Grangé ile ilk tanışmam“Kurtlar İmparatorluğu“ kitabı ile başlar. Bu ilk tanışma sonrasında her kitabını heyecan ile beklemeye başlamışımdır. Seçtiği konular, olay örgüsü, akıcılığı ve dili, yarattığı dünyalar ile üzerimdeki etkisi büyük olmuştur. Son kitabını okuduktan sonra da kısa bir inceleme yazısı kalme almak istedim.
Yazarın son kitabı olan “Son Av“geçtiğimiz aylarda Doğan Kitap etiketi ile raflardaki yerini aldı. Yeni kitap haberi üzerine eseri edinip büyük heyecanla okumaya başladım. Ancak bazı şüphelerim de yok değildi. Çünkü Koloni, Kaiken ve Ölü Ruhlar Ormanı kitapları beklentilerimin altında kalmıştı. Son Av kitabının son sayfasını da okuduktan sonra yazarın bir duraklama yaşadığı izlenimine kapıldım.
Kitabın konusunu yazarın diğer eserleri ile karşılaştırdığımızda oldukça basit buldum. Konuyu işleyen birçok kitap ve film olduğu aşikar. Kitabın konusuyla ilgili spoiler vermeyeceğim. Olay örgüsü yine kusursuza yakın oluşturulmuş olsa da diyalogların ciddi ölçüde azaltılmış olması, kahramanların olaylar ve kişilerle ilgili fikirlerinin deyatlandırılmaması, bazı şeylerin havada kalmış olduğu gibi bir algı oluşturuyor. Geçmiş eserlerdeki derin fikir yürütmelere bu romanda pek rastlayamadım.
Grangé ‘ın geçmiş eserleri ile karşılaştırdığımda son sayfaya kadar adrenalin yüklü, aksiyonu düşmeyen, okuyucuyu sürekli düşündüren ve tahmin yapmaya zorlayan, şaşırtıcı bir akılcılığa sahip kurguyu bu romanda bulamadığımı üzülerek belirtmem gerekir. Yazarın son birkaç eserinde verdiği durağanlık sinyalini bu kitapta da net olarak aldım.
Kurgu içerisinde konudan kaynaklı olduğunu düşündüğüm kolay çözülmeler mevcut. Kitabın yarısına geldiğinizde olayların gidişatını birkaç alternatifle tahmin edebiliyorsunuz. Olay mahallerinin de çok kısır olduğunu düşünmekteyim. Kahramanlarımız sanki sürekli olarak birkaç nokta içerisinde gezinip duruyormuş hissiyatına kapılıyorsunuz.
Son Av’ı Komiser Niemans’a bir saygı duruşu gibi düşünmekteyim. Kendisini başka bir eserde görmemizin zor olduğu hissine kapıldım. Kitabın ismini de bu yönde bir gönderme olarak nitelendirebiliriz. Ayrıca Fransa’nın karanlık polisi Niemans’ı ilk defa güzel bir kadın karşısında dizleri üzerine çökmüş, gözleri kör ve güçsüz buldum. Kişiliğini ve geçmişini göz önüne aldığımızda Niemans’ın bir anda dibe vurup objektifliğini kaybetmesini de kitabın zayıf yönlerinden biri olarak görüyorum. Niemans’ın final romanı olarak düşünüldüğündeo güçlü karakterin finali böyle olmamalıydı.
Romanın son kısmında Niemans’ın geçmişinden kısa bir kesiti öğrendiğimiz bölümü ise beğendim. Tüm içtenliğiyle kişiliğini oluşturan olayları ve yaşadığı travmayı öğrenmek belki de eserde en ilgimi çeken kısım oldu.
Ne olursa olsun yazarın yeni eserini dört gözle bekleyeceğim. Çünkü o Grangé, o idol..