Sizin için mükemmel bir yılbaşı gecesinin tanımı nedir?
Benim için, ailemle harika bir sofra başında tatlı şarkılar dinleyerek ve eski müzikal filmleri izleyerek geçirdiğim bir gece mükemmel yılbaşı kutlamasının tanımıdır. Hercule Poirot için yılbaşı gecesinin en harika tanımı, “Radyo, bir kitap ve enfes Belçika çikolatalarıyla” geçirilecek bir zamandır. Hercule ve benim gibi sakin kutlamaları sevenlerin dışında, yeni yılı türlü hazırlıklar yaparak, yakınlarına sürprizler tasarlayarak karşılayanlar da var. Yahut karşılayamayanlar.
1929 yılının noel gününde, Marie Lawson mükemmel bir yılbaşı pastası yapmak üzere erkenden kalktı ve Germanton, North Carolina’da yaşadığı evin mutfağında, daha sonra cinayet meraklılarına sergilenecek olan beyaz kremalı, kuru üzümlerle süslü pastayı hazırlamaya başladı. Marie 17 yaşındaydı ve sevgili babası Charles Lawson’ın yıllar boyu biriktirdiği paralarla satın aldığı çiftlik evinin en büyük kızıydı.
Peki, Charles Lawson gerçekten de “sevgili” bir baba mıydı? Noel günü ailesi için hazırladığı sürprize göz atacak olursak, pek de öyle sayılmazdı. Charles Lawson, evin yakınındaki tütün ambarının arkasında, noel hediyelerini vermek için bekliyordu. O gün için hazırlıklarına ise bir gün öncesinden başlamıştı.
43 yaşında bir tütün çiftçisi olan Lawson, yedi çocuk babasıydı ve 1920’lerin Amerika Birleşik Devletler’inde, kendi sınıfından insanların yapmadığı bir şeyi yapmaya karar vererek tüm aile bireylerine yeni kıyafetler satın almış, bu kıyafetleri onlara giydirerek Winston-Salem’e götürmüş, bir fotoğrafçıya ailesinin fotoğrafını çektirmişti. Bunun anlamı çok fazla para harcamak demekti ama Lawson bu konuda ısrarcı davranmıştı. Kendi sözleriyle, “bir noel sürprizi” hazırlıyordu. Fotoğrafta, soldan sağa üstte, 16 yaşındaki oğlu Arthur, Marie, Charles Lawson ve kucağında dört yaşındaki Mary-Lou ile poz veren karısı Fannie görünüyordu. Alt sırayı ise, 4 yaşındaki James, 7 yaşındaki Maybell, 2 yaşındaki Raymond, 12 yaşındaki Carrie tamamlıyordu. Marie’nin etkileyici, donuk bakışları ve babasının doğrudan objekife değil de, kızından öteye, hafifçe sola dönük gözleri ile yüzünde belli belirsiz sezilen çarpık gülüşü dışında mükemmel bir aile portresi sergiliyorlardı.
Fotoğrafın çekilmesinden bir gün sonra, en sevgili çocuğu Marie noel pastasını hazırlarken, Charles Lawson ile büyük oğlu Arthur avlanmak üzere dışarı çıktılar. Mermilerinin azaldığını fark edince, Charles oğlunu mermi satın almaya, on beş dakika uzaklıktaki Germanton merkezine gönderdi. Sonra da noel sürprizini gerçekleştirmek için tütün ambarının arkasında yerini aldı. Ablaları mutfakta yılbaşı pastasına son halini verirken, küçük Maybell ve Carrie el ele tutuşarak yakınlarda oturan amcalarını ziyaret etmek üzere evden ayrıldı. Ambarın köşesini döndüklerinde, babaları onları bekliyordu. Charles Lawson kızlarını tüfekle vurdu ve cesetlerini tütün ambarına yerleştirip eve doğru yürümeye başladı. Verandada oturan 37 yaşındaki karısı Fannie’yi vurdu ve içeri girdi. Marie’yi de vurduktan sonra küçük erkek kardeşleri Raymond ve James ile bebek Mary-Lou’yu döverek öldürdü.
Evdeki kan izlerini ilk görenler, noel kutlaması amacıyla çiftliğe gelen, Charles’ın erkek kardeşi Elijah ve oğulları oldu. Gördükleri manzaranın ardından, tüm cesetleri ambarda yan yana dizilmiş halde buldular: Hepsinin elleri göğüslerinde birleştirilmişti ve başlarının altına yastıklar konmuştu. Korkunç haber hızla yayıldı, Arthur eve getirildi ve Charles aranmaya başlandı. Dört saatlik bir aramanın sonunda çevre sakinleri, ormandan gelen tüfek sesiyle irkildi. Charles Lawson kendisini vurmuştu. Lawson ailesinin iki beagle köpeği, cesedini bir çam ağacının önünde buldu. Charles, çam ağacının çevresinde defalarca dönmüş, aynı yürüyüşü öylesine çok gerçekleştirmişti ki, çam ağacının etrafındaki kar ermişti.
