Eşinden boşanan Begüm, kızı Ada’yla yeni bir hayata başlamıştır. Anne kızın huzurlu günleri, Begüm’ün tesadüfen bulduğu bir deste eski mektubun sahibini aramaya başlamasıyla karanlığa bürünür. Kökü 1950’lere dayanan bir aile sırrı, yıllardır saklı kaldığı yerden çıkıp domino taşı etkisiyle kızının ve okul arkadaşlarının hayatını tehlikeye atınca, Begüm içine çekildiği korkunç gizemi çözmek için canını dişine takacaktır.
Yaprak Öz’ün Tilki, Baykuş, Bakire adlı polisiye romanını tanıyalım
Bir ailenin üç kuşağının çektiği müthiş sıkıntılar, çocuğunu kaybetmenin acısını üzerinden atamayan dilsiz hizmetkâr Şahika ve Begüm’ün annelik içgüdüleriyle son bulmak üzereyken, sapkın bir katilin varlığı da ortaya çıkacaktır. Hedefine ulaşmak için delice bir çaba gösteren Begüm, tutkunu olduğu İtalyan Giallo sinemasındaki filmlerden birinin baş rolündedir adeta: Ölü çocuklar, gök gürültülü geceler, gizli günlükler, eski anahtarlar, güzel ve suskun kadınların ürpertici dünyasındadır artık. İstanbul, New York ve Palermo’da düğümlenen olayların merkezinde ise iki tilki, birkaç baykuş ve iki bakire bulunmaktadır. Stanislav Lem’in kitabı ve Andrey Tarkovski’nin aynı adlı filmi Solaris üzerinden ilerleyen bir kurguya sahip Tilki, Baykuş, Bakire, psikolojik gerilim ögeleri içeren bir polisiye romanı.