. 1992’deki bu tepkiler ile 2012 yılında Gant’ın Bosch’u teselli etmek için söylediklerinin örtüşmesi toplumdaki fay hatlarının hâlâ aktif olduğunu göstermektedir. Bosch yeniden 1992’deki gibi bir ayaklanma ihtimalinin olup olmadığını sorduğunda Gant “Tarih tekerrürden ibarettir. Kendini tekrarlar. Elbette, tekrar gerçekleşebilir” (s. 51) der. Gant, tarihin kendini tekrar edebileceğini söyler çünkü “Hayal kırıklığı, ajitasyon, umutsuzluk” (s. 51) hâlâ insanların hayatlarını yönlendirmeye devam etmektedir.
Kara Kutu kendi kurgu dünyasından tarihe ayna tutarak Los Angeles’in ırk temelli sorunlarını yansıtmaya çalışır. Öte yandan romanın kurgu dünyası 1992 yılında Los Angeles’ta patlak veren olaylara odaklansa da tuttuğu ayna kökü geçmişe dayanan bu fay hattının güncelliğini de anımsatır niteliktedir. Nitekim 25 Mayıs 2020 tarihinde Minneopolis’te beyaz bir polisin siyah Amerikalı George Floyd’un ölümüne sebep olmasıyla ülke çapında çeşitli eyaletlerde çıkan isyan ve protestolar bu fay hattının ne kadar kırılgan olduğunun bir göstergesi olarak bir kez daha tarih sayfalarında yerini almıştır.
DİPNOTLAR / /KAYNAKÇA
[1] Connelly, Michael. Kara Kutu. Çev. Meral Harzem. Limos Yayınları, 2018. Yazı içindeki alıntılar için bu edisyon kullanılmıştır.
[2] “Riots Erupt in Los Angeles after Police Officers Are Acquitted in Rodney King Trial.” History.com, 3 Mart 2010, www.history.com/this-day-in-history/riots-erupt-in-los-angeles. Erişim 26.05.2020
[3] “Los Angeles Riots Fast Facts.” CNN, 12 Nisan. 2020, edition.cnn.com/2013/09/18/us/los-angeles-riots-fast-facts/index.html. Erişim 26.05.2020
[4] Norton, Mary Beth vd. A People and a Nation: A History of the United States. 7. Baskı, Boston: Houghton Mifflin, 2005. s. 920
[5] Morris, Regan. “LA Riots: How 1992 Changed the Police.” BBC News, BBC, 29 Nisan 2012, www.bbc.com/news/world-us-canada-17878180. Erişim 26.05.2020
[6] Conelly, Michael. “The Black Box Essay.” Michael Connelly, 24 Haziran 2019, https://www.michaelconnelly.com/writing/theblackbox/the-black-box-essay/ Erişim 26.05.2019.
[7] Oskin, Becky. “San Andreas Fault Facts.” LiveScience, Purch, 11 Mart 2015, www.livescience.com/45294-san-andreas-fault.html. Erişim 26.05.2020