Acaba Charles gerçekten kendisini vurmuş muydu? Yoksa gizemli bir katil, tüm aileyi katlettikten sonra Charles’ı ormana sürükleyip onu da vurarak intihar havası mı vermeye çalışmıştı? Bu yönde pek çok söylenti çıksa da, cinayetlerin ardından ortaya çıkan daha güçlü söylentilerin ışığında, Charles Lawson’ın ailesini planlayarak öldürdüğü konusundaki tezler daha da güçlendi.
Charles Lawson, katliamdan önce anne ve babasına veda mektupları yazmıştı. Mektuplarda yapacaklarıyla ilgili bir şey yazmıyordu ama veda ettiği açıktı. İnsanların aklına takılan sorulardan biri de, oğlu Arthur’u neden öldürmediğiydi. Ancak, mermilerin azalması bahanesiyle evden uzağa gönderdiği oğlunu öldürmeyişinin sebebinin, Arthur’un kendi planını önlemeye çalışacağı ve oğluyla baş edemeyebileceği gerçeğinden kaynaklandığı iddia edildi.
Arthur Lawson 1945’te korkunç bir trafik kazasında öldü. Charles’ın akrabaları, Lawson cinayetlerine gösterilen yoğun ilgi yüzünden evi ziyaretçilere açık hale getirdiler ve her ziyaretten 25 cent ücret aldılar. Marie’nin yaptığı yılbaşı pastası, beş yıl boyunca mutfakta cam kapaklı bir tabakta sergilendi çünkü ziyaretçiler hatıra olarak pastayı süsleyen kuru üzümleri çalıyordu. Türlü söylentilerin, hayalet hikâyelerinin, Arthur’un korkunç ölümü sonrası yayılan “lanetli aile” efsanelerinin dışında, Lawson cinayetleri kitleleri o kadar etkiledi ki, olayla ilgili pek çok şarkı yapıldı ve kitaplar yazıldı.
Kitaplardan birinde açıklanan en kuvvetli cinayet sebebi ortaya çıktığında, yıl 1990’dı. 60 yıllık sırrı gün ışığına çıkaran, Lawson’ların kuzenlerinden biri olan Stella Lawson Boles’du. Annesiyle diğer Lawson kadınlarının aralarındaki konuşmalar sırasında, Charles’ın karısı Fannie’nin yılbaşından hemen önce keşfettiği bir sırrı duymuştu: Charles’ın, kızı Marie’yle ilişkisi vardı.
Kitapta ayrıca, Marie’nin yakın arkadaşı Ella May Johnson’a yaptığı itiraf da bulunmaktaydı: Ella’nın evinde yatıya kaldığı bir gece Marie, babasının kendisiyle olan ensest ilişkisinden bahsetmiş, hamile olduğunu anlatmıştı. Annesi ve babası bebek beklediğini biliyorlardı. Herhangi bir kimseye bu durumdan bahsederse, “sonumuz ölüm olur” diyerek Marie’yi uyaran Charles Lawson’ın sözlerini, Ella May Johnson yıllar sonra açıklıyordu. Aile içindeki ensest olayını kitapta doğrulayan bir başka isim ise, komşulardan biri olan Sam Hill’di. Charles’ın kızına yaklaşımına şahit olduğunu ve Marie’nin hamile kaldığını söylüyordu.
Tüm bu açıklamaların sonucunda, ensest olayının yayılmasıyla beraber Charles Lawson’ın korkunç planını yapmaya başladığı düşünülebilir. Amacı, utançla yaşayacak olan ailesini ortadan kaldırmaktı. Yahut uzun süren bir tür delilik nöbeti geçirmişti. 1918 yılında, Winston-Salem’deki bir tütün deposunda, Jesse McNeal adında bir adamla bıçaklı kavgaya tutuşan Charles, kulak ardındaki mastoid çıkıntısından ve akciğerinden ağır yaralanmıştı. İlk başlarda yaşaması kuşkuluyken iyileşmiş, ancak mastoid çıkıntısındaki hasarın sebep olduğu düşünülen tuhaf davranışlar sergilemeye başlamıştı. Akrabalarına göre, bu olaydan sonra asla eskisi gibi olmayan ve aniden öfke krizlerine tutulan Charles’ın işlediği cinayetlerde, kafasındaki hasarın da etkisi vardı.
Bu türden hikâyelerin yeni yılda sadece kurgu kitaplarda yer alması dileğiyle, kanlı noel sürprizlerinden uzakta, Hercule Poirot tarzı sakin bir yılbaşı gecesi yahut neşeyle dolu bir kutlama geçirmenizi dilerim. Mutlu yıllar.